Meal GÂŞİYE Sûresi Türkçe Okunuşu ve Meâli

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
GÂŞİYE SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ

GÂŞİYE Sûresi 1-2. Ayetler
GÂŞİYE Sûresi 1-2. Ayetler
Gâşiye Sûresi Hakkında

Ğâşiye sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 26 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “dehşeti her şeyi saran, her tarafı kuşatan kıyâmet” mânasına gelen اَلْغَاشِيَةُ (ğâşiye) kelimesinden alır. هَلْ اَتٰيكَ (Hel etâke) adıyla da anılır. Mushaf tertîbine göre 88, iniş sırasına göre 68. sûredir.

Kuran-ı Kerim'in seksensekizinci suresi Mekkî olup yirmialtı ayettir. İsmini ilk ayette geçen "gâşiye" (kaplayan) sözcüğünden almaktadır." Fasılası hâ, ayn, te, râ, mîm harfleridir.

Gâşiye Sûresi Konusu

Fânî olan dünya hayatı, her tarafı kuşatan büyük bir kıyamet olayıyla acı bir şekilde son bulacak, gerçek ebedî hayat bundan sonra başlayacaktır. O gün insanlar iki grup olur. Hesabını veremeyen grup şiddetli cehennem azabına çarptırılırken, hesaptan yüzünün akıyla çıkabilenlerin sonsuz bir mutluluk ve saadete ereceği bildirilir. Kâinattaki ilâhî kudret ve azamet tecellilerinin, böyle bir günün gerçekliğine delâlet ettiğine dikkat çekilir.

Gâşiye, "bütün yönleriyle hata eden şey anlamındadır ve burada kıyamet karşılığında kullanılmıştır. Çünkü kıyamet, gelmiş geçmiş bütün insanları kapsar. "Gâşiye" ayrıca insan ve hayvanları saran bela anlamına da gelir ki, kıyamet de insanları korku ve dehşetle sarar (Râzî, Mefâtîhu'l-Ğayb, XXXI/150).

Gâşiye suresi, ilk inen surelerdendir. Mekke halkı, ahirete inanmıyordu. Bu nedenle sure, kıyamete dikkat çeken: "(Şiddet ve dehşetiyle herşeyi) sarıp kaplayacak olan (o felâket)in haberi sana geldi mi?" soru cümlesiyle başlar. Dikkatleri kıyamete doğru çeviren bu cümleyle cehennemliklerin durumları anlatılmaya başlanır:

"Yüzler var ki o gün korku içindedir, eğilir. Çalışmış, fakat boşuna yorulmuştur. Kızışmış ateşe girerler. Kaynamış bir gözeden su içirilirler. Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur. Ne besler, ne de açlığı giderir" (2-7).

Cehennem ehlinin durumu bu ayetlerle tasvir edildikten sonra sıra cennet ehlinin durumunu anlatmaya gelir:

Kur'an'ın anlatım metodu böyledir. Zıtları yanyana zikrederek onları gözler önüne serer ve mukayese imkânı verir.

Cennet ehlinin durumu ise şöyle anlatılır:

"Yüzler de var ki o gün nimet içinde mutlu. (Dünyadaki) çalışmasından memnun. Yüksek bir cennettedirler. Orada boş söz işitmezler. Orada akan bir kaynak vardır. Orada yükseltilmiş tahtlar, konulmuş kadehler, dizilmiş yastıklar, serilmiş halılar vardır" (8-16).

Cehennemliklerin durumlarıyla cennetliklerin durumlarının anlatıldığı şekilde gerçekleşmesi için, bunları söyleyenin böyle bir şeyi yerine getirebilecek kudrete sahip olması gerekir. Bu sebeple surenin burasında Allah'ın söylenenleri gerçekleştirmeğe kadir olduğuna dair deliller serdedilir. Bunlar dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun her insana hitap eden delillerdir: " Bakmıyorlar mı deveye nasıl yaratıldı? Göğe: Nasıl yükseltildi? Dağlara; Nasıl dikildi? Yere; nasıl yayılıp döşendi?" (17-20). Dünya hayatında bunları yaratmağa kadir olan Allah, söylediklerini ahirette gerçekleştirmeğe de kadirdir.

Hakikatler, gözler önüne böyle serilir. Dünya imtihan yurdu olduğundan, herkes orada cennet ya da cehenneme götüren yollardan herhangi birini seçmekte serbesttir. Sure bu hususu ifade etmekle son bulur:

"(Ey Muhammed), sen öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin; onların üzerinde zorlayıcı değilsin. Ancak kim yüz çevirir ve inanmazsa Allah ona en büyük azabı çektirir. Muhakkak dönüşleri bizedir. Sonra onların hesabını görmek bize düşer" (21-26).

Art niyetli kimseler, bu son ayetlerde anlatılanlardan hareketle Kur'an ve hadislerde emredilen dünyevî emir ve cezaların bir öneminin olmadığını ileri sürerek İslâm dininin dünyevî emirlerinin bulunmadığını; ceza ve mükâfatın sadece ahirette olacağını ileri sürerler. Oysa ayetler, inanç konusunda bir zorlamanın olamayacağını ifade etmektedir. Kişi, İslâm dinini kabul ettikten sonra, cezayı gerektirecek bir suç işlediğinde, onun cezasının İslâm devleti infaz eder. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s)'in kendisi bu tür cezaları uygulamıştır.

Gâşiye Sûresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada seksen sekizinci, iniş sırasına göre altmış sekizinci sûredir. Zâriyât sûresinden sonra, Kehf sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
GÂŞİYE SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ

88/GÂŞİYE-1: Hel etâke hadîsul gâşiyeh(gâşiyeti).
Gâşiyenin (heryeri kuşatıp kaplayacak olan korkunç felâketin) haberi sana geldi mi?


88/GÂŞİYE-2: Vucûhun yevmeizin hâşiah(hâşiatun).
İzin günü zillet içinde olan yüzler vardır.


88/GÂŞİYE-3: Âmiletun nâsıbeh(nâsıbetun).
Yorucu işler yapan.


88/GÂŞİYE-4: Teslâ nâren hâmiyeh(hâmiyeten).
(Onlar) kızgın ateşe atılırlar.


88/GÂŞİYE-5: Tuskâ min aynin âniyeh(âniyetin).
Kaynar su pınarından içirilirler.


88/GÂŞİYE-6: Leyse lehum taâmun illâ min darî’(darîın).
Onların yiyeceği dari'den (acı, pis kokulu dikenli ağaçtan) başka bir şey değildir.


88/GÂŞİYE-7: Lâ yusminu ve lâ yugnî min cû’(cûın).
Beslemez ve açlığa da bir fayda vermez.


88/GÂŞİYE-8: Vucûhun yevmeizin nâımeh(nâımetun).
İzin günü naîm (güzel ve parlak) yüzler vardır.


88/GÂŞİYE-9: Li sa’yihâ râdiyeh(râdiyetun).
(Dünyadaki) sa'yından (çalışmasından) razıdır.


88/GÂŞİYE-10: Fî cennetin âliyeh(âliyetun).
Âli cennettedir.


88/GÂŞİYE-11: Lâ tesmeu fîhâ lâgıyeh(lâgıyeten).
Orada boş söz işitmezsin.


88/GÂŞİYE-12: Fîhâ aynun câriyeh(câriyetun).
Orada devamlı akan bir pınar vardır.


88/GÂŞİYE-13: Fîhâ sururun merfûah(merfûatun).
Orada yüksek tahtlar vardır.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
88/GÂŞİYE-14: Ve ekvabun mevdûah(mevdûatun).
Ve (önlerine) konulmuş kadehler.


88/GÂŞİYE-15: Ve nemârıku masfûfeh(masfûfetun).
Ve dizilmiş yastıklar.


88/GÂŞİYE-16: Ve zerâbiyyu mebsûseh(mebsûsetun).
Ve yayılmış süslü kıymetli halılar (vardır).


88/GÂŞİYE-17: E fe lâ yanzurûne ilel ibili keyfe hulikat.
Onlar hâlâ deveye bakmıyorlar mı ki, nasıl yaratılmış?


88/GÂŞİYE-18: Ve iles semâi keyfe rufiat.
Ve semaya nasıl yükseltilmiş?


88/GÂŞİYE-19: Ve ilel cibâli keyfe nusıbet.
Ve dağlara, nasıl dik olarak yerleştirilmiş?


88/GÂŞİYE-20: Ve ilel ardı keyfe sutıhat.
Ve yeryüzüne, nasıl düzleştirilmiş (bakmıyorlar mı)?


88/GÂŞİYE-21: Fezekkir innemâ ente muzekkir(muzekkirun).
Artık zikret (hatırlat), sen sadece müzekkirsin (hatırlatıcısın).


88/GÂŞİYE-22: Leste aleyhim bi musaytır(musaytırın).
Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin.


88/GÂŞİYE-23: İllâ men tevellâ ve kefer(kefere).
Ancak kim (arkasını) döner ve inkâr ederse.


88/GÂŞİYE-24: Fe yuazzibuhullâhul azâbel ekber(ekbere).
O taktirde Allah onu en büyük azap ile azaplandırır.


88/GÂŞİYE-25: İnne ileynâ iyâbehum.
Muhakkak ki onların dönüşü Bizedir.


88/GÂŞİYE-26: Summe inne aleynâ hisâbehum.
Sonra onların hesapları muhakkak ki Bize aittir.
 
Üst Alt