Gurbet Mektupları 27

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Gurbet Mektupları 27

Gurbet dedikte, gurbet birçoklarına artık vatan oldu, yurt oldu.
Ağıtların içine Almanca, İngilizce, Fransızca, Hollandaca vesair dillerde katıldı.

Çünkü bu yeni yaşam diyarlarımızda ana dilimizi unutur olduk. Birdik, bin parçaya bölündük.
Bin parçada binlerce yeni kültürlerle kendi kültürümüzü harmanlayarak yeni kültürler oluşturduk. Bu durumlar müslümanların hayatında hep olmuştur, muhacir, göçmen, yeni yurtlar edinme. Mekkeden göç, Medineden göç, Orta asyadan göç, balkanlara ve diğer kıtalara göç durulmaz denizler gibi med, cezir uygulayarak adeta her birimiz evliya çelebi olduk.
Belkide yüce ALLAH (c.c.) bizlere yeni bir misyonla adeta dünya barışı için, bir gelecek hazırladı ve bu süreç devam ediyor. Sırtımızda adeta kutsal bir görevin olduğu bilinci ile gayret ve uğraşa devam etmemiz bizim ve insanlığın faydasına olacaktır. Barış içinde art niyetsiz insani duyguların pekiştiği, birbirine saygılı insanların yaşadığı bir dünya.
Fakat birçok dalda ve kurumlarda meydanı boş bıraktığımız için şöyle bir iç geçiriyorum.
Heyhat!
Gönlümüzdeki güzelliklerin virane olduğu, sağlıklı yaşamın bırakılıp, naylon ve şişirme besinlerle insanların hastalıklara peşkeş çekildiği, ilaç sanayi kazanacak diye kimyasal ilaçlarla insanların denendiği, dostlukların, kardeşliklerin, akrabalıkların yerde süründüğü, ve senli, benli yaşamın sizli, bizli senaryoyla tekele çevrildiği bir dünyada yaşadığımızı idrak edelim.
Ve!
Kendimize dönmek için gayret ve derin bir çaba sarfedelim, isteyelim, uğraşalım.
Lakin, asla banane demeyelim! Herşeyi unutmaya çalışan, günümü gün edeyim havasında yaşayan cesetlere dönmeyelim. Kendimize şu yanlışları telkin etmeyelim. Hayata, geleceğe verebilecek hiçbir şeyimizin olmadığı izlemini vererek, sıfırı tüketmeyelim. Dünyadan haberimiz yokmuş görüntüsü ile ruhen çökmeyelim. Sırtımızı ALLAH’a (c.c.) dayayarak, kendimize ALLAH (c.c.) var keder yok telkinini verelim.
ALLAH’ın (c.c.) Kur’anı kerimde bizlere bildirdiği şu ayetlere kulak verelim. Ve bizi neyin beklediğini anlayarak idrak edelim, inşaALLAH!
Rahmân ve Rahîm olan ALLAH’ın adıyla
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”
Âl-i İmrân sûresi, âyet 104
Rahmân ve Rahîm olan ALLAH’ın adıyla
“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?”
(Mü’minûn Sûresi, 23/115)
Rahmân ve Rahîm olan ALLAH’ın adıyla
“Yedi gök, yeryüzü ve bunlarda bulunan her şey O’nu (n şanını yüceltir) tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur…”
(İsrâ Sûresi, 17/44)
İşte o topluluklardan olmak ve kurtuluşa erişmek istemiyormusunuz? Boşu boşuna yaratılmadığımızı ve bizleri yaradanı övmek ve yüceltmek bizim görevimiz olduğu gibi kul olmakta, istemezmisin? biraz kendimizi toparlayarak şu üçlük dünyanın karşılığında yaradanın sevdiği kul olmak. Yolumuzun ALLAH (c.c.) yolu olmasını ve hakikatin cevheri olmamızın bizlere artı getireceğini bilerek inşaALLAH. Yeniden dirilişe ve yeniden insanlığa, çevremize faydalı bireyler olarak hayatımızı idame ettirmemiz bizim için en hayırlı olanıdır.
Vatanımızı, yaşadığımız dünyayı ve Rabbimin bizlere ikram ettiği bütün herşeyi O’nun rızası için seviyorum. Din kardeşlerimi ve yüreğinde merhamet olanı seviyorum. Merhamet herkese nasip olmayan büyük bir nimet. Dün, bugün ve yarın dünya sevgisiyle yoğrulmuş ama merhameti olmayan bizden sandığımız insanlar tarafından ezildik, büzüldük, elendik, imha edildik. Dünya genelinde, hep bizden diye boşa zaman kaybettik. Bize haramı helal, helali haram gösterdiler, lakin devletler anlamında uzun zamandır, bir topluluk çıkıp iyiligi tavsiye ederek ve kötülükten men etmedi. Bazı kuruluşlar haricinde, hep yalnızlığı yaşadık, sadece ALLAH’a (c.c.) dayanarak.
Sonra kendimize göre islam icad ettik, yaptıklarımızı dinden saydık. Üretemedik, ürettirmedik, üretemedik, ürettirmediler. Üretmek ve katkı sağlamak isteyenlere ayakbağı olduk, ve oldular. Vatan, din diyenlerin önüne set çektik, daha olmadı atalarımıza, dedelerimize olmadık iftiralar attık, attırdılar. Sonrada kalktık vatan millet sakarya lafları ile kendimize ninni çektik. Okullarda, Ali topu tut, mine ip atla, yat, yat uyu, uyu, uyu yat öğrettik, başka memleketlerin süt tozları ve aşıları ile sağlıksız nesiller yetiştirdik. Oh ne alâ memleket ve yöneticileri sayesinde cahil bırakıldık. Memleketin ipini üç kuruşa peşkeş çekerek, milletin elindeki mahsulü alıp ve aç bıraktılar. Açılan fabrikaların hepsini dalga geçerek kapanmasına vesile oldular. Montajcılar haricinde. Sonunda sapsağlam memleketin saf yiğitlerini yurtdışına gönderdiler. Ama bütün planları bugün boşa çıktı, geleceğimizin karanlık değil umutvar olduğunu bilerek bazı zorluklara daha sabretmemiz gerekir. Bu millet genelde dinini memleketini seven insanlardan oluşuyor ve kimliğimize doğru adım, adım ilerleyeceğiz inşaALLAH. Bu işlerin olgunlaşması için birbirimize laf atıf iman ölçer olmayacağız.
Ve!
Kimse kimsenin imanını ölçmeye kalkmasın, çünkü kalplerde olanı bir tek Allah c.c. bilir. Size ne oluyorda iman ölçer duruma düştünüz. Müslümanların ve insanlığın o kadar sorunları varki insanın şöyle haykırası geliyor:
- Ama sizlere diyorumki kardeşlerim hem ahireti hem dünyayı dengeli terazide tutun. Geleceğe iyi ve güzel ad bırarak gidin. Zalimlerdenden Allah‘tan ( c.c. ) fazla korkuyorsanız. İmanınızı bir yoklayın. Zengine Allah‘tan (c.c.) fazla zaman ve ilgi ayırıyorsanız imanını yoklayın. Bir kadına çocuğa mala Allah‘tan (c.c) fazla sevgi besliyorsanız. İmanınızı bir yoklayın. Hayat ebedi değil, ahiret kolay değil. Bunu yazın bir kenara.
Ve zulmün zalimlerine:
- Ey zalimler!
Kimsenin yurdu kimseye yurt olmaz.
Geriye!
Yıktıklarınız kırdıklarınız zalimlikleriniz kalır. Siz küçücük hayatları karartıyorsunuz, nice umutları yıkıyorsunuz. Ve barıştan kardeşlikten edebiyat yapıyorsunuz. Bırakın gölge etmeyin yeter. Hayatı süsleyip paketleyip bizlere sunuyorsunuz. Siz hem bizim yaşamlarımızı hem ahiret yaşamlarımızı karartma peşindesiniz .

- Lakin!
“Zulmedenlere en küçük meyil dahi göstermeyin. Yoksa size ateş dokunur’
(Hud Sûresi, 113)

Diyor Rabbimiz.
Bizim!
Okumamamızı ve dinlemememizi istemeyen insan hayatına, davasına ve hayatındaki kişilere önem vermeyen kişilikler olmamızı istediler. Birileri evimizi ateşe verdi, biz halâ, sen haklıydın ben haklıydım kavgasıyla uğraşıyoruz. Onların oyunlarına gelip, Hepimiz birlikte yanıyoruz, haberimiz yok...
Aslında!

Mutlu olmak ve dünya ve ahiret saadeti arıyorsak şöyle bir pencereden bakabiliriz. Mutluluk, sorunsuz kavgasız rahat bir yaşam kaygısı değildir, mutluluk sorunlarımızla başa çıkabilme, mücadeleci ve dirençli kalma yeteneği demektir. Yoksa hayatı kazanmak, ahireti kazanmak bedava değildir. Emek ve samimiyet ister. ALLAH (c.c.) insan oğluna çok özel bir yetenek vermiştir, ama bu gerçeği anlamak ve bu uğurda emek sarfetmektir asıl mesele.
En güzel dileklerimle Allah’a emanet olun.
Selam Ve Dua ile.
M.S.A.
 
Üst Alt