Habib Baba

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Habib Baba!

Habib Baba, 4. Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır.
Yaşlıdır, gariptir.
Fakat Rabbinin katında da alemlere denk bir değerin sahibidir.
Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda İstanbul'a gelmiştir.
Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider...
Niyeti; şöyle iyice bir keselenip, paklanmak, bedenini de ruhuna denk kılmaktır.
Fakat hamamcı Habib Baba' yı içeri sokmak istemez.
"Bugün" der, "Sultan Murad'ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz."
Habib baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır...
"Ne olursun" der, "Kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım."
"Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum." Binbir dil döker...
Hamamcı ehl-i insaftır. Dayanamaz.
Kabul eder.

Hamamın en sonundaki odayı göstererek:
"Baba şu odada hızla yıkanıp çık, para da istemem.
Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar."
Habib baba sevinerek kendine gösterilen yere girer.
Yıkanmaya başlar.
Bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir.
Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen.
Onun da görünümü fakirdir; ama sadece görünümü...
İkinci müşteri kılık değiştirmiş 4.Murad'dır.
O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.
"Hele bir bakalım" demiştir, "Bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?"
Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir.

Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır:
Hamamcı vezirler der almak istemez.
Padişah ise, ne olursun der, bastırır ve padişah galip gelir.
Habib babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek genç padişahın kulağına fısıldar:
"Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor.
Sen de sar peştemali beline, gir yanına...
Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın...
Aman ha!
Vezirler varlığınızı bilmesinler."

4. Murad da Habib Baba'nın yanına süzülür.
Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar.
Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır.
Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır.
Biraz kirlenmiş gibi gelir ona.
Allah hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham etmemiştir...
Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib Baba yumuşak bir sesle konuşur:
"Evladım" der, "Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsaade edersen bir keseleyivereyim."
Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve büyük bir haz duyar.
Haz duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir. Memnuniyetle Habib Baba'nın önünde diz çökerken:
"Buyur baba" der, "Ellerin dert görmesin."
Bu arada içerideki alemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir.

Habib Baba, 4. Murad'ın sırtını bir güzel keseler.
Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez.
Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir.
"Baba" der, "Gel ben de senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım."
Habib Baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle; "Olur evlat" deyip, sultanın önünde diz çöker.
Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib Baba'yı yoklar, ağzını arar.
"Baba" der, "Görüyor musun şu dünyayı...
Sultan Murad'a vezir olmak varmış...
Bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi..."

Habib Baba Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler.
Sultan Murad'ın Habib Baba'dan duydukları, ağzını açık bırakıp, keseyi elinden düşürten cinstendir:
"Be evladım" der, Habib Baba, "Sultan Murad dediğin kimdir?
Sen asıl Alemlerin Sultanı'na kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan Murad'a keselettirir..."



 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Allah cc razı olsun inşaallah. Bu konu gerçekten çok güzel. Bir defa daha okudum. Bu menkıbeyi Değerli üstad Şevket Hocam da şiir olarak hazırlamıştı.

Müsaadenizle Şevket Hocamızın eserini ekliyorum buraya. Hem bir daha okuyalım hem de birer fatiha okuyalım.



Sayfa- 1
HABİB BABA
5555.gif


Hikayenin zamanı, dördüncü Murad devri,
Habib Baba’ysa; gizli, Hak aşığı bir veli.
Kendisi mütevekkil, sevgisi derindendir,
Kimsenin bilmediği, Allah dostlarındandır.
Lakin oldukça yaşlı, fakir ve de garip’tir,
Ama Rabbin katında, mertebeye sahiptir.
Habib Baba uzun bir, kervan yolculuğundan,
Sonrası İstanbul’a, gelmiştir aksamadan.
Yolculuğun tozunu, yorgunluk atmak için,
Bir hamama gider ki; şöyle duş almak için.
Niyeti; iyice bir- keselenip- paklanmak,
Bedenini–ruhunu, uygun- denk hale sokmak.
Fakat bak ki hamamcı, direnir-pek yüz vermez,
“Bu gün hamam tutuldu, Vezirler günüdür der.
Sultan Murad’ın bütün , Vezirleri gelecek,
Bu yüzden de Hamama, başkası girmeyecek”
Habib Baba üzülür, rica- minnet, yalvarır,
“Aceleyle yıkanır, çıkarım” der söz verir.
“İnanın varlığımı , kimseye belli etmem,
İyiliği unutmam, katiyen zora sokmam.,
Bu tozlu bedenimle, gönlüm hiç rahat değil,
Rabbime ibadet de, edemem” der, bin- bir dil.
Bu kadar yalvarmaya, hamamcı dayanamaz,
Çünkü ehli insaftır, “fazla da üzmek olmaz”,
Deyip bir çare arar, ve der ki “Bak ey baba,
Şu hamamın sonunda, görüyorsun ya oda,
Varıp- hızla, yıkan çık, paranı da istemem,
Beni duygulandırdın, gayri bir şey de demem.
Yeter ki seni kimse, buralarda görmesin,
Vezirler varlığının, farkına da varmasın”.
Habib Baba sevinçle, kendine gösterilen,
Odasına girer ve, yıkanmaya başlarken,
Bu arada hamama, yeni müşteri gelir,
Hamamcının önünde, ilginç bir genç belirir.
Bu gelen, boylu- poslu, yakışıklı biridir,
Onun da görünümü, Baba gibi fakirdir….
Ama sade görünüm, sanki biraz tuhaftır,
Bu ikinci müşteri, çünkü Sultan Murad’dır.
Kılık kıyafetini, şöyle bir değiştirmiş,
Kendini gizleyerek, acıncak hale girmiş.
Maksadı Vezirlerin, şu hamam alemini,
Yakından seyrederek, tatmin etmek kendini.
“Hele bakalım demiş, Vezirlerim hamamda
Benden uzakta nasıl, eğlenir bir arada”.
Bu merakla Padişah, tebdil kıyafet yapmış,
Belki sade vatandaş, duygusunu paylaşmış.
Tabi hamamcı ile, az önce yaşananlar,
Bir kez daha yaşanır, evvelki yakınmalar.
Hamamcı “Vezirler” der, almak istemez ama,
Padişah pek bastırır, ve de yalvarır ona,
Ve sonuçta Padişah, galip gelir duruma,
Yıkanma izni alır, ancak ayni şartlarla.
Hamamcı Padişaha, eliyle göstererek
“Bak şu en son odaya, gir acele ederek,
Kulağına fısıldar, usulca eğilerek,
“Orda yaşlı amca var, sen de tezden yıkan çık.
Al şu peştamalı sar, uzatmayalım artık.”
Bir de tekrar tembihler, “aman ha sessiz olun,,
Varlığınızı sakın, Vezirler hiç bilmesin.”
Ve Sonra 4 Murad da, artık süzülür–varır,
Bizim Habib Babanın, olduğu yere girer.
Gayri Habib Babayla, yıkanmaya başlarlar,
Şu hamam sefasından, pay almayı düşlerler.

Şevket OKYAY

.................................................. ...........
Devamı Sayfa- 2 de
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Sayfa- 2
5555.gif


HABİB BABA

Bu arada hamamın, büyük salonundan da ,
Tef dümbelek sesleri, hamamı çınlatmakta.
Şarkı-türkü-nağmeler, ayrı yankı yapmakta,
Eğlence son haddinde, padişah da duymakta.
Habib Baba yaşlı ya, gözü hem takılır da,
Arkadaşının sırtı, kirli gibidir ona.
Allah hikmetidir ki, dosta ilham etmemiş,
Yanında bulunanın, (tebdil kıyafet etmiş),
Padişah olduğunu , kendisinden gizlemiş.
Yanındaki bu gencin, görünümüne uygun,
Kendisi gibi fakir, yardıma muhtaç bulur.
Habib Baba bu zanla, ve yumuşak bir sesle,
“Evlat” der “Sırtın kirli, izninle yapsam kese,
Bak bi keseleyeyim, hafifçecik olursun,
Bilmem belki de benden, memnun bile kalırsın”
Bu teklif karşısında, Padişah şaşkınlaşır,
Ayrıca da haz duyar, , böyle jest duymamıştır.
Çünkü ona ilk defa, Padişahı bilmeden;
Ve sadece insani, karşılık beklemeden,
Bir iyilik yapmayı, hem teklif etmektedir,
Ta ki Allah’ı razı, etmeyi gütmektedir.
Şaşkınlığı dağılır, hemen önüne çöker,
“Ellerin dert görmesin, hey babam buyurun^” der.
İçerdeki alemin, sesleriyse arada,
Tam bir coşku içinde hamamı çınlatmakta,
Dört Murad’ın sırtını, Baba tam keselemiş,
“Bak güzel oldu evlat, sıhhatlar olsun” demiş.
Padişah düşünmüş ki, mademki iylik görmüş,
Kuru bir teşekkürle, yetinmek istememiş.
Padişah da bir insan, bizlerden birisidir,
Yapılan iyiliğin elbette kölesidir.
Bir çok hayvan türü var, birbirini kaşırlar,
Ödünç yapılan bu iş, her hal ibret aşılar.
“Gel Baba” der Padişah, “Ben de senin sırtını,
Aynen keseleyeyim, ödeyeyim borcumu”
Habib Baba teklifin, kimden geldiğin bilmez,
Tebessümle “Evlat” der, hiç de itiraz etmez.
Sultan Murad keseyi, yapıyorken bir yandan,
Habib Babayı yoklar, ağzını arar candan.
“Baba” der “ Görüyorsun, şu dünyanın halini,
Vah ki Sultan Murad’a, Vezir olmakmış hani.
Bak adamlar içerde, tef dümbelek sesiyle,
Hamamı inletiyor, taşıyor neşesiyle,
Sen- Ben ise burada, iki hırsız gibiyiz.
Ne dersin biz galiba, bu işin garibiyiz”
Habib Baba Sultanın, cümlesini keserek,
Hükmünü söyler atar, gerçeği belirterek.
Babanın bu sözleri, gayet özlü- içtendir.
Elinden kesesini, düşürtecek cinstendir.
Ve dahi çeşmesinden, akıp dururken kurna,
Habib Baba geniş bir, nefes aldıktan sonra
“Be bire evladım” der, “sen o Sultan Murad’ın,
Eğer Allah dostuysan, önündesin on adım.
Sultan Murad dediğin, kimdir Allah aşkına,
Sen kendini Allah’a, alemler Sultanına,
Sevdir ki bak göresin, kime hizmet ettirir,
Seni Sultan Murad’a, çöküp keselettirir”.

Sallü ala Resulüna Muhammed
Allahümme Salli ala Muhammed,

Şevket OKYAY
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Kendi açtığı konuyu olduğu gibi ekledim.

Hem böyle bir kıssayı tekrar okuttuğunuz için hem de ÜStadımızı bir daha rahmetle anmamıza vesile olduğunuz için Allah cc sizden razı olsun inşaallah.

Eyvallah Salih Üstadım.
 

Nur Hanım

Aktif Üyemiz
[Allah razı olsun bu güzel dizeler için Allah şairi mızı mekanı cennet olsun büyük ustamızdı şiirleri öksüz kaldı ailesinede sabır versin
 
Üst Alt