Haşr ve Mahşer

Nur Hanım

Aktif Üyemiz
Haşr ve Mahşer

"O gün arz başka arza,
Gökler de başka göklere
Çevrilecektir!’’ (İbrahim, 48)

Allahın harikası, kalbin yakıtı.
Bu kerim âyetler,
Mü'minlerin kalbine ve ruhuna,
Mahşer inancını yükler.

Toplanma gününde,
Yer yüzü dümdüz,
Hiç bir nişan kalmamış,
Tam anlamıyla,
Kıyamet kopmuş olacak.

Cenâb-ı Hakk’ın c.c.
Emriyle dört büyük melek,
Yer yüzüne inerler.
Bu şerefli gözeticeler,
Fahri Kâinat Efendimizin,
Kabri Şerifini,
Aramaya koyulurlar.
Fakat bulamazlar.
Arza seslenirler,
Arz cevabında:
Bilmiyorum diyecek.
Bunlar böyle hayrette iken,
Efendimizin kabri üzerinde.
Bir nur,
"Kabr-i Resulûllah budur’’
Diyecek.
Melekler Ravda’ya yaklaşıp
Allah Resûlune s.a.v.
Selâm verecekler:
Esselâmü aleyke
Ya Muhammed!
Ey! Temiz ruh kalk.
Ey!
Ruh-u tayyibe-i nebebviyye.
Temiz cesedine dön.
Bu gün,
Hesap ve rahmet günüdür.

Peygamberimizin s.a.v.
Mübarek kabri,
Bir miktar kıpırdar,
Toprak yarılacak.
Efendimiz kalkıp oturacak.
Seyyid-il En'am,
İki tarafına bakarak,
Cihanı harap olmuş görünce,
Ağlayacak.
Ey Cebrâil!
Bu gün,
Buluşma,pişmanlık,
Hasret Günüdür.
Ey Cebrail!
Beni müjdele.
Cebrâil a.s.
Ey Allahın Resûlü!
Senin için,
Livaû'l-Hamd, Tac, Hulle,
Getirdim.
Ey iki cihanın nuru!
Senin için Cennetler donatıldı.
Cehennem kapıları kapandı.

Seyyidü'l- Kâinat:
Ben bunları sormuyorum.
Ben ümmetimi arzu ediyorum.
Ümmetim nerede?

Cebrâil a.s.:
Ya Resûlullah!
Rabbimiz, c.c.
Senden başka arzdan,
Hiç bir kimseyi kaldırmadı.

İnsanları yerlerinden,
Kabirlerinden kaldıran sûr,
Vaad olundukları,
Bir âleme kalkış çağrısı,
âlemin dirilişi,
Kıyam sûru’nun anı,
Yaklaşınca,

Rabbül âlemin c.c.
Bütün ruhları,
Sûr içine doldurduktan sonra,
İsrafil a.s. üfürmesini,
Şöyle emir buyuracak:

"İzzet ve celâlim hakkı için
Her bir ruh kendi cesedine dönsün’’
İsrafil a.s. Sûr’u üfürünce,
Ervah, arı kovanından çıkar gibi,
Çıkıp yayılacaktır.

“Tek bir çığlık kopar, hepsi, hemen
huzurumuza getirilmiş olur. (Yâ-Sîn: 53)

"Gözleri dönmüş olarak,
dağılmış çekirgeler gibi,
kabirlerinden çıkarlar
ve çağırana doğru koşarlar." (Kamer: 7-8)

Bunu takiben,
Arz yarılıp,
Herkes kabri üzerinde,
Yerini alacak.
Kafirler:
"Vay bize, bizi kabirlerimizden
Kaldıran kimdir.’’ (Yâ-Sîn:51)
Onlar gerçekle yüz yüze gelince,
Hayret ve dehşetden böyle diyecekler.
Nereye gidiyoruz?
Başımıza neler gelecek?

Mü’minler:
"Bu Allah’u azimuşanın,
Vaad buyurduğu ve
Peygamberlerinin doğrulukla
Duyurdukları kıyamettir’’ (Yâ-Sîn:52)
Diyecekler.

Kabirlerinde,
İnsanlar kalktıkları vakit,
Vucudları çıplak...
Mahşer karanlık olacak.
Güneş ve ay ışıksız kalır.
Orada ne bir çukur ne de
Bir tümsek görürsün.
Mahşer yerinde,
Yüksek bir yer yoktur ki,
İnsan onun arkasında gizlensin.

Mahşer ehli,
Saf saf ayrılacak.
Mü’minler üç saf.
Kafirler, yüz yirmi saf olacak.
Aralarında büyük mesaferler
Vardır.
“Allah c.c. şöyle buyurur:
“Ey suçlular!
Bugün mü’minlerden ayrılın." (Yâ-Sîn:59)

Bu ilâhi kelam,
Her Zalimde her azgında
Şaşkınlık dehşet uyandıracak.

İnsanlar,
Bu şekilde uzunca,
Bekleyecek,
İşte o vakit,
Her bir kabahat,
Her bir ayıp,
Gözler önüne serilecek.

İnatçı kafirlerin,
En sert yapılı olanları
İslama en fazla,
Nefret kin besleyenler,
Vahye peygambere,
Hakaret yapanlar,
"Hadi gücün varsa
Gökleri parça parça üzerimize indir
Ya sen ya biz yok olup gidinceye kadar
Senin yakanı bırakmıyacağız"
Diyenler,
Hesap verecekler..
Onlar,
Zâlimlerin en şerlisiydi,
Sırt çevirip büyüklük tasladılar,
Akıllarına,
Sığmayan bir inkarla.
Bakın kafirlerin sonlarına,
Hüsran, dayanılmaz bir ateş,
Hiçbir, Fâcir ondan kurtulamaz.

Kudret-i İlâhi,
Açılmış olarak kitabı,
Önlerine koyacak.
Yan çizmek nasıl?
Zâlimlerin hasmı olan Allah’a.
İşte orada tutulacaklar,
Gazab-ı İlâhi fırtınasına.
Putlara mahkum,
Kör ve sağır inkarçılar.

Allah’tan,
Ne gizliyebilirsin ki?
Çünkü Allah haberdardır.

O gün,
Arz şahitlik edecek,
Semâ şahidlik edecek,
Melekler,
Nebîler şahidlik edecekler.
Kur’an şahidlik edecek,
Hacerü'l- Esved şahidlik edecek.
Hepsi doğruyu, söyleyecekler.

İnsan,
Sonunda O’na döner.
Bu yolculuk orada biter.
Vakit geldiğinde,
Göçüp gidiyormusun?
Gitmiyor musun?
Bu hayatta,
Gülenin de ağlıyanın da,
Dirilip hesap vereceği yer bir.

“O gün kimi yüzler ağaracak,
kimileri de kararacaktır. (A-li İmrân âyet 106.)

Sahifeler uçuşacak,
Sağına mı? soluna mı?
Düşecek,bilemezsin.
"Eyvah bize, derler. Bu kitaba ne olmuş,
küçük, büyük hiçbir şey bırakmayıp
onları saymış! " (Kehf: 49)

Miz3anda, tartın ağır mı?
Hafif mi? gelecek., nerden bilesin.
Nasıl olsa bu dünyada,
Günah tartan bir terazi yok.
Ama âhirette,
Toz zerreleri bile tartılacak.
Bu duruş,
Uzayacak ta uzayacak,
Nutuklar tutulacak.
Korkular artacak.
Renkler değişecek.
Herkes,
Mahşerin hararetinden,
Günahına göre, tere boğulur.
"Ter, onları gemlemiştir.’’
Kafiler,
O karanlıklarda şaşırıp kalırlar.
"Allahın azabı çok şiddetlidir.’’

"Sizi toplanma gününde
bir araya getirdiği gün, işte o,
kimin aldandığının
ortaya çıkacağı gündür." (Tegabün: 9)

Allah c.c.
Kıyamet gününde kullarına,
Yaptıklarını vasıtasız
Olarak soracak. kullar da,
Cenab-ı Hakk'a
Anında cevap verecektir.
O gün
Herkese sorulacak:
Ömrünü nerede tükettin?
Gençliğini nasıl geçirdin?
İlmini hangi yolda kullandın?
ve onunla nasıl amel ettin?
Malını nerede kazanıp nerede harcadın?
Bedenini nerelerde kullanıp yıprattın?

"O gün suçlular,
Söyleyecek söz bulamazlar"

Her şeyi konuşturan,
Allah bizi orada konuşturacak.
Kur’an bu inceliğe,
ve hikmete değinmekte,
Gerçeği iyice düşünemeyen
İnkarcılara ışık tutulmaktadır.
Cenâb-ı Hakk, c.c.
“Suçlular yüzlerinden tanınacaklar.
O halde alınlarından ve ayaklarından
yakalanacaklar.” (Rahmân: 41)

“Rabblerinin huzurunda,
başlarını öne eğmiş olarak," (Secde: 12)

“İşte o gün, ağızlarının üstüne mühür basarız.
Buna karşın bizimle elleri konuşur,
ve ayakları da yaptıklarına tanıklık edecek.” (Yâ-Sîn: 65)

Mahşer günü, kafirler,
İnkâra kalksalar da, suçlarını kapatmaya
İmkân bulamazlar. Ağızları kapanacak.

Cenâb-ı Hakk,
Azab çeken şâkilerin,
Hâllerini mü’minlere gösterecek.

Şefaatiyle,
Ümmetinin yardımına koşan
Resul-i Ekrem Efendimizin s.a.v.
Dudaklarından şu sözler dökülür:

"... Ah ne kadar isterdim,
Kardeşlerimi görmeyi.
Biz kardeşlerin değil miyiz
Yâ Rasûlallâh?.."
“Siz benim arkadaşlarımsınız,
Benim kardeşlerim,
Henüz gelmediler,
onlar sonra gelecekler”
“Henüz gelmemiş kimseleri
Tanıyabilecek misin?
Allah Rasulü şöyle buyurdu:
“Bir adam düşünün…
Öyle bir adam ki,
Alınları parıl parıl atları var,
Ayaklarının sekileri,
Bembeyaz olan atları var.
Siyah ve dor atların içinde,
Kendi atlarını tanır mı tanımaz mı? ”
“Evet tanır” dediler.
“Benim ümmetim de
Gurran muhaccelin olarak gelecekler.
Allah’ın huzuruna,
Gelirken karşıdan bakacağım,
Alınlarında secde emaresi,
Nur gamzeler göreceğim.
Abdest uzuvları nurlu,
Etrafa nur saçıyor göreceğim.
At sahibinin,
Atlarını tanıyacağı gibi
Ümmetimi tanıyacağım.
Nicelerini,havzımın başından
Kovdukları zaman,
Ümmetimin imdadına
Koşup şefaat edeceğim..."

Mahşerde herkesin,
“Nefsî nefsiî!” dediği yerde.
Bizi,
Görmek mi arzu ediyorsun,
Yâ Resulullah!
Allahumme Salli
ve Sellim ve Bârik alâ,

Seyyidünâ Muhammed
Gönüllerde surursun sen,

Seyyidünâ Mahmud
Sana taş atan eller kurusun.

Seyyidünâ Ahyed.
Habibi Kibriyâsın,

Seyyidüna Akıb.
Kalbimizde yaşıyor sevgin.

Seyyidüna Hamid.
Rabbimin lütfu keremisin.

Seyyiduna Vahid
Varlık semâsının güneşisin.

Seyyiduna Tayyib
Söz,
Verdiğin yerden ayrılmazsın.

Seyyiduna Mah.
Göz ve kalblerin,
Karşısında güzelsin.

Seyyiduna Beşir.
Gözlerinde,
Yaşlar süzülmesin.

Seyyiduna Haşir.
Ezel sırlarının şahidisin.

Allahu Ekber, Allahu Ekber

Îmânları ve amelleri,
Güzel olanların,
Binekleri, bir nur olur ki,
Önünden ve sağ yanından
Karanlıkları aydınlatır.

Müttekilere,
Allahtan korkanlara,
Allah deyip,
Gözlerinden yaş akıtanlara,
Salihelere, velilere, cömertlere.
Allah için birbirini sevenlere,
Namazı ve cemâati gözetenlere,
Adâletle hükmedenlere,
Şehidlere,
İbâdet eden gençlere.

Mahşer şiddeti ve güneşin,
Harareti zarar vermez.
Onlar:
Arş-ı âla’nın gölgesinde,
zevk ve safâ edecekler:
Onlara,
"amelleri gölge yapar"

“Doğrusu bugün, cennetlikler
eğlenceyle meşguldürler.
Onlar ve eşleri gölgeliklerde,
tahtlar üzerine yaslanmışlardır." (Yâ Sîn: 55, 56.)

Allahu Ekber,Allahu Ekber

Resulullah s.a.v buyurdular ki:
"Her peygamberin bir havzı vardır.
Ümmeti oraya su almaya gelir.
Peygamberlerin her biri,
Hangisinin suya geleni
Çok diye övünürler.
Su almaya gelen ümmeti,
En çok olan peygamberin,
Ben olacağımı ümid ediyorum."

Yüreği yüksek şerefle donatılmış
Fahr-i âlem Efendimize
Kutlu sahabi sormuştu:
"Ey Allah'ın Resulü!
Kıyamet günü bana şefaat edin!"
dedim.
"İnşaallah yapacağım!" buyurdular.
Ben tekrar:
"Sizi nerede arayıp bulayım?"dedim.
"Beni ilk aradığın zaman,
sırat üzerinde ara!" buyurdular.
"Size orada rastlayamazsam?" dedim.
"Mizan'ın yanında beni ara!" buyurdular.
"Orada da size rastlayamazsam?" dedim.
"Öyeyse beni havzın yanında ara!
Zira ben üç mevkinin dışına çıkmam!"
buyurdular. (Tirmizi)

Allahu Ekber, Allahu Ekber

Sahabeler dediler ki;
Ya Rasulallah!
Nişanlar nedir?
Peygamberimizs.a.v.
Elleriniz ve ayaklarınız
Abdest suyundan ak olur,
Ondan belli olursunuz,dedi.
Benim minberimde
O havuzun üzerinde olur.
Havuz ise, Arasat yerindedir.
Kevser cennettedir.
Oradan çıkıp akar ve
Arasat yerinde havuza dökülür.
“Havuzda öncünüzüm.”
buyurmaktadır.
Allahu Ekber, Allahu Ekber

Niceleri var ki,
Mahşere çıkacak ama,
Rahmet ve sevgi,
Peygamberini göremeyecekler.

Mahşerde,bütün mahlûkat,
ve bütün hayvanlar,
Diriltilip hesap yerine getirilir.
Sonra aralarında,
İlâhî,
Takdir gereği adalet uygulanır.
boynuzsuz,
Hayvan,
Boynuzludan hakkını alır.
Ardından
Allah hepsine,
Toprak olun! ' emrini verir,
onlar da toprak oluverir.
İşte bu an, kâfirlerin,
"Keşke biz de toprak olsaydık"
Diyecekler...

Mahşer yerinde,
Güneş bir mil yaklaşacak.
Beyinler kaynayacak.
Şu dünyada
Kaldığın hayatın hesabı
Orada sorulacak.
"Mahşerde herkes
Dünyada tabi olduğu,
Sevip peşinden gittiği
Önder ve imamları ile birlikte
İlahî huzura çağırılacaklardır." (İsra: 71)

Mahşerde hesap günü
insanlara sorulacak
İlk sual, Namaz olacak.
İnsan hesap verirken,
En çok sıkıntı çekeceği,
"Vaktini nerede harcadın’’
Sorusuna,
Vereceği cevapta çekecektir.

Kıldığı namazların sevabı,
Mizanın sağ kefesine ve
kılmadığı namazlarıngünahı da,
Mizanın sol kefesine konacak.
Beş vakit namazı kılmayanların işi,
Gerçekten çok ama, çok zor olacak.

Peygamberimiz s.a.v.
Senin bu dar anında yetişip,
Abdest suyunun nurundan,
Seni tanıyacak.
"Sen benim ümmetimdesin
Gel Kevser Havzumdan iç.
Benim,
Liva-ül hamd sancağımın
altına gir gölgelen diyecek.’’

Ey Güzel Rabbim!
Bizleri O'nun şefaatine,
Erişen sâlih kullarından eyle.

Kuran ve sünnet ehli değilsen,
Orada nasıl tanınacaksın?
Gel parlayan bu nuru,
Buradan götürelim.
Mü’minin yardımcısı Allah’tır.
O’nun lutfûyla,
İhsana boğduğu keremiyle,
Bu kulluk çilesini sürdürürelim.
O günün dehşetinden,
ve sıkıntısından ibret alarak,
Tefekküre yönelelim.
O gün,
Okuyacağımız,
Kitaba iyi hallerimiz geçsin.
Hiç uyumayan düşmana karşı,
Tavır koyamıalıyız.
Allahın,
Kahrı gazabını düşünmeliyiz.
Onun,
Sonsuz rahmetinin kucağına,
Kavuşma arzun varsa,
Hakkıyla ve Kemaliyle
Resulüne s.a.v. Ümmet olalım.
Resûller serveri s.a.v. anılmalı.
Hatırası dipdiri yaşanmalı.

Yakarışımız, Rahmana.
“Ey Rabbimiz!
Bizi zâlimlerle,
Berâber bulundurma!”
Ey Ayıpları örten Allahım!
Bizlere göz,
Gönül uyanıklığı lütfet.
Bizleri,
salihlerden, saidlerden yaz.
Rûz-ı mahşerde,
Resülünle, cem olunmayı
Cümlemize nasip eyle.
Ey Güzel Rabbimiz!
Nazarımızı,
Ebedileştir, ulvileştir.

1403 H. Medine-i Münevvere
 
Üst Alt