Hz. Nuh Aleyhisselâm'ın yaradılışı ve hayatı

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Hz. Nuh Aleyhisselm'n yaradl ve hayat
Hz. Nuh Aleyhisselm'n yaradl ve hayat
Hz. Nuh (a.s.) kimdir? Hz. Nuhun (a.s.) zellikleri nelerdir? Hz. Nuh (a.s.) ka sene yaad? Nuh tufan nasl oldu? te ksaca Hz. Nuhun (a.s.) hayat

Hz. Nuh (a.s.) Kurn- Kermde ve hadislerde dier Peygamberlere oranla geni bir ekilde tantlan ve ll-azm olarak isimlendirilen be byk Peygamberden biridir. Kuranda yirmi sekiz srede hakknda bilgi verilmi ve krk yerde ismen zikredilmitir.

NUH NE DEMEK?

Kurann yetmi birinci sresi onun adn tar ve batan sona onun tevhid mcadelesini anlatr. Ancak Kuran, Hz. Nuhun (a.s.) hayatnn sadece Peygamber olarak grevlendirildikten sonraki safhasndan bahsetmektedir. Kendisine inanmayan kavmi tufanla cezalandrldndan Tufan Hadisesi de ona nisbetle Nuh Tufan diye anlmaktadr.

Nuh kelimesinin Arapa asll olup nevh (alamak, dvnmek) kknden geldiini, bizzat kendi nefsini ktlediinden veya tvbe etmeden boulup gitmeleri sebebiyle kavmi iin zldnden ona bu adn verildiini syleyenler olmakla birlikte (Frzbd, VI, 26) kelimenin Arapa olmad kabul edilmektedir. (Mevhb b. Ahmed el-Cevlkī, s. 330; Jeffery, s. 282)

LK PUTPERESTLK NE ZAMAN VE NASIL BALADI?

Rivayete gre insanlar Hz. Nuha (a.s.) kadar tevhid inancyla yaam, putperestlik ilk defa Nuhun kavmiyle ortaya kmtr. Kurn- Kermde, Dediler ki: Tanrlarnz brakmayn, ilhlarnz Ved, Sv, Yegs, Yek ve Nesrden vazgemeyin melindeki yette (Nuh 71/23) Nuh kavminin tapt putlardan bahsedilmektedir.

Hz. Nuh (a.s.) kavmini putperestlikten uzaklatrp tevhid inancna dndrmek iin gnderilmitir. Kurn- Kermde Nuhun (a.s.) Allah tarafndan seildii (l-i mrn 3/33), kendisine vahyedildii (en-Nis 4/163), kavmine Peygamber olarak gnderildii (Nuh 71/1), 950 yl kavminin arasnda kald (el-Ankebt 29/14) ve kavmini Allaha kullua davet ettii (Ynus 10/71; Hd 11/25-26; e-uar 26/106-110) belirtilmektedir.

HZ. NUHUN (A.S.) DUASI

Nuh kavmini Allahtan bakasna ibadet etmemeleri hususunda uyarm, aksi takdirde balarna gelecek azab kendilerine haber vermitir. (Nuh 71/1-4) Yoldan km, ok zalim ve azgn olan kavmi (ez-Zriyt 51/46; en-Necm 53/52) Nuha inanmad gibi ona mecnun demi, talamakla tehdit edip (e-uar 26/116) yalanclkla itham etmi, ondan kendisine uyan alt tabakadan insanlar yanndan uzaklatrmasn (el-Arf 7/59-63; Hd 11/ 27; el-Kamer 54/9) veya balarna geleceini bildirdii azab bir an nce getirmesini (Hd 11/32) istemitir.

NUH TUFANI NASIL OLDU?

Kendi yaptklar karlnda hibir talebinin olmadn syleyen Nuh gayb bilmediini, melek de olmadn, sadece Allahn emirlerini bildirdiini ifade edip davetini srdrm (Hd 11/28-31; e-uar 26/105-115), uzun mcadeleler sonunda kavminin putperestlikten vazgemediini grnce inanmayanlar cezalandrmas iin Allaha dua etmi (e-uar 26/118-119; Nuh 71/1-28), Allah Nuhun duasn kabul etmi ve inkrc kavminin tufanla helk edileceini, kendisinin ve inananlarn kurtulacan bildirerek bir gemi yapmasn istemitir (Hd 11/36-39). Gemi ina edilirken Nuhun kavmi kendisiyle alay etmitir. (Hd 11/38)

Rivayete gre gemi yapmas istenince Hz. Nuh (a.s.) tahtay nereden bulacan sorar, ona aa dikmesi emredilir ve Hint meesi denilen aalar diker. Krk yl getikten sonra bu aalar keserek gemiyi yapar (Frzbd, VI, 29). Geminin inas bitince her hayvan trnden birer ift, ayrca boulmasna hkmedilenler dndaki aile fertleri ve iman eden dier kimseler gemiye bindirilir. Hz. Nuh (a.s.) ve ona inananlar kurtulurken ei ve olu inanmayanlarla birlikte boulur (Hd 11/40-47; el-Mminn 23/26-29; el-Furkān 25/37; el-Kamer 54/10-17).

Kurn- Kermde ayrca Nuhun olu iin dua ettii, ancak bunun kabul edilmedii belirtilmektedir. (Hd 11/42-43, 45-46; et-Tahrm 66/10) Tufan sona erince, Ey Nuh! Sana ve seninle birlikte olanlara bizden selm ve bereketle gemiden in denilir. (Hd 11/48) Allahn adn zikrettii Peygamberler demin ve Nuh ile beraber gemide tananlarn soyundan, brhim ile smilin neslindendir (Meryem 19/58); sriloullar da Nuh ile beraber gemide tananlarn soyundan gelmitir. (el-sr 17/3) Ayrca dier Peygamberler gibi Nuhtan da sz alnd (el-Ahzb 33/7), onun hidayete erdirildii (el-Enm 6/84), ona verilen emirlerin Mslmanlar iin de geerli ve yrrlkte olduu (e-r 42/13) bildirilmektedir.

HZ. NUH (A.S.) KA YIL YAADI?

Kuranda Hz. Nuhun (a.s.) yayla ilgili olarak u bilgi yer almaktadr: Andolsun ki biz Nuhu kendi kavmine gnderdik de o 950 yl onlarn arasnda kald. Sonunda onlar zulmlerini srdrrken tufan kendilerini yakalayverdi. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardk ve bunu lemlere bir ibret yaptk. (el-Ankebt 29/14-15) Bu yetten anlaldna gre Hz. Nuhun (a.s.) 950 yl kavmiyle birlikte yaam ancak bu srenin onun btn mrn veya Peygamberlik sresinin tamamn m yoksa tufana kadar olan safhasn m iine aldna iaret edilmemitir.

Kuranda verilen bu rakam Hz. Nuhun (a.s.) btn mr olarak kabul edenlere gre krk yanda Peygamber olmu, 890 yanda iken tufan gereklemi, tufandan sonra altm yl daha yaamtr. Bu sreyi sadece tufan ncesi Peygamberlik mddeti olarak dnenlere gre ise Hz. Nuhun (a.s.) ya bundan ok daha fazladr. Bir rivayete gre Peygamberler iinde en uzun mrls Hz. Nuhtur; kendisine 350 yanda vahiy gelmi, 950 yl kavmini davetle geirmi, dolaysyla 1300 yl yaamtr. (a.g.e., VI, 30) Hz. Nuhun kabrinin nerede olduu bilinmemekte, eitli yerlerde ona nisbet edilen makam ve kabirler bulunmaktadr. Bir rivayete gre kabri Mekkede Mescid-i Harmda, Mltezem ile Makām- brhim arasnda, dier rivayetlere gre ise Kerek, Cizre veya Neceftedir.

HZ. NUHUN (A.S.) ZELLKLER

Kurn- Kerme gre Nuh, ok kreden bir kuldu (el-sr 17/3); glkler karsnda gsterdii sabr insanlara rnek olarak gsterilmitir (Hd 11/49). Onun bir baka zellii de kfirlere kar ok sert davranmasdr.

Ayrca kavimlerine gnderilmi emin elilerden olduu belirtilen Nuhun (e-uar 26/107) ashbn-nevmisten (eriat sahibi) sayld ifade edilmitir. Rivayete gre tufan esnasnda Hz. Nuh, Ebkubeys danda bulunan Hz. demin (a.s.) naan alarak bir tabut iine koymu, tufandan sonra tekrar yerine defnetmitir. Hz. Nuhun, Hz. drsten sonra gelen ilk Peygamber olup marangozluk yapt da nakledilmektedir. (bn Kuteybe, s. 19-24)

Hz. Nuha (a.s.) ayrca slm ve bilhassa i geleneinde Neciyyullah (Allahn kurtard kii) sfat verilmitir. Hz. Nuhun (a.s.) ve kavminin Tufan Hadisesinden kurtarlmasna atf yapan bu sfat, Allahn inyetiyle Firavunun zulmnden kurtarlan Hz. Ms (a.s.) iin de kullanlmaktadr (Saleb, s. 166)

tb
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Hz. Nuh’un (a.s.) gerçek ismi

BİLGİ
Hz. Nuh (a.s.) Kur’ân-ı Kerîm’de ve Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şerîflerinde mühim bir yer işgâl etmektedir. Ülü’l-azm peygamberlerden[1] birisidir. Kur’ân’da muhtelif vesîlelerle ismi 43 yerde geçmektedir. 28 âyetten müteşekkil olan 71. sûre, onun adını taşır. Meşhur tûfân sebebiyle beşeriyetin “İkinci Babası” sayılır.

İdrîs -aleyhisselâm- semâya ref’ edildikten sonra insanlar, hakîkati kaybederek putlara ve heykellere tapmaya başladılar. Bunun üzerine Nûh -aleyhisselâm- kavmine peygamber olarak gönderildi.

HZ. NUH’UN (A.S.) ESAS İSMİ

Hazret-i Nûh’un esas isminin “Yeşkûr”, “Sâkin” veya “Abdülgaffâr” olduğu bildirilmektedir. Lakabı “Neciyyullâh” (Allâh’ın kurtardığı) ve “Şeyhu’l-Enbiyâ” (nebîlerin uzun ömürlüsü)’dür.

İdrîs -aleyhisselâm- semâya ref’ olunduktan sonra kendisine tâbî olanlardan Vedd, Süvâ, Yeğûs, Yeûk ve Nesr, dîni yaşayıp teblîğ ettiler ve insanlar arasında yüksek bir mevkiye sâhip oldular. Vefât ettiklerinde, onları hatırlamak için şeytanların teşvîki ile heykelleri yapıldı. Halk, zamanla putperestliğe döndü. Bu heykellerde ilâhî bir kudret olduğuna inandılar.

HZ. NUH’UN (A.S.) KAVMİ PUTPERESTTİ

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor:

“Nûh -aleyhisselâm-’ın kavminde mevcut olan putlar sonradan Araplara intikâl etmiştir. Şöyle ki: Vedd adındaki put Dûmetu’l-Cendel’de idi ve Kelb kabilesine âitti. Süvâ’ adındaki put Hüzeyl’in idi. Yeğûs adındaki put Murâd kabilesine âitti. Sonra Benû Gutayf’ın oldu, Sebe’ye yakın Curf isimli mevkideydi. Yeûk, Hemedân’a âitti. Nesr, Himyer’in Âl-i Zi’l-Kelâ’ın idi. Bu putların isimleri aslında Nûh kavmindeki sâlih kimselere âitti. Şeytan bu sâlihler ölünce kavimlerine şu telkini yaptı: «Sâlih kişilerinizin oturmuş oldukları yerlere (onların hâtırasına) heykeller dikin ve bunlara onların isimlerini verin.» Halk bu telkine uyup, söyleneni yaptı. Bidâyette tapınma yoktu. Ancak ne zaman ki bunlar vefât ettiler, haklarındaki bilgi de unutuldu ve neticede câhil halk bu putlara tapınmaya başladılar.” (Buhârî, Tefsir, 71/1)

HZ. NUH’UN (A.S.) MESLEĞİ

Nûh -aleyhisselâm-, bâzen çobanlık, zaman zaman da ticâret yapıyordu. Kavminin başında Kâbil soyundan Dermesil isimli zâlim bir kişi bulunmaktaydı. Her kabîlenin ayrı bir putu mevcuttu. Her putun da bir hizmetkârı vardı. Hazret-i Nûh -aleyhisselâm- bunları gülünç bulurdu. O dönemde ahlâksızlık ve putperestlik had safhaya varmıştı.

[1] Ülü’l-azm peygamberler: En yüksek derecedeki peygamberler olup bunlar: Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, İbrâhîm, Mûsâ, Îsâ, Âdem ve Nûh -aleyhimüsselâm-’dır.

950 YIL SÜREN TEBLİĞ

Allâh’ın dînini tebliğ ve tâlim etmek, peygamber mesleği denilebilecek mukaddes bir vazifedir.

Allâh’ın en seçkin kulları olan peygamberler, Allâh’ın dînini tebliğ ve tâlim uğrunda her türlü meşakkate katlanmışlardır. Onlardan biri de insanları 950 sene sabırla Hakk’a dâvet eden Hz. Nûh’tur.

Bir baba oğluna Hz. Nûh’u (a.s.) göstererek:

“–Bak oğlum, buna inanma!” demişti.

O da babasının elinden asâyı aldı, Hz. Nûh’un (a.s.) başına vurarak onu kan revân içinde bıraktı. Hz. Nûh (a.s.) ise:

“–Yâ Rabbî! Hayır dilemiş isen, hidâyete erdir! Yoksa Sen onlar hakkında hükmedinceye kadar bana sabır ver! Çünkü Sen hükmedenlerin en hayırlısısın!” diye duâ etti.

NUH KAVMİ NEDEN HELAK OLDU?


Nûh kavminin helâk sebeplerinden başlıcaları şunlardır:

1) Küfür içindeydiler. Peygamberlerini, haşri ve neşri inkâr ediyorlardı.
2) Putlara tapıyor ve şirki teşvîk ediyorlardı.
3) Nûh’u (a.s.) küçümsüyor, âsî olup O’na eziyet ediyorlardı.
4) Kibirliydiler; fakîrlere “reziller” diye hitâb ediyorlardı. Hikmet sâhiplerini de küçük görüyorlardı. Hakîkaten, kibirleri yüzünden fakîrlerle oturmayı isteme*mek de, helâk olan kavimlerin kötü hasletlerinin başlıcalarındandır.
5) Kadınlarında edeb, iffet ve hayâ yoktu.
6) Dünyâ lezzetlerine çok düşkündüler.
7) Şükretmiyorlardı. Hâlbuki Cenâb-ı Hak, verdiği nîmetlere şükredilmesini ve nankörlük edilmemesini emretmektedir.

Bir hadîs-i şerîfte şükür ve sabır ehli şöyle tavsîf edilmiştir:

“İki haslet vardır ki, bunlar her kimde bulunursa Allâh onu şükredici ve sabredici olarak yazar. Bu iki haslet kendisinde bulunmayan kimseyi ise şükredici ve sabredici olarak yazmaz:

Her kim dînî hususlarda kendinden üstün olana bakıp ona uyar ve dünyevî konularda ise kendinden aşağı olana bakıp, Allâh’ın verdiği nîmetlere hamdederse, işte böyle olan kimseyi Allâh, şükredici ve sabredici olarak yazar. Dînî hususlarda kendinden aşağıda olana bakan, dünyevî konularda ise kendinden üstün olana bakıp elde edemediklerine üzülen kimseyi de Allâh şükredici ve sabredici olarak yazmaz.” (Tirmizî, Kıyâmet, 58)

Nûh (a.s.) çok şükredici bir kuldu. Allâh Teâlâ onun bu husûsiyetini, bütün in*sanlığı ilâhî nîmetler karşısında şükredici olmaya teşvîk için şöyle hatırlatır:

AYET-İ KERiME
“Şunu bilin ki Nûh çok şükreden bir kul idi.” (el-İsrâ, 3)


Nitekim Nûh (a.s.) bir şey yiyip içmesinden elbise giymesine kadar, her hareketinde dâimâ Cenâb-ı Hakk’a hamd hâlindeydi. Giyinirken, yerken “besmele” çeker; yediğini bitirince veya giydiğini çıkarınca da “elhamdülillâh” derdi. Bunun için Cenâb-ı Hak ona “Abden şekûrâ: şükredici bir kul” ismini vermiştir. (İbn-i Hanbel, ez-Zühd, s. 50)

ŞÜKÜR NEDİR?

Şükür; kulun, ihsân edilen nîmetlere ve iyiliklere karşı sevinerek onları ihsân eden Rabbine çeşitli söz ve davranışlarla hâlisâne bir kullukta bulunmasıdır. Bu da gösteriyor ki şükür, nîmetin hakîkî sâhibini bilmenin ismidir.

Seriyyü’s-Sakatî -kuddise sirruh- buyurur:

“Bir kimse bir nîmete kavuşur, fakat şükrünü îfâ etmez ise, o nîmet elinden alınır!”

Nitekim Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede buyurur:

AYET-İ KERiME
“…Eğer şükrederseniz, elbette size (nîmetimi) artırırım. Ve eğer nankörlük eder*seniz, hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir!” (İbrâhîm, 7)
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Hazret-i nuh’un tebliği

Nûh -aleyhisselâm-, elli yaşındayken Cebrâîl -aleyhisselâm- geldi, Peygamberliğini bildirdi ve:

“Dermesil ve kavmine git; onlara tevhîd inancını teblîğ et!” dedi.

Hazret-i Nûh, ömrünün sonuna kadar tevhîd inancını teblîğ edeceğine dâir söz (mîsâk) verdi. Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulur:

وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَإِبْرهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَأَخَذْنَا مِنْهُم مِيثَاقاً غَلِيظاً“Hani biz peygamberlerden (tebliğ vazifelerini yerine getirmeleri için) sağlam bir söz almıştık; Sen’den de, Nûh, İbrâhîm, Mûsâ ve Meryem oğlu Îsâ’dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz almıştık!” (el-Ahzâb, 7)

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحاً إِلَى قَوْمِهِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ. أَن لاَ تَعْبُدُوا إِلاَّ اللهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ أَلِيمٍ
“And olsun, biz Nûh’u kavmine elçi gönderdik. (Nûh) Onlara: «Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Allâh’tan başkasına tapmayın! Ben size (gelecek) elem verici bir günün azâbından korkuyorum!» (dedi.)” (Hûd, 25-26)

Nûh -aleyhisselâm- ilk zamanlar vazîfesini gizli olarak yerine getirdi, sonraları âşikâr teblîğ etmeye başladı. Gençliğinde herkesin sevgisini kazanmış bir zât olmasına rağmen teblîğe başlayınca durum değişti. Kendisine çok az kimse tâbî oldu.

“DERMESİL” KİMDİR?

Kavmin melîki olan Dermesil, Hazret-i Nûh’un bu teblîğ faâliyetinden haberdâr olunca, yanında bulunanlara:

“–O da kim?” dedi. Onlar da:

“–Bizim kavmimizden olduğu hâlde bize uymayan birisi… İsmi, Nûh bin Lâmek. Baştan akıllı idi. Sonradan aklını kaybetti. Kendisinin peygamber olduğunu söylüyor!” dediler. Ardından:

“–Putlara da karşı çıkıyor!” denince Dermesil, Hazret-i Nûh’u yanına çağırtarak:

“–Yazık sana! Sen bizim ilâhlarımızı inkâr mı ediyorsun?” diye azarladı.

قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ اْلأَرْذَلُونَ

Ayrıca, Hazret-i Nûh’un etrâfında fakirlerin olması sebebiyle onunla alay ediyorlardı. Kâfirler Nûh -aleyhisselâm-’a:

“«–Senin peşinden gidenler sıradan ve basit kimseler iken biz hiç sana inanır mıyız!» dediler.” (eş-Şuarâ, 111)

Bu câhil ve zâlim kavim, kibirleri sebebiyle fakirleri ve garipleri küçük görüyorlardı. Fakat Nûh -aleyhisselâm-, dâvâsı kadar, dâvâsının bağlılarını da savundu. Münkirlerin ithamlarına cevap verdi:

وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ“Ben îmân eden kimseleri kovacak değilim.” (eş-Şuarâ, 114)

إِنَّهُمْ مُلاَقُوا رَبِّهِمْ وَلَـكِنِّي أَرَاكُمْ قَوْماً تَجْهَلُونَ. وَيَا قَوْمِ مَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللهِ إِنْ طَرَدْتُهُمْ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ“…Çünkü onlar Rableriyle karşılaşacaklar. Fakat ben sizi câhil bir millet olarak görüyorum. Ey milletim! Onları kovarsam, Allâh’a karşı beni kim savunur? Düşünmez misiniz?” (Hûd, 29-30)

HAZRET-İ NUH’A YAPILAN EZİYETLER

Dermesil ölünce yerine oğlu Nevlin geçti. O daha zâlim idi. Nûh -aleyhisselâm-, Nevlin zamanında da teblîğine aynen devâm etti. Kavmi, O’nunla alay ediyor, üzerine toprak atıyor ve O’nu dövüyorlardı. Hattâ bayılıncaya kadar boğazını sıktılar, öldü sandılar. Ayıldığı zaman:

“Ey Allâh’ım! Beni ve kavmimi bağışla. Çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.” dedi. Gusül abdesti alıp tekrar yanlarına vardı. Onları Allâh’a îmân ve ibâdete dâvet etti. (İbn-i Hanbel, ez-Zühd, s. 50; İbn-i Esir, el-Kâmil, I, 69)

Bütün bu eziyetlere rağmen O, büyük bir sabır gösteriyordu. Bir lutf-i ilâhî olarak, yaralarını zaman zaman Cebrâîl -aleyhisselâm- tedâvî ediyordu. Müşrikler:

“–Yazık sana ey Nûh! Bu dayağımız ve hakâretimize rağmen hâlâ dâvândan vazgeçmiyor musun?!” diyorlardı.

Hazret-i Nûh ise:

“Ben mecnûn değilim. Atalarınız şimdi azâb çekiyor! Aklınızı başınıza alın!” diye onlara nasîhat ediyordu.

Nûh -aleyhisselâm- devamla:

“Dâvetimden yüz çevirirseniz, bana bir zarar veremezsiniz!” buyuruyordu.

İNSAN İKİ ŞEYDEN KORKAR

Çünkü insan iki şeyden korkar:

Başkalarının zarar vermesinden,
Menfaatlerinin kesilmesinden.

Ancak Nûh -aleyhisselâm-, birinci korkuya cevâben:

“Ben sizin zarârınızdan korkmam! Tevekkül içindeyim!”

İkinci korkuya cevâben de:

“Sizden bir ücret istemiyorum!” diyordu.

HAZRET-İ NUH’UN DÂVETİNE KULAK VERMEDİLER

Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ. فَاتَّقُوا اللهَ وَأَطِيعُونِ“(Nûh dedi ki:) Bu (teblîğime) karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum! Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. Onun için, Allâh’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!” (eş-Şuarâ, 109-110)

Fakat O’nun bu dâvetine kulak veren olmadı. Hazret-i Nûh’a kavminden çok az kimse îmân etti. Oğullarından Sâm, Hâm ve Yâfes îmân etti. Diğer oğlu Ken’an ise îmân etmedi. Kavmi O’na, peygamberliği boyunca çok hakâret ve işkence etti. Nûh -aleyhisselâm-, kavminin yaptıklarına 950 sene tahammül gös*terdi. Nihâyet eziyetlere tâkat getiremeyince Cenâb-ı Hakk’a acziyetini arz etti.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Nuh Tufanı ne zaman oldu?

Nuh tufanı ne zaman koptu? Nuh tufanı neden oldu? İşte Nuh kavmini helak eden tufan…

Hazret-i Nûh -aleyhisselâm-, gemiye binmeden önce kendisine öğretilen şu duâ vesîlesiyle selâmet içindeydi:
AYET-İ KERiME

فَقُلِ الْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ. وَقُلْ رَبِّ أَنْزِلْنِي مُنْزَلاً مُبَارَكًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِلِينَ

“…«Bizi zâlim milletten kurtaran Allâh’a hamd olsun! Rabbim! Beni bereketli bir yere indir! Sen ağırlayıp ikrâm edenlerin en hayırlısısın.» de!” (el-Mü’minûn, 28-29)


NUH TUFAN’I NE ZAMAN OLDU?

Rivâyete göre tûfan, Receb ayının birinci gününde başladı ve gemi altı ay su üstünde sey*retti. Sonra Allâh Teâlâ yere ve göğe emretti:
AYET-İ KERiME

وَقِيلَ يَا أَرْضُ ابْلَعِي مَاءَكِ وَيَا سَمَاءُ أَقْلِعِي

“Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!..” (Hûd, 44)


Bu emr-i ilâhî üzerine sular çekildi ve gemi, 10 Muharrem Âşûra gününde Cûdî Dağı’na indi. Sonra Nûh -aleyhisselâm-’a Cenâb-ı Hak tarafından:

AYET-İ KERiME
قِيلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلاَمٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلَى أُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَ وَأُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ

“«Ey Nûh! Sana ve seninle berâber olan ümmetlere bizden selâm ve bereket*lerle (gemiden) in! Kendilerini (dünyâda) faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azâbın dokunacağı ümmetler de olacaktır.» denildi.” (Hûd, 48)


Hazret-i Nûh -aleyhisselâm- ve mü’minler necât bulmuşlardı. Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
AYET-İ KERiME

فَأَنجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

“Biz Nûh’u ve berâberindekileri dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık!” (eş-Şuarâ, 119)

AYET-İ KERiME

وَجَعَلْنَاهُمْ خَلاَئِفَ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنذَرِينَ

“…Onları ötekilerin yerine geçirdik, halîfeler yaptık! Âyetlerimizi yalanlayan*ları da (denizde) boğduk. Bak ki uyarılanların (fakat inanmayanların) sonu nasıl oldu?!” (Yûnus, 73)


Dünyâda felâket, âhirette acıklı azâb…

Cenâb-ı Hak, zâlimlerin âkıbetini âyet-i kerîmede şu şekilde bildirir:

AYET-İ KERiME
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللهِ أَنْصَاراً

“Onlar günahları yüzünden suda boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allâh’tan başka yardımcı bulamadılar.” (Nûh, 25)


SEFERE ÇIKARKEN OKUNAK DUÂ

Tefsîr-i Kurtubî’de Hazret-i Hüseyin -radıyallâhu anh-’den rivâyet edilir ki:

“Ümmetim gemiye bindiklerinde, besmele çekerek;

AYET-İ KERiME
بِسْمِ اللهِ مَجْريهَا وَمُرْسيهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَحِيمٌ

“…O’nun yürümesi ve durması Allâh’ın adıyladır. Rabbim bağışlar ve merha*met eder.” (Hûd, 41)
âyeti ile beraber,

AYET-İ KERiME
وَمَا قَدَرُوا اللهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَاْلأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ

“Onlar, Allâh’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyâmet günü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler, O’nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşrik*lerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.” (ez-Zümer, 67)
âyetini okur*larsa, boğulmaktan emîn olurlar.” (Kurtubî, IX, 37)

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yolculuğa çıkarken hayvanı üzerine binip iyice yerleşince üç kere tekbir getirir ve:
AYET-İ KERiME

سُبْحَانَ الَّذِى سَخَّرَ لَنَا هذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ. وَاِنَّا اِلَى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ

“Bunu bizim hizmetimize veren Allâh’ı tesbîh ve takdîs ederiz; yoksa biz buna güç yetiremezdik. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz.” (ez-Zuhruf, 13-14)
âyetlerini okur, sonra da şöyle duâ ederdi:

اَللّهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ فِي سَفَرِنَا هذَا الْبِرَّ وَالتَّقْوَى وَمِنَ الْعَمَلِ مَا تَرْضَى. اَللّهُمَّ هَوِّنْ عَلَيْنَا سَفَرَنَا هذَا وَاطْوِ عَنَّا بُعْدَهُ. اَللّهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ وَالْخَلِيفَةُ فِي الأَهْلِ. اَللّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ وَكَآبَةِ الْمَنْظَرِ وَسُوءِ الْمُنْقَلَبِ فِي الْمَالِ وَالأَهْلِ

“Ey Allâhım! Biz, bu yolculuğumuzda Sen’den iyilik ve takvâ, bir de bizi râzı olacağın amellere muvaffak kılmanı dileriz. Ey Allâh’ım! Bu yolculuğumuzu kolay kıl ve uzağı yakın et! Ey Allâh’ım! Seferde yardımcım, geride kalan çoluk çocuğumun koruyucusu Sen’sin. Ey Allâh’ım! Yolculuğun zorluklarından, üzücü şeylerle karşılaşmaktan ve dönüşte malımızda, çoluk çocuğumuzda kötü hâller görmekten Sana sığınırım.”

Efendimiz yolculuktan döndüğünde de aynı sözleri söyler ve şu cümleleri ilâve ederdi:

آيِبُونَ تَائِبُونَ عَابِدُونَ لِرَبِّنَا حَامِدُونَ

“Biz yolculuktan dönen, tevbe eden, kulluk yapan ve Rabbimiz’e hamd eden kişileriz.” (Müslim, Hac, 425; Ebû Dâvûd, Cihâd, 72)

NÛH ALEYHİSSELÂM’IN OĞLU SÂM

Âlimlere göre tûfân, umûmîdir. Yeryüzünün her tarafını su kaplamıştır. Nişâncızâde Muhyiddîn Mehmed, Mir’ât-ı Kâinât adlı kitabında şöyle der:

“Gemi oturunca, seksen kişi «Medînetü’s-Semânîn» şehrini kurdular. Bu şehre «Sûk-i Semânîn» de denmektedir.”

İnsanlığın ikinci defa çoğalması, işte bu seksen kişiden olmuştur. Nûh -aleyhisselâm-’ın büyük oğlu Sâm, zekî, akıllı ve sâlih bir zât idi. Babasından sonra o vekîl oldu. Hazret-i Nûh’un hayır duâlarına mazhar oldu. Sâlih insanlar da ekseriyetle O’nun neslinden gelmiştir. Araplar ve Farslar onun sülâlesinden çoğalmıştır.

Diğer oğlu Hâm’dan Hind, Habeş ve Afrikalılar; Yâfes’ten Rus, Slav ve Türk soylarının çoğaldığı tahmin edilmektedir. Asyalılar ve -Bering Boğazı’ndan geçtiği tahmin edilen- Amerikalılar’ın yerlileri (Kızılderililer) de ondan çoğal*mıştır.

RESÛLULLAH’I TESELLİ EDEN KISSA

Fakat zaman geçince, dînî hakîkatler yine unutuldu. İnsanlar, yıldızlara, Güneş’e ve heykellere tapar oldular.

Müfessir Fahreddîn er-Râzî’nin beyânına göre, Kur’ân-ı Kerîm’de Nûh -aleyhisselâm-’ın, kavminin içinde 950 sene çileli ve muzdarip bir hâlde bulunduğunun bildirilme*si, Rasûlullâh’ı tesellî içindi. Nûh -aleyhisselâm-, binbir çile ve ıztırâba uzun müddet katlanıp sab*retmesiyle ümmete mükemmel bir örnek olmuştur.
 
Üst Alt