Meal İHLÂS Sûresi Türkçe Okunuşu ve Meâli

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
İHLÂS SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ

İHLÂS Sûresi 1-2. Ayetler
İHLÂS Sûresi 1-2. Ayetler
İhlâs Sûresi Hakkında

İhlâs sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 4 âyettir. İsmini, İslâm dininin esasını teşkil eden tevhîd akîdesinin veciz bir ifadesi olan “İhlâs” sözünde alır. “İhlâs”, dini hâlis yapmak, şirk bulaşıklarından temizlemek ve sadece Allah’a kulluk etmek demektir. Surenin kaynaklarda tespit edilen yirmiden fazla ismi vardır. Yaygın isimlerinden biri قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ (Kul hüvellahü ehad)dır. Ayrıca اَلصَّمَدُ (Samed), اَلتَّوْح۪يدُ (Tevhîd), اَلأسَاسُ (Esâs), اَلتَّجْر۪يدُ (Tecrîd), اَلنَّجَاةُ (Necât), اَلْوَلَايَةُ (Velâyet), اَلْمُقَشْقِشَةُ (Mukaşkışe), اَلْمُعَوِّذَةُ (Muavvize) isimleriyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 112, iniş sırasına göre ise 22. sûredir.

İhlâs Sûresi Konusu

Cenâb-ı Hakk’ın birliği ve en mühim sıfatları gayet veciz bir şekilde beyân edilir.

Sûrenin meâli şöyledir: "1.(Ey Nebî) de ki: O Allah bir tektir. 2. Allah her şeyden müstağni ve her şey ona muhtaçtır. 3. O doğurmamış ve doğurulmamıştır 4. Hiçbir şey O'na denk değildir."

Bu sûre İslâm'ın temel ilkesi olan tevhîd inancını özlü bir şekilde tasvir eder. Allahu Teâlâ'yı herkesin anlayıp kavrayabileceği sade bir anlatımla tanıtır. İlk iki ayet Allahu Teâlâ'nın birliğini, her türlü ihtiyaçtan uzaklığını ve her şeyin ona muhtaç olduğunu; son iki ayet de Cenâb-ı Hakk'ın yüce sıfatlarına aykırı beyanatta bulunan müşriklere cevap olarak; Allahu Teâlâ'nın doğurmadığını, doğmadığını ve hiçbir şeyin ona denk olmadığını beyan eder. Bu sûre Hristiyanlıktaki teslis ve Yahudilikteki Üzeyr'in Allah'ın oğlu olduğu inançlarını reddederek, tevhid inancını tarif ve isbat eder.

Bütün kaynaklara göre Mekkeli müşrikler Peygamber Efendimize "Bize rabbını vasfet" dediler. Bunun üzerine İhlâs sûresi nazil oldu. Bununla Allahu Teâlâ açık bir şekilde kendi zatını, birliğini, tevhid inancının dışındaki bütün itikatların yanlışlığını belirtmiştir.

Ashabtan biri, bir şahsın İhlâs sûresini tekrar tekrar okuduğunu işitir. Sabah olunca Hz. Peygambere gelir ve durumu ona anlatır, adam hakkında söz söyleyecek olur Hz. Peygamber buyurur ki; "Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki o sûre Kur'an'ın üçte birine denktir" (Kamil Miras, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1984, XI, 234).

Resulullah (s.a.s) ashâbına "Sizden biriniz bir gecede Kur'an'ın üçte birini okumaktan aciz olur mu?" diye sorar. Bu onlara zor gelir: "Ya Resulullah, hangimiz buna güç yetirebiliriz?" derler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem: "Allahü'l Vâhidü's-Samed (İhlâs) sûresi Kur'an'ın üçte biridir" buyurur (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'an, 13; Müslim, Müsâfirûn, 259; Tirmizi, Fedâilu'l-Kur'ân, 11).

Hz. Peygamber, ashaptan bir zâtı, bir askeri birliğe komutan tayin ederek gazâya gönderir. Bu zat sefer esnasında kıldırdığı namazlarda Kur'an okur ve her zaman ikinci rekatlarda ihlâs sûresiyle bitirirdi. Gazâdan dönüşte komutanın maiyetindekiler bu durumu Resulullah'a arzettiler. Rusulullah da niçin böyle yaptığının sorulmasını buyurdu. Onlar da sordukları zaman komutan: "İhlâs sûresi Rahmân'ın sıfatıdır. Onun için bu sûreyi okumayı severim" şeklinde cevap verdi. Bu cevap Resulullah'a ulaştırılınca, Hz. Peygamber "Ona haber verin ki Allah da onu seviyor" buyurdu (Müslim, Müsâfirûn, 263; Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an, 11).

Hazreti Peygamberin bu sûrenin Kur'an-ı Kerîm'in üçte birine denk olduğunu belirtmesini âlimler, Kur'an'ın manası itibariyle üçte birine denk olması ve bir de Kur'an tilâvetinden hasıl olacak sevap olarak izah etmişlerdir. Çünkü Kur'an-ı Kerîm'in üçte biri tevhîd ilmi, üçte biri teşri' (yasama, ahkam) ilmi ve üçte biri de ahlâk ilmi konularını içerir (M. Hamdi Yazır, a.g.e, VIII, 6343-6345). İhlâs sûresi ise yukarda da belirtildiği gibi bütünüyle tevhîd ilmini, zatı ve sıfatlarıyla Cenab-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını, her şeyin kendisine muhtaç olduğunu, selef ve halefe ihtiyacı olmaması sebebiyle doğmadığını ve doğurulmadığını açıklaması münasebetiyle Kur'an'ın üçte birine müsâvidir. Allah'ın zat ve sıfatlarından, başka surelerde de bahsedilmektedir; ancak bu sure, sırf bunlardan bahsetmektedir.

Allah'ın birliği tevhîd inancının kendisidir. Varlıklar âleminde onun hakikatinden başka bir hakikat olmadığı gibi, onun varlığından başka gerçek varlık da yoktur. Diğer bütün varlıklar varlıklarını Allah'tan alırlar, hakikatlerini Allah'ın hakikatinden alırlar. Varlıklar âleminde o ilâhi varlıktan başka hakikat yoktur. Bir kalp, bu hakikatin dışındaki bağlantıları ve bu hakikatin dışındaki şeylerin duygusunu ortadan kaldırırsa, her türlü bağımlılıktan kurtulur, bütün menfi bağlarını koparır ve birçok esaretin aslı olan ihtiraslardan uzaklaşır.

Varlıklar âleminde Allah'ın hakikatinden başka bir şeyi görmeyen bu düşünce zihinlerde ve gönüllerde yeredince ondan kaynaklanan diğer varlıklarla ilgili birçok gerçekleri de görebilir. Bu mertebe öyle bir mertebedir ki orada kalp gördüğü her şeyde Allah'ın kudretini farkeder. Bunun da ötesinde öyle bir mertebe vardır ki orada kişi kâinatta Allah'tan başka ezelî hiçbir şey göremez. Çünkü orada Allah'ın hakikatinden başka hiçbir ezelî hakikat görülmez. Bu düşüncenin yer etmesiyle birlikte sebeplerin etkinliği fikri de ortadan kalkar. Her şey, her olay ve her hareket, doğduğu ilk sebebe havale edilir, onun etkisi altında bulunduğu kabul edilir. İşte Kur'an-ı Kerîm, imana dayalı tevhîd düşüncesini yerleştirirken buna çok önem verir. Bunun için zâhirî sebepleri bir kenara koyup bütün işleri doğrudan Allah'ın iradesine bağlar. Bu zâhiri sebeplerin hepsini kenara atıp meseleyi yalnız Allah'ın iradesine havale etmek kalbe bir huzur verir.

İslâm insanların bu yola gitmelerini ister. Ancak hayatın bütün özelliklerini taşıyarak beşer hayatının bütün zorunluluklarını yerine getirmelerini, Allah'ın yeryüzündeki halifesi oluşlarının bütün gereklerini ifâ etmelerini ve bununla beraber Allahu Teâlâ'dan başka bir hakikat bulunmadığını, onun mevcudiyetinden başka ezelî bir mevcudiyet olmadığını, onun faaliyetinden başka bir faaliyet bulunmadığını ve ondan başka gidilecek bir yol olmadığını bilip kavramalarını ister.

İhlâs Sûresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada yüz on ikinci, iniş sırasına göre yirmi ikinci sûredir. Nâs sûresinden sonra, Necm sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayet de vardır. Mekke’de indiğini söyleyenler Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’e gelerek “Bize rabbinin soyunu anlat” dediklerini, bunun üzerine bu sûrenin indiğini bildiren rivayetleri delil getirirler (Müsned, V, 133-134). Medine’de indiğini söyleyenler ise yahudilerle hıristiyanların Hz. Peygamber’e yönelttikleri Allah hakkındaki sorulara bir cevap olmak üzere Cebrâil’in Hz. Peygamber’e gelip “Kul hüvellahü ehad” sûresini okuduğunu bildiren rivayetleri delil göstermişlerdir (Taberî, XXX, 221-222; Râzî, XXXII, 175). Ancak sûrenin üslûp ve içeriği Mekke döneminde indiği izlenimini vermektedir.

İhlâs Sûresi Fazileti

Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu sûre Kur’an’ın üçte birine denktir.” (Buhârî, Tevhid 1; Müslim, Misâfirîn 259)

Kur’ân-ı Kerîm’in muhtevasını “tevhid ve mârifetullah”, “âhiret bilgisi” ve “doğru yol bilgisi” diye üçe ayırırsak, İhlâs sûresi bunların birincisini ele aldığı için, bu yönüyle Kur’an’ın üçte birine denk olduğu anlaşılabilir.

Resûlullah (s.a.s.) sahâbîlerden birini bir seriyyenin başında kumandan olarak göndermişti. O mübârek sahâbî, arkadaşlarına namaz kıldırıyor, ancak kıraatini her defâsında İhlâs sûresi ile bitiriyordu. Medine-i Münevvere’ye döndüklerinde, durumu Allah Resûlü’ne haber verdiler. Efendimiz:

“–Ona, niçin böyle yaptığını sorun!” buyurdu. Arkadaşları bunun sebebini sorduklarında sahâbî:

“–Bu sûre, Rahmân’ın vasıflarını anlatmaktadır. Bu yüzden, onu okumayı seviyorum.” cevâbını verdi.

Bunu öğrenen Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“–Ona söyleyin, Allah Teâlâ da onu seviyor.” (Buhârî, Tevhîd 1)

Yine Peygamberimiz (s.a.s.), sevdiği için bu sureyi her namazda okuyan bir sahabîye:

“Onu sevmen seni cennete götürür” müjdesini vermiştir. (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 11)

İniş Sebebi

Müşriklerin, Resûlullah (s.a.s.)’e:

“Rabbinin nesebini söyle” demeleri üzerine Cenâb-ı Hak, kendini tanıtmak üzere bu sûreyi indirdi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 133-134)
Araplarda bir yabancıyı tanımak istediğinde “Onun nesebi nedir?” diye sormak adetti. Çünkü onlarda bir kimseyi tanımanın ilk şartı, nesebinin ne olduğu ve hangi kabileden geldiğinin açıklanmasıydı. Bu sebeple, Rabbinin kim olduğunu öğrenmek için Efendimiz (s.a.s.)’e de O’nun nesebini sormuşlardı.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
İHLÂS SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ

Bismillâhirrahmânirrahîm

112/İHLÂS-1: Kul huvallâhu ehad(ehadun).
De ki: “O Allah, Bir'dir (Tek'tir).”


112/İHLÂS-2: Allâhus samed(samedu).
Allah Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, O, hiçbir şeye muhtaç değildir).


112/İHLÂS-3: Lem yelid ve lem yûled.
O, doğurmadı ve doğurulmadı.


112/İHLÂS-4: Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun).
Ve O'nun bir dengi olmadı (olamaz).
 
Üst Alt