Islam düşüncesi ve kültür

faruk islam

Özel Üye
İSLAM DÜŞÜNCESİ VE KÜLTÜR
“Allah’ın şeriatı” denilince bu kavramla, yüce Allah’ın, insanlığın hayatını düzenlemek için bizzat koyduğu ilkelerin tümü kastedilir. Bu olgu ise itikad, hüküm(yönetim) ahlak, yaşam biçimi ve bilgi edinme ilkelerinde somutluk kazanır.
Bazılarına garip gelecek ama –İslami alanda yapılan araştırmaları okuyuculara bile- sanatsal ve düşünsel etkinlik alanlarında da dayanılacak başvurulacak kaynak yine İslam düşüncesi ve onun dayanağı olan Rabbani kaynaktır.
Sanat konusunda, sanat sorunsalı ile ilgili bütün konuları içeren bir kitap yayımlandı. Sanat, insan düşüncelerinin, tepkilerinin, beğenilerinin, varoluşunun ve yaşamın insan psikolojisi üzerinde bıraktığı etkilerin, dışa vurumu, anlatım biçimidir. Müslüman kişinin benliğinde bütün bu olgulara hükmeden tek öğe, kainatı, insan benliğini, hayatı, insanın kainatın yaratıcısı benlik ve hayatla olan ilişkilerini topyekün kapsayan İslam düşüncesidir.
Müslüman bir kimse inançla, varlıkla ilgili genel düşünce, ibadetler, ahlak ve davranış biçimleri, değerler, ölçüler, prensipler, siyasi, iktisadi ve sosyal kurumları düzenleyen temeller, insani faaliyetlerin dinamikleri ve insani tarihin hareketlerinin yorumu... ile ilgili hakikatlere özgü kılınmış bütün bu işlerde rabbani kaynaktan başka bir kaynağa başvurma hakkı yoktur. Müslüman kimse bütün bu konularda, sadece inancını yaşamına uygulayan, dinine, takvasına güvenilir bir müslümandan bilgi edinmek zorundadır. Bu konularda ancak evsaftaki bir kişi, onun üstadı olabilir.
Fakat kimya, biyoloji, fen astronomi, tıb, zanaat, tarım, yönetim biçimleri bunlara benzeyen pozitif konularda hem müslüman hem de gayri müslim olan birisinden edinebilir.
Müslüman, cahiliyye dünya görüşünün ürettiği her türlü eserden yararlanabilir. Ancak bunu yapması, düşüncelerini bilgilerini bu temele dayandırmak için değil, sadece cahiliyye sisteminin doğrudan nasıl sapıttığını bilmek, bu insansal sapmaların yeniden nasıl tahsis edilebileceğinin, nasıl dosdoğru bir hale getirileceğini; bütün bu sapmaların İslam düşüncesini meydana getiren temel dinamikler ve İslam inanç sisteminin gerçekleri ışığında tekrar asıllarına nasıl çevrilebileceğinin öğrenmek için olabilir.
Felsefe, tarihin yorumu, tecrübi psikolojinin dışında kalan genel psikoloji, etnik, mukayeseli dinler tarihi, sosyoloji ve sosyal eğilimler –gözlem, istatistik ve doğrudan bilgiye dayananlar hariç- ile alakalı yorumlar, bunların tümü, eskisi yenisi ile islami olmayan, doğrudan cahiliyye inanç sisteminden ve dünya görüşünden etkilenen, cahilyye düşüncesinin ürettiği çalışma ve yönelimlerdir.

İslam deneysel bilimler ve onların teknolojiye uygulanış biçimleri dışında iki tür kültürün varlığını kabul ediyor: İslami düşünce temellerine dayanan “İslam Kültürü”
(2) Çeşitli metodlara dayanmakla birlikte hepsinin tek bir temelde, ölçme ve değerlendirme konularında Allah’a dayanmayan, tamamen insan düşüncesi üzerine bina edilme noktasında birleştiği “Cahiliyye Kültürü”
İslam kültürü, insani düşünce ve üretimlerin (vakıaların) hepsini kapsamına alır. Bunları sürekli geliştiren ve onlara canlılık kazandıran yöntemlere ve özelliklere sahiptir.
İslam düşüncesi, insanın varlığa, hayata, insani faaliyetlere, sosyal ve siyasal kurumlara, değerlere, ahlaki geleneklere ve bu bağlamda insan benliğinin etkileyen diğer tüm etkinliklere bakış açısı üzerinde müessir inanç sistemi ile doğrudan ilgili ilimler konusunda ‘ilim başka’ , ‘ilim adamı başka’ gibi saçma bir tanıma aşina değildir. (yani İslam’da “bilgin”in söylediğinin yap, gittiği yoldan gitme gibi, safsata bir düşüncenin yeri yoktur.)
Yüce Allah genel meseleler konusunda müslümanların durumu hakkında yahudi ve hristiyanların varmak istedikleri nihai hedeflerini şu ayette açıklamaktadır:
“Kitab ehlinden çoğu, ‘hak’ kendilerine apaçık açıklandıktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Allah emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, herşeye gücü yetendir. (Bakara,2:109)
“Sen onların kendi dinlerine uymadıkça ne yahudiler, ne de hristiyanlar senden razı olmazlar.” “Asıl doğru yol, Allah’ın yoludur.” De. Sana gelen ilimden sonra eğer onların keyiflerine uyarsan, and olsun ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olur. (Bakara,2:120)
“Ey inananlar, kendilerine kitab verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız
imanınızdan sonra, onlar sizi döndürüp kafir yaparlar.” (Al-İ İmran, 3:100)

Aynı konu ile ilgili olarak Allah Rasülü, Haız ebu Ya’la-nın Hammad, Ş’abi, Cabir aracılığı ile kaydettiği hadiste şöyle buyurmaktadır:
HADİSİ ŞERİF“Kitap ehlinden hiçbir şey sormayın. Çünkü kendileri sapıtmışken sizde doğruyu kesinlikle öğretemezler. Bu durumda bir şey sorarsanız ya bir batılı tasdik etmiş ya da bir hakkı yalanlamış olacaksınız. Allah’a andolsun ki, Musa aranızda olsaydı bana uymaktan başka bir davranış sergilemesi kendisine helal kılınmazdı.”
Bu ayetler ışığında, yahudi ve hristiyanların, müslümanların bu tür konularla ilgili durumları hakkındaki nihai hedeflerinin boyutları kesinlikle belirlendikten sonra hala onların İslami inanç, İslam tarihi, müslümanların sosyal düseni, İslam’ın siyaseti ve ekonomisi gibi konularda iyi niyet göstereceklerini, objektif davranacaklarını, müslümanların hakkında hayır düşüneceklerini, onların hidayete ve aydınlığa ulaşmaları içtenlikle istediklerini bir an bile sanmak düpedüz ahmaklıktır.
“De ki:”hidayet, ancak Allah’ın hidayetidir...” Bakara 120

Öte yandan Allah’ı anmaktan yüz çevirip kendisini tamamen dünya işlerine verenlerden uzak durulması hakkında da Kur’ani delil vardır. Ayet, böyle kişilerin ellerindeki bilgilerin bir kesinlik ifade etmediğini, olsa olsa sadece bir “zan” dan ibaret olduğunu dile getirmektedir. Allah şöyle emrediyor:
Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir.”
“İşte onların ulaşabileceği bilgi seviyesi budur. Şüphesiz Rabb’in yolundan sapanı da iyi bilir ve O , yola geleni de bilir. (Necm, 53:29-30)
“Onlar sadece şu dünya hayatının görünen yüzünü bilirler; ahiretten ise tamamen habersizdir onlar.” (Rum, 30:7)

Müslüman ancak bu nitelikteki bir kimseden sadece deneysel bilimler çerçevesine giren bilgileri edinebilir. Buna karşın, hayatı, insan benliğini ve dünya görüşünü ilgilendiren konularda bu gibi insanlardan ilim öğrenmesi kesinlikle caiz değildir müslümana.
“Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabb’inin rahmetini uman gibi midir? De ki: “Bilenle bilmeyenler bir olur mu?” Doğrusu ancak akıl sahipleri ibret alır. (Zümer, 39:9)

İşte geç saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ahiretten korkan ve Rabb’inin rahmetini uman kimselerdir., gerçek anlamda Allah’ın ayetinde bilgisini övdükleri. Ayetin işaret ettiği ilim de bu ilimdir. Yani Allah’a takvaya hidayet eden ilim... Fıtratı bozan ve insana Allah’ı inkar ettiren bilgi değil.
İmani temel ile fizik, kimya, biyoloji, astronomi, vb. deneysel bilimler arasında doğrudan bağlantı vardır. Çünkü bu tür bilimler, bozulmaya uğramış benliklerin istekleri ile insanları Allah’tan uzaklaştırma amacıyla kullanılmadıkları sürece, eninde sonunda kişiyi Allah’a ulaştırır.
İslami araştırmalarda Batı düşüncesinin yöntemlerine ve bu yöntemler uyarınca ortaya konulan ürünler güvenmek büyük bir gaflet olur. Günümüzde yaşadığımız koşullar nedeni ile Batı’dan almak zorunda olduğumuz deneysel bilgileri dahi alırken bunlara felsefi yorum katılması ihtimali olduğu için, son derece dikkatli davranmamamız gerekir. Çünkü bu bilimlere katılması olası felsefi yorumlar top yekün din düşüncesine, özellikle İslam düşüncesine (dünya görüşüne) temelden karşıdırlar. Miktarı ne olursa olsun böylesi yorumlar İslam pınarının safiyetini bozmaya ve onu zehirlemeye yeterlidir.ALINTI
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Günümüzde dini, ilmi, ictimai, idari, siyasi, iktisadi ve ailevi bir çok sıkıntılar çekmekte olan insanoğlunun bu bunalımlardan kurtulabilmesi için düşüncede ve dolayisiyle hareket ve davranışlarında bir değişiklik yapması kaçınılmaz bir zarurettir. Bu mecburiyet karşısında İslam alimleri bir taraftan sosyal bilimlerin İslamlaştırılması hususunda çalışırken, diğer taraftan da böylece kurulacak yeni medeniyetin fert ve toplum olarak insan hareket ve davranışlarında matematik gerçeklere uygunluk olup olmadığını kontrol edecektir. Böylece düşünce ve davranışta yapılacak olan bu değişim sayesinde her türlü bunalımlar son bulacak ve insanlığın bu dünyadaki mutluluğu gerçekleşmiş olacaktır.
Çok güzel bir konuyu , dile getirdiğiniz için çok teşekkür ederim Faruk İslam Bey. gününmüzde hayatın normal akışı içerisinde , üzerimize düşen kulluk vazifelerimizi layıkıyla yerine gtirmek için,



©VuSLaT
Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir.”
“İşte onların ulaşabileceği bilgi seviyesi budur. Şüphesiz Rabb’in yolundan sapanı da iyi bilir ve O , yola geleni de bilir. (Necm, 53:29-30)



Ayeti kerimesine mazhar olmamak için çok daha dikkatli olmalıyız. Allah razı olsun,,,,,
 
Üst Alt