İşten çıkarmalarda haklarınızı biliyor musunuz ?...

MURATS44

Özel Üye


]
Ekonomik kriz binlerce kişiyi işinden ederken çalışan kesimin neredeyse tamamı, işsiz kalma endişesi taşıyor. Kanunlar, çalışanlara ve işsiz kalanlara ciddi haklar tanıyor. Avukatlar, “Kriz işten çıkarılma bahanesi olamaz” diyor.

Global kriz tüm sektörleri etkisi altına alırken işveren, çareyi işçi çıkarmakta arıyor. Bu nedenle hemen her gün farklı sektörlerden yüzlerce kişinin işine son veriliyor. Şüphesiz bu rakamlar sadece istatistikleri oluşturmuyor. Yaşananlar sosyal ve ekonomik çöküşü de beraberinde getiriyor.

Küresel kriz nedeni ya da bahanesiyle Türkiye’de, ‘işten çıkarma’ oranlarında ciddi artış var. Otomotiv, tekstil, elektronik, inşaat sektörleri başı çekerken farklı işkollarından gelen haberler de hiç iç açıcı değil. Rakamlar da bu durumu ispatlar nitelikte. Son üç ayda işsizlik sigortasından faydalanmak için başvuranların sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 55 arttı. Ağustos–eylül– ekim aylarını kapsayan üç aylık dönemde, geçen yıl 56 bin 873 kişinin işsizlik maaşı almak için Türkiye İş Kurumu’na (İŞKUR) başvuruda bulunurken bu yılın aynı döneminde sayı, 88 bin 592’ye yükseldi.

Bu sayının her geçen gün artarak devam edeceği beklentisi ise çalışanların en büyük kabusu. “İşimi kaybedersem” korkusu yaşayan profesyonel kesim, son dönemde oldukça mutsuz. Ancak korkunun ecele faydası yok zira şu sıralar hemen her çalışan için ‘işsizlik korkusu’ hayatın gerçeği.

Bu nedenle uzmanlar, işinizi kaybetmeniz halinde ne gibi haklara sahip olduğunuzu şimdiden öğrenmekte yarar olduğunu düşünüyor. Çünkü hukukçular mevcut iş yasasına göre “ekonomik krizin işten çıkarma bahanesi olamayacağı” görüşünde. Bu nedenle uzmanların sözlerine dikkat etmekte fayda var…

Kriz etkisi ispatlanmalı

Malum şu sıralar işten çıkarmaların gerekçesi, ekonomik kriz. Ancak Avukat Mehmet Uçum, “Kriz işten çıkarmalar için tek başına geçerli bir neden değildir” diyor. Ekonomik krizin geçerli olabilmesi için öncelikle firmanın yer aldığı tüm sektörün, ardından da çalışılan firmanın krizden ciddi anlamda etkilenmesi gerektiğini vurguluyor.

İnsan kaynakları danışmanı Avukat Mehmet Cemil Özden de, “İşten çıkarılan çalışan, İş Kanunu’nun 20’nci maddesine dayanarak sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı iddiasıyla dava açabilir. İşten çıkarmanın geçerli bir sebebe dayandığını da işveren ispatlamak durumunda” diyor.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir emekli hakim ve bilirkişi de bu noktaya vurgu yapıyor: “Ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarılan bir çalışanın açacağı dava sonucunda, çıkarıldığı işyerinin belge ve kayıtları incelenir. Eğer şirket gerçekten bir darboğaza girdiyse, krizden etkilendiği kabul edilir. Aksi halde çalışana, işe iade davası açma hakkı doğar.”

Kısa çalışma ödeneği kullanılmıyor

Hukukçuların da belirttiği gibi ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarılan bir çalışan, bir ay içinde işe iade davası açarak çalıştığı firmanın gerçek anlamda krizden etkilenip etkilenmediğinin araştırılmasını isteyebilir. Eğer firma üretimde bir durgunluk yaşadığını, siparişlerin büyük ölçüde azaldığını veya iptal edildiğini ve buna bağlı olarak da ödeme sıkıntısı içinde olduğunu ispatlayabilirse krizden somut olarak etkilendiğini öne sürebiliyor. Ancak her ne kadar krizden etkilense de işverenin, tensikat yoluna gitmesi son çare olarak düşünülmeli.

Mehmet Uçum, “İşverenler kısa çalışma ödeneği ya da ücretsiz izin gibi uygulamalardan sonra çıkarma yoluna başvurabilir. Bu da, çalışanların en azından bir süre daha işinden olmasını engeller” diyor. Henüz yeni bir uygulama olması nedeniyle çalışan ve işverenler tarafından yeterince bilinmeyen ‘kısa çalışma ödeneği’, genel ekonomik kriz gibi nedenlerle en az dört hafta, en fazla da üç ay süreyle işyerinin bir bölümünün ya da tamamının faaliyetini durdurması halinde kullanılabiliyor.

Bu süre zarfında ise çalışanlara işsizlik ödeneğinden belli oranlarda para ödenmeye devam ediliyor. Kısa çalışma ödeneğinin sona ermesi ise zorlayıcı sebebin ortadan kalkması ya da çalışanın işe girmesine bağlı. Ancak uygulamanın yeni olması ve yeterince bilinmemesi nedeniyle işveren ve çalışanların bu uygulamaya rağbet göstermediği biliniyor. Zaten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, “Şu ana kadar 'Ekonomik kriz ve zorunluluktan dolayı Kısa Çalışma Ödeneği'nden istifade etmek istiyoruz” diye müracaat eden işveren yok” sözü de, uygulamanın işler hale gelmediğinin bir göstergesi.

Tensikat son çare olmalı!
Ekonomik kriz nedeniyle tensikata gitmeden önce başvurulan bir diğer uygulama da ücretsiz izin. Uygulamada “ücretsiz izin” ya da “zorunlu tatil” olarak adlandırılan askıya alma halleri ancak çalışanın bu durumu kabul etmesiyle uygulanabiliyor. Ancak bir haftadan fazla süreyle işin durmasına yol açan zorlayıcı nedenler olması durumunda iş sözleşmesi askıya alınabiliyor. Hatta sözleşme, çalışan tarafından feshedilmediği sürece de askı halinde devam ediyor. Ancak Cemil Özden’in yorumu, “Ekonomik kriz ve benzeri hallerde iş sözleşmesi askıda olmaz, işverenin ücret ödeme borcu devam eder” şeklinde.

"İşe iadeden feragat edilemez"

İşten çıkarmalarda yaşanan bir diğer durum ise işveren ve çalışanın anlaşarak iş sözleşmesini karşılıklı feshetmesi. Avukat Uçum, işten çıkarılacak bir çalışanla anlaşma yoluna giden işverenin, çalışana “makul yarar” sağlamakla yükümlü olduğunu söylüyor. Yani zaten işten çıkaracağı bir çalışanla anlaşma yoluna giden işverenin, çalışana kıdem ve ihbar tazminatının haricinde maddi yarar sağlaması şart.

Örneğin çalışana iki ya da dört ay ilave maaş verilmişse ya da işsiz kaldığı süre içinde işsizlik ödeneğinden alacağı kadar para verilmişse, karşılıklı anlaşma geçerli hale geliyor. İşten çıkarılan bir çalışanın, “işe iade davasından feragat etme” gibi bir hakkı bulunmadığını da belirten Uçum ekliyor: “Çalışan çıkarılırken ‘İşe iade davası açmayacağım’ şeklinde bir anlaşmaya imza atsa dahi, bu geçersizdir. İşten çıkarılan bir çalışanın her daim işe iade davası açma hakkı vardır.”

Yasa, “İşsizlik sigortası kapsamındaki bir işyerinde çalışırken çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen (kendi istek ve kusuru dışında) işini kaybeden sigortalı işsizler, işsizlik sigortasından faydalanabilir” diyor. Ancak işten çıkarılmadan önce çalıştığınız ve prim ödediğiniz gün sayısı, fondan faydalanabilmek için en kritik noktayı oluşturuyor. İşten çıkarılmadan önce 120 günü sürekli olmak üzere, son üç yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası priminin ödenmiş olması ve işten çıkış tarihinden itibaren 30 gün içinde Türkiye İş Kurumu’na şahsen başvurulması gerekiyor.

İşsizlik ödeneğinden faydalanma hakkı kazanan sigortalı bir işsizin alacağı aylık maaş ise şu şekilde hesaplanıyor: Önce işten ayrılmadan önceki son dört aylık kazancınızın günlük ortalaması bulunuyor. Ardından da bu ortalamanın yüzde kırkı alınarak, işsizlik ödeneği alacağınız gün sayısıyla çarpılıyor. Örneğin 600 gün sigortalı olarak çalışan bir işsiz, 180 gün işsizlik maaşı almaya hak kazanıyor. İşten ayrılmadan önceki son üç yıl içinde 900 gün prim ödemiş olanlara 240, 1080 gün ve daha fazla prim ödemiş olanlara ise 300 gün süreyle işsizlik maaşı veriliyor.


İŞSİZ KALANLARIN YOL HARİTASI

- Bilinenin aksine işveren, ücretsiz izin uygulamasını ancak çalışan kabul ederse devreye alabilir.
- İşverenin işten çıkaracağı bir çalışanla anlaşma yoluna gitmesi durumunda, kıdem ve ihbar tazminatının haricinde maddi yarar sağlaması şart.
- Ekonomik kriz ve benzeri hallerde iş sözleşmesi askıya alınamadığı gibi, işverenin ücret ödeme sorumluluğu devam ediyor.
- İşten çıkarılan bir çalışan ‘İşe iade davası açmayacağım’ şeklinde bir anlaşmaya imza atsa dahi, bu geçersiz sayılıyor.
- Gerçekten ekonomik kriz nedeniyle çıkarılıp çıkarılmadığınızı, işten çıkarıldıktan bir ay içinde dava açarak öğrenmeniz mümkün.
- İşverenin, kısa çalışma ödeneği ya da ücretsiz izin gibi uygulamalardan sonra son çare olarak tensikata gitmesi uygun görülüyor.
- İşsizlik maaşı alabilmek için, işten çıkarılış tarihinden itibaren 30 gün içinde Türkiye İş Kurumu’na şahsen başvurulması gerekiyor.


 
Üst Alt