Katılaşmış kalpten Allah’a sığınmak
Muhterem Müslümanlar!
Allah Bakara suresinde şöyle buyuruyor: “Sonra, bütün bunların ardından kalpleriniz yine katılaştı, şimdi de taş gibi ya da taştan da beter hâle geldi. Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor... Ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil değildir.”[1]
Muhterem Müslümanlar!
Kalbimiz vücudumuzun olduğu kadar duygularımızın da merkezidir. İmanız ve sevgimiz orada yerleştiği gibi, nefretimiz, günaha meylimiz de orada yerleşmiştir. İşte o merkez, insan nefsinin merkezidir ki, bazen taşlardan daha katı hâle gelebilir. Acımasız, merhametsiz ve kötülükte sınır tanımaz bir hâl alabilir. Böylesi kalpler yumuşaklığa da eğilimli değillerdir.
Aziz Cemaat!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) böylesi kalpleri huşuya eğilmeyen, yani Allah’tan korkmayan, katılaşmış kalpler olarak tarif eder. O kalpler ki, biyolojik olarak durduğunda nasıl ki insanın hayatını sona erdiriyorsa, manevi olarak işlevsiz hâle geldiğinde ve iyilikten kötülüğe meylettiğinde de insanın manevi hayatını sonlandırır. Allah’ın resulü böylesi kalplerden yine Allah’a sığınır. O şöyle buyurur: “Allah’ım! Korkmayan/katılaşmış kalpten, kabul görmeyen duadan, doymak bilmeyen nefisten, faydasız ilimden sana sığınırım.”[2]
Rabbimiz’in bizlere, bedenimizin hem maddi hem de manevi merkezi olarak bahşettiği kalp büyük bir nimettir. Ancak hem ayetin hem de hadisin ifade ettiği gibi, o kalp zaman zaman katılaşıyor, taşlaşıyor, taştan daha da katı hâle gelebiliyor. İşte bu an, öylesine dehşetli bir andır ki, tek kurtuluş Allah’a sığınmaktır.
Fakat o kalbi yumuşatmak elimizdedir. Ona, Kur’an ile, sünnet ile bakar, bunlarla beslersek, o zaman yumuşayacaktır. Çünkü o kalp, aynı zamanda inancımızın şekillendiği merkezdir.
Değerli Müminler!
O hâlde imanımızın merkezi olan kalbimizi beslemekle mükellefiz. Aramızda artık Allah’ın resulu yoktur ama Allah’tan getirdiği Kur’an ve kendisinin aziz sünneti vardır. Kur’an ve sünnetle sürekli ve kopmaz bir ilişki kalbimizin katılaşmasına giden yolları tıkayacaktır.
Aziz Kardeşlerim!
İnsanın helal-haram, günah-sevap, emir-nehiy adına işledikleri, kazandıkları veya kaybettikleri de kalbi etkiler. Mutaffifîn suresinde, “Hayır hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.”[3] buyurulur. Ayetin işaret ettiği üzere, haramla kazanmak, haksız yere mal elde etmek gibi pek çok amel o kalbi paslandırır, kirletir ve taşlaştırır.
Sevgili Peygamberimiz kalbi şöyle anlatır: “Dikkat edin! Vücudunuzda bir çiğnemlik et parçası vardır. Eğer o sağlıklı olursa vücudun tamamı sağlıklı olur. Şayet o bozuk olursa vücudun tamamı bozuk olur. Haberiniz olsun, bu et parçası kalptir.”[4]
Rabbim kalplerimizi katılaştırmasın! Rabbim bizleri gönlüyle kendisine itaat ve ibadet edenlerden eylesin!
Muhterem Müslümanlar!
Allah Bakara suresinde şöyle buyuruyor: “Sonra, bütün bunların ardından kalpleriniz yine katılaştı, şimdi de taş gibi ya da taştan da beter hâle geldi. Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor... Ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil değildir.”[1]
Muhterem Müslümanlar!
Kalbimiz vücudumuzun olduğu kadar duygularımızın da merkezidir. İmanız ve sevgimiz orada yerleştiği gibi, nefretimiz, günaha meylimiz de orada yerleşmiştir. İşte o merkez, insan nefsinin merkezidir ki, bazen taşlardan daha katı hâle gelebilir. Acımasız, merhametsiz ve kötülükte sınır tanımaz bir hâl alabilir. Böylesi kalpler yumuşaklığa da eğilimli değillerdir.
Aziz Cemaat!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) böylesi kalpleri huşuya eğilmeyen, yani Allah’tan korkmayan, katılaşmış kalpler olarak tarif eder. O kalpler ki, biyolojik olarak durduğunda nasıl ki insanın hayatını sona erdiriyorsa, manevi olarak işlevsiz hâle geldiğinde ve iyilikten kötülüğe meylettiğinde de insanın manevi hayatını sonlandırır. Allah’ın resulü böylesi kalplerden yine Allah’a sığınır. O şöyle buyurur: “Allah’ım! Korkmayan/katılaşmış kalpten, kabul görmeyen duadan, doymak bilmeyen nefisten, faydasız ilimden sana sığınırım.”[2]
Rabbimiz’in bizlere, bedenimizin hem maddi hem de manevi merkezi olarak bahşettiği kalp büyük bir nimettir. Ancak hem ayetin hem de hadisin ifade ettiği gibi, o kalp zaman zaman katılaşıyor, taşlaşıyor, taştan daha da katı hâle gelebiliyor. İşte bu an, öylesine dehşetli bir andır ki, tek kurtuluş Allah’a sığınmaktır.
Fakat o kalbi yumuşatmak elimizdedir. Ona, Kur’an ile, sünnet ile bakar, bunlarla beslersek, o zaman yumuşayacaktır. Çünkü o kalp, aynı zamanda inancımızın şekillendiği merkezdir.
Değerli Müminler!
O hâlde imanımızın merkezi olan kalbimizi beslemekle mükellefiz. Aramızda artık Allah’ın resulu yoktur ama Allah’tan getirdiği Kur’an ve kendisinin aziz sünneti vardır. Kur’an ve sünnetle sürekli ve kopmaz bir ilişki kalbimizin katılaşmasına giden yolları tıkayacaktır.
Aziz Kardeşlerim!
İnsanın helal-haram, günah-sevap, emir-nehiy adına işledikleri, kazandıkları veya kaybettikleri de kalbi etkiler. Mutaffifîn suresinde, “Hayır hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.”[3] buyurulur. Ayetin işaret ettiği üzere, haramla kazanmak, haksız yere mal elde etmek gibi pek çok amel o kalbi paslandırır, kirletir ve taşlaştırır.
Sevgili Peygamberimiz kalbi şöyle anlatır: “Dikkat edin! Vücudunuzda bir çiğnemlik et parçası vardır. Eğer o sağlıklı olursa vücudun tamamı sağlıklı olur. Şayet o bozuk olursa vücudun tamamı bozuk olur. Haberiniz olsun, bu et parçası kalptir.”[4]
Rabbim kalplerimizi katılaştırmasın! Rabbim bizleri gönlüyle kendisine itaat ve ibadet edenlerden eylesin!
KAYNAK
[1] Bakara suresi, 2:74
[2] Tirmizî, Da’avât, 69
[3] Mutaffifîn suresi, 83:14
[4] Buhârî, İman, 39
[2] Tirmizî, Da’avât, 69
[3] Mutaffifîn suresi, 83:14
[4] Buhârî, İman, 39
Moderatör tarafında düzenlendi: