Hz. Muhammed (sav ) Kıblenin değiştirilmesi

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
KIBLENİN DEĞİŞTİRİLMESİ

Kıblenin değiştirilmesi
Kıblenin değiştirilmesi
Yemin olsun ki, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü delili getirsen yine de onlar sana uyup kıblene dönmezler (iman etmezler; senin yoluna uymazlar). Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman haksız davrananlardan olursun. [97]

Kıble insanın herhangi bir tarafa yönelişini ifade eder. Ancak bu sıradan bir yöneliş değil; inancın, hayatın gayesinin, umut ve beklentilerin gereğine uygun bir yöneliştir. Kişi kıble olarak seçtiği şeyle kimliğini, kişiliğini, dinini, düşüncesini, hayat tarzını inşa eder; umut ve beklentilere sahip olur. Kıble tüm bunları sembolize eder. Örneğin bir kişinin kıblesinin para olduğunu söylemek; o kişinin dininin-imanının para olduğunu söylemektir. Bu ise o kişi için paradan daha değerli bir şey yoktur, para için her şeyi yapar, hayatının en temel ilkesi paradır, para için yaşamaktadır, anlamlarına gelir, islâm’da kıble Kabe’dir. Kabe inanç olarak tevhidin, Allah’ın birliğinin sembolüdür. Kıble olarak Kabe’yi seçen ve ibadetlerinde Kabe ye yönelen kişinin muvahhidliği, yani tevhid inancına mensubiyeti kabul edilir ve aksi iddia edilemez. Fakat Kabe sadece inancın sembolü değil, aynı zamanda Müslümanların toplumsal birlikteliklerinin; umut ve beklentilerde, dert ve tasalarda ortaklıklarının; aynı hayat tarzının, aynı ideallerin sahibi olduklarının da sembolüdür. Bu nedenledir ki birliktelikleri bir vücuda ve bireyleri ise o vücudun organlarma benzetilmiş olan müminler, bu birlik ve bütünlüklerini Kıble olarak abeye yönelerek gösterir, devam ettirir ve pekiştirirler. Dolayısıyla, insanlar dile getirsinler veya getirmelinler, herkesin muhakkak bir kıblesi vardır. Bu kıble herhangi bir nesne, herhangi bir düşünce veya herhangi bir ideal olabilir; o insan hayatında eksen olur, o insanın duygu ve düşüncelerini, yaşama tarzını etkileyip yönlendirir.

Müslümanların kıblesi Kabe’dir. Ancak risâlet sürecinin ilk gününden itibaren kıble hep Kabe olmamıştı. Müslümanların namaz kılarken yöneldikleri kıblenin Mekke döneminde neresi olduğuyla ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Ağırlıklı görüşe göre, Müslümanlar Mekke’de iken Kabe’ye yönelerek namaz kılıyorlardı ve bu aynı zamanda Mekke toplumunun geleneksel bir uygulamasıydı. Kabe, Hz. ibrahim’den beri Arapların kıblesi olmuştu. Fakat diğer bazı rivayetler, risâletin Mekke döneminde her ne kadar Kabe’ye yönelerek namaz kılınmış olsa bile, bunun sadece Kabe’ye yönelerek gerçekleştirilmediğini, aynı zamanda Kudüs’e yönelindiğini; bir başka ifadeyle hem Kabe ve hem de Kudüs’ün öne alınarak namaz kılındığı bildirilmiştir. Bu tarz rivayetlerin doğruluğu konusunda kuşkulu olmayı gerektirecek gerekçeler bulmak zor değildir. Hem Kabe’nin ve hem de Kudüs’ün öne alınarak namaz kılınması demek, Mekke’nin sadece bir kısmında, Kabe’nin yaklaşık olarak güney-doğu tarafında namaz kılındığı anlamına gelir ki, Müslümanların Mekke’de iken Mekke’nin sadece bir kesiminde namaz kıldıkları, diğer bölgelerde namaz kılmadıklarıyla ilgili herhangi bir rivayet yoktur. Halbuki bu durumun önemsiz sayılamayacağı açıktır. Ancak gerçek ne olursa olsun, şurasını kesin olarak biliyoruz ki hicretten sonra kıble olarak Kudüs’e yönelinmiş ve Kabe doğal olarak arkada kalmıştı. Bu yönelişin bilindiği kadarıyla ilâhî bir kaynağı yoktu. Kudüs’e yönelmek, Resulüllah’ın bir beşer olarak tercih ettiği bir şey olmalıdır. Bu tercihte Yahudilerle olumlu diyalog kurmayı sağlayacak ortak bir unsur oluşturma çabasının etkisi bulunabilir. Ancak burada da şu durum sorunludur; eğer kıble olarak Kudüs’ün seçilmesi Resulüllah’ın bireysel tasarrufunun gereği olmuşsa, Resulüllah kıbleyi değiştirmeye karar verdiği zaman bu değişikliği zorlanmadan gerçekleştirir ve Kudüs’ten Kabe’ye dönebilirdi. Halbuki ayetten hareketle biliyoruz ki, Resulüllah kıblenin değiştirilmesini ve kıble olarak Kabe’ye yönelmeyi çok arzulamasına rağmen, ilâhî izin verilmediği için bu değişikliği bir süre yapamamıştır. Kıblenin değişimini gerçekleştiren ve kıyamete kadar Müslümanların kıblesi olarak Kabe’yi belirleyen ayet şöyledir: ‘(Muhammedi), Senin yüzünün göğe doğru çevirmekte olduğunu (ilahî haber beklediğini) biliyoruz. Seni hoşlanacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Yüzünü (namazda) artık Mescid-i Haram tarafına çevir, (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun gerçek olduğunu çok iyi bilir. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.[98]

Kıblenin değiştirilmesi olayı hicretin 16. ayında [99] gerçekleşti. Değişimi bildiren ayetler vahyolunduğu sırada Müslümanlardan bir kısmı Resulüllah’ın imamlığında namaz kılıyorlardı. Kıble değişimi namazda iken gerçekleştirildi. Böylelikle bir namazda iki ayrı yöne dönerek namaz kılınmış oldu. Bu değişimin gerçekleştiği Ben-i Selem Mescidi, o günün hatırasına ‘iki kıbleli mescit’ ismiyle anıldı.

Kıblenin değiştirilmesi olayı ve sonrası durumlar Yahudilerin yine zihinleri karıştırıcı dedikodular yapmalarına ve bu çerçevede olmak üzere çelici düşünceler üretmelerine yol açtı. Yahudilerden bazıları, Müslümanlara kıbleyi kendilerinin öğrettiklerini, aslında hicret ettikleri zaman nereye yöneleceklerini bilmediklerini iddia ettiler. Ayrıca, kıblenin değiştirilmesinden sonra, eski kıbleye göre namaz kılıp ölenlerin durumunun belirsiz olduğunu, onların yanlış kıbleye yönelerek ibadet etmelerinin ibadetlerini geçersiz kılacağını iddia ederek, Müslüman kitleleri şüphe ve tereddütlere sevk etmeye çalıştılar. Bu son görüşlerin önemli bir etkisi görülmüş olmalı ki, problem ayetle çözülerek Müslümanların sıkıntıları giderildi. Konuyla ilgili olmak üzere vahyolunan ayet şöyledir: ‘İnsanlardan bir takım beyinsizler, ‘Üzerinde bulundukları kıblelerinden onları çeviren nedir?’ diyecekler. Onlara deki: ‘Doğu da Batı da Allah’ındır, O dilediğini doğru yola iletir’. İşte böylece sizin insanlar üzerinde şahitler olmanız, Resulün de sizin üzerinizde şahit olması için sizi orta (dengeli) bir toplum kıldı. Senin arzulayıp da şu an üzerinde bulunduğun kıbleyi (Kabe’yi) biz ancak Peygambere uyanı, ökçesi üzerinde geri dönenden (münafıklardan) ayırt etmek için kıble yaptık. Bu şekilde kıblenin çevrilmesi, Allah’ın yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Şüphesiz Allah, insanlara şefkatli ve merhametlidir.[100] Bu ayetle Yahudilerin Müslümanlar arasında çıkarmaya çalıştıkları fitne önlendiği gibi, aynı zamanda söz konusu değişikliğin Müslümanları denemek için gerçekleştirildiği, Allah’a ve Resulüne tam bir teslimiyet içerisinde olup, imanlarında samimi olanlarla, itaatinde samimimi olmayanları ayırt etmek için böylesi bir değişikliğe gidildiği ifade edildi. O hâlde gerçekten iman edenler iman-larındaki samimiyeti devam ettirmeliler ve bu gibi imtihanlarla karşılaşacaklarını bilmelidirler.

Kıblenin değişimiyle ilgili olarak bazı Yahudiler başka bir planı daha uygulamaya koydular ve Resulüllah’ı etkilemeye çalıştılar; ‘Eğer bizim kıblemizi tercih edersen seni tasdik ederiz’ dediler. Bu teklifleri düşündükleri bir oyunun gereği idi; eğer Resulüllah böylesi bir değişiklik yapacak olursa, ‘Bakın/ Muhammed ne yaptığını bilmeyen bir kişi. Herkesin isteğine göre hareket ediyor; bir peygamber böyle olmaz’ demeyi planlamışlardı. Bir ayet onların bu asıl niyetlerini açığa çıkardı ve Resulüllah’ı uyarıp, bilgilendirdi: ‘Yemin olsun ki, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü ayeti (delili) getirsen yine de onlar sana uyup kıblene dönmezler (iman etmezler). Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman haksız davrananlardan olursun.[101]

[97] Bakara sûresi, 2:145
[98] Bahara, 2:141
[99] Bu tarihi birkaç ay ileri tarihlere taşıyan rivayetler de vardır. Ancak ağırlıklı görüş kıblenin hicretin 16. ayında değiştiğidir.
[100] Bakara, 2:142,143
[101] Bakara, 2:145
 
Üst Alt