Kız Çocuklarını Diri Diri Toprağa Gömme Yöntemleri | Senai DEMİRCİ

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kız Çocuklarını Diri Diri Toprağa Gömme Yöntemleri

Eskilerde bu iş basitçe yapılırdı. Kız çocuklarının iri gözlerinin içinde sakladıkları umutlara hiç bakılmaksızın ellerinden tutulur, “Dayıya gidiyoruz!” yalanı masum yüreklerine tasma yapılır çöle doğru yürünürdü. Kız çocuğunu önceden hazırlanmış kuyunun içine itmeye gelirdi sıra. Kim bilir ne yöntemler bulmuşlardı? Belki, birlikte kuyuya bakılırmış gibi yapılır, kız tam bu gaflet anında arkadan ittirilirdi. Ayağı kayardı; belki kıvırcık saçları dolanırdı babasının ellerine, küçük bir serçe gibi ürperir, can havliyle babasının ayaklarına sarılırdı, üzerine alelacele atılan kumların arasında çaresizce babacığı ile göz göze gelmeye çalışırdı. Katran karası cehaletin, kahrolası törenin göğsünde çarpıp duran yüreğine yaşama aşkını çok gördüğünü bilmeksizin, kendisini kuyuya itmeye çalışan adamın eteğine bulaşan tozları “Babacığım, üzerin toz olmuş!” diyerek temizlemeye kalkardı. Babasından sımsıcak bir söz beklerken, cehaletin kirli tozları arasında nefessiz kalıverirdi, gözleri kururdu, yanağı çürürdü.

Şimdilerde bu iş daha rafine usullerle yapılıyor. Kızlar, çağdaş, zarif, estetik kılıflar içinde toprağa gömülüyor. Söz gelimi, bu ülkede mayıs ayının 19’u yaklaştıkça, 15’lik, 16’lık kız çocuklarının etek boylarının azıcık aşağıya uzanacak olması “çağdaş” erkeklerin dindarlığın en bağnaz tonuyla çığlıklar atıp “büyük günah” kaygılarıyla dolup taşmalarına yol açar. Bu işin faillerini utanmaya çağırırlar; onlar da utanır ve yeniden etek boylarını kısaltıp, etekten arka kalan beden parçalarını görünür kılmaya gayretlenirler. Kız çocuklarının kimliğini, eteklerinin açıkta bıraktığı uzuvlara eşitlerler. Oysa, insan bacağı da topraktandır.


Kızlarının bütün kalbiyle sevdiğini bildikleri delikanlıyı, arabasına, maaşına, memleketine, ırkına göre değerlendiren dindar/laik babalar da kız çocuklarını diri diri toprağa gömmekten tenzih ederler kendilerini. Kalbe düşen aşkın sonsuzluğunu hesap etmeyi düşünmezler; hesapları kızlarının hangi arabada seyahat edeceği, hangi topraklarda yaşayacağı üzerinedir. “Benim ‘şuralılara’ verecek kızım yok!” sözü, toprağı kızının kalbine tercih edenlere aittir. “Ne işin var elin Diyarbakırlısıyla?” itirazı, kız çocuğunun ruhunun yönelimlerini bir çırpıda yaptığı toprak hesabıyla sıfıra indirir. Hele de sırf kızının tercihidir diye, damat adayını baştan hiçe saymalar, hepten şüphe etmeler, kadınların ruhu olmadığına inanıp onları ateşe atan ortaçağ cahillerinden pek uzağa düşürmüyor kimi babaları.

Evlilik öncesi bir “kaza” olursa, oğlana gizlice “aferinler” çekip erkekliğin kazancı gören, kızları ise “yazıklar olsunlar!”a boğup kızlığın kaybı gören ikiyüzlü gelenek, kızları erkeklik hormonlarının önünde ezip büzüyor değil mi? Kızların varlığını ve iffetini bedenlerinin bütünlüğü üzerinden tanımlamak, başka türlü bir toprağa gömme eylemi değil mi? Suratına toprak atmakla aynı tarafa düşüyor değil mi? Tecavüze uğrayan kızı, ortadan kaldırılması gereken bir utanç olarak gören lanetli töre de, kızları erkeklerin hoyratlıkları altında kirli bir paspas gibi ezilmeye lâyık varlıklara indirger. Mağduru olduğu bir eylemden bile kız çocuğu sorumlu tutulur. Kendi isteği dışında olup biten vahşetin kiri ısrarla onun üzerine yapıştırılır. El sürülmeyecek bir kirle kaplanır kızların ruhu; öldürülüp toprağa konulmadan önce, diri diri çamura gömülür.

Kadını kişiliği üzerinden değil de, dişiliği üzerinden sivriltmeye eğilimli feministler de, kızlara saçlarının ahenkle dans edişi üzerinden prim veren gençlik rehberleri de, araba lastiği reklamında bile kadın bedeninin detaylarını çekim aracı haline getiren tüketim medyası da aynı şeyi yapar: Kızları topraktan bedenlerinin cilâlı imajları ardına saklar. Kadınların kalplerini susturur, ruhlarını yok sayar. Göğüs dekoltelerini koyar vesikalık fotoğrafları yerine, baldırlarını vitrine çıkarır duyguları yerine, dudaklarının kızıllığını, yanaklarının allığını yüceltir sözleri yerine.

Öylesine akıl almaz bir kamuflajla sürdürülür ki kız çocuklarını diri diri gömme eylemi, bazı kızlar saçlarını gizliyor diye koca koca adamlar tarafından itilip kakılır, aşağılanırlar; okuyup kafaları üzerinden değer kazanmaları engellenir, aşık olup yürekleriyle kendilerini ifade etmeleri ayıplanır. Ülkenin doğusunda, kız çocuklarını cahil babalarının toprak hesapları içine gömülmekten “kardelen” hülyasıyla kurtarmaya çalışanlar, ülkenin batısında okumuş ve muktedir adamların kıpır kıpır umutları, gül yüzlü sevinçleri devletçi önceliklerin betonuna diri diri gömmelerine, gencecik umutlarının üzerine “katsayı” farkından molozlar itmelerine, şiirler okumaya hevesli dudaklarının üzerine tonlarca “kamusal alan” kumları savurmalarına gönüllü körlük ederler. Körlüğümüze kör olmak kadar talihsiz bir körlük var mı?

SENAİ DEMİRCİ
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt