Kündekari sanatı nedir?

MURATS44

Özel Üye
Kündekari Sanatı Nedir?


Osmanlıca Lügati’nde, tutma, kavrama, yakalama anlamına gelir. Geometrik desenlerin delik ve zıvana ile çatma sisteminde örülen iskelete tablalarının kiniş sistemi ile geçirilmesi suretiyle tutkalsız çivisiz olarak yapılan ahşap sanatıdır.

ahsap11.jpg



Akıl almaz bir sabrın ve geometri dehasının eşliğinde sanatçı, ahşabı ‘kündekâri’yle yorumlar ve bir sanat eseri yaratır. Serbest ve rahatlıkla hareket eden binlerce küçük ahşap parçası asırlara meydan okur. İşte bu yüzdendir ki, yapımında en ufak bir hataya dahi tahammülü yoktur kündekârinin…Kuzey Avrupa, Uzakdoğu ve Yakındoğu gibi ahşap yapımının yoğun olduğu coğrafyalarda, ahşap işçiliği de büyük gelişme gösterir. Her kültür kendine özgü bir yorumla, yapılarını ahşap malzemelerle süsleyerek görsel zenginlik katmayı denemiştir.

İslâm sanatı da ahşabı gerek mimaride gerek süslemede sıklıkla kullanmıştır. İlk ağaç işçiliği eserlerinde Helenistik ve Sasani etkileri gözlense de, zamanla İslâm sanatı da kendine özgü üslubunu bulur. Mimaride ahşap bezeme -yaygın olarak- taş, çini, tuğla ve alçı gibi malzemelerle birlikte farklı tekniklerde uygulanır. Dini ve sivil mimaride kapı ve pencere kanatları, pencere kafesi, dolap kapağı, sütun gövdesi ve başlığı, saçak, tavan, kiriş, konsol, parmaklık, korkuluk gibi yapısal öğeler ahşap bezeme alanları olarak kullanılır. İç mekânlarda mihrap, minber, vaiz kürsüsü, Kur’ân mahfazası, çekmece, mezar sandukası, maksure, köşelik, rahle, sehpa ve kavukluk gibi çeşitli taşınabilir ya da yerleşik öğeler genellikle ahşap malzemedendir ve yine bu öğelerin dış yüzeyleri ahşap işçiliğiyle bezenir. Bu uygulamalar İslâm sanatında farklı ahşap teknikleri ile uygulanmıştır: Oyma, kafes, kakma, boyama, torna ve kündekâri (geçme) tekniği.

Kündenin Hazırlanış Teknikleri


Yıldız (Gökyüzü yıldızları ve sonsuzluğu ifade eder), sekizgen, ongen, baklava, klasik parke ve birçok geometri desenleriyle uygulanmıştır.

Hazırlanan suyu düzgün küçük ağaç parçalarının, önceleri bu iş için ağızları kordon bıçağı şekli verilmiş rendelerle (el pılanyası) ile kordon profilleri çekilmiş ağaçların, ince ve hassas bir şekilde işlenerek geçme (zıvana) tekniği ile geometrik bir bezeme oluşturacak şekilde bir çok parçanın ana kirişlere bağlanması sonucu bir araya getirilmektedir.

Aralarına farklı tür ve renklerde küçük ahşap tablalar konarak bazı örneklerde oyma işçiliği, sedef, baga, fildişi kakma (ğömme) işçiliği uygulanıp, çivi ve tutkal kullanılmadan seren ve kayıtların zıvanalara geçirilip sıkıştırılmasıyla toplanır.

575316f41b.jpg



Künde’nin en önemli özelliği değişen mevsim şartlarında ısı ve nem oranının değişmesinden etkilenerek ağacın çalışmamasını sağlamak.

ÜÇ BOYUTLU BİR SANAT


Bugün hâlâ birçok camide kündekâri uygulamalarını sürdüren Kündekâri Sanatçısı Şehmus Okur şöyle anlatıyor bu tekniği ve ortaya çıkış hikâyesini: “Kündekâri kelimesi Farsça’dan dilimize geçmiş olup asıl hali ‘kendekâri’dir. Sanatın ilk örnekleri Memlûk ve erken Selçuklu döneminde görülmeye başlar. Üç boyutlu bir sanattır. Başlangıçta sadece oymacılık sanatı varken ahşap ya da taş yüzeylere geometrik desenler çizilerek bir derinlik kazandırılırdı. Desenler tek çeşit ağaç ve ahşap bloklar üzerine çizilirdi.

Sonra bunlar yan yana getirilirdi. Cami minberi, bir taş duvar veya ahşaptan yapılan pano gibi geniş yüzeyler bu yöntemle örtülürdü. Fakat ahşap blokların üzerine çizilen ve sonra da oyulan bu desenler zaman içinde birbirinden ayrılıyor ve tek parça olduğu için tekdüze bir görüntü elde ediliyordu. Açılan bloklar birbirinden uzaklaşıyor ve aralarında derin çatlaklar oluşuyordu. Sanatkâr buna çözüm bulmak için geçme kanal sistemiyle, aynı cins veya muhtelif cins ahşabı bir araya getirerek çivi ve tutkal kullanmadan kanal sistemiyle birbirine geçirmeyi ve çok geniş yüzeyler elde etmeyi başardı. İşte kündekâri böylece Memlûkler, Selçuklular ve sonra da Osmanlı tarihi boyunca bütün İslâm coğrafyasındaki abide eserlerin kapılarında, minberlerinde, kürsülerinde kullanılmaya başlandı. Çünkü ahşabın imkânlarından en üst seviyede yararlanabilen bir sanattır.”

NASIL UYGULANIR?


Kenarları negatif ve pozitif değerlerde oyulmuş, çokgen ve yıldız biçiminde ayrı ayrı kesilmiş, rumî ve palmet kabartmalarıyla bezenmiş parçalar ile ahşap kirişlerin birbirine geçmesi biçiminde uygulanan ve büyük bir ustalık isteyen kündekârinin, bezeme kompozisyonu geometrik bir şemaya dayanır. Gökyüzündeki yıldızları ve sonsuzluğu ifade eden yıldız, sekizgen, ongen, baklava gibi birçok geometrik desenle birlikte uygulanır. Aralarına farklı tür ve renklerde küçük ahşap plakalar konarak bazı örneklerde oyma işçiliği, sedef, bağa, fildişi kakma işçiliği de kompozisyona dahil edilir. Hazırlanan parçalar birbirine ayrıca bağlayıcı bir malzemeyle tutturulmadığından, kündekârinin uygulandığı ahşap yüzeylerde zamanla ayrılmalar olmaz.

1062917kun.jpg


Kündekâri tekniğiyle yapılmış bazı örneklerde dayanıklılığı artırmak için geçmelerin arkasında, yine ahşaptan yapılmış bir iskelet kullanılır. Değişen mevsim şartlarında ısıdan ve nemden etkilenmeyecek nitelikte bir ağaçla çalışılır ve birleşme yerlerindeki kanallarda bırakılan hava payları sayesinde, ahşap işçiliğinde zamanla ortaya çıkan çatlak ve şişmeler önlenir. Bu nokta göz önünde bulundurulduğunda kullanılan malzemeler iç mekânlar için ceviz, şimşir, armut, kiraz, sapelli (maun); bezemelerde abanoz, tik, yılan ağacı, venge, peleseng, sapelli, altın varak, bağa (deniz kaplumbağası kabuğu), gümüş, fildişi, sedef, yakut ve zümrüt gibi değerli materyallerdir. Dış mekânlarda ise, meşe, sapelli, ireko, tik, dişbudak gibi sert hava şartlarına dayanıklı ağaçlar kullanılır.

KULLANILAN MALZEMELER:


İç mekân:

Ceviz, şimşir, armut, kiraz, şapelli (maun) gibi ağaçlar kullanılıp, bezemelerde abanoz, tik, yılan ağacı, wenğe, peleseng, sapelli (maun), altın varak, bağa (kaplumbağa dış kabuğu, deniz kaplumbağası), gümüş, fildişi, sedef, yakut ve zümrüt gibi değerli malzemeler kullanılır.

Dış mekân:

Meşe, sapelli (maun), ireko, tik, dişbudak gibi sert hava şartlarına dayanıklı ağaçlar kullanılır.

MUKARNAS:


Kademeli olarak taşmalar yapacak biçimde, aşırtmalı olarak yan yana ve üst üste gelen, üç boyutlu görünüm veren bir geçiş ve dolgu öğesi. Petek biçimi bir görüntü ile yarım kubbelerin içini dolgulayan İslam sanatı öğesi. (Sarkıtlı olanlarına istalaktit denilir). (Yakut Türkçesinde çıkıntı, burun) düşey bir yüzeyden, üzerinde bulunan daha taşkın bir yüzeye geçmek ve ona bindirmelik görevi yapmak için taş veya tuğladan küçük prizmalar şeklinde, birbiri üzerine oturan bindirmeliklere verilen ad, istelaktit.

Sinan çağında bunlara tekil olarak mukarnas, çoğul olarak da mukarnesat denirdi. Mukarnasın çeşitli bölümlerine asaba, pah, badem, peş, kanat, yırtmaç, diş, püskül gibi adlar verilmiştir.

EN SEÇKİN ÖRNEKLER


12. yüzyılda Mısır’da, Halep’de ve Anadolu’da karşımıza çıkan teknik, Mısır’da Türk ve Çerkez Memlûkleri zamanlarında gelişme gösterir. Özellikle fildişi ve sedef şeritlerin yerleştirildiği ince işçilik bu dönemlerde göze çarpar. Fatımi döneminden Kahire’deki Seyyide Nefise Türbesi’nin ve Seyyide Rukiyye Türbesi’nin mihraplarında, Salih Talayi Camii’nin kapısında, Eyyubi döneminden yine Kahire’deki İmam-ı Şafii Türbesi’nin sandukasında, Melik Salih Necmeddin Eyyub Türbesi’nin kapısında ve İbn Tolun Camii’nin minberinde, Memlûk döneminden Kahire Kayıtbay Camii’nin minberinde kündekâri, Anadolu dışındaki en seçkin örnekleriyle karşımıza çıkar. Anadolu’da, Anadolu Selçuklu dönemindeki en erken örnek ise Konya Alaaddin Camii’nin minberidir. Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nin, Niğde Sungurbey Camii’nin, Ürgüp’teki Taşkın Paşa Camii’nin, Birgi Ulu Camii’nin, Manisa Ulu Camii’nin, Bursa Ulu Camii’nin, Balıkesir Zağanos Paşa Camii’nin minberlerinde; Bursa Yeşil Cami ve Türbesi’nin kapısında Anadolu’nun eşsiz kündekâri örnekleri bulunur.

Zıvanalar deliklere ve tablalar kiriş sitemi ile birbirine oturur, binlerce parçayı sadece iki dış seren ayakta tutar, bu yetmezmiş gibi, üzerine Ebced hesabıyla tarih ve isim bile düşürülür. İşte böyle derin manalar eşliğinde derin bir el maharetidir kündekâri, sabırla nakşedilir.
 
Üst Alt