Kur'an-ı Kerimi böyle okuyun

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
1. Kur’an okumaya Allah’ın adıyla başlamalıyız. İslam dinine göre, her meşru işe ve her salih amele Allah’ın adıyla başlanması gerekmektedir. Bu temel kaide, Kur’an-ı Kerim okuma içinde geçerlidir. Bu yüzden Kur’an okumaya da Allah’ın adıyla başlanmalıdır. Kur’an-ı Kerim’deki “Yaratan Rabbinin adıyla oku.” [1] ayeti Kur’an okumaya Allah’ın adının anılarak başlanılması gerektiğini belirtmektedir. O’nun okunmasına Allah’ın adını anarak başlayanlar, eğer yaptıkları işi bilinçli yapmışlarsa bu okudukları Kur’an’dan fayda sağlayabilirler.

Ancak günümüzdeki birçok Kur’an okuyucusu, O’nu okumaya Allah’ın adıyla başlamalarına rağmen, O’nun ayetlerini kullanarak kendilerine maddi gelir sağlamayı amaç edinmektedirler. Kur’an-ı Kerim’den maddi menfaat sağlamayı amaç edinen bu insanlara, sonradan ihdas edilmiş kandil gecelerini naklen yayınlayan televizyon programlarında rastlayabiliriz. Bu tipler, törenin başında Allah’ın adını anarak Kur’an okumaya başlar, törenin sonunda yapılan dua bölümünde ise Allah’ın dininin düşmanı Tağutlara dua ettirirler. Bazı Kur’an okuyucuları da, yine Allah’ın adıyla başladıkları Kur’an okumalarını, ücretleri konusunda yaptıkları sıkı pazarlıkla bitirirler. Bu istismarcıların örnekleri oldukça çoktur. Dini geçim vasıtası haline dönüştüren örneklerini yukarıda verdiğimiz bu zihniyetin üyelerinin hiçbiri okudukları Kur’an’ı bilinçli bir şekilde okumamaktadırlar. Zaten O’nu anlayarak okusalardı, asla böyle bir istismara kalkışmazlardı.

2.Kur’an okurken, şeytan ve şeytanlaşan insanların Kur’an’ı anlamaya engel olacak fikirlerinden, Allah’a sığınmalıyız. Kur’an-ı Kerim’deki “…Şeytandan Allah’a sığın ” [2] ayeti şeytan’a karşı dikkatli olmamız gerektiğini, O’nun zararlarından korunmak için Allah’a sığınmak gerektiğini açıklamaktadır. Allahu teala, Kur’an-ı Kerim’de; şeytanın insanları saptıracağını, [3] bu yüzden Müslümanların O’nun adımlarına uymamaları gerektiğini, [4] O’nu ve neslini dost edinmemeleri gerektiğini [5] açıklayarak kullarını bu apaçık düşmana [6] karşı uyarmıştır. Biz Müslümanlarda bu uyarılara kulak vererek bizi hidayetten sapıklığa, aydınlıktan karanlığa çağıran şeytana karşı uyanık olmalıyız. O’ndan bize bir vesvese dokunduğunda hemen Allah’a sığınmalıyız. [7]

Kur’an-ı Kerim’deki “ Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar…” [8] ayeti şeytan denildiğinde hem cinlerden, hem de insanlardan olan şeytanların anlaşılabileceğini açıklamaktadır. Aynı ayetten cin ve insan şeytanlarının yaldızlı sözlerle insanları saptırmaya çalıştıkları da anlaşılmaktadır. Görüldüğü gibi, şeytan ve şeytani fikre sahip olan insanlar, Allah’ın dininin anlaşılmaması veya yanlış anlaşılması için ellerinden gelen gayreti gösterirler. Günümüzde Allah’ın kitabının sağlıklı anlaşılmaması için gayret sarf eden, bazı yöneticileri insan şeytanlarına örnek olarak gösterebiliriz. Mekke döneminde de, Medine döneminde de bu tip İslam düşmanı yöneticilere ve bunlara basın yoluyla destek veren şairlere rastlanmıştır. O dönemin şairlerini günümüzdeki bazı köşe yazarlarına benzetebiliriz. Bunlar nasıl Peygamber ve sahabelerle mücadele ettilerse bunların halefleri olan günümüzün bazı yöneticileri ve bazı medya mensupları da Müslümanlara karşı aynı mücadeleyi vermektedir. Bu grubun mensupları, Müslümanlar aleyhinde; her türlü karalama, iftira ve engelleme kampanyalarını düzenleyerek mücadelelerini sürdürmektedirler. Bize düşen görevse, bunları tanımak ve tuzaklarına düşmemektir.

3.Kur’an-ı Kerim’i düşünerek okumalıyız


Allahu teala kitabında, “Kur’an‘ın gereği gibi okunması” gerektiğini belirtmiştir. [9] Bu yüzden Allah’ın kitabını O’nun istediği şekilde okumalı ve gereğini yerine getirmeliyiz. Gereği gibi okumak denilince, ayetlerin anlamını düşüne düşüne, anlayarak, hissederek ve yaşayarak okumak anlaşılmalıdır. Şimdi Kur’an-ı Kerim’i düşünerek okumanın nasıl olması gerektiğini maddeler halinde açıklamaya çalışalım. [10]

a) Tefekkür ederek okumalıyız: Kur’an insanlara, bir takım ilahi gerçekleri anlamaları için, tefekkürü [11] tavsiye eder. [12] Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de yağmur, hayvan, süt, hurma, üzüm, balarısı örneklerini vererek, [13] uyku ile ölüm arasındaki benzerliği örnek vererek, [14] insanların bunlar üzerinde düşünmelerini tavsiye etmiştir. Bu sebeple Allah’ın kitabının ayetlerini okurken, ayetler üzerinde tefekkür ederek okumalıyız. Çünkü, anlaşılmadan ve üzerinde tefekkür edilmeyen ayetlerin insanı uyarması ve sapık yollardan kurtarması mümkün değildir.

b) Tedebbür ederek okumalıyız: Allahu teala, kitabının ayetlerinin tedebbürle [15] okunmasını tavsiye etmiştir. [16] Çünkü, O’nun ayetleri üzerinde tedebbür etmeyen kişilerin O’nun mesajını ve o mesajın inceliklerini kavraması mümkün değildir. Bu sebeple Allah’ın kitabının ayetlerini okurken; o ayetler üzerinde iyice düşünüp taşınmalı ve onları derinliğine incelemeliyiz. Aksi takdirde Kur’an’dan gereği gibi faydalanmamız mümkün olmaz.

c) Tezekkür ederek okumalıyız: Allahu teala kitabının tezekkürle [17] okunmasını tavsiye etmektedir. [18] Tezekkür; geçmişe yönelik bir düşünme eylemi olan tezekkürden, geleceğe yönelik dersler çıkarılıp ibretler almaktır. Kur’an’ı Kerim’i tezekkürle okumak denildiğinde de; ayetlerde sözü edilen geçmişe mal olmuş hadiseleri düşünerek bugün ve yarınlarımız için öğüt ve ibretler çıkarmak anlaşılmalıdır. Allahu teala Kur’an-ı Kerim’den öğüt alınmasını ve O’nun ayetleri üzerinde düşünülmesini tavsiye etmiş ve bu sebeple de O’nu kolaylaştırmıştır. [19] Ancak buna rağmen insanların birçoğu düşünmeyi ihmal etmiş ve öğüt alamamıştır. [20] Bize göre, düşünmeyi ihmal eden insanların Kur’an’dan öğüt almaları mümkün değildir. Çünkü, Allah’ın kitabında, ancak temiz akıl sahiplerinin tezekkür edip öğüt alacağı açıkça belirtilmiştir. [21]




[1] - Alak suresi 1. ayet

[2] -Nahl suresi 98. ayet

[3] -“... And içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. ” “Sonra (onların) önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.” A’raf suresi 16. ve 17.ayetler

[4] -“...Şeytanın adımlarını izlemeyin...” Bakara suresi 168,208. ayet

[5] -“…Şimdi siz Allah’ı bırakıp şeytanı ve onun neslini dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır…” Kehf suresi 50. ayet

[6] -“Şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” Yusuf suresi 5. ayet İsra suresi 53.ayet

[7] -“Ne zaman şeytandan kötü bir düşünce seni dürtüklerse, Allah’a sığın, çünkü O, işitendir, bilendir.” A’raf suresi 200. ayet

[8] -En’am suresi 112. ayet

[9] - Bakara suresi 121. Ayet

[10] -Bu bölümü hazırlarken, Kur’an’ı anlamak Farzdır adlı kitaptan faydalandım. Abdullah Yıldız ve Şemsettin Özdemir adlı kardeşlerimizin yazdığı bu kitap Pınar yayınları arasında çıkan çok güzel bir eserdir. Kur’an’la tanışmak isteyen Müslümanlara tavsiye ederim.

[11] -Tefekkür: Tasavvur etme, hatırlama, düşünme, kafayı çalıştırma, fikir üretme, bir işin akıbetini düşünmedir.

[12]- ”...Allahu Teala size ayetlerini böyle açıklıyor; umulur ki tefekkür eder de gerçekleri anlarsınız.” Bakara suresi 219 ve 266. ayetler

[13] -“Gökten yağmur indirerek ölümünden sonra onunla yeri dirilten Allah’tır. Doğrusu bunda, kulak veren kimseler için ayetler vardır. “ Hayvanlarda da sizin için ibretler vardır. Kanı süzerek yarı sindirilmiş besinlerden saf ve hoş içimli bir süt çıkarırız.” “Hurma ve üzümden de şıra ve güzel yiyecekler elde edersiniz. Doğrusu bunda, aklını kullanan kimseler için ibretler vardır. “ “Rabbin bal arısına da şöyle vahyetti: “Dağlarla ağaçlarda ve çardaklarda yuva yap. Sonra her üründen ye; boyun eğerek Rabbinin talimatına uy. “ “Onun karnından , insanlar için şifa olan çeşitli renklerde bir sıvı çıkar. Doğrusu bunda tefekkür eden kimseler için ibretler vardır.” Nahl suresi 65-69. ayetler

[14] -“ Allahu Teala canları / nefisleri ölümü zamanında, ölmeyenin de uykusunda alır. Ölümüne hükmettiklerini öldürür; diğerlerini de belli bir süreye kadar yaşatır. Şüphe yok ki, bunda tefekkür eden bir topluluk için nice ibretler vardır. “ Zümer suresi 42. ayet

[15]-Tedebbür: O’nu iyiden iyiye düşünmek, kalbince, gönlünce sindire sindire okumaktır.

[16] -“ Kur’an’ı hiç düşünmüyorlar (Tedebbür etmiyorlar)mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var? “Muhammed suresi 24. Ayet

“Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda birçok tutarsızlık bulurlardı.” Nisa suresi 82. Ayet

“Onlar hala Kur’an’ı düşünüp tedebbür etmediler mi?” Mü’minun suresi 68. ayet

“Bu Kur’an çok mübarek bir kitaptır. O’nu sana indirdik ki, ayetlerini tedebbür edip düşünsünler ve aklı selim sahipleri öğüt alsınlar.” Sad suresi 29. ayet

[17] - Tezekkür: Hatırlama, anma, ibret ve öğüt alma anlamlarına gelen zikirden türemiş bir kelimedir. Buradaki zikir lisanla anma değil, kalple hatırlama ve akıldan geçirmedir.

[18] -“ Bu Kur’an , onunla uyarılmaları, Allah’ın tek ilah olduğunu bilmeleri ve akıl sahiplerinin tezekkür edip öğüt alması için insanlara bir tebliğdir. “ İbrahim suresi 52. Ayet

“ Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti zikredip düşünün de öğüt alın. Doğrusu Allahu Teala latiftir, her şeyden haberdardır. “ Ahzab suresi 34. Ayet

[19] -“…Biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mudur?” Kamer suresi 17,22,32,40. ayetler

[20] -“...Onlar tevbe etmiyor ve düşünüp öğüt almıyorlar.” Tevbe suresi 126. Ayet

“…Ne kadar da az tezekkür ediyor/ düşünüp öğüt alıyorsunuz? “ Araf suresi 3. Ayet Neml suresi 62. ayet

[21] -“...Bunu ancak sağduyu sahipleri düşünüp anlar(lar)” Bakara suresi 269. Ayet

“...Sağduyu sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz.” Al’i İmran suresi 7. Ayet
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
c) Aklederek okumalıyız: Allahu teala Kur’an-ı Kerim’i aklederek [1] okumamızı tavsiye etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in Arapça indirilmesinin asıl amacıda Arapların kendi dilleriyle gelen bu kitabı anlamaları ve üzerinde akletmeleri içindir. [2] Allahu teala, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini aklını kullanan bir toplum için, geniş geniş ve türlü misallerle açıklamıştır. Çünkü, Kur’an-ı Kerim, akıl ve basiret sahiplerine hitap eden ilahi bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim’in içerisindeki ayetler; temiz akıl sahiplerine, (Ulul elbab) [3] basiret sahiplerine, (Ulul ebsar) [4] ve aklı selim sahiplerine (Ulu’n nüha) [5] açıklanmıştır. [6] Kur’an; muhataplarına, Akletmez misiniz? [7] Düşünmez misiniz? [8] gibi sorular sorarak muhataplarını akletmeye teşvik etmiştir. Ancak, bu ayetlere rağmen insanların akıllarını pek fazla kullanamayacakları da yine Kur’an’da açıklanmaktadır. [9] Kur’an-ı Kerim; bu kadar uyarılara rağmen aklını kullanmayan ve düşünemeyen toplulukların [10] bireylerini hayvandan daha sapık olarak değerlendirmiş [11] ve onların düşünemedikleri için ateşe gireceklerini belirtmiştir. [12]

Kur’an-ı Kerim’deki en önemli konulardan bir tanesi aklın kullanılmasıdır. Bunu
dikkate almayan geleneksel İslami anlayışta, aklın kullanımı sınırlandırılarak akla pranga vurulmuştur. Gelenekçi anlayışa mensup bazı tipler, aklın kullanılmasını tavsiye eden birçok ayeti görmemiş, Kur’an-ı Kerim’deki “Hevasını ilah edinen kimseyi gördün mü? Onun üstüne sen mi bekçi olacaksın!” [13] ayetini görmüştür. Halbuki hevaya [14] tabi olmakla aklı kullanmak aynı şeyler değildir. Aklını kullanmaktan korku duyan tipler, aklı kullanılmasını hevaya tabi olmak şeklinde değerlendirmişlerdir. Bu tipler Kur’an-ı Kerim’e önyargısız yaklaşsalardı, Allahu teala’nın aklı kullanmayı emrederken, hevaya tabi olmayı yasakladığını görürlerdi. Bu zihniyete mensup olanlardan bazıları da “Şeytanda aklını kullandı ve sapıttı, aklını kullananın ayağı kayabilir” diyorlar. Bu iddia saçmadır. Çünkü, hikaye türü bilgiler terk edilip de Allah’ın kitabına müracaat edilse şeytanın sapma sebebinin akletmesi değil, kibirli olması olduğu rahatlıkla görülecektir. [15]

Allahu teala; Kur’an-ı Kerim’de kullarının aklını kullanmasını ısrarla tavsiye etmiş ve insanların akıllarını kullanmamalarına sebep olabilecek engellerden bahsetmiştir. Kur’an-ı Kerim,de menfaat sebebiyle ortaya çıkan heva engelinden, [16] cehalet sebebiyle ortaya çıkan taklitçilik engelinden [17] ve korku sebebiyle ortaya çıkan güçlülere boyun eğme engelinden [18] bahsedilmiştir. Hemen hemen her sayfasında insanı düşünmeye, aklını kullanmaya yönlendiren bir kitabın, aklı devre dışı bırakarak anlaşılması mümkün olamayacağından, aklı kullanmamıza engel olacak olan yukarıdaki engelleri mutlaka aşmalıyız. Aksi takdirde Allah’ın kitabını anlamamız mümkün olmayacaktır.


e) Fıkhederek okumalıyız: Kuran'ın mesajını, derin kavrayış yeteneğine sahip olan ve fıkheden [19] insanlar anlayacaktır. Kur’an-ı Kerim dinde derin anlayışa sahip insanların ve toplumların anlamaları ve üzerinde düşünmeleri için gönderilmiştir. Allahu teala, ayetlerini, fıkheden bir topluma,[20] fıkhetmeleri için açıklamıştır. [21] Kur’an-ı Kerim’de, Şuayb peygamberin Medyen halkına [22] kendi dillerinde ilahi mesajı iletmesine rağmen, kavminin fıkhetmedikleri açıklanmaktadır. [23] Peygamberlerinin kendi dillerinde getirdiği mesajları elbette Şuayb peygamberin kavmi duyup, işitmesine rağmen fıkhetmiyorlardı. Kur’an-ı Kerim’e göre, Kafirlerin kalplerinde perde olduğundan dolayı, onlar fıkhetmez, yani iyiden iyiye gerçeği anlamazlar. [24]


f) Hissederek okumalıyız. Kur’an-ı Kerim’i okurken O’nu hissederek okumalıyız. Hissederek okuma denince; aklın ve kalbin uyanık tutulduğu okuma şekli anlaşılmalıdır. Kur’an-ı Kerim’i sadece bilgi sahibi olmak için okuyanlar, sadece akademik bir kariyer edinmek için okuyanlar, sadece çevresindeki insanlarla tartışmak için okuyanlar duygu ve histen yoksun bir şekilde O’na yaklaştıklarından gereği gibi O’ndan faydalanamayacaktır. Kur’an’ın indiriliş gayesine uygun olmayacak şekilde O’nu okuyan ve O’nu geçim vasıtası haline dönüştüren, O’nu dirilerin kitabı olmaktan çıkartarak ölülerin kitabına dönüştüren kişilerin de O’ndan faydalanabilmesi mümkün değildir.




4.Kur’an’ı tedricilik mantığını
dikkate alarak okumalıyız. Kur’an-ı Kerim yaklaşık 23 yılda tamamlanmış bir kitaptır. O’nun ayetlerinin bazıları savaş zamanında bazıları barış zamanında nazil olmuştur. O’nun ayetlerinin bir kısmı Mekke’de, bir kısmı da Medine’de nazil olmuştur. O’nun ayetlerinin bir kısmı geçmiş ümmetlerden bir kısmı ise Muhammed ümmetinden bahsetmektedir. O’nun ayetleri, itikadi, ameli ve ahlaki hükümler içermektedir. Bu kadar kapsamlı konuları ihtiva eden Kur’an-ı Kerim’in sağlıklı bir şekilde anlaşılabilmesi için O’nun tedricilik ilkesinin göz ardı edilmemesi gerekir. Kur’an ferdin ve toplumun değişiminde tedricilik ilkesini esas almıştır.

Mesela; ilk inen ayetlerde; kafirlere itaat etmemek, onların eziyetlerine sabretme…vb yüklenmişken uzun bir zaman geçtikten ve Müslümanlar cihad için hazır olduktan sonra cihad emri gelmiştir. Bu örnek, Kur’an’ın getireceği nihai hükmü, belirli aşamalardan geçtikten sonra ortaya koyacağını göstermektedir.


Bir müslümanın Kur’an’ın tedricilik ilkesini anlayabilmesi için, O’nun surelerini nüzul sırasına göre okuması gerekir. Bu şekilde okunduğunda hem tedricilik mantığı
dikkate alınmış olur, hem de İslam’ın teşri tarihi daha iyi anlaşılmış olur. Bu mantığı dikkate alarak Kur’an’a yaklaşanlar O’nun ayetlerini azar azar anlayarak okumalıdırlar. Böyle okunduğunda fert ve toplum için zararlı olan bir davranışın hangi aşamalardan geçtikten sonra yasaklandığı ortaya çıkar. Mesela; içki çeşitli aşamalar sonucunda nihai olarak yasaklanmıştır. İçkinin yasaklanmasıyla alakalı çeşitli aşamalardan bahseden ayetlere, tedricilik mantığı dikkate alınarak bakıldığında olayın mahiyeti daha iyi anlaşılmış olur. Eğer tedricilik mantığı dikkate alınmazda ayetler üç-beş günde okunup bitirilmeye çalışılırsa Kur’an ayetleri eksik veya yanlış anlaşılır, yani sağlıklı anlaşılamaz. O’nu, bir iki yıl gibi uzun bir zaman diliminde nüzul sıralamasına göre azar azar okursak daha sağlıklı ve daha iyi anlamış oluruz.

Eski alimlerin büyük bir çoğunluğu, Kur’an ayetlerini tedricilik esası yerine nasih-mensuh usulüyle anlamaya çalışmışlardır. Bu yaklaşımı savunanlar O’nun bir kısım ayetlerini devre dışı bırakmak zorunda kalmışlardır. Bize göre bu usule göre ayetleri anlayanlar; tedricilik ilkesi gereği birbirini tamamlayan ayetlerin birbirlerini nesh ettiğini zannetmişlerdir. Biz onların görüşlerine katılmıyoruz.


[1] - Akletmek: Öğrenilen şeyler üzerinde kafa yorarak belli sonuçlara varmaktır.


[2] -“Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ki anlayasınız.” Yusuf suresi 2. Ayet


“Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur’an yaptık.” Zuhruf suresi 3. ayet


[3] - “...Temiz akıl sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz!” Bakara suresi 269. Ayet Al-i İmran suresi 7. Ayet


“...Ancak temiz akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar.” Ra’d suresi 19. Ayet Zümer suresi 9. ayet


[4] -“...Bunda basiret sahipleri için ibretler vardır.” Al-i İmran suresi 13. Ayet


“...Ey basiret sahipleri(Ulu’l ebsar) ibret alın.” Haşr suresi 2. ayet


[5] -Ulu’n nüha: Akıl sahibi, uyanık ve iyi görüşlü kimselerdir. Bu kimseler çeşitli çirkinliklerden uzak, takva sahibi kimselerdir. Kur’an; ancak bu özelliklere sahip kişilerin, Kur’an’dan gerekli ders ve ibreti çıkarabileceklerini söyler.


[6] -“...Doğrusu bunda akıl sahipleri(Ulu’n nüha) için ibretler vardır.” Taha suresi 54. Ayet


[7] -“...Aklınızı kullanmıyor musunuz?” Hud suresi 51. Ayet Bakara suresi 44. Ayet Enbiya suresi 10 ve 67. Ayetler Mü’minun suresi 80. Ayet Kasas suresi 60. ayet


[8] “...Düşünmüyor musunuz?” Al-i İmran suresi 65. Ayet En’am suresi 32. Ayet A’raf suresi 169. Ayet Yunus suresi 16. Ayet Yasin suresi 62. Ayet Saffat suresi 138. ayet


[9] -“... İnkar edenler, Allah’a yalan uyduruyorlar ve çokları da akıl erdiremiyorlar.” Maide suresi 103. ayet


[10] -“....Onlar düşünmez bir topluluktur.” Haşr suresi 14. Ayet


[11] -“ Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini, düşündüklerini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar, yolca (hayvanlardan) daha sapıktır. “ Furkan suresi 44. ayet


[12] -“Ve dediler ki: “Eğer söz dinleseydik, yahut düşünseydik, şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!” Mülk suresi 10. ayet


[13] -Furkan suresi 43. ayet


[14] -Heva: İlme tabi olmayan arzu ve isteklerdir.


[15] - Sa’d suresinin 71. ayetinden 75. ayetine kadar bakıldığında İblisin aklını kullandığı için değil de, büyüklük tasladığından dolayı secde etmediği görülecektir.


[16] -“…Hevana tabi olmaki, bu seni Allah yolundan saptırır…” Sa’d suresi 26. ayet


[17] -“Yoksa bundan önce bir kitap vermişiz de onamı sarılıyorlar? Hayır, (ne bilgileri var ne de kitapları). Sadece: “Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, bizde onların izlerinde gidiyoruz” dediler.” Zuhruf suresi 21-22. ayetler


[18] -“Ve dediler ki: “Rabbimiz, biz beylerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar” Ahzab suresi 67. ayet


[19] - Fıkıh: İnce anlayış ve derin anlayış anlamında kullanılır Bir şeyi gereğince anlamak, bilinenden hareketle bilinmeyeni elde etmektir.


[20] -“...Fıkheden bir toplum için ayetleri iyice açıkladık” En’am suresi 98. ayet


[21] - “...Bak, Fıkhetsinler diye ayetleri nasıl açıklıyoruz.” En’am suresi 65. ayet


[22] -“...Şuayb(a) Medyen halkına “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Eksik ölçüp tartmayın...”Hud suresi 84. ayet
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
5.Kur’an-ı tertil üzere okumalıyız Allahu teala Kur’an-ı Kerim’de Kur’an-ı Kerim’i tertil üzere okumamız gerektiğini açıklamıştır. [1] Kur’an-ı Kerim’i tertil üzere okumak demek; O’nu acele etmeden yavaş yavaş ve üzerinde düşüne düşüne anlayarak okumak demektir. Kur’an-ı Kerim tertil üzere okunmalı ki, O’nu anlayabilmek ve hissedebilmek mümkün olsun. Alimlerimizin birçoğu, tertil üzere okumak denildiğinde tecvid kaidelerine riayet ederek okumayı anlamışlardır. Ancak biz onların bu görüşlerine katılmıyoruz. Çünkü, O’nun manasını anlamadan tecvid kaidelerine uygun bir şekilde okumak Kur’an’ın indiriliş gayesine uygun bir okuma değildir.

6.Kur’an’ı tekrar tekrar okumalıyız.
Şeytanın Müslümanlara zararlarından bir tanesi de, Rabbinin emirlerini ona unutturmasıdır. [2] Müslüman şeytanın bu zararını önlemek için Kur’an’la irtibatını hiçbir zaman kesmemelidir. Müslüman, O’nun kitabını bazen nüzul sırasına göre, bazen de Kur’an sırasına göre okumalıdır. Ancak hangi sırayla olursa olsun önemli olan O’nu devamlı okumak zorundayız. Çünkü, Kur’an her okunduğunda O’nun farklı bir yönü ortaya çıkacaktır. Ayrıca tekrar tekrar okunduğunda hemen hemen her kitap insanı sıkarken, Kur’an ilk defa okunuyormuş gibi okuyucuyu sıkmamakta ve O her okunduğunda ayrı bir haz vermektedir.

Her Müslüman, gücü nispetinde Kur’an’ı anlamaya çalışmalıdır. Bunun için kendine uygun bir Kur’an araştırma programı hazırlayarak Kur’an bilgisini artırmanın yolunu bulmalıdır. Kur’an bilgisi edinebilmenin bir çok yolu vardır. Kur’an bilgisi elde edebilmek için aşağıdaki yollardan biri seçilebilir. Kur’an-ı Kerim’deki kelime, kavram ve konuların açıklandığı fihristlerden Alfabetik sıraya göre veya konunun önem sırasına göre araştırma yapılabilir. Önceden hazırlanmış paket bir programla temel islami akideler oluşturulmaya çalışılabilir. Kur’an bilgisi edinmenin daha farklı yöntemleri de vardır. Biz burada sadece bir-iki örnek vermeye çalıştık. Önemli olan Kur’an’ı tekrar tekrar okuyarak O’ndan irtibatı koparmamak ve Kur’an’lı bir hayat yaşamaya çalışmaktır.

Müslüman; her türlü probleminin çözümünü bulabileceği bu kitabı yanından hiçbir zaman ayırmamalıdır. O’nu otururken, yürürken, çalışırken kısaca her halde okuyarak O’ndan gereken faydayı sağlamalıdır. Şimdi akla şöyle bir soru gelmektedir. Kur’an-ı Kerim her zaman diliminde okunabilir mi? Evet! Kur’an her halde ve her zaman okunabilir. Çünkü, Kur’an okumanın belirlenmiş bir vakti yoktur. O, her zaman diliminde okunacak bir kitaptır. Ancak, gece vakti veya seher vakti, O’nu anlamak ve hissetmek için en uygun zaman dilimi olduğundan mümkün olursa, diğer vakitlerde de okuduğumuz Kur’an’ı bu vakitlerde daha çok okumaya çalışmalıyız. Kur’an-ı Kerim’i özellikle gece okuyarak, O’nun ayetleri üzerinde bol bol tefekkür etmeliyiz. Çünkü gece vakti, insanın kendini dinleyebileceği, okuduğu yazıya daha iyi motive olup, anlama konsantrasyonunun en yüksek olacağı zamandır.

7.Kur’an’ı kendi bütünlüğü içinde, yani kendine özgü mantık kurgusunu
dikkate alarak okumalıyız. Kur’an-ı Kerim’deki mesajın daha iyi anlaşılmasını sağlamak için çeşitli yöntemler vardır. Bu yöntemlerden bir tanesi de, Kur’an-ı Kerim’in önemli konu ve kavramlarının bilinmesidir. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasını kolaylaştıracak olan bu kavramlara “Kur’an’ın anahtar kavramları” diyebiliriz. Bu kavramlar tam olarak kavranılırsa mesajın mantık örgüsü de kavranılmış olur.

Kur’an’ın anahtar kavramlarına İbadet kavramını örnek olarak verebiliriz. Kur’an-ı Kerim’de bazı kavramlar vardır ki, bu kavramlar tarihi süreç içerisinde kültür İslam’ının etkisiyle Kur’ani manasından saptırılmıştır. Bu kavramlara da “Kur’an’ın saptırılan kavramları” adını verebiliriz. Kur’an’ı doğru anlayabilmek için bu kavramları da bilmek zorundayız. Kur’an’ın saptırılan kavramlarını çok iyi bilirsek hidayet yolunda ilerlerken önümüze çıkan saptırıcı tabelalara itibar etmez ve sıratı müstakimden sapmayız. Kur’an’daki saptırılan kavramlara veli kavramını örnek olarak verebiliriz. Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinde anlatılan veli anlayışıyla, kültürümüzde anlatılan veli anlayışı birbirinden farklıdır. Çünkü, tarihi süreç içerisinde bu kavramın anlamı saptırılmıştır.

Kur’an-ı Kerim’de gerek konu gerekse de kavramları araştırdığımızda, o konudaki ayetlerin bütününü dikkate almak zorundayız. Aksi takdirde O’nu sağlıklı bir şekilde anlayamayız. Yukarıdaki belirttiğimiz şekillerde Kur’an-ı Kerim’e yaklaşmayıp, O’nun ayetlerinin sadece bir kısmını esas alarak O’na yaklaşanlar O’nu sağlıklı bir şekilde anlayamayacaklardır. Bu yüzden, Kur’an bütünlüğünü bir yana bırakarak sadece belirli sayıda ayetler üzerinde durmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım sonucu Müslümanlar hiziplere ayrılmış ve birbirleriyle mücadele etmektedirler. Bu tür yaklaşımlar, günümüzün Müslümanlarını; fil’i tarif etmeye çalışan ve fil’in dokunduğu her yerini fil zanneden, fil sorulduğunda da “benim dokunduğum yer fil’dir” diyen, kör insanların durumuna düşürmüştür. Bu kör insanlar, fil’in diğer bir organını fil’in kendisi zanneden körlerle tartışmış durmuş yıllarca, hatta yüzyıllarca...Günümüzde de bu durum aynen devam etmektedir. Bir hizip kendi görüşlerini te’yid ettiğini sandıkları ayetleri alıp yorumlamakta, bir başka hizipte Kur’an’daki başka ayetlerin kendi görüşlerini te’yid ettiğini sanmaktadır. Her iki hizipte Kur’an’a bütünlük içerisinde yaklaşamadıkları için birbirleriyle didişip durmaktadırlar. Birbiriyle uğraşıp duran bu hizipçilerin durumuna düşmemek ve Kur’an-ı Kerim’i sağlıklı anlayabilmek için, O’nu bütünlük içerisinde ve kendi mantık örgüsüne göre anlamaya çalışmalıyız.

8.Kur’an’ı önyargılardan uzak olarak okumalıyız.
Kur’an-ı Kerim, yüce Allah’ın göndermiş olduğu ilahi bir kitaptır. Bu kitabı anlayabilmek için temel şart; O’nu okuyan okuyucuların önyargıdan uzak olmalarıdır. Gerek tarihte, gerekse de günümüzde birçok kişi mezhep ve hizip önyargısını bırakamadıkları için Kur’an-ı Kerim’i anlayamamıştır. Önyargılarını terk edemeyen insanların büyük bir çoğunluğu, Kur’an’ın evrensel hitaplarını mezhebin ve hizbin dar kalıplarına sıkıştırmışlardır. Mezhepçilik önyargısından kurtulamayan ve insanlara “Sen mukallitsin, ilmihal oku, sakın! meal okuma, okursan sapıtabilirsin” diyen mezhepçilerin ve Kur’an-ı Kerim’e kendi hiziplerinin istismarına maruz kalan ayetleri bulmak için yaklaşan önyargılı hizipçilerin yaklaşımları sağlıklı değildir. Çünkü, O’na bu şekilde yaklaşanlar, O’nu sağlıklı bir şekilde anlayamayacaklardır. Biz Müslümanlar; Allah’ın kitabı olduğunda hiçbir şüphemiz olmayan Kur’an-ı Kerim’e önyargısız yaklaşabilmeli ve O’nu anlayabilmek için elinden gelen gayreti göstermeliyiz.

Kaynak:

ALİ UMUÇ

[1] - “Kur’an’ı tam bir tertil üzere oku!” Müzzemmil suresi 4. Ayet

[2] -“Ayetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir; eğer Şeytan sana(bunu) unutturursa, hatırladıktan sonra(hemen kalk), o zalimler topluluğuyla beraber oturma. “ En’am suresi 68. ayet

“Şeytan onları kuşatmış onlara Allah’ı anmayı unutturmuştur. Onlar şeytanın hizbidir. Muhakkak ki şeytanın hizbi kaybedecektir.” Mücadele suresi 19. ayet
 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
Çok Sağolun Adminim elbette bu konu çok insana yarıyacaktır.ALLAH razı olsun..
 
Üst Alt