Mani çıkmadan acele edin

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz
Müslüman, zamanın kıymetini iyi bilir ve bunun için, her işini zamanında yapar. İşlerini yarına bırakmadığı gibi, yarın yapacağı işleri bile bugünden halletmeye çalışır. Çünkü Peygamber efendimiz; (İşlerinizi yarına bırakmayınız. Sonra yok olursunuz!) buyurmuşlardır.

İmam-ı Rabbani hazretleri; “Vakit, keskin bir kılıç gibidir. Yarına çıkacağımız belli değildir. Mühim işleri bugün yapmalı, mühim olmayanları yarına bırakmalıdır. Aklı olan böyle yapar” buyurmuştur.

Abdülehad Serhendi hazretleri buyuruyor ki:
İyi ameli sonraya bırakıp tehir edenler helak oldular. Sen dersin ki, yarın yaparım. Ya yarına kavuşamazsan! Yahut kavuşur da, bu imkan, sıhhat, kuvvet ve rahatlığı bulamazsan. O zaman çok pişman olursun.

Ahmed Siyahi hazretleri oğluna nasihat olarak buyurdu ki:
“Ey oğlum! Vakitlerini dinin emirlerine uymakla kıymetlendir. Çünkü geçen zaman bir daha geri gelmez. Yarına çıkıp çıkmayacağın ise belli olmadığından yarını beklemek, yarın yaparım demek, üzüntü ve pişmanlığa yol açar. O halde sakın, elinde bulunan vaktini malayani, dünya ve ahirete faydası olmayan Allahü teâlânın razı olmadığı, beğenmediği şeyler ile zayi etme.”

İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri, Abbasi Halifelerinden Harun Reşid’e yazdığı mektupta buyurdu ki:
“Bugünün işini yarına bırakma, yoksa işleri ve hakları zayi edersin. İstekler bitmeden ecel gelir çatar. Ecel gelip çatmadan salih amel işle. Çünkü ölüm gelince, amel yapılmaz. Allahü teâlânın sana ihsan ettiği bu vazifede bir saat bile kalsan hakkı yerine getir. Çünkü ahiret gününde Allah indinde idarecilerin en mesudu, tebeasını mesut eden idarecidir.”

Peygamber efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde; (Müsevvifler helak oldu) buyurdular. Yani, ileride tövbe ederim diyenler, tövbeyi geciktirenler ziyan ettiler. Lokman Hakim hazretleri, oğluna nasihat ederek; “Oğlum, tövbeyi yarına bırakma! Çünkü, ölüm ansızın gelip yakalar” buyurmuştur.

Murad-ı Münzavi hazretleri buyurdu ki:
“Vakti ganimet bilmek lazımdır. Bu dünyada, insana bitmeyen bir ömür verilmemiştir. İnsan için belli bir ömür vardır. Bu ömür de herkese nasip olmaz. Yarına kavuşacağımızı kim kati olarak söyleyebilir. O halde hayat, içinde bulunduğumuz andır.”

Süfyan-ı Sevri hazretleri, kendisinden nasihat isteyen bir kimseye; “Ölüm her an gelebilir. Yarına kadar yaşayabileceğini zanneden bir kimse ölüm için hazırlıklı değildir. Allahü teâlâya yapılan ibadetler, ölümü hatırlamaya işarettir. Günah ve kusur olan işler de, ölümü unutmuş olmanın alametidir” buyurmuştur.

Avn bin Abdullah hazretleri, nefsine hitaben; “Ey nefsim, hiç amelin olmadan, çalışmadan ahirette rahata kavuşmak istersin. Uzun uzun arzu ve isteklerin peşine düşüp, tövbeyi devamlı sonraya atıp, geciktiriyorsun, sana yazıklar olsun” buyurmuştur.

Çelebi Cemaleddin efendi, evinde sabah akşam misafirlere, komşularına, fakir, yetim ve dullara devamlı yemek çıkarırdı. Yolculara yemek ve binek temin ederdi. Gezdiği yerlerde, muhtaçlara imkanları dahilinde bir şeyler vererek, onları sevindirirdi. Hayır, hasenat ve iyilik yapmakta acele ederdi. Sebebi sorulduğunda; “Hayır yapmakta acele etmek lazımdır. Tehir ve sonraya bırakmakta, çabuk geçen ömre güvenmek ve cimrilik korkusu vardır” buyururdu.

Yusuf bin Esbat hazretleri, sadık olmanın alametlerini anlatırken, bunlardan birinin de; “Nefsin isteklerini yapmaması, mühim işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya bırakması. Ahireti, dünyaya tercih etmesidir” diye bildirmiştir.

Netice olarak Allahü teâlâ, herkese belli bir ömür takdir etmiştir. Bu ömrün ne zaman biteceği ise belli değildir. İnsan, her an ölümle karşı karşıya gelebilir. Bunun için Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Ölmeden evvel tövbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele ediniz. Allahü teâlâyı çok hatırlayınız. Zekat ve sadaka vermekte acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızıklarına ve yardımına kavuşunuz!)

******

Osman ÜNLÜ
 
Üst Alt