Müslüman ibadetlerinden taviz vermemeli.

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Müslüman ibadetlerinden taviz vermemeli.
Müslüman ibadetlerinden taviz vermemeli derken, Müslümanın O’nu sevdiğinin en büyük bir armağanı olmalıdır. Off çekmeden bütün inancı ve bağlılığı ile teslim olduğunun bir işareti olmalıdır. Hediyesini öyle bir paketlemeliki sevdiği onun bu saf güzelliğine hayran olmalı. Bütün şüphelerden bertaraf olarak namazını RAB’bine tertemiz teslim etmeli. Bütün ruhunu nefis putundan temizleyip kendini secdede affettirmeli. Bütün benliğini yok edip kendini RAB’bine adayarak onun huzurunda mutluluk ve huzur duymalı. Kendini ve dünyalık bütün problemleri ile O’ na tevekkül etmeli. Bütün huzuru orada secdede duymak bütünleşerek ruhların verdiği sözü tutmak. Hasretini özlemini secdede bütünlemek. Bütün arzularını o an Yüceler yücelerine sunmak. O kapının kulu olduğunu bütün azalarınla hissederek bildirmek. Yaratıcının yüceliğine sığınarak günahlarından arınmak. Ey RAB’bim sana ne söyleyeyim sen bütün varlığımın sahibisin günahlarımda sevablarımda senin ilminde, şu gecenin vaktinde herkes sevdiğine gitti bende sana geldim ya RAB’bim çünkü benim sevdiğim sensin. Derken O’ nun herşeyi bildiğini ve herşeyimize vakıf olduğunu itiraf edebilmek. Gözlerimden akan kanlı yaşlarla, sana kul olduğumun nişanı diyerek teslimiyetini ilan etmek. Ey namaz sen benim şahidim ol diyerek namazı şahid olarak göstermek eğer hak etmişsek. Tabii hesabımızında doğru olması eksi olmaması gerek. Teslim olduğumuzun ifadesi olması gereken kelimeyi tevhid şiarımız her an dilimizin zikri olması gerek. Zekatla ve fitre vererek malın dünyada kalacağını düşünürken hac ile mahşeri prova edeceğiz. Tarihe bakarak ibret alacağız, geleceğimizi ona göre ayarlayacağız. Fakat bütün bunları yapıyormuyuz? İslama ne kadar yakınız? Ne kadar islam hakkında bilgiliyiz? Kaynakları ne kadar araştırdık? Evet Biz ne yaptık! Atalarımızdan miras aldığımız kadarmı Müslümanız. Bütün bu gerçeklere bir set çektik herşeyi kendi istek ve arzularımıza göre ayarladık. Hatta cenneti bile kendi isteklerimize göre ayarladık. Sanki bazı guruplara parselledik. Bir yerlerden kendimize kurtarıcılar peydah ettik. Şeksiz şüphesiz dedik ama acabaları biryerlere yapıştırıp şirke girdik. Rızkı veren ALLAH’tır derken başımızdaki para babalarından rızk bekler bir hal aldık. Zekatı verirken verebildikse ellerimiz titredi, kurbanın en kötü yerini fakire en iyi yerlerini zenginlere ve dost zannettiğimiz kişilere yedirdik. Dünyalık işlerimizi yatırlardan istedik hatta ısmarladık. Şeyhlere el pençe divan durup onlardan medet umduk. Vahdet nerede, Vahiy bunumu emrediyor? Bu durumda imanımızda haşa bir arıza olmuyormu? Eğer biz ibadetlerimizi şüphesiz yapmaz isek dualarımız kabul olurmu? Elbet olmaz. Acaba helali haramı gözettikmi? Hayır! Öyle ise ALLAH’ın rızası herşeyin helalinden ve hakiki iman ve ihlastan geçtiğini katıksız imanımızla tescil etmeliyiz. Geleceğimiz olan gençleri kardeşlik hamurunda yoğurmak bizim yatırımımız olması gerek. Ve bütün bu güzellikleri bizleri örnek alacak olan evlatlarımıza yaşarak öğretmeliyiz. Hayat zor ve kısa bu kısa hayatta gerçeklerin yaşanması seni ebedi alemde huzura kavuşturacaktır. Öyle ise dertlerimizle dertlenelim yoksa bizi ebedi dertler bekliyor.! Açık hesaba çekileceğimiz o günde hesabın çetin olacağı o günde nasıl hesap vereceğimizi vakit varken bin sefer düşünelim. Vesselam……

M.S.A
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Kâfirûn Sûresi. son Âyetindeki; Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir ifadesiyle müminler ile kâfirlerin yollarının ayrıldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu ifade aynı zamanda kâfirlerin din konusunda Allah'a iman eden Müslümanlar ile hiçbir zaman uzlaşamayacaklarını, bu nedenle bu konudan ümit kesilmesi gerektiğini de anlatmaktadır. Bu tavır Kur'ân'da birçok yerde zikredilmiştir.
(Yûnus Sûresi 104; Şu'arâ Sûresi 216; Sebe'' Sûresi 25–26; Zümer Sûresi 14, 15; Mümtehıne Sûresi 4. Âyetleri.)

Dolayısıyla mümin ve Müslüman kesinlikle tevhidî inanış ve yaşayıştan taviz vermemeli, hiçbir bâtıl dinle senteze girmemelidir. Bu iki şeyi yapmadığı gibi, İslâm'ın benzeri olarak ileri sürülen görüşlere de itibar etmemelidir. Tüm sistemler daima benzerleri ile yozlaştırılmıştır. Bu akıldan çıkarılmamalıdır. Allah'ın dini ana sütü gibi halis olmalıdır. Müslümanlar her koşul altında bu saf ve halis dini yaşamalıdır.Allah'ın emrettiği kuralları yaşamalıyız ; ki, doğru yoldan şaşmamış olalım. Bu yoldan şaştığımıza , ibadetlerimizden ve inançlarımızdan taviz verdiğimiz anda vay halimizee,,,,,, Allah korusun,,Allah korusun,,Allah korusun,,Amin

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Çok isabetli bir konuyu işlemişsiniz değerli üstadım, Allah razı olsun sizden. Özenle okuduk inşaallah.
 
Üst Alt