NUR TALEBELERİNİN BEDİÜZZAMAN’A YAZDIĞI MEKTUPLAR Hulusi Bey'in Yazdığı Mektuplar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Madem böyledir, mü’minim diyen ittiba-ı sünnet etmeli; elhamdülillâh Müslümanım iddiasında bulunan ve 1 itabından kurtulmak isteyen sünnete yapışmalı (ilh.) hakaikı ders veriyor. Bu mektubu almadan evvel Allah hayretsin, bir gece rüyamda büyük bir camide bulunuyorum. Namaz kıldıktan sonra, ben kapıya yakın bir yerde ayakta duruyorum. Baktım, mihrabın sol tarafından küçük ve toplu bir cemaat geliyor. Bana yaklaştıkları zaman, işte Abdülkadir-i Geylânî Hazretleri diye kulağıma bir ses geldi. Gayr-ı ihtiyarî “Meded ya Gavs-ı Âzam!” diyerek, ağlayarak, ayağına kapandım. Mübarek sol elleriyle beni yerden kaldırdılar ve şefkat gösterdiler. Kendileri uzun boylu, çok mehib ve üzerlerinde siyah bir sako, mübarek sakalları siyah, pek az ağarmış. beşuş ve nuranî bir çehre. Mübarek başlarında bir mahrut-u nakıs şeklinde yüksek ve çok beyaz bir sarık vardı. Camiden çıkınca, bitişik bir odada cemaatle beraber oturduğumuzu da hatırlıyorum. Bu rüya bana çok zevk vermekle beraber, dua ve himmetlerinin Hizbü’l-Kur’an üzerinde her zaman mevcud bulunduğuna daha ziyade yakîn hasıl ettirdi.
Hulûsi
***

(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır. Eğirdir’de bir kardeşimize gönderdiği mektubdandır)
Üstad Hazretlerinin son Otuzbirinci Mektubun On Üç ve On Dördüncü Lem’alarını havi olan pek kıymetli, nurlu ve hikmetli, serâpâ nur olan hakaik derslerinden derin manalı, şirin, lezzetli, asel-i musaffa nev’inden ekmel eserlerini almakla bahtiyar, cevab takdimine muvaffak olmamakla bedbahtım. Şuracıkta karalamaya niyet eylediğim birkaç satırla, o ders-i hakaiktan aldığım feyzi izah veya duygularımı nakletmek istemiyorum. Çünkü, bu dersin nihayetindeki hususi haşiye, sanki manen beni bir müddet mektub yazmaktan men etti. Zahirî manalar da bu işaretin doğrudan doğruya bu biçareye ait olduğunu göstermektedir. Bu nurlu dersi bir defa (On Üçüncü Lem’a kısmını) İmam Ömer Efendi gibi arkadaşlara okuyabildim.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Sevgili Üstadımın emirleri, işaretleri, dersleri, tenbihleri, ikazları, irşadları, tehditleri, şefkatleri hep hakikatlıdır. Bu güne kadar söylenmişler böyle olmakla beraber, bundan sonrakiler de aynı mahiyettedir. Asla şüphe ve tereddüdüm yoktur. Tabii, sevk-i tabii tesadüf değil. Hakiki, fıtrî sevk-i ilâhî, kader-i sübhanî her işimizde hakim. Cüz’-i ihtiyarımızla seyyiatımızdan mesul olmakla beraber, hasenat tevfik-i Hudâ ile olduğuna Kur’an-ı bahirü’l-bürhan şahid-i sadıktır.
Hulûsi
***
(Hulûsi’nin fıkrasıdır.)
Onsekiz Receb tarihli, Otuz Birinci Mektubun Birinci, İkinci Lem’alarıyla Yirmi Dokuzunu Mektubun Birinci Remzinin, Birinci Makamını, Şabanın birinci günü, yani yazıldığından on üç gün sonra aldım. Demek oluyor ki, Recebin on sekiz rakamına, on üç daha ilâve ederek, mübarek mektubun numarasını teyid etmek gibi, gaybî bir işaret ibraz edilmiş oluyor. Bu nurlu mektubdan aldığım hisseyi, kendisinden evvel gelmiş olan manevî feyzinden, âlî affınıza güvenerek bahsetmek suretiyle arzedeceğim.
Şöyle ki: Mektubun bura postahanesinde kaldığı gece, âlem-i menamda şöyle garib bir hâlet gördüm. Allah hayretsin. kamer, batn-ı arzdan süratle çıkarak, şakûlen semavata yükselmeye başladı. Çıkışı ile süratle yükselişinde hiçbir ziya eseri görülmüyordu. Sükûnetle hareketi takib etmekle beraber, sanki gaybî bir ses bana, “Alâmet-i kübra başladı.” diyor gibi geldi. kamer bu hızla çıkışı esnasında, bir hadde geldi ki parladı, büyüdü. Bedr-i tam hâlinin birkaç misli cesamet arzetti. Bu vaziyette, içinde bir insan şekli göründü. Kısa bir zaman sonra bu şekil ve kamer kayboldu. Cihan seraser zulmet içinde kaldı. mağrib cihetinde, ufuktan bir mızrak boyu yüksekliğinde şems, sönük bir ziya ile göründü. Ufku takiben bir müddet şimale doğru gayet süratle gitti ve kayboldu. Tekrar zulmet başladı. Soğukkanlılığımı muhafaza etmekle beraber, kıyamet kopuyor diye uyandım.
İşte bu dehşetli gecenin gündüzünde Otuz Birinci Mektubun Bir ve İkinci Lem’alarını havi kıymetli eseri aldım, okudum. Kendi kendime geceki hâleti düşündüm. Dedim; bu mübarek mektub, bana şu dersi veriyor: “Sen bir sefineye râkibsin ki, o azametli sefinen başdöndürücü süratle,
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
feza-yı nâmütenahide koşturuluyor. Bu sefineyi böyle pırıl pırıl çeviren Kadir, Kayyum, sana musahhar ettiği, muntazam tulû ve gurup eden şems ile incelerek, büyüyerek mükemmel bir takvim-i semavi vaziyetini gösteren kamer gibi azim cisimleri de istihdam ediyor. Bir süre 1
barla_225_1.gif
emrini aldığı zaman, bu muazzam küreler gibi milyonlarca seyyarat birbirine karışacak, nizam-ı âlem bozulacak, her şey harab olacak. 2
barla_225_2.gif

sırrı zâhir olacak. Öyle ise en metin, en âlî, en müzeyyen görünen bu saray-ı kâinatın bir anda yıkılacağı, harab olacağı, bütün sekenesinin mahv u nâbud olacaklarını düşün. Hiç ender hiç olduğunu hatırla, senin mini mini hayat tekneni, dağlar gibi dalgaları bulunan kısacık ömrünün denizinde aldanarak boğdurma.. ve hayat-ı ebediyeni söndürmek isteyen, en büyük ve en yakın olan nefsinin hilesinden kurtulmaya çalış. Bunun için sana çok kolay ve ucuz, tesiri mücerreb ve kat’î ve
3
barla_225_3.gif
4
barla_225_4.gif


gibi halâs ve şifa ve necat vasıtalarını tavsiye ederim. Bunlara bilhassa mağrip ve işa ortasında, otuz üçer defa devam et, demekte olduğunu hissettim.
O küçük rüyanın tabiri, muhterem Üstadıma aittir. Ve arzusuna bağlıdır. Bu defa manevî mahrumiyetin uzaması, beni cidden müteessir etmişti. Sabra gayret ettim, fakat garibdir ki, bu mübarek mektubun bura postahanesine vürudu gününün sabahında 5
barla_225_5.gif
emr-i celilinin kuvvetine


1- “Ol” deyince hemen oluverir. (Yasin Suresi: 82)
2- Her şey helâk olup gidicidir; ancak Onun (Allah) zatı müstesna. Hüküm bütünüyle Onundur. Siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi: 88)
3- Senden başka ilâh yoktur. Her türlü noksanlıktan berisin. Doğrusu ben zalimlerden oldum. (Enbiya Suresi: 87)
4- Ya Rabbi! Artık zarar bana dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.
5- Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi: 153)

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
dayanarak tahammül etmekte olduğumu, fakat meraktan da hasbel beşeriye kurtulamadığımı, natık küçük bir mektubu, uhrevî kardeşimiz Hakkı Efendi’ye göndermiştim. Bu nurlu mektubun başını işgal eden beş nükteli Lem’a, başıma tokmak vurarak: “Ey biçare, sabırdan bahsetmek sana yakışır mı? Gözünü aç da Hazret-i Eyyub* aleyhisselâmın sabrına bak, aklın varsa o Peygamber-i Zîşanın (a.s.) sabırdaki kahramanlığını taklide çalış ve korkunç manevî yaralarından kurtulmak için 1
barla_226_1.gif
duasını vird-i zeban et.” diye tenbih ve ikazda bulunduğuna yakîn hasıl ettim. Elhamdülillâh dedim.
Yirmi Dokuzuncu Mektubun Sekizinci Kısmının Birinci Remzinin Birinci Makamının Birinci Babı, Mucizat-ı Ahmediyenin en büyüğü ve kıyamete kadar i’cazının devam edeceğine şüphe olmayan Kur’an-ı Kerim’in otuz cüz’ünden otuzuncu, yüz on dört suresinden yüz onuncu, lâfz itibariyle küçük, fakat makam ve mana itibariyle âlî ve şümullü Suretü’n-Nasr’daki çok mühim sırlardan muazzez ve muhterem Üstadımızın vasıtasıyla zâhir olan tevafukata münasebetli bir tek sırrından beyan buyurulan üç Mesele, bana öyle bir kanaat getirdi ki bu küçük surenin üç ayetinden sülüs ve tamamında otuz cüz’ü Kur’an’a, hattâ her harfinde bir sureye işaret ve delâlet mevcut olduğunu cezmettim. Bu nuranî mektub hakkındaki muhtasar tahassüsâtımı âcizane yukarda arzettim. Feyz menbaına maddeten ve manen çok yakın olan kardeşlerime, şu perişan ifadatım kapı açmak ve “Buradan içeri geçmeye sizler lâyıksınız.” diyecek kadar faide-bahş olduğu hakkındaki emirlerinizden çok sevindim.
Sevgili Üstadım! Allah için sevenler, Kur’an’a hadim olmayı yürekten isteyenler, musibetin büyüğünü dine gelen mesaib bilenler, zâhiren ne kadar şa’şaalı, mutantan görünse de, her bid’akârane hareketten mutlak ve muhakkak Kur’an’a ve imana bir hücum hissedenler... ilh.
İşte bunlar niyetlerindeki ihlâs, kalblerindeki safiyet ve imanlarındaki kuvvet ve Kur’an’a ciddi merbutiyetleri derecesinde, felillâhilhamd merkez-i menba ve masdar-ı feyze yakın bulunduruluyorlar. Elbette böyle ulvî ruhlu, ciddi, ihlâslı, metin, imanlı kardeşlerimi çok sever ve mazhar oldukları


1- Ya Rabbi! Artık zarar bana dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
niam-ı ilâhiyeye şâkirînden olmalarını tazarru eylerim. Hasbel kader, dünyaya dalmış, masiyette bunalmış, hakikatta acıklı bir gurbete düşmüş olan bu biçare kardeşlerine dua etmelerini rica ederim. Cümlenize ale’l-husus isimleri zikrolunan Galib, Husrev, Hafız Ali, Süleyman Efendilere ve Nurların başkâtibi Şamlı Hafız Tevfik hasta olduğundan müteessir olduğum ve inşaallah iade-i afiyet etmiş olan Muhacir Hafız Ahmed Efendi’ye ve sair mukarreblere selâm ve dualar ederim. Hulûsi
***

(Hulûsi’nin fıkrasıdır.)
Aziz, muhterem Üstadım efendim hazretleri!
Emirlerinize imtisalen, uhrevî kardeşimiz Husrev Bey tarafından irsal buyurulan şayan-ı hayret ve cay-ı dikkat, mühim bir ihbar-ı gaybî ismini taşıyan çok kıymetli, manalı, ruhlu, sürurlu, tesirli, lezzetli, hikmetli, nurlu emrinizi bu hafta aldığımdan dolayı Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak Hazretlerine hamd ve şükürler ve müşfik Üstadıma yüzümün karasına, kalbimin yarasına bakmayarak, dergâh-ı ilâhiyeye kapanıp dualar eylerim. Ve defaatle,
1
barla_227_1.gif

dedim.
Gavs-ı Âzam Şah-ı Geylânî (kuddise sirruhu’l-âli) Hazretlerinin eserlerindeki gaybî ve manevî ihbar bu biçareyi öyle bir hale getirdi ki, tarifden âcizim. Ruhanîlerindeki celâdet ve azamet karşısında avuç içinde sıkılan bir top hamur ne hale girerse, bu biçare öyle oldum. Bir şey düşünemez, sersem, âdeta meyyit-i müteharrik bir hale geldim. Günlerden beri zihnim ve bütün havassım, hemen tamamen bu harika eserle meşgul. Bu hâlette


1- Allahım, ümmî bir peygamber olan habibin Muhammed’in (salât ve selâm onun, âlinin ve ashabının üzerine olsun, âmin) hürmetine, muradımızı ve Üstadımız Said Nursî’nin maksudunu hasıl eyle.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
iken, istidadımın fevkinde şöyle bir kaç beyit kalbime ve kalemime geldi. Kaidesine uygun olarak düzeltemedim. Müşfik Üstadımın aflarına istinaden yazıyorum. tashihi, Üstadıma ve hablullaha yapışan kardeşlerime bırakıyorum. Hulûsi, bak gaybî ihbarnameye,
Gör Üstadın neler izhar eylemiş..

Kitab-ı Sinan’dan edip tefe’ül
Hakka ki keramet ibraz eylemiş..

Ümmi âlim ile(Haşiye1) Sinan Ümmî de,
Hesab-ı ebced’le var mutabakat..

Görünür bakılınca bu tarikle,
Esma-i Üstadla tam münasebet..

Hakkıyla hâdimü’l-Kur’andır Üstad,
İsbata kâfidir bu muvafakat..

Hayret-bahş esrara vâkıftır bu zat,
İhvana deriz hayr-ı beşaret..

Sekizyüz sene evvelinden görmüş,
Hadimü’l-Furkan Bediüzzaman’ı..

Habib-i Hudâ, hem de Gavs-ı Âzam,
Sultan-ı evliya Şah-ı Geylânî..

Büyük bir hüsn-ü zan eyle, Üstadım
Seni Kur’an hâdimi eder add..

Kapan secde-i şükre ey Hulûsi:
1
barla_228_1.gif


Haşiye 1- “Ümmi ey alim” tarzında okuduğuna göre.

1- Sen benim Rabbimsin, ben ise senin aciz olan kulunum.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Bu âciz kulunu muvaffak eyle,
Hizmet-i Kur’an’la şerefyâb eyle..

Hizbü’l-Kur’andan ayırma tâ ebed,
Bu asi kuluna merhamet eyle..

Üstadım Said Nursî’den ol razı,

1
barla_229_1.gif

Evliya sultanı Abdülkadir’in,
Himmetin eksiltme bizden ilâhî..

İhbarname-i gaybın izharının,
Gönül istedi yazmak tarihini!..

Yüzbin hamd ü şükret Hakka, Hulûsi
Sana Üstaddır Molla Said Nursî.
Uhrevî kardeşiniz
Hulûsi
***

(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır.)
Bu hafta Otuzbirinci Mektubun Yedinci Lem’ası ile Üçüncü Lem’asını, hazine-i Mektubat’a ilâve ve muhibban ve müştakane tilâvet eylemekle, vesatat-ı âliyenizle, bir lütf-u azim-i ilâhiye daha mazhar olduğumdan dolayı Kerim, Rahim, Baki-i Zülcelâle yüz binler hamd ve şükür eylemekde ve sevgili Üstadımı rıza-yı samedanîsine ve vazife-i meşkûre-i maneviyesinde devamlı, nüfuzlu, şümullü muvaffakiyetlere mazhar buyurmasına, abidane tazarru ve niyazlarda bulunmaktayım. Bu biçare ve isyankârdan çok dua beklediğinizi emir buyuruyorsunuz. Ben o dergâh-ı âliye ancak bir nev’i


1- Razı olan ve kendisinden razı olunan Habibin hürmetine.

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
i’cazının izharına Fahru’l-Âlemîn, Habib-i Rabbü’l-Âlemîn, Seyyidü’l-Mürselîn (sallâllahü tealâ aleyhi vesellem) Efendimiz Hazretlerinin en büyük mucizesi olan, tâ kıyam-ı saate kadar hükmü ve i’cazı baki olacağına iman ettiğim, Kur’an’ın nurları delâletiyle ve Üstadımın mübarek isimlerini vesile-i kabul olmak üzere kullanarak iltica edebiliyorum. Hiç mümkün müdür ki, bu eşiğe yüzümü sürerken “Ya Rab, Üstadım Said Nursî Hazretlerinden razı ol, dâreynde muradlarını hasıl kıl.” diye yalvarmıyayım? Asla ve kat’a. Bu bir vazife olmakla beraber, kanaatça inşaallah vesile-i icabe-i duadır. Aziz Üstad, sadîkınızın zaif ruhu bu fani hayatta olduğu gibi, baki ve sermedî hayatta da inşaallah ulvî ruhunuzun cenah-ı şefkatinden ayrılmayacaktır, ayrılamayacaktır ve ayıramayacaklardır.
Evet gayr-ı kabil-i inkârdır ki, bu fani hayatın dağdağaları arasında, havas ve letaif her zaman müştakı bulundukları münevver ve muhteşem ayineye bakamıyorlar, fakat o meşgaleden feragat edildiği anda, yine Nur bütün haşmetiyle arz-ı didar ediyor. Bu zamanlarda hiç ayrılık hissetmiyorum. Hattâ ihtilâf-ı mekânı da, tesirsiz görüyorum. Yedinci ve Üçüncü Lem’aların bura postahanesine vürudu, Ramazan’ın onbirine tesadüf ediyor. Bir gün postada kalmasına karşılık tutulursa, her bir Lem’a, bu mübarek ayın başından onuna kadar birer gün almışlar ve aşr-ı ulâ-yı Ramazanda, mahall-i maksuda vasıl olmuşlardır. Müftülük ilanına göre tam onuncu gündedir. Dördüncü ve Sekizinci Lem’aları da bu mah-ı gufranın on dördüncü günü aldım. Posta bir gün evvel geldiğine ve bir gün de postada kalışına veya birinci makama sayılırsa bu nurlu eser de, sanki Ramazanın her gününde bir Lem’a alarak, yerini bulmakla, hem bu adetlerin boşuna konulmadığına, hem de olan aşr-ı sani-yi Ramazanda, yazıldığı mahalle yetişeceğine sarahat derecesinde delâlet ediyor.
Şu saatde şuaatını gözüme sokan güneş gibi, bu kadar nurlu ve zâhir hakaikı, mahza bir inayet-i ilâhî olarak, bu biçareye gösterilen bu mübarek eserlerden, bu nurların bihavlillâh gurupsuz tulû ettikleri mahalle, utarid ve

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Zühre gibi maddeten ve manen yakın bulunan Hizbü’l-Kur’an’a dahi hafız, sadık, halis ve salih kardeşlerimin daha çok esrar anlayacaklarını şüphe etmiyorum. Madem ki, merkez-i feyze en uzak bulunan âciz bir kardeşlerinin, mübarek eserler hakkındaki duyguları, kendilerinin de lâyıklı, manalı çok değerli ihtisaslarını beyana vesile oluyor. İnşaallah bu hareketleri hizmet-i Kur’an’dan ma’dud olur. Âlî huzurunuzda kardeşlerimle biraz konuşmak istiyorum.
Kardeşlerim, bu biçarenin Nurlarla iştigali üç devreye ayrılmıştır.
Birincisi: Üstad Hazretleriyle ilk teşerrüf etmek saadetine nail olduğumdan itibaren intişar etmiş olan eserleri kendim için istinsah etmek.
İkincisi: Yine muhterem Üstadımın emirlerine imtisalen Sözler’in muhtelif tabaka-i nâsa tesirleri ve kabil-i cerh, lâzımü’t-tashih, mucib-i itiraz cihetleri olup olmadığı hakkında, kasır aklımla anlayabildiğim kadar ve kısa görüşümle seçebildiğim kadarını arz eylemek ve bütün fırsatlardan istifade ile, din kardeşlerime faideli olmak, onlara da, bu nurları göstermek, dikkat-i nazarlarını celbetmek, kalbî ve bâtınî yaralarına merhem eylemek emeliyle, ihtiyarsız ve manevî bir tesir altında âsâr-ı Nur’u aşk ile okumak.
Üçüncüsü: Yine aziz ve müşfik Üstadımın emirlerine mutavaatla, bildiğiniz vechile her birisi bir türlü letafet ve belâgat ve celâdette ve çok kolaylıkla akıllara hayret verecek tarzda intişar etmekte olan nurlu âsâr hakkındaki ihtisaslarımı arz eylemek ve bizzat veya kardeşlerim namına, bazı Kur’anî müşkilât ve tereddüdatı makam-ı feyze takdim ederek, bu tarikle hem müşkilin halline, hem de sâil ile birlikte diğer kardeşlerimin de istifadelerine âcizane hizmet eylemek, denizden katre mesabesindeki bu Kur’anî hizmetten dolayı, bu biçareye bir kıymet atfetmeyiniz. Çünkü maalesef hiç liyakatım olmadığını ben çok iyi biliyorum.
1
barla_231_1.gif
ayet-i celilesi ümit vermemiş olsa, isyanımın nihayetsizliği karşısında çıldırmak işten bile değil.
Öyle ise aziz kardeşlerim, bu zavallı kardeşinize hayır dua buyurmanızı bilhassa rica ediyorum. Kur’an hesabına bakılırsa, o zaman belki bazı


1- Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. (Zümer Suresi: 53)

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
güzellikler görünebilir. Bu da sevgili Üstadımızın buyurdukları gibi, Kur’an’ın güzellikleri ve menba-i kevserden gelen Nurların lâtifliği bu hususu temin etmişlerdir. Hîn-i sabavetimden beri en ziyade menfurum, felillâhilhamd, yalan söylemektir. Onun için hakikatı ifade ettiğime emin olabilirsiniz ki, yukarıda arz ettiğim üç safhada ihtiyar ve tesadüf yoktur. Hakîm olan bir dest-i gaybî ve kader-i ilâhîdir. Bunu hissediyorum. Kader-i ilâhîyi izaha lüzum yok. Dest-i gaybın da, Gavs-ı Âzam (Sultan-ı evliya, bâzü’l-eşheb) Seyyid Abdülkadir-i Geylânî (kuddise sirruhu’l-âlî) Hazretleri olduğunu son defa öğrenmiş olduk. Fakat muhterem Üstadın âlî aflarına istinaden şunu ilâve edeyim ki, Gavs-ı Âzam Hazretlerinin keramet-i gaybiyeleri, sarahaten Üstadımız Said Nursî Hazretlerini göstermektedir. Çocukluğundan beri harika tercüme-i hâli tedkik edilecek olursa görülür ki, bu zatın vücudu sırf Kur’an ve iman hesabınadır. Ondandır ki o harika hâlâta mazhar olmuş biz biçareler, bu şem’in pervanesi oldukça, hizbü’l-Kur’an namına Hazret-i Gavs’ın himmet ve duasına ve cedd-i zîşanı Peygamberimiz (sallâllahü tealâ aleyhi vesellem) Efendimiz Hazretlerinin şefaatine, iltimasına ve nihayet Münzilü’l-Kur’an’ın affına, himayesine mazhar olacağımıza da şüphe edilmemek lâzımdır.
Allah-u Zülcelâl Hazretleri cümlemizi muhafaza buyursun. Âmin. Dâreynde bais-i necatımız olan bu hizmeti bilkülliye terk edecek olursak, o zaman helâkimiz muhakkaktır. Madem ki, elimizde ma’fuv olduğumuza dair senedimiz yok. bais-i feyzimiz Üstadımız Hazretlerinin bizlere şefkatından dolayı, keramet-i gaybiyeden haber verdikleri müjdeler, yalnız şevkimizi ve şükrümüzü arttırmaya vesile olmalı. İsimlerinin sarahaten zikredildiğini bildirmekle beraber, gösterdikleri âlî feragat, cümlemiz için nazar-ı ibretle görülmeli ve cidden taklid olunmalıdır.
Yine, emirlerinizdendir ki, bizler hizmetle muvazzafız, mükellefiz. Netice ile değil. Bu Nurlu hizmette bizleri birleştiren Allah-u Zülcelâlden niyazım: Haşirde de liva-yı Muhammedî (a.s.m.) altında haşr ve cem olmaklığımızdır.
1
barla_232_1.gif



1- (Allahım), Ey Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz sen her şeyi işiten ve bilensin.

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt