Otizm yelpazesinde yer alan her çocuğun bilmenizi isteyeceği 10 şey..

ceylannur

Yeni Üyemiz
Otizm yelpazesinde yer alan her çocuğun bilmenizi isteyeceği 10 şey..
1) Ben “otizm”i olan bir çocuğum. “Otistik” değilim. Otizm karakterimin sadece bir bölümü. Beni tek başına tanımlayacak bir kavram değil. Siz düşünceleri, duyguları, yetenekleri olan bir birey misiniz yoksa sadece şişman, gözlüklü ya da sakar bir kişi mi?

2) Duyusal algılarım bozuktur. Gündelik yaşam içerisinde sizin çoğunlukla fark etmediğiniz kokular, sesler, tatlar, görüntüler, temaslar benim için çok rahatsız edici olabilir. Yaşadığım çevre benim için genellikle tehdit edici bir ortamdır. İçine kapalı ya da kavgacı görünebilirim ama aslında bu kendimi koruduğum anlamına gelir.

Sıradan bir market alışverişi benim için tam bir kâbus olabilir. Seslere karşı aşırı hassas olduğumu bir düşünün. Aynı anda konuşan onlarca insan, günün indirimli ürününü tekrar tekrar anons eden mekanik bir ses, kasadaki işlem sesleri, alışveriş arabalarının tekerleklerinin çıkardığı gıcırtılı ses vb. Bu uyaranları beynim filtre edebilir ama bu ciddi anlamda aşırı yüklenmedir benim için.

Koku alma duyum da aşırı hassas olabilir. Kasap reyonundaki etler taze olmayabilir, yanımızdan geçen adam o gün duş almamış olabilir, kasa sırasında önümüzde duran bebeğin bezi kirlenmiş olabilir.. Bunlar benim için oldukça tiksindiricidir.

En yoğun kullandığım görme duyum aşırı uyarana maruz kalmış olabilir. Örneğin aşırı parlak floresan ışıkları mekânı sürekli titreşiyor gibi göstererek gözlerimi rahatsız edebilir. Camların yansıttığı parlak ışık, tavanda dönen fan, etrafımda sürekli hareket eden insanlar odaklanmam ve baş etmem gereken şeylerdir. Tüm bunlar denge duyumu etkiler ve vücudumun konumunu bile algılayamaz hale gelebilirim.

3) “Yapmam” ( Yapmamayı seçiyorum ) ve “ Yapamam” ( Yapmayı beceremiyorum ) arasındaki farkı dikkate almayı unutmayın. Komutlarınızı dinlemediğimi sanmayın. Sizi anlamıyor olabilirim. Bana diğer odadan seslendiğinizde duyduğum sadece “^/^’(/(%&’(+&’((‘” olabilir. Bunun yerine yanıma gelin ve basit kelimeler seçerek benimle direkt konuşun. “Lütfen kitabını masana bırak. Şimdi öğle yemeği yeme zamanı.” gibi. Bu şekilde benden ne istediğinizi ve sonrasında ne olacağını bana net bir şekilde söylemiş olursunuz. Böylece uyum göstermek benim için daha kolaylaşır.

4) Somut düşünürüm. Dili sadece sözcüklerin anlamına göre yorumlarım. “Koşturmayı bırak” yerine “Arkandan atlı mı kovalıyor” derseniz aklım karışır. “Çantada keklik” demek yerine “Bunu yapmak senin için çok kolay” demelisiniz. Deyimler, kinayeler, imalar benim için anlamsız ve akıl karıştırıcıdır.

5) Sınırlı sözcük dağarcığıma karşı anlayışlı olun. Duygularımı tarif etmek için doğru kelimeleri bilmiyorsam ihtiyaç duyduğum şeyi size anlatmak benim için oldukça zorlaşabilir. Acıkmış, incinmiş, korkmuş, aklı karışmış olabilirim ve bu duygularımı size aktaracak kelimeleri bilmiyor olabilirim. Vücut dilime ve rahatsızlık duyduğumda gösterdiğim tepkilere dikkat edin.

Bir de bunun tam tersini düşünelim. Yaşımın çok ilerisinde bir düzeyde adeta küçük bir profesör gibi konuşuyor olabilirim. Bu türde konuşmalar dildeki eksiğimi telafi edebilmek için çevremde yaşananlarda, izlediklerimden, okuduklarımdan ezberlediğim replikler olabilir. Buna “ekolali” denir. Kullandığım kelimeleri ya da içeriklerini anlamıyor olsam da size yanıt vermek zorunda olduğumda buna başvurabilirim.

Dil benim için çok zor olduğundan görsel odaklıyımdır. Bana söylemek yerine yapmam gereken bir şeyi bana gösterin. Ve bunu defalarca tekrarlamaya da hazırlıklı olun. Aynı şeyi sürekli tekrarlamak öğrenmemi sağlar.

6) Otizmin benim tüm yönlerimi algılamanıza engel olmasına izin vermeyin. Yapamadıklarım yerine yapabildiklerime odaklanın ve bunlar üzerinde bir şeyler inşa etmeye çalışın. Diğer tüm insanlar gibi yeterli olmadığımı ve sürekli düzeltildiğim ortamlarda öğrenemem. Ne kadar “yapıcı” olsa da bir eleştiriyle karşılaşacağımı bilmek beni yeni bir şey denemekten alı koyar. Güçlü yönlerimi keşfedin. Bir şeyi yapmak için birçok farklı yöntem olduğunu da unutmayın.

7) Sosyalleşme konusunda bana yardım edin. Dışardan bakıldığında parktaki çocuklarla oynamak istemediğimi düşünebilirsiniz. Oysa bazen bunu nasıl yapacağımı –yani onlarla nasıl konuşmaya başlayıp oyunlarına katılabileceğimi- bilmiyor olabilirim. Diğer çocukları beni oyunlarına davet etme konusunda cesaretlendirmek işe yarayabilir.

8) Öfke nöbetlerimi tetikleyen şeyleri bulmaya çalışın. Önceliği buna verin. Kriz, patlama, öfke nöbeti.. Bunu nasıl adlandırırsanız adlandırın unutmayın ki bunu yaşamak benim için çok daha korkutucudur. Duyularımdan biri aşırı yüklendiğinde böyle durumlar ortaya çıkar. Eğer öfke nöbetlerimin sebebini bulursanız onları önleyebilirsiniz.

9) Lütfen beni koşulsuzca sevin. “Keşke şöyle olsaydı…” “Keşke bunu yapabilseydi…” türünde düşünceleri kafanızdan uzaklaştırın. Siz ailenizin tüm beklentilerini karşılayabildiniz mi? Otizm benim seçimim değil. Unutmayın bu durumu ben yaşıyorum, siz değil. Sizin desteğiniz olmadan başarılı ve bağımsız bir hayat sürmem uzak bir ihtimal. Desteğiniz ve rehberliğinizle olasılık o kadar yüksek ki.. Söz veriyorum, ben buna değerim!

10) Sabır, sabır, sabır.. Otizme bir eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmaya çalışın. Evet, sohbet sırasında gözlerinize bakmıyor olabilirim. Ama yalan söylemediğimi, oyunlarda hile yapmadığımı, arkadaşlarımla dalga geçmediğimi, insanlara önyargılarla yaklaşmadığımı hiç fark etmediniz mi? Evet belki bir sonraki Michael Jordan olamayabilirim ama detaycı bakış açım ve olağanüstü odaklanma kapasitemle bir sonraki Einstein, Mozart ya da Van Gogh olabilirim.

(Günümüzde bu kişilerin de otizmli olduğu düşünülüyor.)

Siz dayanağım olmazsanız bunu başaramam. Benim arkadaşım, öğretmenim, avukatım olun. Ne kadar yol alabildiğimi göreceksiniz.


kaynak
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Timerosal nedir?
Timerosal aşıların içinde kullanılan bir koruyucudur, onların mikropla bulaşmasını engeller. 1920’li yıllarda piyasaya çıkmış 40’lı yıllardan itibaren de aşılarda kullanılmaya başlamıştır. Timerosalin %49.6’sı cıvadır; metabolize olduğunda etilcıva ve tiyosalisilata dönüşür. Mikropları tahrip eden esas etken etilcıvadır.

Akut cıva zehirlenmesi ölüme yol açarken kronik cıva zehirlenmesi kalp hastalığı, otizm, konuşma bozukluğu, hiperaktivite, havale gibi çok sayıda hastalığa neden olur. Kronik cıva zehirlenmesinde görülen duyusal, nörolojik, motor, davranış nörotransmitter ve biyokimyasal bozuklukların aynısı otizmde de görülmektedir.

Cıva etkisini nasıl göstermektedir?

Cıva bileşiklerinin yağda erime özellikleri fazladır. Beyin ve sinir sitemi hücrelerinin büyük bir bölümü yağdan oluştuğu için cıvadan çok zarar görürler. Cıva özellikle membran (zar) yapısındaki proteinlere bağlanarak hücra zarlarının işlevlerini bozarlar; akıcılığı kaybolan membran sertleşerek hücrenin çabuk yaşlanmasına neden olur. Beyin hücrelerinde onlara özgü nörotübül denilen boncuk tarzında yapılar vardır. Cıva nörotübül yapımını sağlayan tubulin adlı yapıyı tahrip eder.

Cıva otizmin tek nedeni midir?

Otistik çocukların önemli bir bölümünde kan ve doku cıva düzeyleri yüksektir. Ama her otistik çocukta civa yüksek değildir. Yani cıva otizmin önemli bir nedenidir ama tek nedeni değildir. Kurşun, alüminyum gibi ağır metallerin yanında sütteki kazein, buğdaydaki glüten ya da çok sayıda başka nedenler de otizme yol açabilmektedir.

Her cıvaya maruz kalan çocukta otizm niçin görülmemektedir?

Her cıvaya maruz kalan çocukta otizmin görülmemesi genetik, bağışıklık ve beslenme faktörlerinin olumlu etkilerine bağlıdır. Yapılan çalışmalar otistik çocukların çoğunun ağır metalleri diğerlerinden daha yavaş vücut dışına çıkartabildiklerini göstermektedir. Cıvanın toksisitesinden korunmak için cıva içeren aşılardan kaçınılması, fazla cıva biriken büyük balık ve deniz ürünlerinin tüketilmemesi, diş tedavilerinde amalgam kullanılmaması gerekir.

Aşıların içinde bulunan etil cıva toksik olmayan bir madde mi?

Balık ve deniz ürünlerinin içinde bulunan cıva, daha farklı bir molekül olup metil cıvadır. Fakat hem etil cıva hem de metil cıva aynı derecede toksiktir. Yani cıva cıvadır.

Yiyeceklerden mi aşılardan mı daha fazla cıva alıyoruz?

Bu durum diyete göre değişir. Balık ve deniz ürünlerini fazla yiyen kişiler aşılara göre daha fazla cıva alabilirler ama, burada iki önemli unsur gözden kaçmamalıdır?

1) Ağızdan alınan cıva sağlıklı gıdalar yiyen bağırsaktaki faydalı mikrop düzeni normal olan kişilerde kana geçmeden dışkı yolu ile atılabilirler. Halbuki aşılar iğne yolu ile verildiğinden cıva kesinlikle kana geçer.

2) Aşı olan bir bebek doğduğu günden itibaren cıva ile tanışmaktadır. Halbuki genellikle hayatın ilk yılında deniz ürünlerini ya yememekte ya da çok az yemektedir. Beyin gelişiminin çok hızlı olduğu hayatın ilk aylarında ağır bir metalin ya da başka bir toksinin beyin üzerindeki hasarı daha fazla olmaktadır.

Kan ve idrar seviyelerine bakmak ağır metal zehirlenmesinin derecesi hakkında tam bilgi verebilir mi?

Kan ve idrar seviyelerine bakmak ağır metal zehirlenmesinin derecesi hakkında tam bilgi vermeyebilir. Dokularda birikim olmasına rağmen kan ve idrar düzeylerinin yüksek olmaması mümkündür. Zaten bu çocuklar ağır metalleri yavaş boşalttıkları için otistik olmaktadırlar. Bu gün için en iyi yöntem DMSA gibi boşaltmayı hızlandıran bir ilaçtan sonra idrardaki ağır metallere bakılmasıdır. Nadir durumlarda bu yöntem bile doku düzeylerini tam olarak göstermemektedir.

Diyetimiz cıva ya da başka bir ağır metalin vücuda girmesini azaltabilir ve girenlerin eliminasyonunu hızlandırabilir mi?

Aşağıdaki diyet ve takviyeler cıva ve diğer ağır metallerin detoksifikasyonuna yardımcı olur.

• Taş devri diyeti (un ve şekerden fakir, et, süt ürünleri, taze sebze ve meyveden zengindir)

• Yararlı bağırsak mikropları (kefir, ekşiyen yoğurt, turşu vb)

• Kabızlığın engellenmesi ve günde 2-3 kez dışkıya çıkılması (magnezyum, yeşil yapraklılar, kefir, yoğurt)

• Sarımsak; içerdiği kükürt ile cıvayı uzaklaştırır.

• Selenyum

• Çinko

• Askorbik asit (C vitamini)

• Balık yağı

Cıva ya da başka bir ağır metalin eliminasyonu ilaçlar ile hızlandırılabilir mi?

Cıva, kurşun gibi ağır metaller DMSA ya da DMPS ile suda eriyen bileşikler yaparlar ve idrar yolu ile atılabilirler. Bu ilaçlar ağır metalleri etkili bir şekilde vücuttan uzaklaştırırlar. DMPS’nin yan etkileri DMSA’dan daha azdır.

Hangi aşıları yaptıralım?

Timerosal sadece karma aşı, hepatit (sarılık) aşısı, menenjit (HiB) aşısı ve grip aşılarında bulunabilmektedir. Bakanlığın sağlık ocaklarında yaptırdığı karma aşı, hepatit (sarılık) aşısı, menenjit (HiB) aşısı timerosal içerirken, eczanelerde satılan bu aşıların çoğu artık timerosal içermemektedir. Grip aşısı ise nerede satılırsa satılsın hala timerosal içermektedir.

Ağızdan verilen felç aşısı ve kızamık aşısı timerosal içermediği için kullanılması sakıncalı değildir.

Grip aşısı zorunlu bir aşı değildir, etkisi de kuşkuludur. O nedenle bu aşıyı kullandırmayı gerektiren özel bir hastalık yoksa grip aşısı yaptırmayın.

Rizikolu bir durum mevcut değilse, cıva aşılar içinden çıkartılıncaya kadar karma aşılara 2. değil 5-6. aylarda başlanabilir. Yine anne B hepatiti taşıyıcısı değilse Hepatit B (sarılık) aşısı da 5-6. aylara ertelenebilir. Aşıları geciktirmakteki amaç, beyin gelişimini daha fazla tamamlamış olan bebeklerin beyinlerinin toksik maddelerden daha az etkilenmeleridir. Ama bu kararı Sağlık Bakanlığının ilgili uzmanlara danışarak bir an önce alması gerekir. Her geçen gün çocuklarımızın aleyhine çalışmaktadır.

Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı timerosal içermemesine rağmen neden otizme neden olmakla suçlanıyor?

Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı timerosal içermese de otizme neden olabilir. Bağırsaktaki faydalı mikroplar (probiyotikler) Th1 adı verilen bağışıklık hücrelerinin yolunu uyarır. Bu yolun uyarılması mantarlar ve virüslerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar.

Sezaryen doğum, anne sütünün kullanılmaması, doğal olmayan katkılı gıdaların aşırı tüketilmesi, ekşimeyen yoğurtların ve kaymak bağlamayan pastörize ya da UHT teknolojisiyle üretilmiş sütlerin tüketilmesi, geleneksel fermante gıdaların (kefir, yoğurt, sirke vb) az tüketilmesi ve sık antibiyotik kullanılması bağırsaktaki faydalı mikrop düzenini büyük ölçüde alt üst eder.

Bu sırada Th2 yolu ise aşırı uyarılır; sonuçta bağırsak geçirgenliği artar, bazı maddeler bağırsaktan kana sindirilmeden geçer. Vücut tarafından düşman olarak algılanan bu maddeler bağışıklık sistemi tarafından tahrip edilir. Bu sırada sağlam dokular da bundan zarar görür. Astım, egzema, tiroidit ve çeşitli otoimmün hastalıklar oluşur. Bu yeteri kadar sindirilemeden kana geçen maddeler arasında buğdaydaki glüten ve sütteki kazein de vardır ki otistik çocukların önemlice bir bölümünde bu maddelere karşı aşırı bir duyarlılık gelişir.

Th1 yolunun yetersiz uyarılması halinde vücut mantarlar ve virüsler ile yeterli mücadele edemez. Bu nedenle Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısındaki 3 virüs ile birden baş edemez. Yine aynı nedenden dolayı otistik çocuklarda mantar enfeksiyonları ve alerjik hastalıklar sıktır.

Bu nedenle kızamık aşısı tek yapılmalıdır. Kızamıkçık ve kabakulak hastalıkları hafif geçirildiği için bu hastalıklara karşı aşılanma gerekmez.

Aşı olmayan topluluklarda otizm nadir mi?

Evet.. Örneğin ABD’de otizm sıklığı yakjaşık 1:150 iken, Ohio eyeletinde yaşayan ve dini nedenler ile aşı olmayan Amiş adlı etnik grupta bu oran yüz kat daha düşük olup 1:15,000’dir.​
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Otizmden korunmanın yolları
Doğum öncesi tedbirler

*Hamile kalınmadan en az 6 ay önceden itibaren anne adaylarının aşağıdaki tedbirleri alması gerekir (Bu tedbirler birçok doğumsal anormalliği, prematüriteyi, düşük doğum tartısını ve birçok hastalığı da önleyecektir.

*Varsa dişlerindeki civa içeren amalgam dolgu maddesinin çıkartılması.

*Cıva ve diğer ağır metaller içeren balık ve deniz ürünlerinin yenmemesi (hamsi ve sardalye gibi küçük balıklar daha az ağır metal içerir)

*Gebelik sırasında timerosal (cıva) içeren aşıların (grip, menenjit, tetanoz) aşılarının yaptırılmaması. İhtiyaç halinde menenjit (Hib) ve tetanoz aşılarının timerosalsiz olanlarının yaptırılması (Grip aşılarının hepsi timerosal içerir. Hamilelere grip aşılarının yaptırılması gerekmez. Çünkü grip sağlıklı beslenen bir gebeyi genellikle fazla etkilemez. Kaldı ki grip aşılarının koruyuculukları da oldukça kuşkuludur)

*Taş devri diyetinin yapılması.

*Unlu ve şekerli gıdalardan kaçınılması.

*Bol taze sebze ve meyve yenilmesi.

*Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketilmemesi.

*Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaların yenmemesi.

*Yeterli balık yağı (omega-3) alınması (1-3 gram/gün)

*Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi omega-6 ve trans yağ asitlerinden zengin yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağların (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yenilmesi.

*Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenilmesi.

*Ekşimeyen yoğurtların, kaymak bağlamayan sütlerin tüketilmemesi.

*Pastörize ve homojenize sütlerden mümkün olduğunca kaçınılması. UHT teknolojisi uygulanılmış olan kutu sütlerinin tüketilmemesi.

*Özgür dolaşan hayvanların etinini ve yumurtasının yenilmesi.

*Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durulması.

*D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenilmesi ya da D vitamini takviyesi alınılması (günde 2000 ünite kullanılması güvenlidir)

*Kesinlikkle flor tablet takviyesinin yapılmaması, florlu diş macunu kullanılmaması, kullanılacaksa yutulmaması.

Doğum sonrası bebekte alınacak ek tedbirler

*Zaten zorunlu olan fenilketonüri taramasının yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi (fenilketonüri de otizme yol açan bir hastalıktır, yenidoğan bebeklerin topuğundan bir damla kan alınarak yapılır)

*İlk altı ayı tek başına olmak üzere anne sütünün bir yıl ya da daha iyisi iki yıl boyunca alınması.

*Çocuklarda yutmayacaklarından emin oluncaya kadar florlu diş macunu ve ayrıca flor tableti verilmemesi (sodyum florür toksiktir) Diş çürüklerinin en önemli nedeninin unlu ve şekerli gıdalar olduğu unutulmamalı.

*Cıva içeren aşıların yaptırılmaması.

*Sağlık Bakanlığının belirttiği zorunlu aşılar dışındaki aşıların yaptırılmaması.

*Günde 1 gram kadar balık yağı tüketilmesi.

*Ek gıdaların doğal olmasına dikkat edilmesi ve un ve şeker içeren gıdaların mümkün olduğunca verilmemesi (bebekte de Taş devri diyetini uygulayın)

*Bebeğin güneşlendirilmesi ya da D vitamini takviyesi verilmesi (günde 1000 ünite -10 damla D vit 3- kullanılması güvenlidir)


Prof. Dr. Ahmet Aydın​
 
Üst Alt