Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla başlayan kıvılcım

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Dini Güzel Yazılar - www.RasuleHasret.com

Ortaçağ Arabistan'ında
Zulme Karşı
Bir Ümminin Başlattığı Devrim



RAHMAN VE RAHİM ALLAH ADIYLA PARLAYAN KIVILCIM;

570 yılında başkent Mekke'de doğan Muhammed, 40 yaşına varınca, Arap Yarımadası'nda yaşayan halkı şoke eden bir iddiada bulundu. 610 yılının bir Ramazan gecesi, Cebrail adında bir meleğin kendisine ALLAH’tan mesaj getirdiğini ileri sürdü. Önce gizli gizli başlayan ve daha sonra sürülme ve öldürülme riskine rağmen ilan edilen bu iddia, dünya tarihini derin biçimde etkileyecek önemli bir devrimi başlatıyordu.

Muhammed sıradan bir yurttaş değildi; etnik özelliklere sahip olan Mekke site oligarşisinin saygınlığını kazanmış başarılı bir uluslararası tüccardı. Akrabaları yönetimin sözü dinlenir büyüklerindendi. Nitekim Muhammed, onların sosyal, politik ve dinsel faaliyetlerinde aktif rol alıyordu.

Yörede yaşayan Araplar, İbrahim'in dinini izlediklerini iddia ediyor ve Kabe'ye sahip çıkıyordu. Lat, Menat, Uzza gibi geçmiş "evliya" ve meleklerin şefaatine inandıkları için Kur’an ayetleri tarafından putperest olarak suçlandılar. [[1]]
Ne var ki inkarcı Araplar hiçbir vakit bu suçlamayı kabul etmediler. [[2]]
Kendilerinin muvahhid, yani Tek Tanrıcı olduklarını sanıyorlardı. şefaatlerini umdukları evliyaların ALLAH olduğunu iddia etmiyor, onları ALLAH ile kendileri arasında bir aracı olarak biliyorlardı.

]Kesinlikle, din sadece ALLAH'a aittir. O'nun dışındakileri dost ve koruyucu ](evliya)] kabul edenler: "Bizi ALLAH'a daha fazla yaklaştırsın diye onlara yalvarıyoruz" (diyorlar). Ayrılığa düştükleri bu konuda aralarında kararı ALLAH verecektir. ALLAH, kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez ( Zümer 39:3).

Kuran'ın verdiği bilgiye göre Mekke putperestleri İbrahim'den itibaren başlayan ibadetleri biçimsel ve geleneksel olarak yerine getiriyorlardı. Namaz kılıyor, oruç tutuyor, Kutsal Mescid'i haccediyorlardı.

Mekke'yi Arabistan Yarımadası'nın diğer kentlerinden ayıran önemli özellikleri vardı. İbrahim Peygamber'in kurduğu Kutsal Mescidi (Kabe'yi) içerdiği için Mekke, din ve politikanın bir odak noktasıydı. İbrahim (a), Arapların ve Yahudilerin atası olarak yöre halkı tarafından saygı ile anılıyordu. Babil'in heykelperest yöneticilerine karşı gösterdiği kahramanlığı yüzünden İbrahim adeta efsaneleşmişti. Çevre kentlerde ve vadilerde boylar halinde yaşayan halk, hac ibadeti için ayrılan dört ay boyunca Mekke'ye akın ediyordu. Binlerce hacı adayının katıldığı panayırlar, pazarlar, şiir yarışmaları, güreş karşılaşmaları Mekke'ye dört ay süreyle alabildiğine hareketli bir sosyal ve ekonomik aktivite kazandırıyordu.

Ebu Cehil, Ebu Leheb, Ebu Süfyan, Velid bin Muğire gibi başkentin kodamanları, Mekke'nin bölgedeki politik ve ekonomik konumunu riske sokacak herhangi bir reform hareketine elbette tolerans gösteremezdi. İbrahim'in monoteist dinini yüzyıllar sonra putperest bir geleneğe dönüştüren atalarını sorgulamadan izlemeye ve o geleneği korumaya kararlıydılar. Geleneksel dinin ve statükonun muhafazası Mekke'nin teokratik yönetimi için hayati bir önem taşıyordu.

Şefaat inancını ve profesyonel din adamlarını reddeden, ezilmişlerin hakkını savunan, kavmi ayırım gözetmeyen, tüm insanları eşit kabul eden, kadın haklarını savunan, monarşi veya oligarşi yerine kamuya danışılmasını ilke edinen, ataları körü körüne izlemeyi kınayan ve gelenekleri soruşturup irdeleyen bir öğreti kuşkusuz onların ekonomik ve politik çıkarlarını derinden sarsacaktı.

Sosyal, ekonomik ve politik yapı eleştiriliyor

Nitekim, Mekke'de ilan edilen ilk ayetler, yoksulları gözetmeyen, köleleri salmayan ve kadınları erkeklerle eşit görmeyen yönetimdeki inkarcı siyasetçileri ve din adamlarını sertçe eleştirir.
]1. Dini yalanlayanı gördün mü?
2. İşte, öksüze kötü davranan odur.
3. Yoksulları doyurmaya da yanaşmaz.
4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara,
5. Onlar ki namazlarından habersizdirler.
6. Onlar ki gösteriş yaparlar.
7. Ve yardımı da engellerler.
(Maun 107:1-7)

]17. Hayır! Siz öksüze cömert davranmıyorsunuz ?
18. Yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.
19. Mirası da hak gözetmeden yiyorsunuz.
20. Parayı da çok fazla seviyorsunuz.
(Fecr 89:17-20)

]6. ](Övünerek)] "Çok para harcadım" diyor.
7. Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
8. Ona vermedik mi: İki göz?
9. Bir dil ve iki dudak?
10. Ona iki yolu göstermedik mi?
11. Ne var ki zor yola katlanamadı.
12. Zor yolun ne olduğunu bilir misin?
13. Köleleri özgürlüklerine kavuşturmaktır.
14. Kıtlık anında doyurmaktır.
15. Akraba bir öksüzü,
16. Yahut düşkün bir yoksulu...
17. Dahası, birbirlerine sabır ve merhameti öğütleyen inananlardan olmaktır.
18. Nitekim mutlular onlardır.
19. Ayet ve mucizelerimizi inkar edenlerse talihsizlerdir.
20. Onlar ateşe kapatılacaklardır.
( Beled 90:6-20)

]58. Onlardan birine kız çocuk müjdelendiği zaman, büyük bir öfkeyle yüzü kapkara kesilir.
59. Kendisine müjdelenen '
]kötülükten]' utanarak halkından gizlenmeye çalışır. şimdi onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün! Ne kötü yargıda bulunuyorlar. (Nahl 16:58-59)

Mekke, Ortaçağın sömürgeci iki süper gücü olan Bizans ve İran imparatorluklarının çekişmesinden oluşan boşluktan yararlanarak bağımsız kalabilen Merkezi Arabistan'ın başkenti konumundaydı. Mekke'nin halkı İlahi bir kitabı talim etmiyordu. Sinagoglarda, kilise veya medreselerde din eğitimi görmüyorlardı. Tek kelimeyle ümmi idiler. Muhammed (sav) de bir ümmiydi.

Dini Güzel Yazılar - www.RasuleHasret.com
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Dini Güzel Yazılar - www.RasuleHasret.com

Mekkeli din adamlarının uykusu kaçıyor

Muhammed (sav), kendisine ALLAH’tan mesaj geldiğini ilan edince Mekke'nin Siyasal düzeni önce onu ciddiye almadı. Fakat, aradan geçen birkaç yıl içinde bu mesajın büyük bir yayılma potansiyeline sahip olduğunu fark ettiklerinde alay ve küçümsemeyle başlayan, sürgün, işkence ve ölüm tehditlerine kadar varan bir tepki zinciri gösterdiler. Daha önceki birçok peygambere söylenmiş sözler Muhammed (sav) için de bu kez Arapça olarak tekrarlandı. Resul Muhammed'in konumu ile Resul Salih'in konumu farklı değildi.

]Dediler ki: "Salih, sen bundan önce, aramızda popülerdin, bir umut kaynağıydın. Atalarımızın tapmış olduklarından sen şimdi bizi men mi ediyorsun? Doğrusu, senin bizi çağırdığın şeylerden kuşku ve şüphe içindeyiz." ( Hud 11:62)

Muhammed'in mesajı "Tevhid" yani "Tek İlah" inancı etrafında odaklanıyordu. Mekke halkının, atalarını körü körüne izleyerek oluşturduğu geleneksel hurafelerle, sayısız haramlar, anlamsız dini kurallar ve şefaat inancıyla İbrahim'in dini olan İslam'dan saptığı gerçeğini dile getiriyordu.


]De ki: "Rabbim beni dosdoğru olan yola iletmiş bulunuyor: Muvahhid olan İbrahim'in mükemmel dinine... O, ortak koşanlardan olmadı." (En’am 6:161)

Putperestler, genelde, putperest olduklarını kabul etmezler. Nitekim, binlerce tanrıya tapan bir Hindu'yu sorgularsanız kendisinin tek Tanrıcı olduğunu ileri sürer. Üçlemeci bir Hıristiyan da kendisinin İbrahim'in yolunda tek Tanrıcı biri olduğunu sanır ve putperestliği şiddetle kınar. Aynı şekilde, geçmiş atalarını yücelterek şefaatlerini uman Mekke'nin dindarları da "müşrik" olduklarını kabul etmediler. Hatta, Kuran onların hesap gününde bile bu iddialarını tekrarlayacaklarını bildirir .

]Onların biricik savunması şu olacak: "Rabbimiz olan ALLAH'a andolsun ki biz ortak koşanlardan olmadık." (En’am 6:23)

Ataların şanlı yolunda cemaatleşen taklitçiler;

Gerek geçmişin, gerekse günümüzün insanları, kendilerinin doğru yolda olduğunu kelle sayılarıyla, geçmiş atalarıyla ve tanrılaştırdıkları "evliya"larıyla kanıtlamaya çalışırlar. Mantığa, ilime ve tarihsel belgelerin analitik incelemesine dayanan tartışmalarda onların biricik savunması, "falan filan hazretleri şöyle demiş," veya "geçmiş alimlerimizin çoğunluğu buna böyle karar vermiş" türünden mukallit hezeyanlardan ibarettir.

]Hayır, "Atalarımızı bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz" dediler. Tıpkı bunun gibi, senden önce, bir kente her ne zaman bir uyarıcı gönderdiysek kodamanları, ]"Atalarımızı bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz"] derlerdi. O da, ]"Size, atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirmiş isem de mi?]" derdi. Onlar da, ]"Sizin getirdiğiniz mesajı inkar ediyoruz"] derlerdi . (Zuhruf 43:22-24)

Geçmiş atalarını değişik unvanlar altında putlaştırmak ve onlara yakıştırılan hurafeleri ve doğmaları din edinmek putperestlerin evrensel tavrıdır. Dinsel putlar, dile ve dine göre değişik isimler alır.
Örneğin putlar: Türkiye'de Ata, Evliya, şeyh veya Hazrettir,
Amerika'da Jesus, Mary veya Saint,
Hindistan'da Mahatma,
İran’da İmam, Hüseyn veya Ehl-i Beyt'tir. (Elbette bu sayılanlar Kur’an ölçüt alınmadığında putlaşmaya başlarlar.)

Dindar kitleler beyinlerini ve duyu organlarını kullanarak gerçeği aramaz. Bunun yerine kutsallaştırılmış isimlerin imzasını taşıyan öğretileri ve doğmaları körü körüne taklit ederler. Putperestler, sözleri anlamadan tekrarlayan papağanlara benzer:

]İnkarcıların durumu, sözleri ancak bağırma ve çağırma biçiminde algılayarak ](anlamadan)] tekrarlayan kişi gibidir. Sağır, dilsiz ve kördürler; düşünmezler. ( Bakara 2:171)

İşin tuhaf yanı, halka kör taklitçiliği benimsetenlerin ön safında yer alanlar dini liderlerdir. Şeytanın evliyaları saltanatlarını ayakta tutan cehaleti, çeşitli dini terimlerle kurumlaştırarak kitleleri Tek İlah'dan ve O'nun gönderdiği Biricik Mesaj'dan saptırdılar. Geleneksel hurafeleri ve din kaynaklarını reddederek insanları sadece ALLAH’ın Mesajına çağıran uyarıcılar, hep din liderlerini karşılarında bulurlar.


]Liderleri öne fırladı, "Yürüyün, tanrılarınıza bağlı kalın; sizden istenen sadece budur. Son dinde böylesini işitmedik. Bu bir uydurmadır. Mesaj neden aramızdan ona indirilsin?" Aslında onlar mesajım hakkında kuşku besliyorlar. Hayır, onlar azabı henüz tatmadılar. ( Sad 38:6-8)

Nitekim Muhammed'in (sav) getirdiği mesajın gücü karşısında bocalayan Mekke'nin sarıklı sakallı putperestleri önce mesajcının kişiliğini hedef aldılar. Onu küçük düşürmek için onun bir "büyücü" (sahtekar), bir "şair" (hayalperest) veya bir "mecnun" (deli) olduğu propagandasını yaptılar.

]ALLAH ile birlikte başka ilahlar edinmeyin. Ben O'nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcıyım. İşte böyle, onlardan öncekilere ne zaman bir elçi geldiyse, "]Bu bir büyücüdür]" yahut "]Bu bir delidir]" derlerdi. Bunu nesilden nesile birbirlerine mi öğütlediler? Doğrusu, onlar sınırı aşan bir topluluktur. ( Zariyat 51-53)



]Kendilerine "La ilahe illa ALLAH]", (Allah'tan başka tanrı yoktur)]" denildiğinde büyükleniyorlardı. "Tanrılarımızı deli bir şair için mi terk edeceğiz?" diyorlardı. ( Saffat 35-36)

]Mesajı işittiklerinde, inkarcılar nerdeyse seni gözleriyle yiyeceklerdi. "O delidir" diyorlardı. Halbuki bu, halklara bir mesajdır. ( Kalem 51-52)

Kuran, bu propaganda karşısında yılmaması için “Resulullah Muhammed”'i teşvik eder. “Resulullah Muhammed”'in görevi, popülaritesini kaybetme bahasına da olsa mesajı iletmektir.

]Sen öğüt ver. Rabbinin sana olan iyiliği sayesinde sen ne bir kahinsin, ne de deli. Yoksa, ]"O bir şairdir, onun ölmesini bekliyoruz]" mu diyorlar? De ki, "]Bekleyedurun; ben de sizinle birlikte beklemekteyim.]" Bunları rüyalarının etkisiyle mi söylüyorlar, yoksa onlar haddi aşan bir topluluk mudur? Yoksa, "]Onu kendi uydurdu]" mu diyorlar? Hayır, onlar inanmazlar. ( Tur 29-33)

İnkarcıların despot tutumları ve planları

Despotluk ve baskı, putperestlerin değişmez ortak karakterlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Terör ve şiddet, beyinlerini kullanmayarak fanatikleşen tüm mukallitlerde görülen bir savunma mekanizmasıdır. Atina'nın çok tanrıcı yöneticileri, tanrılarını diyalektik metotla çürüten Sokrates'i zehirlediler. ALLAH’ı çıkarları için malzeme olarak kullanan Yahudi Hahamları ve Romalılar, düzenlerini eleştiren “Resulullah İsa”'yı (sav) çarmıha mahkum ettiler. Firavun'un baskıcı düzenine meydan okuyan “Resulullah Musa” (sav) ülkesinden sürüldü. “Resulullah Şuayb” (sav) tehdit edildi. “Resulullah Nuh” (sav) taşlandı. “Resulullah İbrahim” (sav) ateşe atıldı. Bazı elçiler de Şehid edildi. Kula kulluğa ve din sömürüsüne karşı Alemlerin Tek Egemeni’nin kurtarıcı mesajını haykıran “Resulullah Muhammed” (sav) diğerlerinden pek farklı karşılanmayacaktı.

]“İnkarcılar, seni etkisiz hale getirmek veya seni öldürmek ya da seni sürmek için planlar yapıyorlardı. Onlar plan yapıyorsa ALLAH da plan yapıyor. ALLAH, planlayanların en ustasıdır. Ayetlerimizi dinledikleri zaman, "]İşittik dinledik, istesek biz de bunun bir benzerini getiririz. Bu, geçmişlerin efsanelerinden başka bir şey değildir]" diyorlardı. (8:30-31)”

Her türlü riski göğüsleyerek “Resulullah Muhammed”'in (sav) yanında yer alan öncüler çetin bir sınavla karşılaştı. Toplumdan aforoz edildiler. Akrabaları tarafından reddedildiler. Ekonomik sıkıntılar çektiler. Putperest Arapların hakaret ve işkencesine uğradılar. Ezildiler, sürüldüler, öldürüldüler; ama gerçeği savunmaktan yılmadılar.

]Araplar ](bedeviler)] inkarcılıkta ve ikiyüzlülükte en aşırıdır. ALLAH'ın, elçisine indirdiğini tanımamaya da en yakındırlar. ALLAH Bilir, Bilgedir. (Tevbe 9:97)

Kuşkusuz “Resulullah Muhammed” (sav), putperest Arapların baş hedefiydi. Toplum içindeki saygınlığını yitirdiği gibi hayatı da tehlikedeydi. Ne var ki, bildiği gerçekleri ne pahasına olursa olsun uzlaşmadan topluma bildirmekle görevliydi. Bu çetin görev için Evrenlerin Rabbi tarafından seçilmişti. Bir insan için düşünebilecek en büyük nimete, yani vahye muhatap olmuştu.

]ALLAH sana kitap ve bilgeliği indirdi ve sana bilmediğin şeyleri öğretti. ALLAH'ın sana olan lütfu büyüktür. (Nisa 113)

Muhammed (sav) ve beraberindekiler, kendilerine yöneltilen bu saldırı kampanyası karşısında din ve inanç özgürlüğünü savundular (109:6). Çıkarlarını düşünen liderler ve kafa konforları bozulan izleyiciler bu çağrıya şiddet ile karşılık vereceklerdir. Ne var ki, kopardıkları yaygara ve estirdikleri terör, karanlıklarını ışığın aydınlığından korumaya yetmeyecektir.

Dini Güzel Yazılar - www.RasuleHasret.com
 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
ALLAH razı olsun güzel bir anlatım...Harkesin yüzüne karşı okunabilecek bir konu .olmuş....okudum.
 
Üst Alt