şeyh’in (mürşidin) yanina gitmek

nefsimutmainne

Aktif Üyemiz
şeyh’in (mürşidin) yanina gitmek
Bilesin ki!.. kişi kendi akidesini Eş’âri ve Maturidi akaidine göre ve dinde vacip olanını öğrendikten sonra kâmil ve murebi biri olan bir Mürşid’in, yanına gitmesi ve de Allah yolunda taât ve ibadet
etmesi, çalışması vacip olur. Ancak Yüce Allah (cc) birisine ikramda bulunmuş ona muvaffakiyet vermiş ve oda Allah’ın yolundan çıkmıyor ise (buda çok nadirdir) çünkü insanın yaratılmasından
maksat Yüce Allah (cc)’a ibadet etmesidir. Dünya lezzetleri değildir.
İnsan küçük olduğu müddetçe ondan ibadet istenmez, ona hiçbir ibadet farz kılınmaz ve onun üzerine de günah yazılmaz. Akıl baliğ olduğunda ise Yüce Allah (cc) ona günahlardan uzak durmayı
ibadet etmeyi ve Yüce Allah (cc) ona verdiği nimetin şükrünü eda etmeyi ister ve emreder. Bazılarına Yüce Allah (cc) onlara muvaffakiyet vermiş, Allah’ın verdiği nimetlere şükür eder ve Allah’ın emrinden çıkmaz, bunlar küçüklükte ki gibi bütün Bâtıni (gizli) belalardan uzak ve emin olurlar. İşte bu kısmın mürşitlere gitme ihtiyacı yoktur. Ancak böyleleri binde bir bulunmaz.
Diğer bir kısım ise nefis ve şeytan onu yener, daima Allah’a itaatsizlik eder. Yüce Allah’a ibadet etmez yâ da eder ama huşu ile değil. Bâtıni (gizli) belalar onda çoğalır mesela : kibirlenmek,
kendini başkasından büyük görmek, tek başına yaptığı ibadetleri insanların duymasını istemek, her insanın yanında aynı davranmaz,arkadaşını kıskanır, sırrının çıkmasını ister, hakkı aramaz, hep
kendinden razı olur, başkasının dedikodusunu yapar, cimridir ailesine zulüm eder, hep gözü haramda, Allahın taatinde tembellik yapar, Allah’tan korkmaz ve utanmaz, ahiretin ve cehennemin
hesabını yapmaz ve kalbi günah işleye, işleye simsiyah olur. Eğer bu kısım insan bu durumda kalırsa Yüce Allah (cc) onu affetmez ve tövbe etmezse muhakkak kötü ve cehennemliktir.
Ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre Allah’tan kurtuluşu yoktur. Onun üzerinde tövbe etmesi, Kamil bir Mürşid’in yanına gitmesi vaciptir. Çünkü Mürşid’in sayesinde Yüce Allah (cc), bu
belaları onun, üzerinden kaldırır. Çünkü Yüce Allah (cc) her şey için bir sebep yaratmıştır. Örneğin: Yüce Allah (cc) doktorları nasıl zahiri hastalıklara vesile kılmışsa Mürşidleri de manevi hastalıklardan iyleşmeye vesile kılmıştır. Batini ilim bu batini belaların define (gitmesine) sebep olur. Yüce Allah (cc) bu Mürşid’leri Peygamber (s.a.v)’in vasıtası ile öğretmiştir. Demek ki Mürşitlerin yanına gitmek vaciptir. Çünkü vacibin onsuz tamamlanmadığı şey, o da vacip olur. Sadece zahiri ilmi öğrenmek kâfi gelmez. Çünkü zahiri ilimden maksat, amel etmektir. Bu batini hastalıklar insanda
mevcut olduğu müddetçe tam olarak şeriatla amel etmek mümkün olmuyor.
Eğer zahiri ilmin sahibi olan âlimler insaflı düşünürlerse göreceklerdir ki, onlarda da bu manevi hastalıklar mevcuttur.
Her dört mezheb’ten büyük Âlimler örneğin; Şafii mezhebinden,ulemanın sultanı diye adlandırılan İzzeddin İbni Abdusselam ,İmamı Gazali, Tacettin Essebki, İmamı Suyuti, Zekeriye El Ensar
, İbni Hacer Elheytemi. Hanefi mezhebinden; İbnilhumam, İbniş Şibli, Şerinbelali, Hayreddin El Remli. Maliki’lerden; El Şeyh Ebulhasen Eşşazili, Ebulabbas, İbn-i Ataullah El İskenderiye, İbni
Cemre, Nasreddin Ellekani, Eşşeyh Ahmet Zerruk, Hanbelilerden;Ariflerin kutbu El Şeyh Abdulkadir El Geylani, El Şeyh Abdullah El’Ensari El Herevi, Eşşeyh İbn-i Ennecar Elfutuhi gibileri de
hepsi böyle söylemişlerdir. Ve bütün bu saydığımız büyük Âlimler önce zahiri ilim okumuşlar ve Kamil bir Mürşid’in yanında amel etmişler ve bütün manevi hastalıkları kendilerinden atmışlardır.
Çünkü manevi hastalıkların gitmesine vesile olan bu batini ilim zevkidir. İlim defter ve fikirle öğrenilmez. Bir Mürşide ihtiyaç duyulur. Tıp ilmi kitaplarla öğretilmediği gibi bir doktora nasıl ki
ihtiyaç duyuluyorsa. Batini ilim için de bir Kamil Mürşide ihtiyaç duyulur’!
Kim ki kâmil mükemmel Mürşitlerin tarikatını, yolunu inkâr ederse ve de dese ki bunun hakkında ayet ve hadis yoktur.
Şüphesiz o kâfirdir. Çünkü bunların yolu,(tarikatı) Peygamberin yolu ve tarikatın da ta kendisidir. Bunlara itiraz Peygambere (a.s.v.) a itirazdır.
Birisi çıkıp dese ki bu Mürşitlerin Tarikatı hak değil!.. çünkü eğer hak olsaydı sahabiler, tabi-inler ve müctehid olanlar bunların tarikatı hakkında zahiri ilimde olduğu gibi kitap yazarlardı ve
bunların tarikatı hakkında kitap görmedik’ Ona cevaben şöyle deriz; Bu söylediğin senin akılsızlığından ve onların hakkında edepsiz olduğundan dır. Çünkü senin bu konuşmandan anlaşılan
sanki sahabiler, tabinler ve müctehitler insanlardaki bu manevi ve bâtıni hastalıkları, görmüşler ve bunun ilacını onlara söylememişler ve bu bâtıni ilim hakkında kitap yapmamışlar ve
topluma karşı bundan dolayı da (hâşâ onlardan) hainlik yapmışlar.
Haşa onlardan, öyle değiller (olmadıkları da biliniyor) Belki de kitaplarda beyan etmemelerinin sebebi, onların döneminde bu bâtıni (manevi) hastalıkların olmadığından dır. Çünkü hepsi büyük
insanlardı ve Allah’ın emirlerinden çıkmazlardı. Hadislerinden anlaşıldığı gibi;
‘ ‘ İmam-i Kuşeyri’nin de dediği gibi; Bâtıni ve manevi hastalıklar eskiden yoktu, hicretten üçyüzyıl sonra bu hastalıklar çıktı veya vardı ama söz ve nasihatlarla onları iyileştiriyor ve terbiye
ediyorlardı. Onun için kitaplara ihtiyaç duymuyorlardı’!
 
Üst Alt