- Sudanlı Zenci Musa (Osmanlı safında bir ömür.)-

fahrettin tırınk

Site İmamı
Sudanlı Zenci Musa

(Osmanlı safında bir ömür.)

Yıl 1880. Sudan topraklarında güneş nazlı nazlı batarken bir çocuk gelir dünyaya. Güneş'in cömert olduğu bu topraklarda doğan çocuklar zayıftır, çelimsizdir. Fakat yeni doğan bu çocuk iri yapılı ve oldukça dolgundur. Bu iri siyah gözlü, kıvırcık saçlı çocuk dedesinin kucağında can veren oğlundan kalan tek hatıradır. O yüzden bu kutsal emanet dedesinin gözbebeğidir. Canından daha aziz gördüğü torununu, daha iyi yetişmesi için, Kahire'ye götürür. Lakin rüyalarında bile hayranı olduğu Osmanlı'yı gören bu ihtiyar torununu pay-i tahtın başkenti İstanbul' a göndermeye karar verir. Aslen Sudanlı olmasına rağmen onun tam bir Osmanlı namzeti gibi yetişmesini istemektedir. Ve Musa artık İstanbul'dadır. Vefakar dedenin arzusu vücuda gelmiş Musa, kusursuz Türkçesi ayağında çarığı başında fesi ile tam bir Türk namzeti olmuştur.Onu akranlarından ayıran yalnızca siyah ten rengi ve iri cüssesidir. Bu yüzden arkadaşları ona Sudanlı Zenci Musa diye hitap ederler.
Artık Osmanlı Devleti'nin bütün cephelerde alev alev yandığı günlerdir. İşte o günlerde Edirne'yi müdafa eden o müstesna ordunun eratlarından biri de Sudanlı Zenci Musa'dır. Musa bir talim esnasında Yüzbaşı Eşref Bey'i görür. Eşref Bey'i görür görmez içinde fırtınalar kopan Musa ona sonsuz bir hayranlık duyar. Ve ölünceye kadar ondan ayrılmayacağına dair kendi kendine söz verir. Musa artık Eşref Bey'in emir eridir. Eşref Bey'in ardından Trablusgarp'a, Balkan cephesine, Çanakkale'ye ve oradan da Kudüs cephesine gider.
Teşkilat-ı mahsusa'nın (MİT) başına getirilen Eşref Bey'e Yemen'deki 7. orduya 300.000 altın götürme görevi verilir. Değişik kıyafetlerle yola çıkan kervan büyük zorluklar çekerek Medine'ye varır. Burada Fahrettin Paşa bütün yolları İngilizlerin kestiğini ve Yemen'e gitmenin intihardan öteye geçmeyeceğini söyler. Ancak Eşref Bey kararlıdır. Çünkü Yemen'de yüzüne sürdüğü fosfor ile kendisini şeyh ilan eden cahil halkı etrafında toplayarak Osmanlı'ya karşı kışkırtan Şeyh İdris ve işbirlikçisi İngiliz ajanı Lawrence'in planlarını bozmanın tek yolu bu altınların 7. ordu komutanı Ahmet Tevfik Paşa'ya ulaştırılmasıdır. Yola çıkan 43 kişilik bu kervanı Cembele mevkiinde 2500 kişilik İngiliz-Bedevi kuvvetleri kıstırır. Yapılan savaş tam bir gün bir gece sürer. 12 Ocak 1917 de yapılan bu savaşı London Times gazetesi manşetten verir. Savaşın sonunda Eşref Bey yaralı olarak esir düşer. Fakat hengameden ve gecenin karanlığından yararlanarak emireri Sudanlı Zenci Musa ve grubu ile Yemen'e gitmeyi başarır.Altınları Ahmet Tevfik Paşa'ya teslim eden Musa gözyaşlarına hakim olamaz. Bunun nedenini soran paşaya; 'Kumandanım Eşref Bey'i kaybettim' cevabını verir.
Milli mücadele için İstanbul’a dönen Sudan'lı Zenci Musa kendisine teklif edilen emekli maaşını 'Ben bu fakir milletten emekli maaşı alamam!' diyerek geri çevirir. Daha sonra kendisine Karaköy Gümrüğü'nde kahyalık teklifinde bulunan Ferit Bey'e:' Ben kahyalık yapmam! Onu yaşlı bir Müslüman’a verin. Orada hamallık varsa yaparım diyen o kahraman Sudanlı artık gümrükte hamallık yapmaya başlar. Gündüz hamallık yapan Musa, gece milli mücadele için Anadolu'ya silah sevkiyatı yapanlara yardım eder. İşte bu hamallık yaptığı günlerde limanı gezen işgal kuvvetleri komutanı General Harrington'a ' İşte 300.000 altını Yemen'e kaçıran Zenci Musa bu!' denildiğinde hemen onun yanına gider ve şöyle der: 'Eğer bizimle çalışırsan seni altına boğarım.' Bu sözler karşısında kaşlarını çatan Zenci Musa ' Her teklif herkese yapılmaz. Bu sözleriniz beni ancak rencide eder. Benim bir devletim var. Devlet-i Ali Osmaniye ;bir bayrağım var,ayyıldızlı bayrak; ve bir kumandanım var Eşref Bey. Bu iş daha bitmedi. Sizinle mücadelemiz devam edecek' diyerek sırtındaki yükle birlikte yoluna devam eder.
Bu iri cüsseli kahraman Sudanlı Zenci Musa çektiği sıkıntılardan ve canından daha çok sevdiği kumandanı Eşref Bey'den ayrı düşmenin verdiği üzüntüyle verem hastalığına yakalanır. Bütün ısrarlara rağmen hastaneye yatmayan Sudanlı Zenci Musa bavulunu alarak Üsküdar'daki Özbekler Tekkesi'ne yerleşir. Ateşler içinde yanarken her gece rüyasında kumandanı Eşref Bey'i görür. Yine bu rüyaların birinin sabahında ruhunu Yaradan'a teslim eder. Defin işlemini yapmak için gelenler bavulunda yalnızca bir Osmanlı haritası, kefen bezi ve Eşref Bey'in resmini bulurlar. İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy Sudan'lı Zenci Musa için:
. Sudanlı Zenci Musa'nın çok sevdiği ve bir daha göremediği Eşref Bey onun için :' Ben Malta'dan kurtulup, milli mücadelenin bayrağını açanlardan birisi olmak şerefine mashar olduğum günlerde Musa, O, benim kahraman Arabım veremden ölmüş' diyecekti.
Her müslüman türk bu kahraman sudanlı musa dan iberet ve ilham almalıdır.
RUHLARI ŞAD MEKANLARI CENNET OLSUN.Amiiin…
 
Üst Alt