Sustum!

ceylannur

Yeni Üyemiz
Sustum!
sustmhi6.jpg


'Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı'

Herkesin konuştuğu bir dünyada
ben sustum!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...

Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar...
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor...

Sustum!
Tam acılarımı haykıracaktım ki,
sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin...
içimdeki volkanları boğarak sustum!
açmadım kimselere yüreğimi
hançeri sadece kendime sapladım
sapladım ve sustum!
hüznü yüzümde,
acıları gözlerimde topladım sustum! ..

Sustum!
sustu dudağımdaki şarkı,
gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!

Saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor...

Sustum!
tuz basıp yaralarıma!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara her gece
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi
kimse bilmiyor...

Sustum!
tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor

Ne zaman
dudaklarından öpmeye kalksam hayatı
saçlarını koklasam rüzgarların
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
kimse silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor

Sustum!
sustu benimle sarı sabır,
sustu hasret, sustu zaman
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor

Sustum!
İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudağımdaki şiir
gözlerimdeki nehir
gönlümdeki yara
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben

Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor

Ben sustum!
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor dışarda inleyen rüzgar
yıldızlar küs
ay üzgün
yağmur dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor
kimse duymuyor

sustum!
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,
sustu hayat, sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor...
duymuyor...
duymu...
duy...




Nuri CAN
 
Son düzenleme:

mutahhari

Yeni Üyemiz
Kuranı Kerim aklıselim sahiplerine hitap ederek, Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır, umulur ki sakınırsınız.buyurmakta ve eğer bir katille karşılaştığınızda onu öldürürseniz siz diri ve canlısınız aksi halde ölüsünüz demektedir.
Bireyin ölü veya diri olduğu herkesçe anlaşılabilecek bir şeydir; ama toplumun ölü mü, yoksa diri mi olduğunu anlayabilmek için ileri seviyede bir sosyal bilinç ve idrak gereklidir.
Nitekim bu nedenledir ki ayetin başında.Eğer temiz akıl sahibi, yüksek bir idrak, bilinç ve anlayış sahibi iseniz bu hakikati idrak edebilirsiniz.buyrulmaktadır. Dileyen herkesin dilediği her haltı işleyebildiği ve hiçbir itirazla kar-şılaşmadığı bir toplum ölü toplumdur.
Hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır.
İyi ve kötü davranışlar karşısında ilgisiz olan ve hiçbir tepki göstermeyen kimse, canlılar arasında sadece nefes alıp veren bir ölüdür.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
  • Hadi Susturun Şimdi Susturabilir seniz


    Umuda sarılmayı öğren ömrüm
    güzlere darılmayı
    düştüğünde varolmayı
    yoksa boğulup gidersin hayatın kirli sularında

    kimse anlamadı yüreğine sızan şiirleri
    çizdiğin resimleri ışık sızmayan bir bodrumda
    duvarda asılı duran göğsü kırık bir sazdan başka…

    biri söylesin şimdi ben deli miyim?
    buğulu bir iç çekiş mi şiirlerim havada?
    kimsenin dönüp bakmadığı, okumadığı

    biri söylesin şimdi bir ben miyim,
    yaralı bir geyik gibi acısını emen
    bir ben miyim kayıp şehirlerin
    kayıp sokaklarında arayan yitiklerini
    öyle suskun, öyle kırgın ve yorgun

    Ah yüreğim!
    zebaniler tutmuş yol boylarını
    nasıl geçeceksin bu hüzünle
    hayatın kıldan ince nazlı yollarını
    tutunarak uçurumlara

    ah ömrümün duyulmaz çığlığı
    tutup hangi dağın ardına gömsem sesimi
    oy kerbela’da susuzluğum, oy sarı sızım!
    oy gülde hazan, dilde hüzün
    oy bıçaklanmış ağıtları yüreğimin
    kanayan yaram, sebeb-i çilem

    sustum hep
    sustum!
    sustukça içim kanadı
    acılar kalbime sığmıyor artık

    .../
    hadi susturun şimdi sustura bilirseniz
    göğsümden söküp ateşlere fırlattığım kalbimi

 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Ey Dedim Sustum


Yürüdüm
yüreğimin yollarına sererek hıçkırıklarımı
yağmur yağmur tomurcuklara yağdı gözyaşlarım
en içli sevdalarla beslerken yüreğimi
duygularımı aşkın denizine düşürdüm
acılarki zemheri kadar karlı, bir yol gibi uzun
kimseler görmesin diye
gözlerimde sel sel taşan yalnızlığı
kimseler duymasın diye sesimi
ışık sızmayan bir bodrumun karanlığına gömdüm yüzümü
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim

öldüm
kirletilmiş gökyüzüne savurarak hayallerimi
yükleyip cesedimi yüreğimin ağrılarına
kayboldum korkunç uğultusunda rüzgarların
acının sevinçle kucaklaşacağı zamanlara saklamak için gözyaşlarımı
bir yıldızın karanlığa gözkırptığı gecelere bıraktım anılarımı
dertlerimi denizlere saldım ki; alıp götürsün uzak bir kıyıya gemiler

Ey hayat kırgınım sana
hüznüm yırtık gömlek gibi duruyor her gün sırtımda
kırılgan bakışlarımda hüzün sızıyor aynalara her gece
ne kimselere anlatacak bir öyküm var, mutlulukla başlayan
ne de bir sevinç, gözlerimde bahar yeşili umutlar taşıyan
suların ötesinde bir çiçek büker boynunu her akşam adı gül
kokusu gül, rengi gül, gözyaşı gül, iki gözü iki çeşme
mutsuz, avuntusuz ve suskun

dudağında yitirdim şarkılarımı, şiirlerimi o aşkın
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim

ey gecelerinde kahrolduğum hayat
sokaklarında sırılsıklam ıslandığım şehir
artık bu yerlere sığamıyorum
gökyüzünde katar katar turnalar göçüyor sılama
turnalar gidiyor ben kalıyorum
uyku tutmuyor geceleri
yitik düşlerimin gölgesine sığınıyorum
gölgeler gidiyor ben kalıyorum
bilki göçmen hiç bir kuş uçamaz kanatları kırıksa

hasretim ince bir yoldur yangınlara
kırıldı kendime saklaya saklaya içimdeki gül
tut ellerimden ikigözüm alıp beni sevinçlere götür
vefasız dünyanın ihaneti bitirdi beni
ardına saklanacak gölgemde yok

sevinçler dağıtırken acılar toplayan bir çardak kuşuyum şimdi
şimdi ömrüm, saçlarım kadar karlı ve puslu
hüzünlü bir ırmaktır şimdi yanaklarımda yüreğime akan
bilki artık hiç bir şey avutmuyor beni
şefkatine sığındığım sıcak bir kucak bile
ezilmiş gelinciklerin çığlığında gizledim sesimi ve gözyaşımı
kırların ürperişi gibi dökülüyor dudağımda sözcükler
hıçkırıklar boğazıma tıkanıp kalıyor her defasında
her defasında dudağımda binlerce şiir kanıyor
binlerce şiir yanıyor içimde her defasında

ah yaralı güvercinim
içime vurma kanatlarını
ya topla git yaralı kanatlarını içimden
ya gittiğin yere benide götür...

kimse aldırmıyor artık sevdalara ah gönül
duygular mı köreldi? biz mi yetimiz ah!
acının ve aşkın kesiştiği yerde
avcıların sarp kayalara sürdüğü iki ceylan gibi kaldık
tutup kime anlatsak acıyan yanlarımızı
yaralarımız ağıt olur uçar gökyüzünün boşluğuna

yüreğimin içini sevgi ile doldurup yakmak geçiyor içimden
ve savurmak küllerini her sabah seher yellerine
kurtulmak için prangalardan
bilirimki, yaşamak saralı bir sancıdır sancıyan yaralara
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim

ah yaralı güvercinim
yüreğimin ince sızısı benim
gidiyorum işte
hep üşüdüğüm bu hayat sahnesınde
gözlerimde iki yetimlik ah
gidiyorum
yolculuklara hüzün rengi veren şiirlerle
kan rengi şarkılar bırakıyorum kalanlara
gölgemde yok arkasına saklanayım

sayki ben hiç ağlamadım, gülmedim
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
tatmadım sevgiyi, acıyı, ihaneti
sayki ben hiç doğmadım, yaşamadım, ölmedim

yokum artık yokumsayın beni
ölmüş gibi değil, hiç doğmamış gibi


Nuri CAN
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Ben Sustum Sen Anlat Dünyaya Acılarımı


Uzun saçlı ateşlerde yandı hayallerim
bu yüzden hangi dala tutunsam yapraklar üşüyor
sonbahara düşüyor gölgem
devrilmiş ağaçlar gibi duruyor boynum bu yüzden
tutunduğum bütün dallar kırık
bütün yollar tutulmuş
ne yana dönsem deli rüzgar sarhoşluğu
ne yana dönsem uçurum boşluğu
bütün mevsimler sonbahar
bütün ayrılıklar kar
gelme ey yar
ey sevdalı mevsimlerin yaralı kızı
Gülbahar

Ben uzak dağbaşlarında ürpererek açan papatyayım
her koklayış bir sancı, her dokunuş bin acı
hasret bulutları gözlerimde duman duman
yağmur olur yağarım, sis olur ağarım uçurumlara
her gece yıldızlarla dertleşirim
rüzgarlara anlatırım acılarımı
sulara, ırmaklara, söylerim özlemlerimi
ve seni sevdiğimi
kirpiklerimden süzülen damlalar sızlatır yüreğimi
oturup ağlarım nisan yağmurları gibi...

Ben uzak dağ başlarında açan yapayalnız bir papatyayım
söyle ey rüzgarın sesi uçurumlar saklarmı yaraları
çözülmüşüm, dağılmışım
ne yana dönsem sonbahar
ne yana dönsem uçurum yaraları
şimdi başımda kar
dalımda rüzgar
gelme ey yar
ey yar
ey sevdalı mevsimlerin yalnız kızı
Gülbahar

Dört yanım riya
dört yanım ihanet
her gün bir kahpelik vurur beni sırtımdan
bu yüzden dinmiyor kanaması kalbimin

Susmak kırgınlıksa
sustum işte ey yar
bir dağbaşı ıssızlığı gibi sustum
yüreğim baştan başa kahpeliklerin isyanında kor

Gelirsen hüzünlerime gel, özlemlerime gel
al sinene sar beni
kirlenmemiş bir sevginin kundağına sar
acılarımı acılarına kat

ben sustum sen anlat dünyaya acılarımı ...



Nuri CAN
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Yoktun!
sustum
ve susmak kırgınlıksa
sustum işte
bir dağbaşı ıssızlığı gibi

Sustum
kilitlerimi kapadım sustum
yaralarımı sardım sustum
demedim kimselere
bir çığlık kanıyor
en derininde yüreğimin!

Yolcuyum
uzak
çok uzaklardan geldim
yorgunum
ellerim boş, boynum bükük
gözyaşı dolu heybemde
kalbimi alıp getirdim sana
ayrılıklarla delik deşik kalbimi
bir şeyimde yoktu başka getirecek

Dalımda güz türküleri
koynumda ateş
seni aradım kentin dar sokaklarında
yapayalnız
yorgun
ve
yaralı

yoktun

Çocuklara sordum ağladılar
ırmaklara sordum çağladılar

Çiçeklere sordum boyun büktüler
ağaçlara sordum yaprak döktüler
sığındığım kuşlar da uçtu gitti
bir başıma kaldım ortalarda

Senki yetim bir bahçede
bir tomurcuktun hayatın kollarında
çiçeklerin nazlısı, küskünüydün gönlümün
bütün gün seni aradım
yorgun
yaralı
ve
yalnız
acılı bir yel gibi
dolaşıp durdum sokakları

yoktun

Pınarlara sordum akıp gittiler
yıldızlara sordum bir bir söndüler
sigaramı efkâr ettim savurdum gökyüzüne
sonbahar sardı boynumu yaprak yaprak
sonra yavaş yavaş bedenime girdi acı
senden ne bir ses vardı, ne de bir nefes

Gülüşünü, gözlerini, sesini takıp koluma
vedalar bıraktığım durakta şiirler okudum
aklımı yitirdiğimi sanıyordu bakalar,
acıyan gözlerle bakıyordu herkes

Sonra gözlerimi,
ağlamaktan yorgun gözlerimi
ulaşamayacağım uzaklara yolcu ettim
kara trenlere mendil sallayarak.
duygularımı bir vagona kilitleyip
bin ah sürüp dudaklarıma
sustum!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum

...
İstedimki,
kalbinin durduğu yer
kalbimin durduğu yer olsun...


Nuri CAN
 

mutahhari

Yeni Üyemiz
Günah karşısında susmak korkaklığın belirtisidir, zaafın ve ümitsizliğin göstergesidir, insanın kendisine, topluma ve dürüstlüğe karşı sorumluluk bilinci taşımadığının nişanesidir.
Hz. Resuli Ekrem (s.a.a) efendimiz, günah karşısında susmanın bir çeşit bidat olduğunu buyurmuştur.
Günah karşısında susmanın hüsrandan başka neticesi yoktur. Asr Suresinde İman ve salih amel sahibi olan, ama günah karşısında susan veya başkalarını hakka ve doğru yolda direniş göstermeye davet etmeyen kimse zarar ve hüsrandadır. buyrulmaktadır.susmak yerinde yüreklerden gelenleri haykırmaktır..bir kıyam ile nasibeli olmaktır...
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
  • Susku


    Susku
    bir çığlık
    yürek içre
    incinmiş bir sözcük belki
    hasret yazılı bir şehirde
    sızı
    sızı
    diken
    diken
    biriken
    dil üzre


    susku
    bir şarkı belki
    sessiz bir tını
    kopuk bir keman telinde
    inim
    inim
    inleyen
    ilmek
    ilmek
    imleyen
    yalnızlığı
    yel üzre


    susku
    hüzün soluklu bir güz
    incelikleri kanayan
    göğüne küs yıldız
    son intiharını kusarken aşk
    gül üzre
    bütün imgeleri kırık ve yaralıdır
    dudağında gizlendiğimiz
    şiir gözlü kız


    ah ben
    acemi ve şaşkın
    çok geç farkettim
    bir ömrü yana yana tükettiğini aşkın
    ve sekerek geçtiğini
    iz
    iz
    duman
    duman
    kül üzre
    suya küs ateşe barışkın




    Nuri CAN
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
oy maral maral


Gözlerin gözlerimde hangi denizler mavisi

hangi ayın vurgunuydu mavi gecelerde ah nazlı maral

umudun adresi var mı?

sevgiye nereden gidilir

yitirdim adresini dostluğun, vefanın, aşkın

bul beni

her adımda ateşlere basıyorum

körler ülkesinde körüm

ben yaşamın adını sen koydum

senin adını sevda

düşmüşüm

tut elimden kaldır beni

alıp sevdalara götür



sesin

çağlayan bir ırmağın türküsüydü

karlı dağlarda oy maral maral

gülün boyun büküşüydü hasret bahçelerinde

ben gönlümü yalnızca sana sakladım yıllar boyu

sev beni

sev beni ateşler içinde de olsam

düşmüşüm kaldır beni

yüreğine yaslanayım

üçler, yediler, kırklar aşkına



ah nazlı maral

canevimde büyüyen hasretimi yasladımda yıllara

uzak, çok uzak bir yıldızda kaldı düşlediğim dünya

sonra

uzun bir kar yağdı yollara üşüdüm

duman oldu

tufan oldu ömrüm



içimde dinmeyen fırtınalar

gece karası öfkeler kaldı yüreğimde

ve ihanetlerin açtığı çukurlar

hesabını kimselere soramadığım



üstümde kar yangını

başımda gam

gönlüm rüzgarlara vurgun

yollar duman

ateşler içinde dolanır kanım, yüreğim

sarıl bana üşüyorum

sarıl bana düşüyorum

soru sorma ne olur



Zaman

kör karanlık ve acımasız

yıldızlara dönder yüzümü oy maral

lekesiz sabahlara

güneşe dönder yüzümü

şimdi soğuk bir kutup dünya

iliklerime dek üşüyorum

kar altında kalbim

şimdi dağların doruklarında gözlerim üşüyor

gözlerimin anadolusunda kirpiklerim

mühür vuruldu yaralarıma oy maral maral



sarıl boynuma

sıcak dostluğun ısıtır beni ancak

hilesiz sevgin

bunca yıldır gönlümü yalnızca sana sakladım

sev beni

üçler beşler aşkına



öyle uzak durma

gel

acılar uçurum

acılar uçurum

tut beni

düşüyorum

düşüyorum

ısıt beni

üşüyorum

gel

yürek çatlağı bir ezgiye sar beni

gül yaprağı bir sevgiye

sar ki, ölem



ey yarasında nehirler fışkıran kalbim

ey saksısında sevgiler büyüttüğüm kalbim

bak akşam

kararıp kaldı düşlerim

ah ben bu acıların hesabını kime soracağım

kendimi anlatacak kadar vaktimde yok



aşka ve toprağa ahtımız var oy maral maral

şiir serpin üstüme su yerine

sevgi serpin

üşüyorum

gel

yürek çatlağı bir ezgiye sar beni

gül yaprağı bir sevgiye

sar ki, ölem

gümbür gümbür bir yürek

nasıl düşermiş görsün dünya alem



elveda nazlı çiçek, elveda *zeyran

sana su veremem, koklayamam bir daha

okşayamam yapraklarını

bağışla



derin bir ah gibi

sevdalar içinde tutuşan

upuzun nehirler alsın beni ah maral

tutmaya gücüm yetmiyor artık

kalbimdeki soluğu



turnamın göğsü yaralı

turnamın kanadı kırık

taşıyamaz gurbeti kanatlarında



bitmeyen bir hüznün kıskacında

yaralı ezgilere tutsak kaldım

paramparça kaldım ortasında karanlığın

geçen trenler de almıyor beni



içimde tarifsiz kederler büyüyor

toz toz oldum buralarda duman duman

gel görki, kan çanağı gözlerim

sesim gelmiyor ah maral maral



(*zeyran)(teyran) munzur dağlarında bir koy ve o koyda yetişen bir çiçek)


nuri can
 
Üst Alt