Meal TÂRIK Sûresi Türkçe Okunuşu ve Meâli

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
TÂRIK SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ

TÂRIK Sûresi 10 ve 11. Ayetler
TÂRIK Sûresi 10 ve 11. Ayetler
Târık Sûresi Hakkında

Tārık sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 17 âyettir. İsmini birinci âyette geçen ve “yıldız” mânasına gelen اَلطَّارِقُ (tārık) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 86, iniş sırasına göre 36. sûredir. Kur'an-ı Kerîm'in seksenaltıncı suresi. Onyedi ayettir. Fasılası elif, lam, ayn, ra, zı, ba ve kaf harfleridir. Mekkî sûrelerden olup, Beled sûresinden sonra nazil olmuştur. Adını ilk ayetinden geçen "Târık" kelimesinden almıştır.

Târık Sûresi Konusu

Sûrede temel inanç esasları ve Allah’ın büyüklüğünü gösteren deliller ele alınır. İnsanın değersiz atılgan bir sudan yaratıldığına dikkat çekilerek, Cenâb-ı Hakk’ın onu, bütün sırların ortaya döküleceği günde yeniden diriltip huzuruna çıkaracağı vurgulanır. Bu gerçekleri haber veren Kur’ân-ı Kerîm’in doğru bir söz olduğu ve asla şaka olmadığı dolayısıyla kâfirlerin Kur’an aleyhinde planladıkları entrikaların ilâhî plan karşısında söneceği ifade edilir.

Surede Allah Teâlâ, Kur'an ayetlerini yalanlayan kâfirlere, insanın güç açısından ne kadar önemsiz ve hakir olduğunu haber vermekte, peşinden Kur'an'ın vasıflarını açıklamakta, sonra da Resulullah (s.a.s)'e inkârcılara mühlet vermesi emredilmektedir. İki bölümden oluşan sûrenin her iki bölümü de kasem ile başlamaktadır. Birinci bölümün başlangıcında göğe ve gece ortaya çıkana (Târık) kasem edilmektedir. İkinci bölüm ise; "Dönüş yeri olan göğe" yemin edilerek başlamaktadır. İlk bölümdeki yeminden sonra insanı ve amellerini koruyan meleklerin varlığı belirtilmekte; peşinden, insanın yaratılışının ilk basamağı ikinci kasemden sonra ise, Kur'an'ın ciddi ve hak ile batılı birbirinden ayıran ilâhi bir kitap olduğu dile getirilmektedir.

ilk âyetlerde göğe ve gece ortaya çıkan bir yıldıza yemin edilmekte ve gece ortaya çıkan şeyin ne olduğu açıklanmaktadır.

"Göğe ve gece ortaya çıkana (Târık) yemin olsun. Sen gece ortaya çıkanın ne olduğunu nereden bileceksin? O, ışığıyla karanlıkları delen bir yıldızdır" (1-3).

Allah Teâlâ göğe, oradaki yıldızlara yemin ederek, her insanın üzerinde, O'nun emriyle hareket eden bir gözetleyicinin varlığını kesin olarak vermektedir. Kaseme cevap olması acısından bu mana, te'kid edilmiş gerçeğin bildirilmesidir. Bütün insanlar, Allah tarafından tayin edilmiş görevli melekler tarafından sürekli gözelenirler. Yapılan ve yapılması gerektiği halde yapılmayan her şeyi tesbit ve kaydederler. Bunun anlamı şudur: Kainatta olduğu gibi yeryüzünde de bir başıboşluk yoktur, yani insanlar kendi hallerinde terkedilmiş değillerdir. Allah Teâlâ bu gerçeği; "Her insanın üzerinde muhakkak bir murakabe edici vardır." (4) ifadesiyle tebliğ etmektedir. Kasemle teyid edilen bu ayet, herkes için çok büyük ve dehşet verici bir uyarıyı taşımaktadır. Bu gerçeği idrak eden kimse, hiç kimsenin görmediği bir yerde dahi olsa, yaptığı şeylerin sürekli gözetildiğinin ve gelecekte mükâfatlandırılmak veya cezalandırılmak için bütün işlerinin kaydedildiğinin bilincinde olarak hareket edecektir.

Daha sonra insanoğlunun bizzat kendi yaratılışına bakması, geldiği yeri ve şeklini görerek ikinci yaratılışının hiç de zor bir şey olmadığını idrak etmesi için yol gösterilmektedir.

İnsan neden yaratıldığına bir baksın. O, bel kemiği ile göğüs kemiği arasından çıkan tazyikli bir sudan yaratılmiştır. Şüphesiz Allah, insanı öldükten sonra diriltmeye kadirdir" (5-8).

Her nefis için gözetleyici tayin eden Allah Teâlâ, insanların gizli olarak işledikleri şeylerin kıyamet gününde tek tek ortaya çıkarılacağını ve o günde insanoğlunun güçsüz bir şekilde teslim olmaktan başka bir şey yapamayacağını ve hiç kimseden de yardım alamayacağını haber vermektedir: "Sırların ortaya döküleceği gün, insanın ne bir gücü ne de bir yardımcısı vardır" (9-10).

Öldükten sonra tekrar dirilmeyi ve sonrasındaki olayları kabul etmeyen veya bu konuda şüphesi bulunan kimselere bu işte şek ve şüpheye yer olmadığı, ahiret hayatının kesin ve mutlak bir gerçek olduğu, göğe ve yere kasem edilerek bildirilmektedir.

"Andolsun o dönüş yeri olan göğe ve yarılan yere ki, muhakkak o kesin bir hükümdür. O bir eğlence değildir" (11-14).

Müşrikler, Kur'an ayetlerinin insanlara ulaştırılmasını engellemek için çeşitli yollara başvuruyorlar, İslam'ın nurunu söndürmek ve insanları şüpheye düşürmek için akıl almaz iftiralarla müslümanlara karşı karalama kampanyaları tertipliyorlardı. Allah Teâlâ, onların bütün tertiplerinin boşa çıkarılacağını ve önüne geçmeye çalıştıkları İslâm davasının, her şeye rağmen takdir edilmiş hedefine ulaşacağını ve kafirlerin kısa bir zaman sonra kendilerine haber verilen sözle karşılaşacaklarını bildirmektedir.

"Onlar, tuzaklar kuruyorlar. Ben de bir düzen kurmaktayım. Ey Muhammed! Sen o kâfirlere mühlet ver. Onlara az bir zaman tanı" (15-17).

Târık Sûresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada seksen altıncı, iniş sırasına göre otuz altıncı sûredir. Beled sûresinden sonra, Kamer sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
TÂRIK SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ

86/TÂRIK-1: Ves semâi vet târık(târıkı).
Semaya ve Tarık'a andolsun.


86/TÂRIK-2: Ve mâ edrâke met târik(târiku).
Ve Tarık'ın ne olduğunu sana bildiren nedir?


86/TÂRIK-3: En necmus sâkıb(sâkıbu).
(O) parlak ışığı ile karanlığı delen bir yıldızdır.


86/TÂRIK-4: İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız(hâfızun).
Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır.


86/TÂRIK-5: Fel yenzuril insânu mimme hulık(hulıka).
Artık insan neden yaratıldığına baksın.


86/TÂRIK-6: Hulika min mâin dâfik(dâfikın).
Kuvvetle atılan bir sıvıdan yaratıldı.


86/TÂRIK-7: Yahrucu min beynis sulbi vet terâib(terâibi).
(O sıvı), omurga ile göğüs kafesi arasından (orada bulunan iki sinir merkezinin organize çalışması sonucu) çıkar.


86/TÂRIK-8: İnnehu alâ rec’ıhî le kâdir(kâdirun).
Muhakkak ki O (Allah), onu (insanı) hayata geri döndürmeye (tekrar diriltmeye) elbette kaadirdir.


86/TÂRIK-9: Yevme tubles serâir(serâiru).
Gizli şeylerin açıklanacağı gün.


86/TÂRIK-10: Femâ lehu min kuvvetin ve lâ nâsır(nâsırın).
Artık onun bir gücü, kuvveti olmaz ve bir yardımcı da yoktur.


86/TÂRIK-11: Ves semâi zâtir rec’(rec’ı).
Ve dönüş sahibi semaya andolsun.


86/TÂRIK-12: Vel ardı zâtis sad’(sad’ı).
Ve yarıklara sahip arza andolsun.


86/TÂRIK-13: İnnehu le kavlun fasl(faslun).
Muhakkak ki o, gerçekten (hakkı bâtıldan) ayıran bir sözdür.


86/TÂRIK-14: Ve mâ huve bil hezl(hezli).
Ve o, sıradan bir söz değildir.


86/TÂRIK-15: İnnehum yekîdûne keydâ(keyden).
Muhakkak ki onlar, hile yaparak tuzak kuruyorlar.


86/TÂRIK-16: Ve ekîdu keydâ(keyden).
Ve Ben de hile yaparak tuzak kurarım.


86/TÂRIK-17: Fe mehhilil kâfirîne emhilhum ruveydâ(ruveyden).
Artık kâfirlere mühlet ver, onlara biraz süre tanı.
 
Üst Alt