Tiranlık ve Diktatörlük nedir? Farkı nedir?

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Tiranlık ve Diktatörlük Arasında Nasıl Bir Fark Vardır?

Tiranlık ve Diktatörlük Arasında Nasıl Bir Fark Vardır?
Tiranlık ve Diktatörlük Arasında Nasıl Bir Fark Vardır?
Tiranlık ve diktatörlük benzer olumsuz çağrışımlara yol açan kavramlardır. Peki bu ikisinin kavramsal arka planlarına bakacak olursak herhangi bir farklılık keşfedebilir miyiz?

Tarihsel Köken

Antik Yunan’da şehir devletlerinin yöneticilerinin unvanı “tiran”dı. Bu kullanımda olumsuz bir damgalama yoktu. Yani tiran unvanı, kullanıldığı çağda kral gibi itibarlı bir unvandı. Ancak demokrasi Atina’ya ayak bastığında Atina’da öylesine zalim ve adaletsiz bir yönetim vardı ki “tiran” unvanı, olumsuz çağrışımlara yol açmaya başladı. Platon ve takipçilerinin siyasi söylemleriyse bu olumsuz çağrışımlara kalıcılık kazandırdı.

Öte yandan Roma Cumhuriyeti’nde diktatör, askeri görevlerin yanı sıra mutlak gücü elinde tutan bir anayasa görevlisiydi. Titus Flavus, Cumhuriyetçi Roma’nın ilk; Sezar ise son diktatörüydü. Augustus Sezar, diktatör büyükbabasını öldürerek diktatör terimine olumsuz çağrışımlar yükleyen ilk kişi olmuştur.

Tanımlama ve Örnekler

Diktatör: Halkın rızası olmadan iktidara gelen; kendisine itaat eden bir grup tarafından desteklenen hükumetin başıdır. Diktatör yasama, yönetim ve yargı güçlerinin tekelidir. Diktatörlük halkın hem kamusal hem de özel hayatının, hükumetin incelemesi ve düzenlemesine tabi olduğu bir yönetim şeklidir. Tüm karşıt sesler, diktatör, özel milisler ve/veya devlet gücü ile bastırılır. Tarih diktatörlerle doludur: Adolf Hitler (Almanya), İdi Amin (Uganda), Ayetullah Humeyni (İran), Saddam Hüseyin (Irak), Ağa Han (Pakistan) dünyaca ünlü diktatörlerden sadece birkaçıdır.

Tiranlık: Son derece baskıcı ve acımasız bir yönetim şeklidir. Yasama ve yargı tiran tarafından seçilen kişilerin kontrolündedir. Tarih, açgözlülük ve zorbalık nedeni ile monarşiden tiranlığa dönüşen birçok hikâyeye tanıklık etmiştir. Tiran, vatandaşlarını korku silahını kullanarak kontrol eder. Tiranlık yönetim şekillerinin en kötülerinden biridir. Tiranların hemen hepsi büyük bir maddi zenginlik elde etmiştir. Bütün kuralları kendileri belirlediklerinden zenginlik elde etmek için yasa dışı her yolu kullanma imkanları da vardır. Pol Pot (Kamboçya), Pinochet (Şili), Henry VIII (İngiltere), Cengiz Han (Moğolistan) ve Caligula (Roma) dünyanın gördüğü en acımasız tiranlarına örnek verilebilir.

Niteliksel Farklar

Diktatörler genellikle demokratik bir düzende silahlı bir darbeyle iktidara gelen, devletin güvenlik güçleri arasından çıkan hırslı kişiler olur. Bu liderler, yönetime karşı silahlı bir mücadeleyi başlatacak liderlik vasıflarına sahiptirler. Bu tür liderlerin iktidarı elde ettikten sonra halka katı bir disiplin uyguladığı ve yönetimde finansal konularda önlemler aldıkları görülmüştür. Ancak sağladıkları büyük güç, birçok diktatörün tiran haline gelmesine yol açmıştır. Bir diktatörün tirana dönüşümünün en bariz göstergesi muhalif tüm sesleri ortadan kaldırmasıdır.

Askeri diktatörler genellikle başlangıçta yönetimde yasalara bağlı anlayışı benimser. Kişisel özgürlükler kısıtlanmış olsa da tamamen rafa kalkmamıştır. Ancak eğer diktatörlük ile yönetilme süresi uzayacak olursa genellikle hem idari hem de askeri tüm yetkiler diktatörün atadığı kişiler tarafından yerine getirilmeye başlanır. Böylece yönetim anlayışı, her geçen gün daha fazla yöneticilerin çıkarlarına uygun hale gelir. Bu haksızlıklar halkın içine isyan tohumları ekerken, diktatör de bu isyan tohumlarını henüz tohumken ortadan kaldırma gayretine girişir. İşte bu girişim diktatörlük rejimini tiranlık haline getirir. Bu senaryonun tarihte pek çok örneği vardır. Pakistan’da Zia Ul Haque ve Müşerref gibi bazı diktatörler zaman içinde tirana dönüşmüştür. Libya’da Muammer Kaddafi, halkının refahını düşünen , petrol gelirini halka dağıtırken bunu hazmedemeyenlerin yani dış güçlerin çıkardığı ayaklanmayla Kaddafi devrilmiş, sonra öldürülmüş ve Diktatör olmakla itham edilmiştir.

Şu gerçek ortadadır ki , Libya eski günlerini , kaddafiyi mumla arıyor. Kaddafiden sonra sürekli iç savaş halindeler. İç savaşla halk birbirini öldürürken Ülkedeki petroller başka ülkelere akıyor. özetle Kaddafi asla Diktatör DEĞİLDİR...

Halkın Refahı

Diktatör, yönetiminin ilk yıllarında, daha iyi bir altyapı, yüksek oranda sübvanse edilmiş zorunlu eğitim, sağlık hizmetlerinde iyileşme ve halkın ekonomik refahında katkı gibi memnuniyet verici gelişmelere imza atabilir. Küba’da Fidel Castro’nun, Hindistan’da Indira Gandhi’nin ve Pakistan’da Zia’nın yönetiminde böylesi iyi gidişler yaşanmıştır. Ancak tiranlar toplumsal refaha asla olumlu katkı sağlamazlar.

Özet

Bir tiran da aslında bir diktatördür. Bu ikisi arasındaki fark görev süresi ve gücün kötüye kullanımı ile belirlenir. Bir diktatör halkın rızası olmadan iktidarı ele geçirmiş olsa da iyi bir lider olabilir, halkına refah getirebilir. Ancak diktatörün görev süresi uzarsa, baskıcı yönetim anlayışı ülkeye ve halka zarar verirse bu rejime diktatörlük yerine tiranlık demek daha doğru olur.
 
Üst Alt