Trafik polisi

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz
TRAFİK POLİSİ
İÇİMİZDEKİ TRAFİK POLİSİ
] Vücudumuzda, yeryüzünün, bütün hayatı boyunca hiç hata yapmayan bir trafik polisi var. Hem de her gün defalarca çalışan, yapabileceği çok ufak bir yanlışlığın bizlere pahalıya mal olacağını bilirmişçesine, kendisine verilen her vazifeyi lâyıkıyla yapan, gece gündüz demeden ona ihtiyaç duyulan her an göreve hazır ve amâde olan, gıpta edilecek, kalınılacak bir trafik polisi bu.
] Hemen hepimiz küçük dil (Epiglot) diye bir yapı duymuşuzdur. İşte trafik polisi 0'dur. İsrafsızlığın ve iktisadın esas alındığı insan vücudunda hiçbir şey fuzuli olarak yaratılmadığına göre elbette ki küçük dilimiz de bir takım vazifeleri yerine getirecektir. Ama acaba biz onun ne işe yaradığını.hiç düşündük mü?
]
insan.jpg
İnsan vücudunda akciğerlere hava nakletmekle görevli nefes borusu (trachea) ve mideye besinleri nakletmekle görevli yemek borusu (osephaqus) yaradılışımız icabı ağzımızın arka kısmına yakın bir yerde birleşir ve tek yol hâlini alırlar. Başka bir deyişle ağız ve burundan alınan her şey önce ortak bir yol takip eder ve sonra gitmeleri gereken yollara ayrılırlar. Şimdi, aldığımız hava nefes borusu yerine yolunu şaşırır ve yemek borusuna girerse mide ve bağırsaklara da gaz oluşacak ve geğirme, karında şişme, gaz toplanması gibi şikâyetler olacaktır. Eğer bunun tersi olursa, yâni gıdalar nefes borusuna girerse, nefes borusu tıkanacak, havanın giriş çıkışı önlenecek, akciğerler oksijen alamayacak ve şahıs çok kısa bir zamanda havasızlıktan boğularak ölecektir. Bu durum ise bize havanın ve gıdaların farklı yollara girmesini önlemenin ne kadar önemli bir iş olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra bir defa dahi hata yapmak bahsettiğimiz tabloyu ortaya çıkarabilecektir. Bu da işin hassasiyetini göstermektedir. Bir de yemek yerken bile nefes alıp verdiğimizi düşünürsek...
] İşte küçük dil bütün bu vazifeleri yerine getirir. Arka kenarı bağlı yan ve ön kenarları serbest 25 krş. kadar büyüklük ve sert bir yapıya sâhiptir. Aşağıya inince nefes borusunu kapar ve gıdaları yemek borusuna verir. Böylelikle büyük bir hizmet yerine getirilmiş olur.
] Burada zannediyoruz "yarattığı eseriyle sonsuz yüceliğini gözler önüne seren yüce Allah'a şükürler olsun ki bize lütfedip küçük dil gibi eşsiz bir yapıyı vermiştir, dememek kâbil değil.
MİDE NEDEN KENDİNİ SİNDİRMİYOR?
] Şimdi sizinle isterseniz bir deney yapalım. Bir miktar et alıp, içinde piyasadaki meşrubatlardan doldurulmuş bir kaba koyalım. Bekleyelim ve neticeyi inceleyelim. Göreceğimiz manzara şu olacaktır. Et erimiş ve miktarı azalmıştır. Peki, ekseriyetimiz günlük hayatımızda asitli meşrubatları sık sık içeriz. Bu durumda bizim midemizin erimesi gerekmez miydi?
] Sindirim sisteminde proteinleri (et, süt, yumurta v.s.) parçalayan amino asitler hâline getiren ve dolayısıyla bağırsaklardan emilmelerini yâni kısacası proteinlerin sindirimini temin eden bir kaç enzim var. Bunlar içersinde en etkili olan ve mideden salgılanan enzim pepsindir. Yalnız pepsinin iş görebilmesi için mide içi ortamının ileri derece asitli olması lâzımdır. (ideal PH 1,5) Mideyi asitli hâle getirmek için yine midede HCI (hidroklorik asit) salgılanır. Bu durumda hem asitin eritici etkisi hem de pepsinin proteinleri parçalayan tesiri söz konusudur. Midenin büyük bir kısmı protein yapısında olduğu için normal olarak gıdalarla birlikte midenin de sindirilmesi lâzım gelir. Sindirilmiş bir midenin mevcudiyeti ortadan kalkacağına göre, ne gibi durumların ortaya çıkacağını artık siz takdir edin.
] Yüce Allah bizi öylesine güzel şekilde yaratmış ki, bu meselede vücudumuzda pratik bir şekilde halledilmiştir. Nasıl mı? Mide bu maddeleri salgılarken (pepsin, HCI vs.) MÜKÜS adı verilen kimyevi bir madde de salgılar. Bu kimyevi madde midenin bütün iç yüzünü bir tabaka hâlinde kaplar ve kendisine yaklaşan temas eden asitleri derhal nötr hâle gelir. Nötr hâle gelen asitin artık tahriş gücü kalmadığı gibi aynı zamanda pepsinin de (proteinleri parçalayan enzim) tesiri ortadan kalkar böylelikle mide içinde parçalanma işlemi olanca hızıyla devam ederken mide cidarında tam bir sükun hâkimdir.
YAĞLARIN SİNDİRİMİ
] Yağ sindirimi apayrı bir konudur.Yağlar diğer gıdalar gibi çeşitli enzimler vasıtasıyla çok küçük temel moleküllere ayrılırlar (gliserin-küçük zincirli yağ asitleri). Fakat suda erimedikleri için diğer gıdalar gibi direk olarak bağırsaktan emilip kana geçmezler. Bunların önce suda erir hâle getirmeleri lâzımdır.
] Safra karaciğerde yapılan, oradan safra kesesine geçen ve kesede depolanan ve gerektiği zaman gerektiği miktarda onikiparmak bağırsağına verilen bir madde olup yağlarla birleşir ve yağları suda erir ve de dolayısıyla bağırsaktan emilir, kana karışır hâle getirir.
] Buraya kadar olan her şey hoş güzel ama, acaba nasıl oluyor da safra, safra kesesinde bulunduğu halde, gerektiği zaman ve gerektiği miktarda onikiparmak bağırsağına veriliyor.
] İşte burada çok enteresan bir mekanizma işin içerisine giriyor. Bakınız nasıl oluyor:
] On iki parmak bağırsağında Sekretin isimli bir hormon yapılmış ve depo edilmiş bir vaziyette duruyor. Eğer şahıs o gün yağlı yemekler yemişse bu yağlar onikiparmak bağırsağına gelince barsak bunu hissediyor ve sekretin isimli hormonu barsak içine boşaltıyor. Sekretin, bağırsağın biraz daha alt kademelerine gidip oradan emiliyor ve kana geçiyor. Kan yoluyla safra kesesine geliyor ve kesenin kasılıp büzüşmesini, yâni hacmini küçültmesini dolayısıyla içindeki safranın bağırsağa verilmesini temin ediyor. Yağsız yemekler yendiği zaman hiç çalışmayan bir mekanizma yenilen yağın miktarıyla orantılı bir şekilde çalışıyor ve çok yağlı yenmişse çok sekretin salgılanıyor ve safra kesesini daha çok büzüştürüyor ve safra kesesi de daha çok safrayı onikiparmak bağırsağına vermek zorunda kalıyor. Yok eğer az yağlı yenmişse daha az sekretin salgılanıp neticede daha az safra temin diliyor ve bu şekilde dengeli bir safra salgılanması yapılmış oluyor.
] Allah'ın yokluğuna ve bizlerin tabiatın mahsulü olduğuna inanan o inançsız zavallılar, keşke vücutlarında böyle harika olayların cereyan ettiğini bilselerdi. 0 zaman muhakkak ki bu tarz bir inkâr bataklığına düşmezlerdi.
Düşünen İnsanlar İçin (dökümanlarından)
 
Üst Alt