Türk Dilleri

romeo

Yeni Üyemiz
-
-
TÜRK DİLLERİ AİLESİ


Türk dilleri ailesi olarak Doğu Avrupa’dan Sibirya ve Çin’in batısına kadar uzanan bir alanda ana dil olarak 180 milyon kişi tarafından, ikinci dil olarak konuşanlar da sayılırsa 200 milyon kişi tarafından konuşulan, birbirleri ile çok yakın akraba olan ve 40 dilden oluşan bir dil ailesi tanımlanır. Türk dilleri Altay dilleri ailesine aittir. En çok konuşulan Türk dili, Türkiye Türkçesi’dir.

Tüm Altay dillerinde olduğu gibi Türk dillerinde de büyük ve küçük ses uyumu vardır, yazımda sözcükler son ekler alarak uzarlar ve cümle yapısı özne-nesne-fiil sırasıyla oluşturulur.

Yüzyıllar boyunca Türk dillerini konuşan halklar göçebe hayatı sürdürdürmüşler ve özellikle İran, İslav ve Moğol gibi farklı toplumlarla birçok alanda etkileşimde bulunmuşlardır. Geniş bir tarihe yayılan bu etkileşim sürecinden Türk dilleri de önemli oranda etkilenmiştir. Bu etkileşim sürecinde Türk dilleri de kendi aralarında bazen birbirlerinden uzaklaşıp bazen de göçebe yaşam şekli nedeniyle tekrar yaklaşıp kaynaşmışlardır. Bu yüzden Türk dil grubu ve içindeki dillerin tarihi gelişimleri kısmen belirsizleştirmiş, bu yüzden Türk dillerinin sınıflandırılmasının birden fazla sistemi oluşmuştur. Günümüzde en genel kabul görmüş sınıflandırma sistemi Samiloviç’in kalıtsal sınıflandırması olmakla beraber ayrıntılarda tartışmalar sürmektedir.

Türk dilleri ailesi


Toplam 40 ayrı dilden oluşan, 180 milyon ana dili olarak konuşanı ile Türk dilleri ailesi, Altay dilleri grubunda büyük farkla en büyük dil ailesini oluşturur. Dünyadaki bütün dil aileleri arasında yedinci büyük dil grubunu oluşturur ve önümüzdeki on yıllar içinde daha da büyüme kapasitesine sahiptir.

Dünyadaki büyük dil aileleri:


1. Hint-Avrupa dil ailesi
2. Çin-Tibet
3. Nijer-Kongo
4. Afro-Asya
5. Avustronezce
6. Dravid
7. Türk dilleri ailesi

Türk dillerinin coğrafyası


Türk dilleri, Doğu ve Güneydoğu Avrupa, Batı, Orta ve Kuzey Asya gibi büyük bir coğrafyaya dağılmıştır. Bu bölge Balkanlar’dan Çin’e, İran’dan Kuzey Denizine kadar uzanır. Asya’nın yaklaşık otuz ülkesinde en az bir Türk dili, sözünü etmeye değer yaygınlıkta konuşulur. Bunun yanında Almanya’da büyük bir azınlık Türkiye Türkçesini ana dili olarak konuşur.

Büyük Türk dilleri ve anlaşılabirlik


Türk dillerini konuşanların dörtte üçü, en büyük üç Türk dilinden birini kullanır:

Türkiye Türkçesi; 70 milyon ana dili olarak konuşanı vardır. Türkiye, Balkanlar, Batı ve Orta Avrupa’daki ikinci dil olarak konuşanlar ile 80 milyonu bulur.

Azerice (Azerbaycan Türkçesi); 30 milyon konuşucu: Azerbaycan ve Kuzeybatı İran.
Özbekçe; 24 milyon konuşucu: Özbekistan, Kuzey Afganistan, Tacikistan ve Batı Çin.
Bir milyondan fazla konuşucusu olan diğer Türk dilleri:
Kazakça 11 Mio. Konuşucu: Kazakistan, Özbekistan, Çin, Rusya
Uygurca 8 Mio Konuşucu: Çin- Sincan
Türkmence 6,8 Mio Konuşucu: Türkmenistan, Kuzey Iran
Kırgızca 3,7 Mio Konuşucu: Kırgizistan, Kazakistan, Çin Türkistanı
Çuvaşça 1,8 Mio Konuşucu: Rusyanın Avrupa kısmında
Başkırca 2,2 Mio Konuşucu: Başkıristan
Tatarca 1,6 Mio Konuşucu: (etnik olarak 6,6 Mio.) Merkez Rusyadan Batı Rusyaya kadar
Kaşgayca 1,5 Mio Konuşucu: Iranin Fars ve Çuzistan illerinde
Sayılar 3/2006 tarihli kaynaklardan alınmışdır. %5 – %10 daha yüksek sayılar gösteren kaynaklar bulmakta mümkündür.

Anlaşılabirlik


Neredeyse tüm Türk dillerinin fonoloji, morfoloji ve sentaksları aynıdır. Sadece Çuvaşça, Halaçça ve Yakutça ile Dolganca gibi Sibirya Türk dilleri bu noktalarda farklıdır. Bunun yanında komşu ülkelerin sınırlarında kaynaşmadan ileri gelen ve bazen dil gruplarının sınırlarını da aşan lehçeler bulunur.

Türk dilleri birbirlerini anlıyabilen dillerden oluşan grublara ayırılır. En büyük grub Türkiye Türkçesi, Azerice ve Türkmenceyi içine alan Oğuz grubudur. Diğer grublar, Uygur, Kıpçak, Ogur, Sibirya ve Argu grublarıdır. Aynı grubun içinde yer alan dillerin arasındaki fark bir lehçe farkı kadardır, ancak iki farklı gruba ait dilin arasında anlaşabirliği zorlaştıran ya da imkansız kılan gramer farkları vardır. Buna rağmen tüm dillerde neredeyse hep aynı kalan birçok kelimeler vardır:

Türkçe ulusal diller


Türkiye Türkçesi, Azerice, Türkmence, Kazakça, Kırgızca ve Özbekçe, ülkelerinin ulusal dilidir. Bunun yanında bazı özerk Türk Cumhuriyetlerinde ve bölgelerinde resmi dil olarak geçenler vardır: Çuvaşça, Kumıkça, Karaçay-Balkarcası, Tatarca, Başkırca, Yakutça, Çakasça, Tuva, Altayca ve Çin’de Uygurca.

Ülkelere göre Türk dilleri


Türk dilleri Avrupa’nın ve Asya’nın otuz ülkesinde konuşulur. Tablo alt gruplara ayrılmıştır ve sayılar sadece ana dili olarak konuşanları göstermektedir.

Tükenmek üzere olan Türk dilleri


Bazı diller sadece birkaç yaşlı kişi tarafından konuşulmaktadır ve yok olma yolundadırlar. Kaybolmak üzere olan diller şunlardır:
Güney Sibirya’da Tofa ya da Karagasça
Litvanya’da ve Polonya’da Karaimce
Musevi-Kırım-Tatarcası
Kuzeybatı Çin’de I-li Turki (I-li ovasında).
Sadece birkaç bin konuşanı kalmış olanlar:
İran’da Aynallu dili
Çin’de Yugurca (Gansu ili)
Kaşgarca (Kaşgar ili)
Kuzey Sibirya’da Dolganca
Güney Sibirya’da Çulimce (Altay bölgesinin kuzeyinde Çulım ırmağı kenarında).
Diğer Türk dilleri böyle bir yok olma tehlikesi taşımıyor ve büyük Türk dillerinin konuşucu sayısı giderek artmaktadır.

Türk dillerinin sınıflandırılması


Sınıflandırma sorunları

Dillerin benzerliğinden ve tarihte birbirlerinden çok etkileşmiş olmalarından dolayı, Türk dil grubunun sınıflandırılması kolay değildir. Ayrıca Türk halklarının geçmişteki göçebe yaşam tarzı coğrafi sınırlar çizilmesini de zorlaştırır. Bu yüzden farklı sınıflandırmalara rastlamak mümkündür. Çoğu, Rus dil bilimcisi Aleksander Samoiloviç’in 1922’de yaptığı sınıflandırmanın üzerine kurulmuştur. Dil ailelerindeki sınıflandırmaların genellikle genetik bilgilere dayanarak yapılmasına rağmen, Türk dil grubunda coğrafi dağılım daha büyük rol oynamaktadır.
Çuvaşçanın farkı

Çuvaşça, çoktan ölmüş eski Ön Bulgar dili ile birlikte diğer Türk dillerine daha uzak kalan Bolgarca dalını oluşturur. Bazı bilimciler, diğer Türk dillerinden farklı olduğu için Çuvaş dilini gerçek Türk dili olarak tanımazlar. Bu büyük farkın, diğer Türk dillerinden daha erken ayrılmasından kaynaklanmış olup olmayacağı sorusu henüz yanıtlanamamıştır. Bu farklardan birisi diğer Türk dillerinde sonu /-z/ ile biten sözcüklerin /-r/ ile bitmesidir:

Çuvaşca “tahar”, ama Nogayca “togiz” – (“dokuz”)Çuvaşca “kör”, ama Türkçe “köz” Çuvaşça Rusya’nın Avrupa tarafında, Moskova’nın doğusunda Çuvaşistannda 1 milyon kişi tarafından konuşulur. Başkıristan ve Tataristan’daki konuşucuları ile birlikte toplam 1,8 milyon konuşanı vardır. Çuvaşlar Hristiyan-Ortodoks’tur ve Kiril alfabesi’ni kullanırlar, Çuvaşça dergiler, gazeteler, radyo ve TV programları vardır. Kendilerini kültürel ve tarihsel olarak Volga Bulgarlarının torunları olarak görürler.

Halaçca’nın farkı


Diğer Türk dillerine en uzak kalan Halaç dilidir. Dil bilimcisi Gerhard Doerfer’in görüşüne göre Halaç, Türk dillerinin Argu grubunun son üyesidir. Türkçe’den çok erken ayrılmış ve 13. yüzyılda İran’da, etrafı Farsça konuşanlarla çevrili kalmıştır. (Yani ETHNOLOGUE 2005’te [1] iddia edildiği gibi, Azerice ile yakın akrabalığı yoktur). Halaç bugün 40.000 kişi tarafından İran’ın Kom ve Akar illerinde konuşulur ve İran’daki Türk dilleri arasında en ilginçlerindendir. Diğer lehçelerden ayrı kalması ve Farsça’dan etkilenmesine rağmen, ana dilden parçalar korumuştur. Ancak sesi Farsça’ya benzer.

Diğerleri

Türk dillerinin diğer dört grubu günümüzdeki coğrafi dağılımlarına göre değil, eski kavimlerin dağılımına göre sınıflandırılmıştır. Böylece;
Kıpçakça: Kuzeybatı Türkçe
Oğuzca: Güneybatı Türkçe
Uygurca: Güneydoğu Türkçe ve
Sibirya Türkçesi diye ayrılırlar.

Yakutça ve Dolganca da uzun süre ayrı kalmalarından dolayı diğer Türk dillerinden farklıdır. Bu diller zamanla daha çok Tunguz ve Moğol dillerine yaklaşmışlardır, diğer dillerdeki Arapça ve Farsça sözcükler bunlarda bulunmaz.

Müslüman Türk halklarının dillerinin benzemesinde, İslam’a geçişle birlikte Arapça ve Farsça’dan etkilenmiş olmalarının da payı vardır. Eski Sovyetler Birliği’nde yaşayanlar Rusça’dan da etkilenmişlerdir.

Modern dil biliminde sınıflandırma


En son verilere göre, (B. Johanson-Csató, The Turkic Languages 1998), Türk dil grubunun sınıflandırması şu şekilde yapılır (konuşucu sayıları 2006 yılına göre verilmiştir):

Türk dili

Ogurca (yada Bolgarca)
Bolgarca (ölü), Çuvaşça (1,8 milyon)
Türkçe (Genel isim olarak kullanımı)
Kıpçakça (Kuzeybatı Türkçe)
Batı: Kırım-Tatarcası (500.000), Kumıkça (280.000), Karaçay-Balkarcası (250.000), Karaimce (ölmek üzere), Kumanca (ölü)
Kuzey: Tatarca (6,6 milyon), Başkırca (2,2 milyon)
Güney: Kazakça (11 milyon), Kırgızca (3,7 milyon), KarakalpakçaNogayca (70.000) (400.000),
Oğuzca (Güney-Batı Türkçe)
Batı: Türkiye Türkçesi (60 milyon, ikinci dil olarak konuşanlarla 70 milyon), Azerice (30 milyon, ikinci dil olarak konuşanlarla 35 milyon), Gagavuzca (330.000)
Doğu: Türkmence (6,8 milyon), Horosan-Türkçesi (400.000 ?)
Güney: Kaşgayca (1,5 milyon), Afşarca (300.000), Aynallu dili (7.000), Sonkori (?)
Salar: Salarca (60.000)
Uygurca (Güneydoğu Türkçe)
Çagatay Çagatayca (ölü)
Batı: Özbekçe (24 milyon)

Doğu:

Eski Türkçe (Orhon Kök, Yenisey Kök, Eski Uygurca, Karahanlıca) (ölü)
Uygurca (8 milyon)
Yugurca (Batı Yugur) (5.000)
Aynu dili (Ainu) (7.000)
İli Turki dili (100)
Sibirce (Kuzeydoğu Türkçe)

Kuzey:

Yakutça (360.000), Dolganca (5000)

Güney:

Yeniseyce Çakasça (65.000), Şorca (10.000)
Sayan Tuvince (200.000), Tofa (Karagasça) (ölü)
Altayca Altayca (50.000) (lehçeleri: Oyrotça; Tuvaca, Kumanda, Ku; Teloytca, Telengitçe)
Çulim Çulimce (500)
Argu
Halaçca (Kalayca) (42.000)

Sınıflandırmanın kriterleri


Üstteki sınıflandırmada coğrafi dağılımın yanısıra geleneksel dil biliminin kriterleri de dikkate alınmıştır:

Ogur dil grubundaki /-r/ yerine /-z/ kullanılması, bu dil grubunu diğerlerinden ayırır.

Sibirya-Türk dillerini diğerlerinden farkına bir örnek: Tuvaca dilinde “adak”, Yakutça “atah” diğerlerinde ise “ayak” denir. Sadece Halaç dilinde “hadak” denir.

Oğuz dil grubu diğerlerinden sonek başlatan /G/’nin eksik olmasıyla ayrılır. Örnek: “kalan” (kalmak), diğer Türk dillerinde “kalGan”; “bulanmak”, diğerlerinde “bulGanmak”.

Sonekin sonuna eklenen /G/ güneydoğu Türk grubunu kuzeybatı grubundan ayırır: Uygurca “taglik” ama Tatarca “tawlı” – (dağlık).

Sözlük karşılaştırması


Bu tablo, önemli sözcükleri farklı Türk dillerinde karşılaştırır, böylece Çuvaşça’nın ve Yakutça’nın farklığını ve diğerlerinin birbirine yakınlığını görmemizi sağlar. Bazı sözcüklerin tabloda eksik olması, o dilde o sözcüğün varolmadığı anlamına gelmez. Bazı dillerde bazı sözcükler farklı etimolojik kökten gelirler ve bu yüzden karşılaştırılması anlamlı değildir.

Türk dillerinin kullanmış oldukları alfabeler


En eski Türk yazıları Orhun-Yenisey ve Turan runlarıdır. Bunların çoğu 8’nci yüzyıldan kalmadır. Bu yazı, eski Germen runlarına benzediği için Run olarak adlandırılır, ama aralarında akrabalık yoktur.

Asıl yazı geleneği 10. yüzyılın sonlarında ve 11. yüzyılın başlarında Güneydoğu Türk halklarında, Karahanlılar döneminde, eski Türk dilinin bir lehçesi olan Karlukça ile gelişir.

Güneybatı Türkçe dillerinin yazıya alınması, 10. ve 11. yüzyılda Selçuklu dili ile başlar. Kardeş diller olan Eski Osmanlıca ve Eski Azeri dillerinden günümüz Türkiye Türkçesi ve Azerice gelişmiştir.

14. yüzyılın Harezm Türkçesi de Güneybatı Türk dillerine mensuptur. Bu dilden günümüz Horasanca ve Türkmence gelişmiştir.
Kuzeybatı Türkçe dillerine ait en eski belgeler, Kumanca dili ile yazılmış olan Codex Cumanicus’dur ve 14. yüzyıldan kalmadır. Bu dilin günümüzdeki torunları Tatarca ve Başkırcadır.

Volga Bulgar dilinde yazılmış en eski yazılar 13. ve 14. yüzyıldan kalmadır. Bu dilden ya da buna yakın bir dilden Çuvaş dili gelişmiştir.
Güneydoğu Türkçe dillerinden olan Çağatayca yazıların 15. yüzyıla dayanan örnekleri bulunmuştur. Çağatayca günümüz Uygurca ve Özbekçe’sinin temelini oluşturur.

Türk dilinin yazılışları


Klasik Edebiyat dilleri olan Osmanlıca, Azerice, Çağatayca, Tatarca ve Kırım Tatarcası sadece Arap alfabesini kullandılar.
1924-1930 yılları arasındaki sürede başka Türk dilleri de, önce yalnız Azerice’de kullanılan latin alfabesi ile yazılmaya başlandı.
1936-1940 yıllarında Rus bölgelerinde, Türk dillerince değiştirilmiş bir Kiril alfabesi kullanılmaya başlanmıştır. Arap ve Latin alfabesi kullanan Türk dilleri birbirlerıne daha da yakınlaşırken, Kiril alfabesi kullanan diller farklılaşmışlardır. Dillerin farklılaşarak ayrı diller haline gelmesi desteklenmiştir.

1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla yeni Türk Cumhuriyetleri kurulmuştur. Bu ülkeler, yani Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan, 2005 yılına kadar Türk dillerine uygun bir ortak Latin alfabeye geçmek için antlaşma imzalamışlardır. Amaç Türk kültür mirasının korunmasıdır. Ayrıca diğer ülkelerde yaşayan Türk azınlıkların 2010’a kadar bu ortak alfabeye katılmaları gerektiğine karar verilmiştir.

Türk dilleri konuşan Museviler, İbrani alfabesi’ni kullanırlar.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Kıbrıs Türkleri de Türkiye Türkçesi’ni kullanırlar.

“Dil” ve “Lehçe” tartışması


Türkiye’de Türk dilleri ailesinin adlandırılması, ve bu dillerin sadece bir dil mi yoksa birçok diller mi oldukları hakkında farklı fikirler yaygındır. Türk Dil KurumuAnkara Üniversitesi Türk dillerini öteden beri “lehçe” sayar ve “Türk dilleri” deyiminden kaçınır. İstanbul Üniversitesi ise, daha aşırı bir tutumla, “lehçe” deyimini yalnız Çuvaşça ve Yakutça”variety of speech”) saydığı “şive” sözü ile adlandırmaktadır. Bu durumda, Türk dillerinin Türkiye’deki adlandırmalarında üç ayrı görüşle karşı karşıyayız demektir: yayınlarında, önceleri “Türk lehçeleri” adı benimsenmişken, sonraları bu ad yanında “Türk dilleri” deyimine de yer verildiği görülmektedir. gibi öbürlerinden çok farklı iki Türk dili için kullanmakta, bu diller dışındaki bütün Türk dillerini “lehçe”nin de altında bir konuşma türü (
Dünya Türk dil bilimi çevreleri, Türk Dil Kurumu ile Hacettepe Üniversitesi’nden Türkolog ve Altayist Talat Tekin’in görüşü: Diller,
Ankara Üniversitesi’nin görüşü: Lehçeler,
İstanbul Üniversitesi’nin görüşü: Çuvaşça ile Yakutça lehçe, diğerleri şive.
“Lehçe”nin anlamı
Ana madde: Lehçe (dil bilimi)
Dil biliminde bir konuşma türünün dil mi yoksa lehçe (diyalekt) mi olduğunu saptamak için kullanılan tek dil bilimsel ölçüt karşılıklı anlaşılabilirlik (“mutual intelligibility”) ölçütüdür. Bu ölçüt, sıradan bir kimsenin dille ilgili şu yalın yargısına dayanır: “Aynı dili” konuşan insanlar birbirlerini anlayabilirler, ya da aksine birbirlerini anlamayan insanlar “ayrı diller” konuşuyorlar demektir.
Örnek: Altayca-Türkçe deneyi
Ol onçozınañ ozo cortop oturdı = O, herkesten önce gitti.
Keçe eñirde bis kinodo bolgonıbıs = Dün akşam biz sinemada idik.
Bu biçik cûkta çıkkan = Bu kitap yakında çıktı.
Örnek: Hakasça-Türkçe deneyi
Sírerge par kilerge miníñ mâm çoğıl = Size gelmek için vaktim yok.
Anıñ üçün ahça tölirge ayastığ = Onun için para ödemek yazık (olur).
Ol şkolanı am dâ tôspan = O, okulu henüz bitirmedi.

Örnek: Çuvaşça-Türkçe deneyi
Vírenekensem şkula kayríš = Öğrenciler okula gittiler.
Kíneke sítel šinçe vırtat = Kitap, masa(nın) üstünde duruyor.
Yukarıdaki Çuvaşça cümleleri Türk dil bilimi öğrenimi görmemiş, Çuvaşça öğrenmemiş bir Türk’ün anlayamayacağı açıktır. Türkçe bilmeyen bir Çuvaş’ın da bu cümlelerin Türkçe karşılıklarını anlayamayacağını kesinlikle ileri sürebiliriz. O halde, Çuvaşça ile Türkçe arasındaki karşılıklı anlaşılabilirlik oranı sıfırdır ve bunlar iki ayrı dildir diyeceğiz. Yani yukarıda karşılaştırılan dillerin arasındaki farklılıklar asla “lehçe” denilebilmesi için yeterli değildir.
 
Üst Alt