Türkcemizi Dogru Konusalim.

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
[URL="http://img824.imageshack.us/img824/9519/nedenturkcekonusmuyorsu.jpg"] [/URL]

Türkçe Ile Ilgili Ilginç Notlar * Türkiye'den yapilan radyo televizyon yayinlari etkisiyle Azerbaycanli gençler artik Farsça "evet" anlamina gelen "beli" yerine "evet" demeye baslamislar Vaktiyle biz "vazife" diyorduk, onlar da "vazife" diyorlardi "Görev" kelimesi kullanim alanina girmemis olsa bile en azindan duyduklari zaman yadirgamiyorlar. Türkiye'deki alelade insan da Azerbaycanli bir konusucuyu on yil öncesine göre daha rahat anlayabiliyor Hatta Türkmenistanli, Özbekistanli konuklari da daha rahat anlayabiliyor.


* Birlesmis Milletler ve dünya Istatistik kuruluslarinin verdigi verilere göre dünyada yaygin kullanilan dilleri kullanis alani ve amacina göre üç kategoride siniflayabiliriz:

1 Dünyada en çok nüfus tarafindan ana dil olarak kullanilan diller,
2 Dünyada en genis cografi alanda kullanilan diller,
3 Dünyada bilimsel ve teknoloji alanda ticaret, haberlesme ve bilgi alisverisinde yaygin kullanilan diller

Birinci gruptaki diller açisindan siralama Çince, Hinduca, Ingilizce, Ispanyolca, Rusça, Arapça ve digerleri;

Ikinci kategoriye göre siralama Ingilizce, Çince, Ispanyolca, Arapça, Türkçe, Hinduca;

Üçüncü kategoriye göre ise siralamada baslica Bati Avrupa Dilleri Ingilizce, Almanca, Fransizca, Ispanyolca ve Rusça yer almaktadir Pasifik devletlerinden Japonya'nin hizla gelisen Çin'in dili de yakin bir gelecekte bu kategoride yer alacaktir


Skale dergisi 1993 yili 1 sayisinda yayinlanan "Sayilarla Avrupa Toplulugu" yazisinda verilen bilgiye göre Avrupa toplulugunda 20-24 yas arasi gençlerin % 83'ü en az bir yabanci dile hakim, bu daha yaslilarda % 50 civarinda Belçika, Hollanda, Isviçre gibi ülkelerde oran çok daha yüksek. Buna karsin Avrupa'da bütün orta ögrenim ve üniversite ögretimi kendi ana dillerinde yapiliyor. Diger bir örnek, nüfusu sadece 10 milyon olan Macaristan'da bütün okullar Macarca, tek bir üniversite. 1991 sonrasi Ingilizce açildi, ama ögrencileri yabanci. Macarca ülke disinda hiçbir ülkede kullanilmadigi halde her konuda bizden çok daha fazla Macarca kitap basiyorlar ve her Macar da bir yabanci dil biliyor. SCI ce taranan dergilerde yayinlanan makalelerin ülkelere göre siralamasinda ilk 20 sirada yer alan ülkelerden yalniz Hindistan yabanci dilde ögretim yapiyor. Yani her ülke kendi dilinde ögretim yaparak bilim üretebiliyor, diller bilim üretimine engel degil.


* Sirf Istanbul'da Ingilizce, Fransizca, Almanca Italyanca egitim yapan orta dereceli okullarin sayisi 150'nin üzerende. Bütün ülkede ise özel okullarin sayisi 1995 yili itibariyle 871'dir. Eger önlem alinmaz ve sinirlamaya gidilmezse üniversitelerimiz de bu yola girer. Egitim çaginda 15 milyon nüfusun tamamini böyle özel okullara göndermemiz mümkün olmadigindan (14300000 toplam ögrencinin sadece 200000'i özel okullara gidebilmektedir) talep de devamli kamçilandigindan maalesef en seçme basarili ögrenciler "Robert Kolej, Galatasaray Lisesi" basta olmak üzere yabanci dilde egitim yapan okullara gönderiliyor ya da bu okullari tercihe zorlaniyor. Yabanci dilde ögretim yapan üniversiteler için de ayni durum sözkonusu. Böyle olunca bütün bu üstün yetenekli çaliskan, seçme ögrencileri alan okullar hem yabanci dilde hem de diger sosyal ve fen derslerinde daha basarili oluyorlar. Bu sonuç da biraz önce degindigimiz genel kanaati olusturuyor. Yani malzeme kaliteli oldugu için ürün de kaliteli oluyor. Önemli olan bir ögretim kurumunun ögrenci alirken hangi yüzde diliminden ögrenci aldigina bakilarak bu ögrencileri hangi yüzde diliminden mezun ettikleridir. Mezunlar ilk yüzde diliminden daha basarili yüzdeye yerlestirilebiliyorsa o kurum basarilidir.


* Tarihçi Jean-Paul Rouxlerle ilgili olarak kabul edilebilecek biricik tanim dilbilgisel olandir … Türklerin dili çok büyük bir çekim gücüne sahip oldugundan iliskide bulunduklari birçok insan toplulugu tarafindan benimsenmistir'' diyor Ünlü dilbilimciler, Türkçenin yetkinligini ve kuralli olus bakimindan öteki dillerden üstünlügünü övmüslerdir


* Max Müller, Türkçe hakkindaki görüslerini söyle açikliyor: ''Türkçenin bir dilbilgisi kitabini okumak, bu dili ögrenmek niyetinde olanlar için bir zevktir.Türlü dilbilgisi kurallarinin belirlenmesindeki ustalik, eylem çekimlerindeki düzenlilik, bütün dil yapisindaki saydamlik, kolayca anlasilabilme niteligi, insan zekasinin dil araciligi ile beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlik uyandirir… Türk dilinde her sey saydamdir, apaçiktir


* Jean Deny, ''Türk dili, seçkin bir bilginler kurulunun danisma ve tartismalari sonucunda olustugu kanisini uyandiriyor. Fakat böyle bir kurul, Türkistan bozkirinda kendi basina kalmis olarak ve kendi yasalari ya da kendi içgüdüleri itisiyle, insan beyninin yarattigi bu sonucu saglayamazdi !'' demektedir


* XIII yüzyilda Cengiz Hanin Mogol Imparatorlugu, yaklasik olarak, tüm Dünyasini egemenligi altinda toplamistir Mogol Imparatorlugunun, devlet dili olarak Uygur Türkçesini ve Uygur yazisini kullanmistir.


* Türk dilinin büyüleyici etkisi kendini göstererek, Türkçe, Anadoluda hizla yayginlasan halk dili olur. Mogol isbirlikçisi Anadolu Selçuklusu sultanlarinin egemenligine baskaldiran Türkmen beyi Karamanoglu Mehmet Bey'in Konyayi ele geçirip Siyavus'u Selçuklu sultani yapmasi, Türk dili için mutlu bir olay olur: Karamanoglu Mehmet Bey, 19 Mayis 1277'de ünlü fermanini yayinlar: ''Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden gayri dil konusulmayacaktir! '' Türkçenin bu bagimsizlik bildirgesiyle, Mogollarin ilerlemesini durdurmus olan '' külahli, ayagi çarikli ve kara kilimli Türkmenler'', Farsçayi benimsetmeye çalisan ''Rumi'' adi takinmis Selçuklulara karsi bir dil yengisi kazanmislardir.


* Yunus ,Mevlana'nin Mesnevisini okudugunda çok uzun ve belki biraz da Farsça yazilmis olmasini begenmeyerek, bu Mesnevinin yerine:
''Ete kemige büründüm
Yunus deyi göründüm''

beytini önermesi, yi sevenler için etkileyicidir. Yunus'un siirleri yüz yilardan beri Türklerin belleginde yasamaktadir. Günümüzde Birlesmis Milletler yapisinin girisinde duvara yazilan :

Gelin kardes olalim
Isi kolay kilalim
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz

dörtlügü ile güzel Türkçe ve insancillik dersi vermektedir.


* Karacaoglan, Dadaloglu, Köroglu, Kaygusuz Abdal ve daha nice Türk halk ozanlari kosmalar, koçaklamalar söyleyerek Türk dilinin gelismesine katkida bulunmuslardir. Osmanli sairlerinden daha özgün, daha kalici olmuslardir.
Örnegin en ünlü sairleri, Karacaoglan'in ''Çukurova bayramligin giyerken / Çiplakligin üzerinden soyarken / Subat ayi kis yelini kovarken / Cennet demek sana yakisir daglar'' dörtlüsü ile baslayip ''Karacaoglan size bakar sevinir / Sevinirken kalbi yanar gögünür / Kimildanir hep dertleri devinir / Yas ile sevinci yikisir daglar'' dörtlüsü ile biten kosmasindaki özgün doga betimlemesinin düzeyine ulasamamislardir Bu kosmadaki anlatim akiciligi ve sözcük zenginligi, Türkçenin gücünü ortaya koymaktadir.


Anayasanin (Kanun-u Esasi) hazirlanmasinda dil sorunu ortaya çikti: Genis Osmanli topraklarindan Meclise gelecek temsilciler hangi dil ile konusacakti? Bati, yüzyillar önce tek bir ulusal dili egemen kilip gelistirerek böyle bir sorunla karsilasmamisti. Uzun tartismalardan sonra -azinliklarin tepkileri de yatistirilarak- Anayasanin 18 Maddesine Osmanli Devletinin resmi dilinin Türkçe olduguna ve devlet hizmetlerine gireceklerin bu dili bilmesinin gerektigine iliskin hüküm konuldu. IIAbdülhamit'in Meclisi kapattiktan sonra uyguladigi agir sansür, dili kapsamadigindan, aydinlarin Türkçeyi gelistirme çabalari kesintiye ugramamistir. II Abdülhamit, sadrazamliga atadigi Türkçe bilmeyen Çerkez Hayrettin Pasanin telkini ile devletin resmi dilinin Arapça olmasini istemis ise de, Sait Pasa'nin ''Devlet dili Arapça olursa Türklük ortadan kalkar'' diyerek karsi çikmasi üzerine, bu isteginden vazgeçmistir.


* Osmanli döneminde, tip, mühendislik ve askerlik terimlerinin Bati dillerinden Osmanlicaya çevrilmesi görüsü egemendi. Ancak terim türetmede Türkçe sözcüklerden degil de Arapça ve Farsça sözcüklerden yararlanilmakta idi .Bu "takintiyla" kimi zaman gülünçlüklere düsülürdüÖrnegin Osmanlinin Italyadan satin aldigi toplarin üzerinde ''Balliemez'' damgasi bulundugu için, bu toplar Türkler arasinda ''Balyemez Topu'' diye adlandirilmisti. Ancak Osmanlinin bilgiç okumuslari, bu toplara Türkçe bir ad konuldugunu sanarak, Türkçe sözcükleri asagilik sayip Türkçeyi bilimsel ürünleri adlandirmaya yakistiramadiklarindan, Türkçe ''Balyemez'' sözcügünü, yarisi Arapça yarisi Farsçaya çevirerek ''Asalnemihored'' yapmisti ''Asal'', Arapça "bal", ''Nemi-hored'' ise Farsça "yemez" anlamina geliyordu.


* Abece sorununu, ''Bizim ahenkli zengin dilimiz kendini gösterecektir'' diyerek, 3 Kasim 1928 tarihinde Mecliste kabulünü sagladigi yasayla, Latin harflerine dayanan Türk abecesini dilimize kazandirmistir.


* Hint-Avrupa ve Sami dillerine göre Türkçenin bu arada bilim terimleri türetmede önemli bir üstünlügü vardir ''Türkçenin Gücü'' yapitinda açiklandigi üzere, Türkçemiz bu özelligi ile benzersiz üstünlüge sahiptir. Bu yapitta ''sür-'' kökünden, yalnizca Türkiye Türkçesinde 100 kadar türetilmis sözcük örnegi verilmistir.


* 1936 yilinda Kahire'de toplanan Arap dil kurultayi, 3600 kadar sözcügü Arapça sözlükten çikarmistir Çikarilan bu sözcükler arasinda ''sarik'' sözcügü de vardir.


* 12 Eylül Darbesi sonrasi, dilde geriye dönüs zorlamalarina girilmis, kimi öz Türkçe sözcüklerin kullanilmasi Yönetim Buyruguyla yasaklanmistir. Bu sözcükler arasinda ''devrim'' ve dönemin devlet baskani Kenan Evren'in soyadi olan ''evren'' sözcügü bile bulunmakta idi.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici




Bugün yaklasik 220 milyon konusuru bulunan Türk dili, Mogol ve Mançu-Tunguz dillerinin de yer aldigi Altay dil ailesinin en fazla konusura sahip koludur…

19’uncu yüzyil sonlarina dogru yogunluk kazanan arastirmalarla Altay dilleri olarak adlandirilan Türk, Mogol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore dilleri ile Fin-Ugor dilleri olarak anilan Fin, Macar ve Samoyed dillerinin Ural-Altay adinda bir dil ailesi olusturdugu düsüncesi, dünyada genel kabul görmüs bir kuramdi. Ancak, 20’nci yüzyilin ikinci yarisindan itibaren yürütülen dil bilimi arastirmalariyla Ural ve Altay dillerinin bir dil ailesi olusturamayacagi düsüncesi yayginlasmaya basladi. Fin, Macar ve Samoyed dilleri ile Türk, Mogol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore dilleri arasinda benzerlikler bulunuyordu ama bu benzerlikler bir dil ailesi olusturmaya yetecek ölçüde bir kaynak dilden miras kalan ortak dil ögesi içermiyordu.

Bugün artik dünya dil bilimi çevrelerinde Türk, Mogol ve Mançu-Tunguz dillerinin olusturdugu Altay dil ailesi, genel kabul görmektedir. Bununla birlikte Kore ve Japon dillerinin bu dil ailesinde yer alip almadigi üzerine tartismalar sürmektedir. Bu iki dilin Altay dil ailesine ait olmalari durumunda da, Türk dilinin Altay dil ailesinin en çok konusura sahip kolu oldugu gerçegini degistirmez.

Türk Dilinin Kisa Tarihi


Türk yazi dilinin tarihi VII ve VIII. yüzyillarda Orhon vadisinde dikilmis olan yazitlarla baslar. Gerek Orhon Yazitlari’nda kullanilmis olan gelismis ve islek dil gerekse komsu ülke kaynaklarinda yer alan bilgiler, Türk yazi dilinin baslangicinin çok daha eskiye gittigini gösterir. Yakin dönemde bulunan yeni yazitlarin okunmasi Türk yazi dilinin tarihini daha da gerilere götürmemizi saglayacaktir. Ayrica karsilastirmali ses ve biçim bilimi çalismalari ve diger dillerdeki alinti sözlerden Türkçenin yasinin ortaya konulmasi yolunda önemli veriler elde edilmistir. Türkçeden Sümerceye geçmis oldugu kanitlanan 168 Türkçe kökenli sözcük, Sümerce ile Türkçenin yasit oldugu görüsünün gelistirilmesini saglamistir. Esik kurgani buluntulari arasinda yer alan ve MÖ 4’üncü yüzyila ait oldugu saptanan bir çanaktaki Orhon yazisina benzer harflerle yazilan iki satirlik yazinin en eski Türkçe metin oldugu bilinmektedir. Çin yilliklarindaki bir Hun agitina ait iki dize ile birkaç sözcük MS 4’üncü yüzyil Türkçesi hakkinda fikir vermektedir. Ancak, edebî metin niteligindeki ilk büyük metinler Tonyukuk (725), Bilge Kagan (731) ve Köl Tigin (732) adina dikilmis olan Göktürk Yazitlari’dir. Türk dilinin ilk sözlügü ve dil bilgisi kitabi Divanü Lugati’t-Türk ise 1072 yilinda Kâsgarli Mahmud tarafindan yazilmistir. Yaklasik 9 bin sözü içeren eser, yalnizca bir sözlük, yalnizca bir dil bilgisi kitabi degil, ayni zamanda Türk yazi dilinin ve agizlarinin ele alindigi, kültür degerlerinin kayda geçirildigi anitsal bir kaynaktir. Kâsgarli Mahmud; Karahanli, Uygur, Oguz, Kipçak, Kirgiz ve diger akraba topluluklarinin söz varligini bir araya getirerek hazirladigi eserine Divanü Lugati’t-Türk, yani Türk Lehçeleri Sözlügü adini vermistir. Kâsgarli Mahmud’un yirmiyi askin yazi dilini ve agzini Türk adi altinda toplamasi, bilimsel bir gerçekligi ortaya koymaktadir. Büyük ölçüde ortak dil ögelerine dayanan bu yazi dilleri ve agizlar, zaman içerisinde kendi iç gelismelerini sürdürerek bugün yazi dilleri ve resmî diller hâline gelmislerdir.





Türk Dilinin Cografyasi

Yayilma alani Kuzey Buz Denizi’nden baslayip Hindistan’in kuzeyine, Çin Halk Cumhuriyeti’nin içlerinden Avrupa’nin en uç noktasina kadar uzanan yaklasik 12 milyon kilometrekarelik bu cografyada en geçerli dil, Altay dil ailesinin en büyük kolu olan Türk dilidir.

19’uncu yüzyilda ünlü Türkolog Á. H. Vámbéry, Türk dilinin yayilma alaninin genisligini yaptigi gezi sirasinda görmüs ve Balkanlardan Mançurya’ya kadar yolculuk yapacak bir kisinin Türk dilini bilmesi durumunda bu yolculugunu en kolay bir biçimde yapabilecegini, çünkü bu cografyada en geçerli dilin Türk dili oldugunu söylemisti. Bugün bu alan daha da genislemistir. Özellikle 1960’li yillardan itibaren çalismak ve okumak basta olmak üzere çesitli nedenlerle endüstrilesmis Avrupa ülkelerine Türklerin göçmesi sonucunda Türk dilinin yayilma alani Balkanlari da asarak Atlas Okyanusu kiyilarina ulasmistir.

Türk dili, yogunlugu Orta Asya ve Orta Dogu’da bulunan ve en azindan son bin yildir yerlesik halklar hâlinde olan; Türkiye Cumhuriyeti, Eski Sovyetler Birligi’nden bagimsizlasmis Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kirgizistan gibi Türk Cumhuriyetleri, Balkan Ülkeleri, Rusya Federasyonu, Iran, Irak, Afganistan, Çin Halk Cumhuriyeti gibi devletler içinde konusma dili veya yazi dili olarak yasayan yirmi yazi dili koluna ayrilmaktadir.

Orta Çag ile Yeni Çagi Osmanli Imparatorlugu ve Altin Ordu Devleti gibi büyük cografyalara yayilan siyasi birlikler içinde yasayan bu Türk topluluklari, 20’nci yüzyil ilk çeyregine kadar etkili olan klasik yazi dilleri Osmanli Türkçesi ve Çagataycanin birlestirici karakteriyle güçlü bir yazili edebiyat ve millî bir halk edebiyati gelistirmistir. Dil mirasinin çok büyük bir kismini olusturan sözcükler, atasözleri, deyimler ve temel kavramlar bu Türk topluluklarinin dillerinde ortaktir.

Türk dilinin bu ortak ve bütünlestirici özelligi, konusma dillerindeki, agizlardaki farkliliklarina karsin yazili çesitli lehçeleri, farkli konusma dilleri bulunan Arapçanin, Çincenin veya Hintçenin durumu ile benzerlik göstermektedir. Bu dillerin içinde alt diller olarak gelisen birçok farkli agza karsin tek bir dilin olmasi gibi, Türkçe de Sovyetler Birligi’nin özel siyasi sartlari altinda farklari yapay olarak artirilmis yazi dillerine ayrilmistir. Bu yazi dilleri Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Özbek Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kirgiz Türkçesi, Tatar Türkçesi, Baskurt Türkçesi, Uygur Türkçesi, Gagavuz Türkçesi, Karakalpak Türkçesi, Kumuk Türkçesi, Karaçay Türkçesi, Balkar Türkçesi, Nogay Türkçesi, Hakas Türkçesi, Altay Türkçesi, Tuva Türkçesi ile Çuvasça ve Yakutçadir.

Öte yandan büyük çogunlugu Türkiye Cumhuriyeti vatandasi olan ve Avrupa Birligi ülkelerine yerlesen yaklasik 6 milyon Türk bulunmaktadir. Avrupa Birligi üyesi olmayan bazi Avrupa ülkelerinde de önemli ölçüde Türk nüfusu bulunmaktadir. Bu nüfusun önemli bir bölümü, yasadigi ülkenin vatandasidir. Ayrica Avrupa Birligi’nin yeni üyelerinden Romanya’da, özellikle de Bulgaristan’da bu ülkelerin vatandasi olarak çok sayida Türk yasamaktadir. Makedonya, Kosova gibi diger ülkelerdeki yerlesik Türklerle birlikte bütün Avrupa kitasindaki Türk nüfusun 7 milyonu astigi düsünülmektedir. Avrupa’daki bu nüfusun tamaminin dili Türkiye Türkçesidir. Bu ülkelerde Türkler tarafindan yayimlanan gazeteler, dergiler, kitle iletisim araçlari Türkiye Türkçesini kullanmaktadir.

Çesitli dönemlerde Arabistan yarimadasindaki ve Kuzey Afrika’daki ülkelere; Güney ve Kuzey Amerika kitasinda basta ABD olmak üzere çesitli ülkelere ve Avustralya’ya yerlesen konusurlari sayesinde, bugün Türk dili dünyanin dört bir kösesinde yasayan, konusulan, kullanilan dil konumuna ulasmistir. Uydudan yapilan radyo ve televizyon yayinlari, ag ortaminda yayincilik, yurt disinda da yayimlanan gazetelerimiz ve dergilerimiz, ögretim kurumlari ve kurslar araciligiyla bugün Türk dili yeryüzünde etkin bir biçimde islevini sürdüren dil konumuna ulasmistir.

Bugünün dünya siyasi haritasina bakildiginda farkli yönetimler altinda ama sinirdas ülkelerde yasayan ve birbirine çok benzer dilleri konusan Türk soylu halklarin dil benzerliginin yani sira çok büyük ölçüde kültür benzerlikleri gösterdigi bilinen bir gerçektir. Anadolu’daki bir halk türküsü Balkanlarda, Orta Dogu’da, Kafkaslarda hatta Orta Asya’da bilinmekte, dinlenmekte ve söylenmektedir. Türk mutfaginin sevilen yemegi manti, boyutlari ve adi degisse de Sibirya’dan Çin’e, Orta Asya’dan Anadolu’ya ortak özellikler gösterir. Nasrettin Hoca’nin ünü ve fikralari Türk soylu halklar arasinda yayildigi gibi, ayni cografyada komsu uluslar arasinda da yayginlasmistir. Ancak Türk dili konusurlari arasinda en dikkat çekici benzerlik söz varliginda ve biçim özelliklerinde kendisini göstermektedir.

Dünyada birçok ülkede bagimsiz olarak yürütülen akademik Türkoloji çalismalarinin sonuçlarina göre, bu Türk yazi dilleri, sözlük bilimi ölçütlerine göre siralanan söz varligi verilerine göre birbirinin ses dengi hâlindeki sözlere sahiptir. Hiçbiri yabanci dillerden alinti olmayan temel söz varligi sayesinde Türk topluluklari araya bir baska iletisim araci koymadan kendi dilleri araciligiyla birbirleriyle anlasabilmektedir.

Bütün bu yazi dillerinde ve lehçelerde sayi adlari, zamirler, fiiller ortaktir. Atlas Okyanusu kiyilarindan Çin’in içlerine kadar uzanan cografyada 220 milyon insan bir, iki, üç, dört/tört, bes, alti, yedi/yeddi/ceti, sekiz, dokuz/tokuz, on diyerek saymaktadir. Birkaç sayi adindaki küçük ses degisikligi disinda bütün sayi adlari tam bir ortaklik gösterir. Lehçeler arasindaki bu ses farkliliklari genel farkliliklardir ve düzenli olarak diger sözcüklerde de görülürler.




Çesitli alanlar ve kavramlardaki söz varligina birkaç örnek vermekle yetiniyoruz:

Çevre ve Doga Sözleri:

Türkiye T. toprak; Azerbaycan T. torpag; Türkmen T. toprak; Tatar T. tufrak; Kazak T. toprak; Uygur T. toprak; Özbek T. tuprak; Kirgiz T. topurak.

Türkiye T. dag; Azerbaycan T. dag; Baskurt. tav; Tatar T. tav; Kazak T. tav; Kirgiz T. too; Özbek. tag; Türkmen T. dag; Uygur T. tag.

Türkiye T. agaç; Azerbaycan T. agac; Türkmen T. agaç; Tatar T. agaç; Kazak T. agas; Uygur T. yagas; Hakas T. agas.

Türkiye T. çiçek; Baskurt T. sesek; Kazak T. sesek; Kirgiz T. çeçek; Özbek T. çeçek; Tatar T. çeçek; Uygur T. çeçek.

Türkiye T. diken; Azerbaycan T. tiken; Kazak T. tiken; Kirgiz T. tiken; Özbek T. tiken; Türkmen T. tiken; Uygur T. tiken.

Türkiye T. yaprak; Azerbaycan T. yarpag; Baskurt T. yaprak; Tatar T. yafrak; Kazak T. japirak, Özbek T. yeprak; Türkmen T. yaprak.



Renkler

Türkiye T. ak; Azerbaycan T. ag; Tatar T. ak; Baskurt T. ak; Kazak T. ak; Kirgiz T. ak; Özbek T. åk; Türkmen T. ak; Uygur T. ak.

Türkiye T. kara; Azerbaycan T. gara; Baskurt T. kara; Tatar T. kara; Türkmen T. gara; Kazak T. kara; Kirgiz T. kara; Uygur T. kara.

Türkiye T. sari; Azerbaycan T. sari; Baskurt T. hari; Tatar T. sari; Kazak T. sari; Kirgiz T. sari; Özbek T. sarik; Türkmen T. sari; Uygur T. serik.

Türkiye T. kizil; Azerbaycan T. gizil; Baskurt T. kizil; Tatar T. kizil; Kirgiz T. kizil; Özbek T. kizil; Türkmen T. gizil; Uygur T. kizil.

Türkiye T. boz; Azerbaycan T. boz; Baskurt T. buz; Kazak T. boz; Kirgiz T. boz; Özbek T. boz; Türkmen T. boz; Uygur T. boz.

Hayvanlar

Türkiye T. at; Azerbaycan T. at; Baskurt T. at; Tatar T. at; Kazak T. at; Kirgiz T. at; Özbek T. at; Türkmen T. at; Uygur T. at.

Türkiye T. kuyruk; Azerbaycan T. guyruk; Baskurt T. koyorok; Kazak T. kuyruk; Kirgiz T. kuyruk; Özbek T. kuyruk; Tatar T. koyrik; Türkmen T. guyruk; Uygur T. kuyruk.

Türkiye T. aslan; Azerbaycan T. aslan; Baskurt T. arislan; Kazak T. aristan; Kirgiz T. arstan; Özbek T. erslan; Tatar T. arislan; Türkmen T. arslan; Uygur T. arslan.

Türkiye T. koyun; Azerbaycan T. goyun; Baskurt T. kuyin; Kazak T. koy; Kirgiz T. koy; Özbek T. koy; Türkmen T. goyun; Uygur T. koy.

Türkiye T. kus; Azerbaycan T. gus; Baskurt T. kos; Kazak T. kus; Kirgiz T. kus; Özbek T. kus; Türkmen T. gus; Uygur T. kus.

Türkiye T. kurt; Azerbaycan T. gurd; Baskurt T. kort; Kazak T. kurt; Kirgiz T. kurt; Özbek T. kurt; Tatar T. kort; Türkmen T. gurt; Uygur T. kurt.

Türkiye T. turna; Azerbaycan T. durna; Baskurt T. torna; Kazak T. tirna; Kirgiz T. turna; Özbek T. turne; Tatar T. torna; Türkmen T. durna; Uygur T. turna.

Türkiye T. balik; Azerbaycan T. balig; Baskurt T. balik; Kazak T. balik; Kirgiz T. balik; Özbek T. balik; Türkmen T. balik; Uygur T. belik.

Madenler

Türkiye T. demir; Azerbaycan T. demir; Baskurt T. timir; Tatar T. timir; Kazak T. temir; Kirgiz T. temir; Özbek T. temir; Türkmen T. demir; Uygur T. tömür.

Türkiye T. altin; Azerbaycan T. altun; Baskurt T. altin; Tatar T. altin; Kazak T. altin; Kirgiz T. altin; Özbek T. altin; Türkmen T. altin; Uygur T. altun.

Türkiye T. gümüs; Azerbaycan T. gümüs; Baskurt T. kömös; Tatar T. kömis; Kazak T. kümis; Kirgiz T. kümüs; Özbek T. kümüs; Türkmen T. kümüs; Uygur T. kümüs.

Türkiye T. tas; Azerbaycan T. das; Baskurt T. tas; Tatar T. tas; Kazak T. tas; Kirgiz T. tas; Özbek T. tas; Türkmen T. das; Uygur T. tas.

Insan Vücudu

Türkiye T. bas; Azerbaycan T. bas; Baskurt T. bas; Tatar T. bas; Kazak T. bas; Kirgiz T. bas; Özbek T. bas; Türkmen T. bas; Uygur T. bas.

Türkiye T. dil; Azerbaycan T. dil; Baskurt. til; Tatar T. til; Kazak T. til; Kirgiz T. til; Özbek T. til; Türkmen T. dil; Uygur T. til.

Türkiye T. dis; Azerbaycan T. dis; Baskurt T. tis; Tatar T. tis; Kazak T. tis; Kirgiz T. tis; Özbek T. tis; Türkmen T. dis; Uygur T. tis.

Türkiye T. ayak; Azerbaycan T. ayak; Baskurt T. ayak; Tatar T. ayak; Kazak T. ayak; Kirgiz T. ayak; Özbek T. ayak; Türkmen T. ayak; Uygur T. ayak.

Türkiye T. kol; Azerbaycan T. gol; Baskurt T. kul; Tatar T. kul; Kazak T. kol; Kirgiz T. kol; Özbek T. kol; Türkmen T. gol; Uygur T. kol.

Türkiye T. göz; Azerbaycan T. göz; Baskurt T. küz; Tatar T. küz; Kazak T. köz; Kirgiz T. köz; Özbek T. köz; Türkmen T. göz; Uygur T. köz.

Türkiye T. kulak; Azerbaycan T. gulag; Baskurt T. kolak; Tatar T. kolak; Kazak T. kulak; Kirgiz T. kulak; Özbek T. kulak; Türkmen T. gulak; Uygur T. kulak.

Verilen bu örneklerin yani sira Türk lehçelerinde fiillerde de büyük ölçüde ortaklik oldugu bilinmektedir.

Verilen örneklerden de görülecegi gibi, Türk yazi dillerinin sözleri, birbirinden bazen tek bir sesin degiskenligi ile ayrilmaktadir. Türk dilinin bu kollarinin bagimsiz sinirlara sahip ülkelerde yazi dilleri olarak kullanilmasi, onlari birbirinden bagimsiz diller halinde kabul etmemize imkân vermez.

Bu dillerin söz dizimi de ayni yapisal özelligi göstermektedir. Tamlamada tamlayan daima tamlanandan önce gelmektedir. Cümlede ögelerin dizilisi de:

özne + tümleçler + yüklem

biçimindedir. Gagavuz ve Karay Türkçesi gibi az sayida lehçe disinda bütün Türk lehçelerinde söz dizimi benzerligi kendini göstermektedir.



Ana Dili Konusurlarina Göre Diller ve Türk Dili

Dillerin nüfus siralamasi ana dili (birinci dil), ikinci dil, yabanci dil konusurlari bakimindan birkaç ölçüt göz önünde bulundurularak yapilmaktadir. Ana dili, birinci dil, ikinci dil ve yabanci dil olarak konusurlar bakimindan Ingilizcenin 2 milyara yaklasan bir konusuru oldugu kestiriminde bulunulmaktadir. Ana dili konusurlari bakimindan yapilan siralamalarda ise Çince farkli lehçeleri olmasina karsin birinci dil olma özelligine sahiptir. Birbirinden ses, biçim ve söz varligi özellikleri bakimindan ayrilan sekiz ayri lehçesiyle Çincenin, pek çok lehçesinin yani sira Urduca ile birlikte Hintçenin tek dil kabul edildigi ve buna göre dünyada en fazla konusuru bulunan diller siralamasinda Çincenin birinci, Hintçenin dördüncü dil kabul edilmesi karsisinda Türk dili de 220 milyona ulasan konusuruyla siralamada tek bir dil olarak kabul edilmelidir. Bu ölçütlerle Türk dili dünyada en fazla konusuru bulunan diller arasinda besinci sirada yer almaktadir.



Çince


1.300.000.000


Sekiz lehçesiyle birlikte

Ingilizce


427.000.000




Ispanyolca


266.000.000




Hintçe


223.000.000


Bütün lehçeleriyle ve Urduca ile birlikte

Türk dili


220.000.000


Bütün lehçeleriyle birlikte

Arapça


181.000.000


Bütün lehçeleriyle birlikte

Portekizce


165.000.000




Bengalce


162.000.000




Rusça


158.000.000




Japonca


124.000.000




Almanca


121.000.000




Fransizca


116.000.000






Dünyada Türk Dilinin Ögretimi

Ana dili konusurlari disinda Türk dili lehçelerinin birinci dil, ikinci dil veya yabanci dil konusurlari da bulunmaktadir. Özellikle Türkiye Türkçesinin pek çok ülkede konusuru oldugu saptanmistir. Ethnologue verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti disinda 34 ülkede Türkiye Türkçesi konusuru bulunmaktadir. Konusur nüfusunun yani sira Sovyetler Birligi’nin dagilmasi, Körfez Savasi gibi yakin tarihte yasadigimiz olaylar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesinde ve dünyadaki önemini artirmis, Türkiye çekim merkezi hâline gelmistir. Bu gelismeler, Türkiye Türkçesinin Türk cumhuriyetlerinde ve diger ülkelerde ögretimi konusunda çesitli asamalardaki yeni ögretim kurumlarinin, üniversitelerde yeni bölümlerin kurulmasini ve özel dershanelerde kurslarin açilmasini saglamistir.

Ülkelerdeki Türk nüfusun yogunluguna ve talebe göre ortaögretim kurumlarinda Türkçenin ögretildigi seksen yedi ülke bulunmaktadir. En az bir ortaögretim kurumunda Türkçenin ögretildigi bu ülkeler sunlardir: ABD, Afganistan, Almanya, Angola, Arjantin, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Banglades, Belçika, Benin, Bosna-Hersek, Brezilya, Bulgaristan, Burkina-Faso, Burma, Çad, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Ekvator Ginesi, Endonezya, Etyopya, Fas, Fildisi Sahilleri, Filipinler, Fransa, Gabon, Gana, Gine, Güney Afrika Cumhuriyeti, Güney Kore, Gürcistan, Hindistan, Hollanda, Irak, Ingiltere, Japonya, Kamboçya, Kamerun, Kanada, Kazakistan, Kenya, Kirgizistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kosova, Laos, Letonya, Liberya, Litvanya, Macaristan, Madagaskar, Makedonya, Malavi, Maldiv Adalari, Malezya, Mali, Meksika, Mogolistan, Moldova, Moritanya, Mozambik, Nepal, Nijer, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Pakistan, Papua Yeni Gine, Polonya, Romanya, Rusya, Senegal, Sirbistan, Sri Lanka, Sudan, Suudi Arabistan, Tacikistan, Tanzanya, Tayland, Tayvan, Togo, Türkmenistan, Uganda, Ukrayna, Ürdün, Vietnam, Yemen

Bazi ülkelerde ortaögretim kurumlarinda Türkçenin ögretilmesinin yani sira özel kurslarda da talebe göre Türkçe ögretilmektedir. Kurslarda Türkçe ögretilen kirk alti ülke saptanmistir. Bu ülkeler sunlardir: ABD, Almanya, Belçika, Beyaz Rusya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çin, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Hollanda, Irak, Ingiltere, Irlanda, Ispanya, Isveç, Isviçre, Italya, Izlanda, Japonya, Kirgizistan, Kolombiya, Letonya, Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Makedonya, Malta, Meksika, Misir, Mogolistan, Norveç, Peru, Polonya, Portekiz, Rusya, Singapur, Slovakya, Slovenya, Sili, Türkmenistan, Vietnam, Yunanistan

Dokuz ülkede Türkçe ögretimin yapildigi üniversite bulunmaktadir. Bu ülkeler sunlardir: Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Gürcistan, Irak, Kazakistan, Kirgizistan, Romanya, Türkmenistan

Bünyesinde Türkçe ögretilen, Türk dili ve edebiyati arastirmalarinin yapildigi, Türkoloji bölümlerinin bulundugu yirmi sekiz ülke vardir. Bu ülkeler sunladir: Almanya, Avustralya, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Endonezya, Fildisi Sahilleri, Gürcistan, Irak, Iran, Isveç, Japonya, Kamerun, Kazakistan, Kirgizistan, Kolombiya, Kosova, Litvanya, Macaristan, Misir, Moldova, Romanya, Rusya, Türkmenistan, Ukrayna, Venezuela, Yemen



Sonuç

Bugün Türk dili, yaklasik 12 milyon kilometre karelik bir alanda 220 milyon nüfusun konustugu, yüze yakin ülkede ögretiminin yapildigi, kökleri tarihin en eski dönemlerine kadar uzanan, 600 bini askin söz varligina sahip bir dünya dilidir. Geçmisi boyunca Çinceden Farsçaya, Arapçadan Macarcaya kadar pek çok dille etkilesim içerisine girmis olan Türk dilinin bir kolu olarak yalnizca Türkiye Türkçesinin dünya dillerine verdigi sözcüklerin sayisi 11 binin üzerindedir. Genel Türk dili olarak diger dillere verdigimiz sözcük sayisi ise 20 binin üzerindedir. Özellikle giyim, yiyecek, askerlik basta olmak üzere hemen her alanda çok sayida Türk dili kökenli sözcük ile tarihte ve bugün Türk soylu halklarin yasadigi cografyalardaki Türk dili kökenli çok sayida yer adi dünya dillerinde varligini bugün de sürdürmektedir.

Dünyanin hemen her bölgesinde ögretimi yapilan, bilimsel arastirmalara konu olan, dünya dillerine katkida bulunan Türk dili, en yaygin ve en köklü dünya dillerinden biridir.


Prof. Dr. Sükrü Halûk Akalin

Türk Dil Kurumu Eski Baskani
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Türk dilinin Kisa Tarihsel Gelisimi



Türk dillerinin yazili metne dayali tarihleri 7-9 yüzyil Orhon Türkçesine kadar uzansa bile, Türkiye Türkçesi için, Anadolu'ya göç eden Oguzlarin 11 yüzyildan sonra kendi lehçeleri üzerine kurduklari yazi dilini baslangiç saymak gerekir.

15 yüzyila kadar Eski Anadolu Türkçesi olarak adlandirdigimiz bu dönemin en ünlü temsilcisi Yunus Emre'dir.

Anadolu Selçuklularinin önce Arapçayi, sonra da Farsçayi resmi dil olarak kabul etmeleri nedeniyle Türkçe Anadolu sahasinda 13 yüzyila kadar gelisememistir. 13 ve 15, yüzyillar arasinda da gittikçe artan sayida Arapça, Farsça sözcük içeren bir dil ortaya çikmistir. Ancak yine de sade sayilabilecek bir Türkçenin egemen oldugu bu dönemden sonra Osmanlica adi verilen, yogun Arapça, Farsça etkisi görülen bir dönem baslamistir.

16 yüzyildan 20 yüzyila kadar süren Osmanlica dönemi kendi içinde Baslangiç Dönemi, Klasik Dönem ve Yenilesme Dönemi olarak üç bölümde incelenir Bu dönemde yalniz Arapça, Farsça sözcükler degil gramer kurallari da Türkçeye girmis, yalniz aydin kesimin okuyup yazabildigi bir saray dili ortaya çikmistir.

Dilde özlesme çabalari 19 yüzyilin ikinci yansinda Tanzimat dönemi ile baslamistir. Aydinlarin Türkçe sözcük kullanma, Arap alfabesinde yenilikler yapma (örnegin tüm ünlüleri yazida gösterme, normalde bitisik yazilan Arapça harfleri ayri yazma gibi) çabalariyla geçen bir hazirlik döneminden sonra Cumhuriyetle birlikte çagdas Türkçenin temelleri atilmistir.

Atatürk'ün özel ilgi ve çabalariyla Latin alfabesine geçilmis, tarama, derleme ve türetme yoluyla dildeki Türkçe sözcük orani kisa sürede büyük oranlara ulasmistir.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici

Türk Dilinin Ilk Müdafileri


Viyana bozgununa kadar zaferlerle dolu Osmanli’nin, Garp âlemi karsisinda psikolojik üstünlügü vardi. Bu hissin sevkiyle daima hakir görüp, her nevi inkilap ve tekâmülüne karsi lâkayt kaldigi Bati dünyasindan ilk maglubiyeti aldigi zaman, Osmanli aydin ve yöneticileri bir seylerin degistiginin farkina vardilar ve gerilemenin sebeplerini, Avrupa’daki degisimi arastirmaya basladilar.
III Selim zamanindan –reform döneminden– itibaren Avrupa ile ciddi temaslar olmaya basladi. Bizzat padisahlar tarafindan baslatilan ve tesvik gören Bati’ya yönelmenin önemli gerekçeleri vardi .Bati modern kurumlasmalarda, müspet ilimlerde ve sanayilesmede gerçekten çok mesafeler kat etmisti. Baslangiçta iyi niyetlerle Bati’daki bu müspet gelismelerden yararlanmak amaciyla basta askerî alanda olmak üzere Batili anlamda birtakim yenilikler yapilmaya baslandi .Fakat, bu Bati’ya yönelis maalesef zamanla bilimsel ve teknolojik transfer yerine, kültür transferine dönüstü .Bu transferlerden en önemlilerinden biri de Fransizcanin Osmanli egitim ve kültür hayatina girmesidir. 1839 tarihinde Mekteb–i Tibbiye–i Adliye–i Sahane’nin kurulmasi ve Fransizca egitime baslamasi, bunun en güzel örneklerinden biridir.

II Mahmut döneminin son senesinde Napolyon Bonapart’in tavsiyeleri ile Viyana’dan bol ve cazip vaatlerle getirtilen Dr Bernar’in idaresi ve hekimbasiliginda açilan bu okulda bütün dersler Fransizcadir.

1860’lara gelindiginde derslerin Türkçelestirilmesi, en azindan bir iki Türkçe ders konulmasi gündeme geldi Valâsidi, Kaspar, Zografos, Kostantin, Kara Todori, Serviçin, Baroçi, Pawlâki, Kalya Valyan gibi Türk olmayan ve birçogu Türkçe dahi bilmeyen muallimler bu tesebbüsü akim birakmak üzere hemen baskaldirmis, Cemalettin Efendi’yi nazirliktan bile etmislerdir .Fakat, bu olay Tibbîye talebesinin vicdanini ateslemis, milliyet atesi yanmaya baslamis ve talebeler arasinda derslerin Türkçelestirilmesi için bir gizli cemiyetin kurulmasina tesebbüs edilmistir. Bu hadise Askerî Tibbiye Mektebi’nde sonralari daima görülen dayanisma ve toplu is görmek zaruretinin ilk vesilesini teskil etmistir. Talebeler, 1861 tarihinde Mecmua–i Fünun gazetesinde bu konuda yazilar yazmaya, Türk olmayan muallimler de Beyoglu’nda çikan Fransizca gazetelerde Türkçe dersleri aleyhinde yazilar nesretmeye baslamislardir. “Yabanci muallimlerin düsüncelerine göre hekimlik; yavan ve iptidaî bir lisan olan Türk dili ile ifade edilemeyecek kadar yüksek bir ilimdir.

Kurulan gizli cemiyet, yabanci muallimlerin Türk diline yaptiklari tecavüzlere karsilik olmak üzere Türkçe tip kitabi yazmak kararini verdiler. Is paraya dayaninca 1861’de ayni mektebe nazir olan ve Türk dili müdafii talebelere yakin olan Haci Arif Efendi, kemerini çözerek biriktirmis oldugu otuz bes altini ortaya koymus ve en büyük müskülü halletmistir.

Gizli olarak kurulan cemiyet, 1866 yilinda Cemiyet–i Tibbiye–i Osmaniye adiyla resmen kurulmustur. Türkçe tip kitabi yazma faaliyetleri hiz kazanmis, önce bir tip lügatinin hazirlanmasi lüzumlu görülmüstür. Haci Arif Efendi ve Serasker Hüseyin Avni Pasa’nin da tesvik ve maddi katkilariyla Nisten’in Fransizca lügati cemiyet üyelerince paylasilarak tercüme edilmistir. Misir’dan yeni bastirilmis tip kitaplari getirtilmis, üç yil içerisinde lügat hazirlanmis, birçok kitap Türkçe’ye çevrilmistir. Artik derslerin de Türkçe’ye çevrilme zamani gelmistir. Fakat, bir problem vardir; yabanci hocalar Türkçe bilmiyordur. Cemiyet–i Tibbiye–i Osmaniye üyeleri, sirf Türkçe ders vermek gayesiyle baska bir mektep açtilar: Mekteb–i Tibbîye–i Mülkiye: 1867

Yabanci muallimler bu hadise üzerine kendi memleketlerinde imis gibi Türk dili ve kültürü aleyhinde Fransizca gazetelerde yazilar nesredip, bunlari vekillere ve ileri gelenlere yolluyorlardi. “Eger Türk dili hekimlik ilmini okutmaya kifayet etseydi, bundan otuz sene evveldersler Türkçe olarak baslanirdi” diye propaganda yapiyorlardi. Buna ragmen Mekteb–i Tibbiye–i Mülkiye’deki dört senelik basari da ortaya çikinca Askerî Tibbîye Mektebi’nde de dersler Türkçe okutulmaya baslanildi: 1870

Fransizca tedrisatin kalkmasi, mektebin inkisafina çok yardim etmisti. Mektebe girmek isteyenlerin sayisinda çok artis olmustur. Ayrica “Askerî Tibbiye Mektebi’ndeki yabanci muallimlerin de ne kadar cahil ve aciz olduklari ortaya çikmistir. Söyle ki: Yabanci hocalar, sinir ve damarlarin ancak mikroskopla görülebilecek seyler oldugunu anlatiyorlardi derslerde Fakat, doktor olan Türk ögrenciler kadavra üzerinde sinir ve damarlari tutup tutup gösterince, artik yabanci muallimler orada hocalik etmeye cesaret edememisler, birçogu kendi yerlerini kendilerinden üstün olan yeni Türk hocalara birakmislardir.

Kendi memleketinde kendi dilini savunmak için gizli cemiyet kurmak ne kadar acidir! Ögrenciler bugünlere de örnek olacak bir davranis ve direnis gösterip ilk tehlikeyi atlatmislar, Fakat kültür erozyonu böyle devam ederse gelecekte de, dili savunmak bir yana bizi biz yapan asil degerlerimizi savunmak için cemiyetler kurmak durumunda kalabiliriz.



KAYNAKLAR

1– Dr Osman Sevki Uludag, “Tanzimat ve Hekimlik” Tanzimat I,

Maarif Matbaasi, Istanbul 1940

2– Mümtaz Turhan, Kültür Degismeleri, MÜ Ilahiyat Fak Vakfi Yay

Istanbul 1987

3– Dr Hüseyin Özdemir, Osmanli Devleti’nde Bürokrasi, Istanbul 2001
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Macar bilginlerinden Profesör Kunos, tüm yasamini dilimizi ve edebiyatimizi incelemekle geçirmistir "Türk Halk Edebiyati" eserinde, Türkçeye karsi duydugu sevgiyi söyle anlatir.

Kunos Ve Türk Dili

TÜRK DILI


Bir varmis, bir yokmus Allah'in kulu çokmus; ben daha çok genç bir sehir mekteplisi iken orta halli bir amcam varmis. Bu adam, makinistlik edermis. Yaz aylarinda, tasralarda gezer, çiftliklerde harman savurtur ve makinelere bakarmis. Günlerden birgün, henüz on yedi yasinda oldugum sirada, Bugdan memleketinden yeni dönen bu amcam, bizi ziyarete geldi Hosbesten sonra, kahve ve çubuk içerek gezdigi memleketlerin türlü türlü âdetlerini, söyledikleri dilleri birer birer anlatirken : "En ziyade begendigim insan cinsi Türk, en kolay ögrendigim insan dili Türkçe'dir" dedi.

Meger o vakitler, Bugdan memleketi Türk hükmü altinda imis "Bu, dediginiz Türk lisani nasildir?" diye sordum "Hem söylenisi güzel hem ögrenmesi kolay bir dildir" cevabini aldim Güzelliginin ve kolayliginin neden ibaret oldugu sualine cevap olarak: "Telâffuzu bizim Macar lisani, ahengi bizim dilimizdeki ahenk gibi olup sözlerinin çogu da lisanimizda var" dedi.

Sordum: "Meselâ, ne gibi?" "Iste onlarin kapisi, bizde kapu, onlarin elmasi, arpasi, teknesi, baltasi, bizde de alma, arpa, tekne, baltadir Türk bekâri, civani, Macarca betyar, jivan Biçak, Macarca'da biçaktir, çizme, çizma, papuç, papuç, kalpak, kalpag; Türklerin devesi, delisi, haraci, katrani, bizde teve, deli, haraç, katran'dir. Onlarda kepenk, bizde köpöniyek; onlarda pide, bizde pite; onlarin sarmasi, dolmasi bizde de sarma, dolmadir.
Koçana, levende, mahmura, ormana, keçiye, biz de koçan, levent, memur, orman, keçke deriz. Tabur, Macarca tabur Tepsi, tepsi, tezek teözek'dir. Onlarda cep, bizde jip, ata, atiya, ana, aniya, tavuk, tiyok, aslan, aroslan, baga, baka, boga, ***a, çadir, sador, çali, çalit; çarik, sarok, çok, sok, küçük, kiçi, kazan, kazan, koç, koç, dana, tino, kendir, kender, toklu, toklu, satici, satuç, sakal, sakal, öküz, öküz ve bunlara benzer daha neler neler"

Amcam iki yüzden ziyade kelime sayip söylerken, zaten evvelden beri pek ziyade lisan meraklisi oldugumdan merakim gayet artti. Amcam:
"Oglum, Lâtince, Rumca ögrenecegine Türkçe ögren; Türk milleti bize en yakin oldugu gibi Türk dili de bizim dilimize pek yakin bir dildir" dedi
Amcamin bu sözleri üzerine, derin derin düsünmeye basladim Vakitler de, masallardaki gibi tez geçer Sehrimizin lisesini ikmal edip tam kirk alti sene evvel dogdugum yer olan sehirden Peste Üniversitesi'ne gittim. Türk lisaninin o zamanki hocasi Avrupa sarkiyyununun en meshuru bizim üstat Vamberi idi. Peste'ye gelisimin birinci haftasinda meshur muallimin talebesi oldum ve Türkçeyi ögrenmege basladim .Vamberi'nin derslerine üç sene devam edip Türkçe'den baska Uygurca, Tatarca, Çagatayca'ya da çalistim.
Günlerden bir gün, Peste sokaklarini gezerek, lâle ve sümbül biçerek Tuna suyu içerek fesli bir tacire, Türkiye'den henüz gelmis bir sekercinin dükkânin¬da çattim. Dükkân da minimini bir yerdi Selâm ve kelâmdan ve zar zor Türkçe görüstükten sonra, hem sekerini yedik, hem konusmaya basladik. O, benim pepeli Türkçemden ne kadar hazzediyorsa, ben de onun Türkçe konusmasindan o derece lezzet aliyordum Oh! simdiye kadar hiç görmedigim, hiç tanimadigim lokumlar, türlü türlü ezmeler ne âlâ imis! Âdeta sekercinin tatli mallarinin tiryakisi oldum Bu, benim tatli mesguliyetimden baska Türk lisanina daha ziyade heves edip onu konusmama da yardim etti Bir gün muallim efendiye:
— Acaba Türk milletinin halk edebiyati var mi? diye sordum Muallim:
— Bildigime göre, pek yok! dedi Ben:
— Ya, Ahmet Vefik Pasa'nin «Atalarsözü» denilen mecmuasi, ya Nasrettin Hoca'nin bütün dünyada meshur ve bütün garp lisanlarina tercüme edilen fikralari halk edebiyati sayilmaz mi? diye sordum
— Iste Türklerin halk edebiyati bu kadardir, baskasini bilmiyorum, cevabini verdi.
— Efendim, bildigime göre dünyanin hiçbir milleti, vahsilik halinde bile olsa, putlara bile tapsa, ister Müslüman, ister Hiristiyan olsun, halk edebiyatsiz olamaz Allah'in kullarinin halk edebiyati zaten halkin düsünüsüdür, dudaklarinin gülüsüdür, ruhunun eglencesidir, dertlerinin feryadidir Tefekkürlere kalsa, tefekkürdür, gami varsa, gaminin yarasidir Bahtlari varsa bahtliliginin gülü, sümbülüdür, Türk halki düsünmez mi? Köylüsünün ah ve vahi göge çikmaz mi? Bahçesindeki gülünün rengi kokusu yok mu? Bülbüllerinin figani yok mu? Hâsili Türklerin halk edebiyati yok gibi dersiniz, inanmam Vallahi inanmam, billahi inanmam.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Imla Ilkeleri


Imlâ, kelimelerin yazilisinda kullanilmasi kabul edilmis olan harf dizimidir Türkçenin imlâ kurallari sunlardir:

1 - Imlâda ilke :

Türk dilinin imlâsinda ilke, genel kültür Türkçesinin her sesini kendi harfiyle yazmaktir

Genel kültür Türkçesi, yurdumuzda nice yüzyillardan beri sürüp giden kültür akislariyla, bölge agizlarinin üstünde olarak, yerlesmis olan konusma dilidir

2 - Türk harfleri:

Sekiz sesli (a, e, i, i, o, ö, u, ü,) ve yirmi biri sessiz (b, c, ç, d, f, g, g, h, j, k, 1, m, n, p, r, s, s, t, v, y, z) olan Türk harfleri büyük ve küçük olmak üzere iki sekilde yazilir

3 - Büyük harflerin kullanilisi: Tamamlanip bir durakla bitirilen cümlelerden sonra gelen kelimelerin ilk harfi büyük yazilir

Özel adlarin, soyadlarinin; özel ad meydana getiren kelimeler birden fazla olursa her birinin; dil, ulus, din ve bunlara benzer topluluklarin adlari ile bunlardan olan kimseleri gösteren adlarin ilk harfi büyük olarak yazilir Ancak ulus, dil, din ve benzerlerinin adlari sifat olarak kullanildigi veya fiil sekline girdigi zamanlar büyük harf almasi gerekmez

Kismen olarak kullanilan ve bir makami veya bir unvani gösteren tek harfler veyahut birden çok harfli kisaltmalarin ilk harfi büyük yazilir

Kitap, dergi, gazete, yazi basliklariyla imzalarda, ilânlarda, kurum ve magaza adi unvanlarinda süs için kelimelerin hepsini veya bazilarini hep büyük harfle yazmak veya edat niteliginde olmayan kelimelere büyük harfle baslamak olabilir

Bunlardan baska saygi göstermek için söz arasinda geçen bir kelime büyük harfle basliyabilir

Sayilan bu durumlar disinda hep küçük harf kullanilir

4 - Iki imlâ isareti:

Türkçenin kendi sesleri disinda olarak genel kültür dilinde henüz kullanilmakta bulunan yabanci dillerden gelme ses özelliklerine ve daha bazi halleri belirtmek üzere iki imlâ isareti kabul edilmistir

5 - Ses degismeleri:

Her sesi kendi harfleriyle göstermek ilkesi kelimelerin her türlü çekimin de meydana gelen ses degismelerinde de yürür Fakat yan yana gelen kelimelerin son veya ön seslerindeki degismeler imlâda gösterilmez

6 - Benzesmeler:

Kelime ile ek arasindaki ses benzesmesi, kelimelerin son seslisiyle ekin seslisi arasinda sesli benzesmesi seklinde oldugu gibi, kelime sonundaki sert sessizin yumusamasi veya ek basindaki yumusak sessizin sertlesmesi seklinde sessiz benzemesi de olur

Seslisi açik (a, e ) olan ekler, son seslisi kalin olan kelimelere geldigi vakit a ile, ince olan kelimelere geldigi vakit e ile seslilesir

Seslisi kapali (i, i, u, ü) olan ekler a ve i dan sonra i; ve i den sonra i; o ve u'dan sonra u; ö ve ü'den sonra ü ile seslilesir

yok -ken ve imtirak'in -trak kismi ses benzesmesine ugramaz

Için edati ek gibi kelimeye katildigi vakit, kelime seslisinin açik veya kapali olduguna göre çin ve -çün sekillerini a-alir, fakat kalinlasmaz

Ek zamir olan -ki eki ancak birkaç kelimede -kü halini alir, baskaca degismeye ugramaz

Fiil çekimlerinde a veya e ile biten fiil gövdelerinden -yor eki veya kaynastirici sesi (y) almis -e, en -ecek, -erek gibi bir ek gelirse, fiil gövdesinin sonun, daki genis a ve e darlasarak i ve i olur

Bu seslilerden önce ve sonra gelen seslilerin ikisi de yuvarlak olursa i ve i yerine u ve ü gelir

Emir kiplerinde ve isim çekimlerinde bu degisme yazida gösterilmez

Kelimelerin sonunda bulunan sert sessiz p, ç, k harflerinden sonra sesli ile baslayan bir ek gelirse, bunlar bir çok kelimede yumusayarak b, c, d, g'ye çevrilir

7 - Ayri da, bitisik de yazilabilen sözler: idi imis, ise, iken, için, ile sözleri kendilerinden önce gelen kelimeden ayri y azitabildikleri gibi bitisik de yazilabilirler

8 - Edatlar : gibi, beri, dolayi, dek, kadar gibi edatlar tamamiyla bagimsiz birer kelime olduklarindan ne katildiklari kelimeyle bitisik yazilir, ne de benzesmeye ugrarlar

Ilgi zamiri olan ki de öyledir; ancak halbuki, mademki, oysaki gibi tek kelime halini almis birkaç sözde bitisik yazilir; yalniz çünkü sözünde benzesmeye ugramistir

Dahi anlamina olan de edati ile soru edati olan mi sözü sesli benzesmesine ugrasa da imlâda ayri gösterilir

9 - Bitisik yazilan kelime guruplari: Her hangi bir gramer sekli içinde yan yana gelip asil kendi anlamindan ayri ve özel bir kavram anlatan kelime guruplari bitistirilerek yazilir

Görünüste isim degerinde oldugu halde sifat olarak kullanilan sifat takimlari da bitisik yazilir

Eksiksiz olarak yan yana iki isim getirilerek yapilan yer adlari, kurum adlari ve terimler de bitistirilerek yazilir

Sürerlik, tezlik, yaklasma ve yeterlik fiillerini meydana getiren unsurlarda bitistirilir

Bunlardan baska yardimci fiillerin basina gelerek bilesik fiil kuran kelimelerin son sessizi ikilestigi vakit bitisik yazilir

10 - Özel adlar : Insanlarin adlariyla soyadlari, nüfus kütügüne geçtikleri sekilde yazilir

Yer adlari, birden çok kelimeden yapilmis olsa da bitisik yazilir

Tarih ve cografyada geçen özel adlardan Türkçede yerlesmis sekilleri olanlar öylece yazilir

Bunlarin disinda kalanlari kendi imlâlariyla yazip okunuslarini ayraç içinde göstermek dogru olur

1 - Özel imlâ kurallari:

Türkçede kullanilan yabanci kelimelerde Türk ses düzenine uymayan bir takim özellikler vardir Her hangi bir karisikliga meydan vermemek üzere bunlarin bazisini göstermek için iki imlâ isaretli kabul edilmistir

1 Sesli harf üzerine konulan ve düzeltme adi verilen isaret “” iki kelime, ayni harflerle yazildigi halde bir veya daha çok sesli harfin üzerine konulur:

alem - âlem, milli - millî gibi

Bu isaret '-i veya u'dan önce gelen k, g ve l'nin nin ince okunacagini göstermek üzere de bu a veya u'nun üzerine konur

Ayni harflerle yazilan iki kelimeden birinin bir seslisi uzun okunmakla ayri bir anlam çikiyorsa bu uzun sesliden önce gelen sessizin k veya g olmasi yüzünden düzeltme isaretinin konulmasi baska bir sonuç verecegi için, uzatma, uzun okunan sesliyi çift yazmak suretiyle gösterilir

2 Ikinci isaret (') kesme isaretidir Bu isaret bes çesit is görür:

a) - Kelime içinde bir sessizden sonra gelirse bu sessizin kendinden sonraki sesliye baglanmayarak kesik okunacagini gösterir

b) - Bir kelimeden bir harf düsürülürse onun yerini tutar

c) - Ek alinca baska bir kelime ile karisabilen kelimeler bu isaretle ekten ayrilabilirler

d) - Bir rakamdan veya simge durumunda olan bir harften sonra bir- ek yazildigi vakit bunun ek oldugunu belirtmeye yarar

e) - Özel adlar, eklerinden bir kesme ile ayrilabilir
 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
Çok güzel bir konu halen cep telefon yazışmalarında kib.(kendine iyi bak) slm.(selam) nbr (ne haber) gibi yazışmalar yazım kurallarını olumsuz etkilemektedir. Buda doğru iletişimi etkilemektedir.. Dilimize kültürümüze sahip çıkalım...Teşekkürler
 
Üst Alt