Yaşam Ağacı

MURATS44

Özel Üye

“Söz ettiğiniz bu ağaç nedir? Tüm İlahi Kuvvetler katmanlar halinde tıpkı bir ağaç gibi sıralanmaktadır, Nasıl ki bir ağaç sulandığında meyve verirse, Tanrısal kuvvetler de Tanrının suyuyla dolunca meyve verir.” (Bahir Kitabı, Provence, 12. yüzyıl)

Genel olarak ağaç, insanların birbirleriyle ve doğanın da insanlarla bağını sembolize eder. Mitolojik unsurların hepsinde olduğu gibi, ağaç sembolü de aslında bir yapı-model olarak belli formüller sunar ve o formüllerle sonsuzluğa uzanır. Adı ister “dünya ağacı”, ister “hayat ağacı” olsun; aslında olgusal anlamda bir “yaşam ağacı” dır. Yaşam ağacı, ezoterik olarak yer, yeraltı ve gök’ten oluşan üç mekânı birbirine bağlayan ve aralarında irtibatı sağlayan ekseni temsil eder.

Yaşam ağacı, yani evrenin kendisi bu noktadan büyür. Aydınlanma ağacı (Bo Ağacı) altındaki Buda ve kutsal ağaç üzerindeki İsa, çok eskilere uzanan arketip bir dünya kurtarıcısı, Dünya Ağacı motifi çevresindeki benzer figürlerdir.

Yaşam ağacı kavramın kökeni tarih-öncesi denilen devirlere kadar uzanan, başta Asya Şamanist gelenekleri olmak üzere, pek çok gelenekte rastlanan bir semboldür.Tüm kültürlerde yaşamın bir ağaç üzerinden tasviri yaygındır. Türklerin gözünde yaşam ağacı, köküyle toprağa ve dünyevi yaşama sımsıkı tutunurken, dallarıyla göğe ve manevi âleme uzanır. Şamanist geleneğe göre Dünya, göksel alemle yaşam ağacı aracılığıyla ilişki kurar ve onun özsuyuyla beslenir. Tıpkı anne rahmindeki bir bebek gibi.

Yaşam ağacı simgesine rastlanan diğer geleneklerden bazıları olarak, Lapon, İzlanda, İskandinavya, Finlandiya, Avustralya gelenekleri sayılabilir.[SUP][4][/SUP] İskandinav mitolojisinde, dallarıyla tüm evreni destekleyen Yggdrasil adlı ağacın köklerine sarılı olarak yaşayan, bu ağacın kökleriyle beslenen ve dolayısıyla evrenin varlığını tehdit eden Niddhoge adında bir başka yılan/ejder daha vardır.

Eski İran geleneğinde Haoma (Hom) olarak bilinen ölümsüzlük besininin edinildiği yaşam ağacı. İranlıların kutsal saydıkları bitkinin fındık yapraklı psoralea olduğu sanılıyor. Heredotos, bu bitkiye "triphyllon" (üç yapraklı) adını verir. Haoma Batı’nın Ortaçağdan itibaren Doğu’dan örnek aldığı ilk süs motiflerinden birisidir. Aynı bitkinin şekline Asur dikilitaşlarında, Sasani dokumalarında rastlanır; oradan Müslümanlara geçen bu motifler Cennet Ağacı olarak nitelenmiştir.

Persler Anka Kuşu’nun yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena’da tünediğine ve her türlü şeytâni hastalığı tedâvi eden, düzelten kutsal bir bitkinin yöresinde yaşadığına inanılırdı.

Çin geleneklerindeki yaşam ağacı (Kiyen Mu) dokuz dallı, dokuz köklü, dokuz göğe ve dokuz kaynağa dokunan bir ağaç olup, ölülerin bulunduğu öte-âlemi de içerir. Çin geleneğinde ayrıca, meyvesi ölümsüzlük sağlayıcı şeftali olan si-wangu-mu ağacı bulunur.

Yaşam ağacı, Grek ikonografisinde Dionysos kültü ve Aphrodite-Adonis kültü ile ilişkili olup, khitonien tanrı özelliklerini belirler. İlginç olan, "Djed"in yani kutsal lotus ağacının Korinte özgü tipin de seramikler üzerinde görülmesidir.

Urartu, Hurri ve Frig eserlerinde de görülür. Frigya eserlerinde yaşam ağacı sekiz dallıdır. Kafkas geleneklerinde, tepesi göğe değen bu ağacın kökünden bir pınar fışkırır. İsmailî gelenekte yedinci göğü aşan bir ağaçtır.

Germen mitolojisi’nde evren ve dokuz dünya,dünya ağacı Yggdrasil’in dalları ve köklerinde yer alır. Yeni oluşan bir kültür olan Çipilistan inançlarına göre ise yaşam ağacı yüce çipilin kalbinde bulunmaktadır ve oradaki sıvıları muçlara dönüştürmektedir.

Eski Mısır

Eski Mısır geleneğinde de yaşam ağacı Şamanizm ve Hint tradisyonlarındaki gibi ruhların kuş biçiminde tünedikleri bir ağaçtır. Gök ilaheleri Hathor ve Nut bu kuşları su ve meyve ile besler.

Yahudilik

Yahudilik’te Ets Hayim, “Yaşam Ağacı” anlamına geliyor. Dinsel kimliğin ulusal kimlikle bütünleştiği, var olabilmek için tarih boyunca oradan oraya göç etmek zorunda kalan bir toplum için ne kadar da anlamlı bir isim. Torah’ın ilk ve son harfi. Yaşam Ağacı’nın 32 yolunu ima eder.

İbrani geleneğine göre yaşam ağacı, meyvesi ölümsüzlük sağlayan öyle bir ağaçtır ki, kendisinden semavi tesirin tüm alemlerle temasını sağlayıcı bir çiy çıkar. Eden bahçesinin ortasında Yaşam Ağacı ile iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.Yaşam ağacı, 500 yaşındaydı ve yaratılışın bütün suları onun altından
dökülüyordu. Tanrı yaşam ağacını korumak için bahçenin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirmiştir.

Tevrat’ın Yaradılış Kitabı’na göre göre insan, Tanrının sûretinde yaratıldı. Yahudi Tasavvufuna göre "Yaşam Ağacı" olarak betimlenen "Sefirot" (yani on Sefira), bu sûretin ilâhî özüdür. İlâhi "Sonsuz Nur" yayılarak deneyimlemekte olduğumuz bu sonlu gerçeklik olarak dışlaşırken, bu süreçte tanrısal enerjiyi, e.d. ışımaları taşıyan kanallara "sefiralar" dendi ve bu diyagram, bir ağaç gibi düşünüldü.

Bu dışlaşma, 4 aşamada gerçekleşti. Yani sırasıyla 4 farklı dünya oluştu:

1. Azilut (Yayılma Dünyası),
2. Beriyah (Yaratma Dünyası),
3. Yezirah (Biçimlenme Dünyası) ve
4. Asiyah (Fiziksel Dünya).

Bu 4 dünya, giderek yoğunlaşan bir zincir ve Azilut dünyasından uzaklaştıkça artan bir dizi yasa oluşturur. Gershom Scholem, dünyaları “Tanrının yaratıcı gücünün maddeleştiği farklı aşamalar” olarak tanımlar. Dünyalar, genelde varlık düzeyleri olarak da tanımlanırken, insanda gösterildiğinde farklı düzeylere denk düşerler. Fiziksel beden, duygular âlemi, akıl ve tinsellik alanı gibi. Bu 4 aşama, tek bir Sefirot üzerinde gösterilebildiği gibi aynı zamanda her bir dünyanın kendi Sefirot’u vardır.

Geleneğe göre Sefirot, yani bu ağaç, aynı zamanda başlangıçta var olan Hz. Adem olarak insanın mitsel örneğidir, yani bizim arketipal doğamızdır. İnsan ırkı, bu doğayı kaybetmiştir. Fakat kişi kendini arındırırsa, tekrar Yaşam Ağacına bağlanacak ve ilahsal için bir kap olacaktır.

Suyun farklı renklerdeki kaplar boyunca aktığını hayâl edin. Suyun rengi aynı kaldığı halde farklı renklerdeki kaplardan geçerken o renkteymiş gibi görünür, yani kabın rengini alır. Su, renk değiştirmese de bizim suya ilişkin algımız değişir. Sefiralarla İlâhî Olan’ın ilişkisi de buna benzer. İlahsal öz aynı kaldığı halde farklı Sefiralarda yansıttığı farklı ilâhî İsimlerin formunda hareket eder. Bütün bu Sefiralar ya da sıfatlar, Rab’bin açılımlarıdır.

Taç, hikmet, anlayış, adalet, merhamet, güzellik, görkem, lütuf, temel ve krallık nitelikleri, canlı bir organizma olarak birbirleriyle bağlantılıdır. Onlar Tanrının Kendi Kendisine verdiği isimleridir ve hepsi birden O’nun büyük ismini oluştururlar.

Hinduizm

Ruhların yaşam ağacı dallarına konmuş kuşlarla simgelenişi Hint metinlerinde de mevcuttur. Örneğin, ruhların bedenden bedene göçen göçmen kuşlara benzetildiği Upanişadlar’da bulunan bir sembolizmde yaşam ağacına tünemiş iki kuştan biri meyveyi yerken, öbürü bakar ki, bu iki kuştan (Atma ve Jivatma) meyveyi yiyen “reenkarne olmuş, aktif haldeki ruh”u, öteki kuş ise bedensiz ruhu simgeler. Hint geleneğindeki bir başka yaşam ağacı, yayıktaymış gibi çalkalanan süt denizinde bulunan Boddhi ağacıdır. Bir Angkor yazıtına göre, Boddhi ağacının kökleri Brahma, gövdesi Siva, dalları Vişnu’dur. (Kimi versiyonlarda ise ağaç Siva’dır, Brahma ve Vişnu dallarıdır.)

Budizm

Banyan ağacı, Budha’nın “ben banyan ağacıyım” dediği için Hintlilerce kutsal kabul ediliyor. Her bir dalının yere doğru uzamasıyla toprakta kök salarak yeni gövdeler oluşturduğu için ve uzun ömürlülüğünden dolayı da ölümsüzlüğü simgeler; yaşam ağacı olarak da bilinir. Hindistan efsanelerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün bile Yaşam ya da Banyan Ağacı, köy yaşamında önemli bir yere sahiptir ve gölgesinde köy toplantıları yapılır.

Zerdüştlük

Zerdüştlük’te bir denizin derin sularından çıkan, ölümsüzlük sağlayıcı gaokerena ağacıdır.

Şamanizm

Yaşam ağacı, Şamanist inançta oldukça önemli bir yere sahiptir. Eski Türk geleneğine göre, bu dünyayı ortasından (göbeğinden) öte-aleme ve
Demirkazık (Kutup yıldızı) Yıldızı’na bağlayan, dalları vasıtasıyla Şamanlara yer yüzünden yüksek alemlere yolculuk yapma imkanı sağlayan bir ağaçtır. Buna "Demir Ağaç", "Hayat Ağacı" da denir.

Umay Ana, Yaşam Ağacı’nın sahibidir ve yeryüzüne inerken bu ağacı kullanır. Kübey Hanım, bu ağacın içinde yaşar. Köklerinden yaşam suyu Bengüsu akar. Bay-Terek’in (Ulu Kayın)’ın dallarından biri Güneşe biri de Aya uzanır. Tepesinde Ülgen oturur. Bazen bir çam ağacı olarak da kabul edilir.

Yakut ve Altay Türkleri’nde yaşam ağacına Dünya Ağacı da denir. Eski Türk geleneğine göre, bu, Dünya’yı ortasından (göbeğinden) öte-âleme ve Demir-Kazık Yıldızı’na bağlayan, dalları vasıtasıyla Şamanlara yeryüzünden yüksek âlemlere yolculuk yapma olanağı sağlayan bir ağaçtır. Buna Demir Ağaç da denir.

Şamanist geleneğe göre, Dünya, “Göğün göbeği” ile bu ağaç sayesinde irtibat halinde olup, bu ağaç ile beslenir. Anne rahmindeki bir bebek için göbek kordonu nasıl yaşamsal bir öneme sahip bulunuyorsa yeryüzü için de bu irtibat kanalı aynı derecede öneme sahip bulunmaktadır. Dolayısıyla Türk Şamanizm’inde Dogon tradisyonunda da görüldüğü gibi, bu irtibatı ifade etmede “göbek” sözcüğü tercih edilmiştir. Gerek Dogon gerekse eski Türk geleneğine göre, göğün göbeği bir yıldızdır. (Gök sözcüğünün Şamanizm’de üç anlam içerecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Altay şamanı Tanrı Ülgen’e seslenirken aynı cümlede bir ayrım yaparak “ulaşılmaz mavi gök”, “erişilmez ak gök” ve “dönen yıldızlı gök” der ki, bu üç ayrı terimin gökyüzünü, spiritüel göğü ve uzayı ifade etmek üzere kullanıldığı ileri sürülür.)

Hun ve Göktürk sanatı’nda rastlanan yaşam ağacı motifi için Şamanlık inancında Şaman’ın göğe çıkmak için merdiven olarak kullandığı ağacı nitelemesi ve ağaçtan türeme kültünün Şamanlıkta olgunlaşmasıyla ağacı ve ormanı kutsal saymaktan kaynaklandığı söylenebilir.

Şamanist geleneğe göre, Dünya, “Göğün Göbeği” ile bu ağaç sayesinde irtibat halinde olup, bu ağaç ile beslenir. Eski Türk geleneğine göre göğün göbeği bir yıldızdır. (Gök sözcüğünün Şamanizm de üç anlam içerecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Altay şamanı Tanrı Ülgen’e seslenirken aynı cümlede bir ayrım yaparak “ulaşılmaz mavi gök”, “erişilmez ak gök” ve “dönen yıldızlı gök” der ki, bu üç ayrı terimin gökyüzünü, spiritüel (ruh-ruhani) göğü ve uzayı ifade etmek üzere kullanıldığı ileri sürülür).

Ural-Altay kültürlerinde gök katları, yaşam ağacı, kayın ağacından yapılma bir direk üzerine ya da bir kayın ağacının üzerine kertikler açılarak temsil edilir. Orta Asya’da kutsal kayın ağacına açılan bu kertiklerin sayısı 7, 9 ya da 12 olur. Sibirya’da yaşam ağacını ve yerin eksenini aynı zamanda, Şaman’ın transa geçtiği çadırının ortasındaki kayından yapılmış direk temsil eder. Kayın ağacına verilen önem, Türklerin akrabalık bağlarını gösteren isimlerde de “kayın” sözcüğünü kullanılmasıyla görülür (kaynata vs.).

Altay Şamanı’nın uçuş denilen trans deneyiminde son gök katına varabilmesi yedi, dokuz ya da on iki katla ilişkilendirilen bu yaşam ağacına tırmanmasıyla ifade edilir. Bu ağacın 8 dallı olarak belirtildiği Yakut geleneğinde yerin göbeği’nden çıkan, çiçek açan bu ağacın tepe kısmının köpüklü, sarı, insanlara şifa verici bir sıvı içinde olduğu ifade edilir. Sibirya Şamanizm’inde yaşam ağacı 7’nin yanı sıra 8 ve 12 sayılarıyla da ilişkilendirilir

Yaşam ağacının da tıpkı yardımcı ve koruyucu ruhları simgeleyen hayvanlar gibi, Hun sanatında karşımıza çıkmasının tesadüf değil, Şamanist inançta kapladığı geniş alandan kaynaklandığı söylenebilir.

Abakan ve Moğol geleneğinde de görülebileceği gibi, Asya şamanist geleneklerinin birçoğunda yaşam ağacı “Dünya Dağı” kavramıyla ilişkilendirilir; ağaç dağın ya ortasında ya da tepesinde bulunur. Yine, Asya şamanist geleneklerinin birçoğunda, özellikle Orta-Asya, Sibirya, Moğol ve Endonezya mitolojilerinde, bedensiz varlıklar, yani bedenlerini ölüm olayı ile terk etmiş ruhlar ve tekrar doğmaya hazırlanan ruhlar, genellikle yaşam ağacının dallarına tünemiş, bekleşen küçük kuşlar olarak tasvir edilirler. Örneğin, Altaylılar “Yeryüzünde tekrar doğmayı bekleyen insan ruhları göklerdeki, göksel ağacın dallarındaki küçük kuşlar gibidir” derler. Turukhansk Yakutlar’ı geleneğine göre, Yaratıcı ya da ışığın yaratıcısı olan Yüce Varlık, ilk şamanı yarattığı zaman gökteki makamından sekiz dallı bir ağaç dikmiştir ki, dallarındaki kuşlar O’nun çocukları olan ruhları temsil ederler.

Ezoterizm

Yer, Yeraltı (öte-âlem) ve “spiritüel Gök”ten oluşan üç ortamı birbirine bağlayan ekseni temsil eden yaşam ağacı ezoterik bilgilere göre alemler-arası irtibatı simgeler; yani, yeryüzü, öte-alem denilen süptil (esîrî) plan (spatyum) ve semavi alem (tezahür etmemiş alem) arasındaki irtibatı, her bakımdan simgeler. Fiziksel alem olan yeryüzünün semavi alem tarafından yönetilmesi ve prensipten tezahüre doğru yoğunlaşma olgusu, kökleri semavi alemden çıkan ters ağaç sembolüyle belirtilmiştir. Bu yüzden birçok gelenekte yaşam ağacı kökleri yukarıda, dal ve yaprakları aşağıda olarak tasvir edilmiştir. Yaşam ağacının ters yapılışına İbranî gelenekte (Zohar’da), Türk ve İslam geleneklerinde (Tuba ağacı), Upanişadlar’da, Sabiîlik, Lapon, İzlanda, İskandinavya, Finlandiya, Avustralya ve Hint geleneklerinde rastlanır. Dante’nin İlahi Komedya eserinde değindiği cennetteki ağaç da terstir. Upanişadlar’da (Brahma’nın tezahürü olan Aswattha ağacı), Vedalar’da ve Bhagavat-gita’daki ters yaşam ağaçları daha ziyade prensipten tezahüre doğru yoğunlaşmayı simgeler.

Ayrıca kimi geleneklerde, ikincil semboller olarak, yaşam ağacının dallarında kuşlar bulunduğu ve ağacın ölümsüzlük sağlayıcı meyvesi ya da sıvısı olduğu belirtilir ki, burada kuşlar doğacak ruhları, ölümsüzlük kazanma ise ruhsal gelişimin hedefi olan, doğum-ölüm çemberinden kurtuluşu simgeler.

Hıristiyanlık

Hıristiyan gelenekte yaşam ağacı sembolizmi İncil’in vahiy denilen, Yuhanna’nın Vahyi kısmında görülür. Yuhanna’nın bu vizyonunda yaşam ağacı,12 defa meyve veren, yaprakları ulusların şifa bulmasını sağlayıcı bir ağaç olarak belirtilir ( Vahiy, 22/2). Ayrıca İsa Mesih’in çarmıhı alegorik olarak yaşam ağacını simgeler.

İslam

İslamî gelenekte, kökleri Göğün yedinci ve son katındaki Sidre’den çıkan Tuba (huzur, mutluluk) ağacı simgesine rastlanır.
 
Üst Alt