Yazıyı İcat Etme Şerefi Türklere Aittir

TÜRKOĞLU

Aktif Üyemiz
Nippur’dan Çıkan Silindir Mühür’de Sümer OQ’ları- Univercity Museum

M.Ö. 3500’lerde Güney Mezopotamya’ya gelerek buradaki köy kültürünü, şehir kültürüne dönüştüren Sümerlerin Orta Asya kökenli oldukları artık birçok araştırmacı tarafından kabul edilmektedir. Türkçe ve Sümerce arasında önemli dil benzerliklerinin ortaya çıkarılması ve diğer önemli bulgular, Sümerlerin bir Türk kavmi olduğu tezini önemli ölçüde güçlendirmiştir.

“Sümerlerin Türkluğü” ya da Türklerle ilişkileri kabul edilirse, ki biz bu kanaateyiz, o zaman, dünya medeniyet tarihinde son derece önemli bir yer işgal eden ve tarihi devir/erin başlamasını sağlayan yazıyı icat etme şerefi Türklere ait olacaktır. İşte bu yüzdendir ki, Avrupalı araştırmacıların bir kısmı, bu şerefi Türklere layık görmedikleri için, Sümerleri Hint-Avrupa kökenli kavimlerden biri olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Halbuki mevcut bulgular, gerek filolojik, gerek antropolojik ve gerekse teolojik açıdan Sümerlerin Orta Asyalı Türklerden olduğuna şüphe bırakmamaktadır. (Memiş, 2002: 55).

Yukarıdaki açıklamalardan, bazı batılı araştırmacıların Sümerler ve Türkler arasındaki akrabalığı göz ardı ettikleri anlaşılmaktadır. Bu yönde fikir beyan edenlerin ileri sürdükleri düşünce, yazıyı Sümerlerin değil, Mısırlıların bulduğu yönündedir. Yazı hemen hemen bütün dünyada resimle başlamıştır. Batı kültürü çerçevesinde bildiğimiz en eski yazı, Eski Mısır resim yazısıdır. (M.Ö. IV) (Akerson, 1991: 18). Biz, bu ve benzeri karşıt açıklamalara rağmen, eldeki kaynaklara dayanarak yazı kavramının başlangıcını Sümerlerle birlikte almayı daha gerçekçi buluyoruz.

Kaldı ki, günümüzde bazı araştırmacılar dahi Mısır yazısının Türkçe ile bağlantısı olduğunu ileri sürmektedirler.

Sümerlerden kalan yazılı tabletler üzerinde yapılan filolojik incelemeler. Bu kavrnin dilinin, Türkçe gibi Ural-Altay dil grubuna mensup olduğunu ortaya koymaktadır.

Sümerlerin Mezopotamya’da kurdukları küçük şehirlerdeki sistem gereğince her vatandaş, topraktan elde ettiği ürünleri veya yetiştirdiği hayvanları, avladığı avları, mabede teslim etmek zorundaydı. Mabette görevli memurlar, toplanan bu ürünleri, her ailenin ihtiyacı oranında paylaştırıyorlardı. Bunlar, her vatandaşın mabede getirdiği malı unutmamak veya teslimatı vesikalandırmak için, kil tabletlerin üzerine ancak kendilerinin anlayabileceği şekilde her şahıs için belli işaret koymaya onun karşısına da getirdiği malın resmini yapmaya başladılar. Bu sistem bir süre sonra karışıklıklara yol açmaya başladı. Bunu önlemek için çeşitli çareler düşündüler. Nihayet, işaretlerle resimleri belirli sistem halinde şifre gibi kullanmaya başladılar (Memiş, 2002: 54).

Bütün bunların sonucunda Sümerler M.Ö.3200’lerde yazıyı icat ettiler. Konunun başında da bahsettiğimiz gibi Sümerleri yazıya götüren nedenler, göç ettikleri yeni coğrafyada tarımla uğraşmaları ve buna bağlı olarak, elde edilen ürünlerin hesaplarının tutulması ihtiyacı idi. Bu ihtiyaç. onların insanlık tarihine eşi görülmemiş bir miras bırakmalarına vesile olmuştur.
 
Üst Alt