Zindanın Aydınlık Yüzü

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Zindanın Aydınlık Yüzü

İlhami Selim

İsmim hep karanlıkları tedai ettirdi; hırsızları, suçluları misafir ettiğimden dem vuruldu. Oysa kimleri misafir ettiğimi, nelere şahit olduğumu bilseydiniz, belki bu kadar soğuk ve itici gelmezdim sizlere. Gömleği arkadan yırtılan Hz. Yusuf’u (as) misafir ettim. Günaha girmektense, bana misafir olmayı tercih etti o iffetli Nebi (as). Dış güzelliği karşısında parmaklarını doğrayanlar, ah bir de O’nun (as) içini görebilselerdi! Asıl güzellik; günaha sırt çevirmekti, günah ihtimaliyle yüz yüze gelindiğinde Allah’ı hatırlamaktı. O’na (as) iftira edenler bunu o an bilselerdi, belki de her şeylerini O’nun davasına feda ederlerdi. Hâlbuki onlar, o Allah Dostu’nun hakiki güzelliğini görmek için, senelerce beklediler.
O (as), ismimin karanlıkla anılmasını yalan çıkartacak kadar aydınlıktı. Güneş görmezmiş, aydınlık olmazmış zindan! Güneşi kıskandıracak kadar aydınlık olan Yusuf Nebi’yi (as) misafir ettim ya. Kendine hikmet veren ve rüya ilmini öğreten veren Rabb’ine yıllarca şükretmesine şahitlik ettim ya. Hiç tereddüt geçirmemişti, hiç sızlanmamıştı, tevekkül içerisinde yıllarca hamd ile bekledi. Her şeyi bir bilen, yaratan vardı; O’nun hapse düşmesinin de elbet bir hikmeti vardı. Kendisine verilen tebliğ vazifesini, Hakk’ı anlatmayı içinde bulunduğu mekâna hiç aldırış etmeden azimle sürdürdü. Zindanda, atası Hz. İbrahim (as) ve Hz. Yakup’un (as) dinine inandığını söyledi.
Nihayet takdir edilen gün geldi. Mısır hükümdarının rüyasını yorumlamak için, saraya getirildi Yusuf Nebi (as). Yedi bereketli yıldan ve yedi kıtlık yılından bahsetti Mısır sultanına. Sonunda hazinenin anahtarları ona emanet edildi. Hak, Hz. Yusuf vesilesiyle Mısır’ı kıtlık yıllarında müreffeh kıldı.
Kenan illerinde, tevekkülle çarpan bir kalb daha vardı zindandaki Nebi’nin hikâyesinde.. hakikati bilip yıllarca susan bir kalb. Gözleri ilâhî takdirle ışığına kapanmasına rağmen, kalbi apaydınlıktı. O büyük Nebi de (as) yıllarca bekledi, hiç tereddüt etmeden. Bir sır vardı ki içinde, yıllarca sakladı onu. Kokladığında gömlekteki kanı inanmadı ve sustu. Sonraki gömlek gibi bu gömlek de hakikati anlatıyordu. İki gömlek;* her şeyi bilen Allah’ın hakikatleri anlattığı iki vasıtaydı Yusuf Nebi’nin (as) kıssasında. Bu hakikatlerden de güzel bir isim kaldı bana: ‘Medrese-i Yusufîye’. Ataları Hz. İbrahim (as) ve Hz. Yakup’un (as) dinine inanan masum peygamberin medresesi.
Son misafirlerimden biri görmüştü bendeki bu ismi. O da Yusuf Nebi (as) gibi dünyaya esir olmadığı, sadece hakikati aradığı için zindanla tanışmıştı. İlk ‘Söz’ olarak ‘Bismillah!’ dedi ve başladı yazmaya. Elinde kalemi, kâğıda neler yazardı mektuplarında bilemem; ancak onun kara uçlu kaleminden çıkan her harf, bir nur olup düşüyordu kâğıda. Onda da vardı tevekkül ve cesaret. Bir gece beni karartmak isteyenler, onu hasta, zayıf bir ânında soğuk bir köşeme bırakmışlardı ruhunu teslim etsin diye. Halbuki onlar, her şeyi bilen, her şeyin üstünde plânı olan Allah’ı unutmuşlardı. En üstün hükmü veren, hayat vermişti, nefes vermişti Bedüzzaman’a (ra). Dünyanın karanlığında boğulanlar, benim aydınlığımda buldular Hakk’ı. “Bize Hâlıkımızı tanıttır.” demişlerdi dışarıda kaybettiklerini bende bulmak için. Kâinat kitabından bahsetmeye başladı Bediüzzaman. Aslında insanların kendilerini uzak hissettikleri hakikatler hemen yanı başlarındaydı. Zerreden yıldıza kadar her şeydeydi. Ardından “Bize Âhiret’imizi de anlat!” demişlerdi, aradıkları nuru bende bulanlar. Bediüzzaman her esaretin biteceğini, terazisi yanılmayan bir adaletin olduğunu anlattı, asıl karanlık ve dar olan günahın ve küfrün zindanına tekrar düşmesinler diye. Zindan dar ve karanlıktı güya. Ama bu darlığa sıkıştırılamayan hakikatler olabildiğince geniş kılıyordu zindanı. Hz. Yusuf’un (as) bana düşmesi Mısır’a sultan olması içinse, bende kaleme alınan iman hakikatleri de, Nâm-ı Celili Muhammedi’nin (sas) güneşin doğup battığı her yere ulaşması içindi. Karanlığa gömülemeyen hakikatler, dünyaya ışık huzmeleri saçıyordu. Zindanı ne kadar dar olursa olsun, yüreği ummanlar kadar genişti. Hakiki sultanlıkların dünyaya ve zevklere sırt dönüp uzaklaşmakla olabileceğini haykırıyordu.
Zindan denince, bunlar da gelsin aklınıza; beni hep kötü hatırlamayın lütfen! Yusuf Nebi’yi (as) misafir ettiğimi, Medrese-i Yusufiye’yi hatırlayın ne olur!
* 1. Gömlek: Hz. Yusuf’un öldüğü yalanını Hz. Yakup’ a söyleyen kardeşlerine karşılık hakikatleri anlatmıştı Hz. Yakup’a.
2. Gömlek: Hz. Yusuf’a atılan iftiranın hakikatini anlatıyordu insanlara.
 
Üst Alt