İftira nedir ? Cezası nasıldır?

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
İftira nedir ? <br />
Cezası  nasıldır?
İftira nedir ?
Cezası nasıldır?
İftira; yalan söyleyerek suçlamak, gerçeğin yerini değiştirmek, yalan beyanla haksız kazanç sağlamak veya birilerinin kazancını haksız olarak engellemek, şahsi menfaatler uğruna birilerini karalamak, dini manada ise iftira; Allah’a, peygambere, dine ve insanlara ait hususlarda doğrudan yalan söylemek, yalan isnat etmek, yalan uydurmak, gerçeği saptırmak veya değiştirmektir.

Şüphesiz iftiraların en büyüğü Allah’a iftira etmektir ki bunun adı şirktir yani ilahi kudretin isminde, sıfatlarında veya tasarruflarında ortak, eş, yardımcı atamaktır.
AYET-İ KERiME
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nisa 4/48)

“Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya O’nun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir?..” (A’raf 7/37)

“İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O hâlde, onları iftiralarıyla baş başa bırak.” (E’nam 6/112)

“Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir.” (E’nam 6/140)

“Buzağıyı ilâh edinenlere mutlaka (ahirette) Rablerinden bir gazab, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız.” (A’raf 7/152)

Bu yüzden iftiranın en büyüğü Allah’a iftiradır ve cezaları ebedi cehennemdir.
AYET-İ KERiME
“İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara 2/39)

Zalim insanoğlu, peygambere de iftira atmakta tereddüt etmemiştir. Ayrıca Yusuf peygambere evindeki adamın hanımı tarafından atılan iftiranın detayı için Yusuf suresi okunmalıdır.
AYET-İ KERiME
“Eğer onlar seni yalanlarlarsa, de ki: “Benim işim bana aittir; sizin işiniz de size. Siz benim yaptığımdan uzaksınız; ben de sizin yapmakta olduğunuz şeylerden uzağım (sorumlu değilim).” (Yunus 10/41)

Peygambere atılan iftiranın yaşadığımız zamanki boyutu çok daha vahim ve zalimcedir. Bu iftira hayatını dine adamış, Kur’an ahlakının yaşayan abidesi olmuş, İslam’dan gayri laf ve davranış sergilememiş bir peygambere sarf etmediği sözleri isnat etmek, yapmadığı davranışları mal etmek, onaylamadığı şeyleri onayladı demek suretiyle yalan yakıştırmaktır ki bunun en somut örneği uydurma hadis yoluyla peygamberi şirk vasıtası yapmaktır.

İnsani boyutta iftiranın tarifi ayette açıkça izah edilmiştir. Burada sadece mü’minlerden bahsediliyor olması konunun önemine ve cezanın büyüklüğüne dairdir ve bu ayetin mü’min olsun olmasın tüm insanları kapsadığına engel teşkil etmez.
AYET-İ KERiME
“Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.” (Ahzab 33/58)

İftiranın insanlar arası boyutunun en dehşetlisi muhakkak sureye ismini veren ifk olayıdır ki bunda mağdur olan bir peygamber hanımı ve bu iftirayı yapan baştaki münafık olsa da inanan ve desteklediği için azarlanan çoğu sahabe olan kesimdir.

İftira Ahlaksızlıktır
İftira Ahlaksızlıktır
“O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır. Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, “Bu, apaçık bir iftiradır” deselerdi ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir. Eğer size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu! Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır. Bu iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır” deseydiniz ya! Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor. Allah, size âyetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?” (Nur 24/11-20)

Yukarıdaki olay başkasınca işlenmiş bir iftirayı konu almakta, iyi zanda bulunmayan iman sahipleri azarlanmaktadır. Benzer şekilde iftira kişinin kendisince işlenmiş bir suçu başkasının üzerine atmakla da tecelli edebilir.
AYET-İ KERiME
“Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (Nisa 4/112)
Temiz bir kadına iftira yoluyla ahlaksızlık yalanı uydurmak ise Peygamberimizin deyimiyle kebair yani büyük günahlardandır.
AYET-İ KERiME
“Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır. O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.” (Nur 24/26)

Yalan, iftiranın adı, münafıkların temel karakteridir ki riya ile ilişkisi aşikardır. Riya ise gizli şirktir.
AYET-İ KERiME
“İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.” (Bakara 2/8-10)

Mübahale, iftira bahsinde anılması gereken konuların başında gelir ve aşağıdaki ayet yaşanmış bir kıssa ile durumu açıklamaktadır. (Bu âyete “mubâhale” âyeti denir. Mubâhele, bir konuda haklı olanın ortaya çıkması için usulünce lânetleşmek demektir. Necran Hıristiyanları; “Kur’an, Hz.İsa’nın babasız doğduğunu kabul ettiğine göre, onun Allah olması gerekir” iddiasını ileri sürdüler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, hakkın ortaya çıkması için onları mubâhaleye davet etti. Ancak onlar bunu kabul etmediler.)
AYET-İ KERiME
“Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” (Ra’d 13/61)

Özetle hak ve batıl arasındaki savaşta, batılın en büyük silahı haksız kazanca götüren yalan ve kandırmalardır. Maalesef iman sahipleri de kötü zanna ve dünyevi heveslere uyarak bazen bu yanlışlara ortak hatta destekçi olabilmektedir. Oysa hak ve doğru değişmez.

İftira
İftira
İfk suresi bize göstermiştir ki iftira kıyamete kadar sürecek, iman sahiplerinden bu batağa pekçokları düşecek, bu işten en çok ta hanımlar zarar görecektir. Bu yüzden masum kadınlara özellikle zina yakıştırması büyük günahlardan sayılmıştır.

Allah’a iftiranın ayetleri yalanlamak ve değiştirmek olduğu noktasından hareketle ahireti ve sorguyu inkar edenlerin durumu ise karanlıktır.

Peygambere iftiranın en büyüğü olan hadis uydurmacılığı ise kişinin kendisini yok ettiği gibi toplumu da kaosa sürükleyen bir beladır.

Hak elbet tecelli edecek ve mükafatını bulacaktır. Lakin aldatmak şeytanın işi, aldanmak zayıf iman sahiplerinin zaafıdır.

Kur’an hak ve hakikatin nirengi noktasıdır ki O’nu anlayarak okuyan iman sahipleri korunmuş olur. Kur’an ile arasına mesafe koyanlar ve anlamadan okuyanlar ise iftira gibi nice illetlere hassas hale gelir ve tevhid yolunda yürürken şirk sapaklarında kaybolur.

Tevhidi anlamak için şirki, iftiranın ezici kahrını anlamak için hakikatin yüceliğini anlamak lazım gelir.

Yalan ve iftira, kişi hak ve hürriyetlerini zedeleyen, dine düşman, şeytani bir oyundur.

Kötü zan, gıybet, yalancı şahitlik, yalan, ayıp arama gibi illetlerin tümüyle ilişkili bu bela mü’mine yakışmayan, sevapları yok eden bir hastalıktır.

Dini, ayeti, peygamberi yalanlayanların dinden nasibi olmayacağı açık, insanlara ve topluma iftira atanların bir şeyler kazansalar bile kazandıklarının haram ve akibetlerinin cehennem olacağı bellidir.

Yüce Allah, hakkın, doğrunun ve adil olanın kazanmasını ister. Yalanla kazanılan hiçbir şey helal olamayacağına göre sahibine de fayda vermez.

Yusuf peygamber kıssasındaki iftira neticesi gerçeğin ortaya çıkışı gibi hakikat elbet tecelli eder lakin bu sorgulamadan iftiraya ortak olanların günahını azaltmaz.

İftiranın sadece münafıkların huyu olmadığı aynı zamanda mü’minlerin de zaafı olduğu ifk suresinde açıkça ortaya konmuştur. Bu demektir ki bu illet ilelebet sürecek, en çok ta kadınlar zarar görecektir.

Ahlak, iman ve dinin meyvesidir. Kul iyi yaşamak ve örnek olmak zorundadır. Kıskanmak, hased etmek, kötü zanda bulunmak ise ahlakın düşmanlarındandır.
Hata ve günah insanlara mahsustur. Bunun yolu ise tevbe ve duadır. Bu günahtan kurtulmanın yolu asla suçu başkasının üzerine atmak değildir. Çünkü her şeyi bir bilen ve gören vardır ve bu dünyada o suçtan kurtulsanız da ahirette cezanız hem o suçtan hem bir masuma suç attığınız için misliyle artacaktır.

Rızkı ve medeti veren Allah’tır. Daha çok istemek yersiz ama bunda bile istenecek makam Allah’tır. Haram olan hiçbirşey sahibine hayır getirmez. Verasette yalan, mesleklerde yalan, şahitlikte yalan size fani birşeyler kazandırsa da ahiretiniz kapkara eder.

Gerçek dışı herşey yalan ve batıldır. Bunların kazandıracakları da fani ve geçersizdir. Aslolan helal ve hak olan, adil ve emek ile kazanılmış olandır. Mü’min başkalarının ayıplarıyla uğraşmayan, onları düzeltmekten önce kendisini hesaba çeken, kendi ayıp ve günahlarını ıslahla uğraşmaktan başkalarının yanlışlarıyla uğraşmaya vakit bulamayandır.

Kulların özlük ve şahsiyet haklarına saygı ise özgürlük ve fıtrat gereğidir.

Zorlama yani ikrah ise dinde yer bulamaz.

İftira atana yardakçılık yani yalancı şahitlik ise mazlumun hakkına tecavüzün katmerlisidir ve ahirette vebali büyüktür. Çünkü Allah ana babamız aleyhine bile olsa Allah adına şahitlik ederken bizlerin Allah adına adaleti ayakta tutanlardan olmamızı istemektedir.
AYET-İ KERiME
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun..” (Nisa 4/135)

İftira sadece söylemekle de olmaz. Gerçeği bilip saklamak ta, sessiz kalmak ta, korkudan zalimlerin yanında yer almak ta iftiraya ortak olmaktır.

Güneş nasıl balçıkla sıvanamaz ise gerçek te yalanla kaplanamaz ve elbet bir gün tecelli eder. İşte o gün ak yüzler neşelenir, kara yüzler utançla kavrulur.

Son söz; yalancının mumu yatsıya, iftiracının mumu hesap ve mizan gününe kadardır.
 
Üst Alt