Meal SAFFAT Sûresi Türkçe Okunuşu ve Meâli

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
37/SÂFFÂT-151: E lâ innehum min ifkihim le yekûlûn(yekûlûne).
Yalanlarından dolayı mutlaka (şöyle, şöyle) diyenler kesinlikle onlar değil mi?


37/SÂFFÂT-152: Veledallâhu ve innehum le kâzibûn(kâzibûne).
"Allah doğurdu." Muhakkak ki onlar, kesinlikle yalan söyleyenlerdir.


37/SÂFFÂT-153: Astafel benâti alel benîn(benîne).
(Allah), kızları oğlanlara tercih (mi) etti?


37/SÂFFÂT-154: Mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne).
Size ne oluyor? Nasıl (böyle) hüküm veriyorsunuz?


37/SÂFFÂT-155: E fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz?


37/SÂFFÂT-156: Em lekum sultânun mubîn(mubînun).
Yoksa sizin apaçık bir sultanınız (deliliniz) mi var?


37/SÂFFÂT-157: Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
Eğer siz sadıklardansanız, o taktirde kitabınızı getirin.


37/SÂFFÂT-158: Ve cealû beynehu ve beynel cinneti nesebâ(neseben), ve lekad alimetil cinnetu innehum le muhdarûn(muhdarûne).
Ve Allah ile cinler arasında neseb (soybağı) kıldılar (uydurdular). Ve andolsun ki cinler, (cehennemde) mutlaka hazır bulundurulacaklarını biliyorlardı.


37/SÂFFÂT-159: Subhânallâhi ammâ yasifûn(yasifûne).
Allah, onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan'dır (münezzehtir).


37/SÂFFÂT-160: İllâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne).
Allah'ın muhlis kulları hariç.


37/SÂFFÂT-161: Fe innekum ve mâ ta’budûn(ta’budûne).
Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.


37/SÂFFÂT-162: Mâ entum aleyhi bi fâtinîn(fâtinîne).
Onun (Allah'ın) aleyhinde, kimseyi fitneye düşürecek değilsiniz (düşüremezsiniz).


37/SÂFFÂT-163: İllâ men huve sâlil cahîm(cahîmi).
Ama cehenneme girecek olanlar hariç.


37/SÂFFÂT-164: Ve mâ minnâ illâ lehu makâmun ma’lûm(ma’lûmun).
Ve bizden (hiç) kimse yoktur ki, onun bilinen bir makamı olmasın.


37/SÂFFÂT-165: Ve innâ le nahnus sâffûn(sâffûne).
Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah'ın huzurunda) saf saf duranlarız.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
37/SÂFFÂT-166: Ve innâ le nahnul musebbihûn(musebbihûne).
Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah'ı) tesbih edenleriz.


37/SÂFFÂT-167: Ve in kânû le yekûlûn(yekûlûne).
Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.


37/SÂFFÂT-168: Lev enne indenâ zikren minel evvelîn(evvelîne).
Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitap) olsaydı.


37/SÂFFÂT-169: Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne).
(O zaman) mutlaka biz, Allah'ın muhlis kullarından olurduk.


37/SÂFFÂT-170: Fe keferû bih(bihî), fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).
Buna rağmen O'nu (Zikri: Kur'ân-ı Kerim'i) inkâr ettiler. Fakat yakında bilecekler.


37/SÂFFÂT-171: Ve lekad sebekat kelimetunâ li ibâdinel murselîn(murselîne).
Ve andolsun ki gönderilen kullarımız için Bizim (daha önce) bir sözümüz geçti (onlara söz vermiştik).


37/SÂFFÂT-172: İnnehum le humul mensûrûn(mensûrûne).
Muhakkak ki onlar, mutlaka yardım edilecek olanlardır.


37/SÂFFÂT-173: Ve inne cundenâ le humul gâlibûn(gâlibûne).
Ve muhakkak ki gâlip gelecek olanlar, mutlaka Bizim ordularımızdır.


37/SÂFFÂT-174: Fe tevelle anhum hattâ hîn(hînin).
Artık bir süre kadar onlardan yüz çevir.


37/SÂFFÂT-175: Ve ebsirhum fe sevfe yubsirûn(yubsirûne).
Ve onları gözle! Yakında onlar da görecekler.


37/SÂFFÂT-176: E fe bi azâbinâ yesta’cilûn(yesta’cilûne).
Hâlâ azabımızı acele olarak mı istiyorlar?


37/SÂFFÂT-177: Fe izâ nezele bisâhatihim fe sâe sabâhul munzerîn(munzerîne).
Onların sahasına (bulundukları yere) (azap) indiği zaman, işte (o gün) uyarılanların sabahı (ne kadar) kötü oldu (olacak).


37/SÂFFÂT-178: Ve tevelle anhum hattâ hîn(hînin).
Ve bir süre kadar onlardan yüz çevir.


37/SÂFFÂT-179: Ve ebsir fe sevfe yubsirûn(yubsırûne).
Ve gözle! Yakında onlar da görecekler.


37/SÂFFÂT-180: Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne).
Senin izzet sahibi Rabbin onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan'dır (münezzehtir).


37/SÂFFÂT-181: Ve selâmun alel murselîn(murselîne).
Ve gönderilen resûllere selâm olsun.


37/SÂFFÂT-182: Vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
Ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
 
Üst Alt