İklim Değişikliği Nedir? İklim Değişikliğine Karşı Çözüm Önerileri

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
İklim Değişikliği Nedir? İklim Değişikliğine Karşı Çözüm Önerileri
İklim Değişikliği Nedir? İklim Değişikliğine Karşı Çözüm Önerileri
İklim değişikliği ya da Küresel ısınma karbondioksit gibi ısıyı tutan gazların atmosferde artmasıyla oluşan ve atmosfere salınan sera gazlarının neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda, Dünya üzerinde yıl boyunca kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıkların artması nedeniyle dünyanın iklimin değişmesidir.

Günümüzde iklim bilimciler (klimatolog) küresel ısınma konusunda hemfikirdirler.

Küresel İklim Değişikliği insani fosil yakıtlar tüketimi, endüstriyel ve tarımsal gibi faaliyetlerinin sonucu olarak atmosferdeki miktarı ve yoğunluğu artan sera gazlarının neden olduğu küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişiklikleridir.

Bu iklim değişiklikleri kuraklık, çölleşme, yağışlardaki dengesizlik ve sapmalar, su baskınları, tayfun, fırtına, hortum vb. meteorolojik olaylarda artışlar gibi belirtilerle kendini gösterir.

Paris Anlaşmasını göre, dünyanın ortalama ısısı en fazla 2 °C olmalıdır. Bu hedeflere ulaşmak için birçok faaliyet şart. En önemlilerin arasında fosil yakıt kullanımının bırakılması ve az et tüketilmelidir.

İçindekiler

Gözlemlenen sıcaklık değişimleri​

1880 ile 2012 yılları arasındaki dönemde, ortalama küresel (kara ve su) yüzey sıcaklığı, bağımsız şekilde üretilen veri kümelerine göre 0,65 °C'den 1.06 °C'ye olmak üzere 0,85 °C'lik artış gösterdi. Bununla birlikte, küresel ısınma kapsamında, yüzeye yakın atmosferdeki ortalama sıcaklık artışının, iklim sisteminde depolanan ek enerjinin 1970 yılından beri okyanuslara iletildiğinden bahsetmektedir. Bu da buzulların erimesine, kıtalar ile atmosferin ısınmasına yol açmaktadır.


Uydu sıcaklık ölçümü verilerine göre 1979'dan itibaren, alt troposferin ortalama sıcaklığı on yıl başına 0,12 ile 0,135 °C (0,216 ve 0,243 °F) arasında artış gösterdi. İklim vekilleri, 1850 öncesindeki bir veya iki bin yıllık dönemde, Orta Çağ Ilıman Dönemi ve Küçük Buz Çağı gibi bölgesel dalgalanmalara rağmen sıcaklığın görece düzenli olduğunu göstermektedir.

Aletli ölçümlerle tespit edilen sıcaklık artışı, çeşitli bağımsız bilimsel gruplar tarafından belgelenen geniş çaplı gözlemlerle de tutarlılık göstermektedir, kar ve buzla kaplı bölgelerde görülen geniş çaplı erime, okyanuslardaki ısı katkısının artışı, özgül nem artışı ve bitkilerin çiçek açması gibi ilkbaharda yaşananların daha erken yaşanması bu gözlemler arasındadır. Bu değişikliklerin tesadüf eseri olma olasılığı neredeyse sıfırdır.

Bölgesel eğilimler​

18. yüzyıldaki Sanayi Devrimi ile birlikte, Dünya'nın yarımküreleri arasındaki sıcaklık farkı, kuzey yarımküredeki deniz buzulları ve karların erimesiyle birlikte artmaya başladı.

20. yüzyılın başından itibaren kutup bölgelerindeki ortalama sıcaklık, Dünya'nın diğer bölgelerine göre yaklaşık iki kat daha hızlı artmaya başladı. Kuzey yarımkürede sera gazları salınımları güney yarımküreye göre daha fazla gerçekleşirken bu durum, sera gazlarının her iki yarımkürede de yayılacak kadar uzun süre varlığını koruması sebebiyle yarımküreler arasındaki sıcaklık farkına etki etmemektedir.

Kısa süreli dalgalanmalar​

1979'dan beri karalardaki ortalama sıcaklık, okyanuslardaki ortalama sıcaklık artışının hemen hemen iki katı kadar hızlı yükseldi (on yıl başına 0,25 °C'ye karşın on yıl başına 0,13 °C). Okyanus sıcaklıklarının karaya göre daha yavaş yükselmesi, okyanusların sahip olduğu ısı kapasitesinin daha fazla olması ve buharlaşma ile daha çok ısı kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. Okyanuslardaki ısıl durgunluk ile diğer dolaylı etkilere karşı verilen yavaş tepkiler, geçmiş değişikliklere uyum sağlanmasının yüzyıllarca sürmesine yol açmaktadır.

Küresel sıcaklık, uzun dönemli eğilimlere karşı daha baskın olan ve bunları geçici olarak maskeleyen kısa süreli dalgalanmaların bir sonucudur. Okyanus yüzeyi sıcaklığını ölçmek için kullanılan farklı yöntemler sonucu elde edilen 2015 verileri, bir önceki on yıla oranla pozitif yönde bir eğilim olduğunu göstermektedir.

En sıcak yıllar ve genel eğilim​

Kaydedilen en sıcak on yedi yılın on altısı 2000'den sonra gerçekleşti. Yıl bazında bakıldığında yaşanan bu sıcaklık istatistikleri, genel eğilimlerle kıyaslandığında önemsiz kalmaktadır. Zira El Niño-Güney Salınımı gibi bazı okyanus salınımları, genel iklim değişikliği eğilimi ile hiçbir alakası olmaksızın bir yılın ortalama sıcaklığı üzerinde büyük etkilere sahiptir.


60ca77f25542800f8cc76b1b.jpg

İklim değişikliğine karşı çözüm önerileri​

Her ne kadar ülkeler ve uluslararası örgütler bu tehdite karşı önlem alma politikalarına sahip olsa da asıl çözüm insan bilincini yeniden yapılandırmaktan geçiyor. Bilim insanları iklim değişikliğe karşılık ilginç çözüm önerileri getirmişler. Acaba bu çözüm önerileri nelerdir?

1- Karbon tutma​

Bilim insanları küresel ısınmanın en büyük tetikleyicilerinden birini atmosfere yayılan sera gazı etkisine sahip olan karbondioksit gazı olarak tanımlıyor. Atmosferdeki sera gazları (CO2), Sanayi Devrimi'nden bu güne dek yüzde 50 oranında artmıştır. İklim değişikliğine karşı yapılan çalışmalardan biri CO2 emisyonlarını azaltmak için karbon tutma, kullanım ve depolama teknolojileri ile ilgili.Bu alanda ilginç çalışmalardan biri Net Zero Teeside'dan geliyor. NZT, endüstriyel süreçlerde ve enerji santrallerinde üretilen CO2'yi yakalamayı ve bu emisyonları boru hattıyla Kuzey Denizi'nin birkaç kilometre altındaki açık deniz depolama alanlarına taşımayı amaçlamaktadır. Denizin derinliklerinde güvenli alanlarda tutulmayı hedeflenen bu karbon, planlanana göre artık sera etkisine katkıda bulunmayacak ve eğer işler yolunda giderse gelecekte ulaşım sistemleri için yeni bir yakıt çeşidi olarak sentezlenebileceği düşünülüyor. NZT, bu yöntem uygulanabilirse 2030 yılında atmosferdeki sera gazı oranının yüzde 0'a inecebileceğine inanıyor.

2- İneklerin deniz yosunu ile beslenmesi​

Evet, evet yanlış duymadınız... İklim değişikliğini önlemenin bir diğer yolu ineklere deniz yosunu yedirmekten geçiyor. Nasıl mı? Sera gazının tetikleyen bir diğer gaz türü ise büyükbaş hayvancılık nedeniyle emisyonları rekor seviyelere ulaşan metan gazıdır. Yakın tarihli bir araştırmaya göre, 2000 ile 2017 yılları arasında insan faaliyetleriyle ilgili tüm metan emisyonlarının yaklaşık üçte ikisini tarımın oluşturduğu bilgisine ulaşılmıştır.Bilim insanları ineklerin deniz yosunu ile beslenmesinin metan emisyonlarının azaltacağı kanısında. Araştırmacılar, tropik bölgelerde yetişen kırmızı bir deniz yosununun sığır yemine ek olarak eklendiğinde ineklerde metan emisyonunu yüzde 80 oranında azaltabileceğini keşfettiler. Her ne kadar bu yosunlardan yeteri kadar mevcut olmasa da bilim insanları bu yosun türünün üretilecebileceğini düşünüyor.[/HEADING]

3- Sığır eti yerine böcek eti​

Bireylerin diyet kararları, iklim değişikliğine karşı potansiyel teknolojik çözümlerin kapsamı dahilinde olmasa da,yenilikçi gıda yaratımında çok büyük bir rol oynuyor. Sığır yetiştiriciliğinden kaynaklanan metan kirliliğini azaltmanın bir başka ilginç yolu, sığır etinin yerini böceklerden yapılmış bir et türü ile değiştirmekten geçiyor. Dünyada bu böcek eti kullanımında bir yükseliş mevcut olsa da bu cümleleri okurken bile tüylerimizin diken diken olduğu bir gerçek. Bilim insanları bu iki et türünü enine boyuna incelemişler. Un kurtları gibi protein açısından zengin böcekler, sığır yetiştiriciliğinin gerektirdiği arazi veya su talepleri olmadan yetiştirilebilir. Ancak böcekler protein açısından yüksek olsalar bile sığır etinden bulunan değerlerin böcek etinden daha fazla olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bazı bilimsel araştırmalar, bir dizi böceğin, insanların ihtiyaç duyduğu tüm mineral besin maddelerini sağlayabileceğini öne sürse de böylesine büyük bir değişimin tüm dünya genelinde uygulanması oldukça zor gibi görünüyor. Öyle de olmalı zaten...

4- İklim onarımı​

Cambridge Üniversitesi İklim Onarım Merkezi, insan kirliliğinin neden olduğu hasarı onaracak bir dizi fikri araştırıyor. Fikirleri arasında, bulutların radyasyonu uzaya geri yansıtmasına yardımcı olmak için gökyüzüne küçük tuz damlaları püskürtmek suretiyle, üzerlerindeki bulutları aydınlatarak kutupları yeniden dondurmak var. Yani bilim insanlarına göre kutupların yeniden dondurulması, bir iklim onarım taktiği olarak uygulanabilir.Diğer bir uygulama ise 'okyanusları yeşillendirmek'. Araştırmacılar CO2 emebilecek bitki maddelerinin ve alglerin büyümesini teşvik etmek için oyanusları yeşillendirmeyi hedefleselerde araştırmalar bunun okyanus ekosistemlerinde muazzam bozulmaya neden olabileceği konusuna işaret ediyor. Yani şimdilik bu iki fikir biraz üzerinde çalışmayı gerektiriyor.

5- Uzaktan çalışmak iklim değişikliğini etkiliyor​

Evet, yanlış duymadınız! Özellikle mart ayından beri içinde bulunduğumuz pandemi dönemi tüm dünya genelinde 'uzaktan çalışma' geleneğinde ciddi artışa sebep oldu. İnsanlar evlerinden çalışırken her gün sokağa çıkma durumunda kalmadılar. Bu durum da ulaşım esnasında atmosfere salınan zararlı gazların önüne geçti. İşe gidip gelmek, gelişmiş dünyadaki en büyük karbon emisyonu kaynağıdır. Küresel boyutta birçok şirket Kovid-19 dolayısıyla hızlıca kendini bu sisteme entegre etti.Araştırmalara göre de uzaktan çalışmak emisyonları azaltmada iyi bir yöntem oldu. Oldu olmasına da elbette bu durum yaz ayları için geçerli oldu. Araştırmalara göre, kışın binaların ısıtılması gerektiğinde, çok sayıda insanı evlerine dağıtmak yerine tek bir binada bulundurmanın çok daha verimli olduğu ortaya çıktı ve bazı araştırmalar bunun ulaşımdan kaynaklanan emisyonları bile dengeleyebileceğini öne sürüyor.

6- Veri merkezlerinin daha fazla kullanımı​

Araştırmacılara göre, enerji açısından veri merkezleri daha verimli hesaplama sağlayabilir. Uzaktan çalışma sistemi ile benzerlikler gösteren bu durum elektrik tüketimi ile ilgili. Bilgisayarların ortaya çıkışı elektrik tüketimini önemli ölçüde artırdı, ancak bu duruma karşılık modern veri merkezleri genellikle kişisel bilgisayarlardan çok daha fazla verimli. Yani bireysel kullanımdan ziyade bilim insanları veri merkezlerinin daha faydalı olacağını bu toplu tüketimin iklim değişikliğini etkilemede önemli bir faktör olduğuna inanıyor.Ancak veri merkezleri, kendileri emisyon üretebilen kaliteli internet bağlantılarına bağımlıdır ve dünyanın dört bir yanındaki birçok insan için bu bağlantılar şu an için mevcut değildir.

7- Evlerde enerji tasarrufu​

İklim değişikliğe karşı enerji tüketimini azaltmak için uygulanabilecek en kolay yöntemlerden biri evleri daha enerji verimli hale getirmekten geçiyor. Peki bu ne demek? Bunu başarmak için gereken teknoloji, piyasadaki en yeni ürünlerin birçoğunun, her yıl ev faturalarından yüzlerce lira azaltma kapasitesine sahip olduğu halihazırda mevcuttur.Avrupa Birliği, cihazları ne kadar enerji verimli olduklarına göre etiketleyen, tüketicileri buzdolaplarını ve çamaşır makinelerini ve ampullerden televizyonlara kadar diğer ürünleri çalıştırmanın ne kadara mal olacağı konusunda bilgilendiren bir enerji etiketleme planı oluşturmuştur.Bu ev eşyaları için tasarım yenilikleri yoluyla yapılan enerji tasarrufları bireysel olarak küçük olabilir, ancak bir hane için bir yıl boyunca ve hatta bir ülkedeki tüm hanelerde enerji tüketimini ölçeklendirme ve önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahiptir. Yapılan planlamanın tüm dünya genelinde uygulanabilir olması ile iklim değişikliği de bu durumdan gözle görülür bir şekilde etkilenecektir.
 

romeo

Yeni Üyemiz
İklimler değişiyor. Kirlilik artıyor ve dünya devletleri hiçbirşey yapmıyor. Geri dönülmesi imkansız noktaya ulaşınca o zaman herşey daha kötü olacak.
 
Üst Alt