bedirhan.
Aktif Üyemiz
KURAN'I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
31-LOKMAN:
1-5- Muhsinler (iyilik yapanlar)a bu Kur'ân'da indirildiği şekilde amelde ihsan yapanlar. Bakara Sûresi'nin başında "müttekiler için bir hidayettir." (Bakara, 2/2) buyurulmuştu. Burada ise; "İhsanda bulunanlar için bir hidayet ve rahmettir" buyuruluyor. Nişâbûrî tefsirinde der ki: "Burada 'muhsinin' (ihsanda bulunanlar) denildiği için bir de rahmet ilâve buyurulmuştur. Çünkü ihsan derecesi takvanın üzerindedir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) "İhsan, Allah'ı görüyormuşsun gibi O'na ibadet etmendir." buyurmuştur. Allah Teâlâ da "Allah, şüphesiz müttekilerle ve ihsanda bulunan (iyilik yapan) kimselerle beraberdir." (Nahl, 16/128) ve "İyilik ve güzel amel yapanlara, daha güzeli var ve bir de fazlası vardır." (Yunus, 10/26) âyeti kerimeleriyle buna işaret buyurmuştur. Burada "gaybe inanırlar." (Bakara, 2/3) kaydının zikredilmemesi de bunu destekler.
6-10- Laf eğlencesi: Eğlence söz; insanı oyalayan, işinden alakoyan sözler, asılsız hikâyeler, masallar, romanlar ve tarih kılıklı efsaneler, güldürücü lâkırdılar, gevezelikler, nağmeler gibi eğlendirici sesler. Bu âyetin iniş sebebinde deniliyor ki: Nadr b. Hâris ticaretle Faris'e (İran'a) gidiyor. Acemlerin hikâyelerini, efsane kitaplarını getiriyor ve bunları Kureyşe okuyarak: "Muhammed, size Âd ve Semûd hikâyeleri söylüyor gelin ben size Rüstem'in, İsfendiyar'ın, Kisraların hikâyelerini anlatayım." diyor ve bu şekilde birçoklarının Kur'ân dinlemesine engel oluyordu. Bundan başka güzel bir şarkıcı câriye almış, birinin müslüman olacağını işittiği zaman onu alıp câriyesine: "Haydi buna yedir, içir, söyleyiver." der, böylece eğlendirip: "Gördün ya bu, Muhammed'in çağırdığından, namazdan, oruçtan, onun önünde çarpışmaktan daha iyi değil mi?" dermiş. İbnü Hatal da bir câriye almış, sövüp saymayı şarkı olarak söylermiş. Âyetin sonunda "İşte onlar için..." diye çoğul kipi getirilmesine bakılırsa, bunların hepsinin de âyetin iniş sebebinde dahil olması gerekir. Tefsircilerin çoğu bunu şarkı ile tefsir etmişlerse de muhakkik âlimlerin tercihi, açık şekliyle genel olmasıdır. Bununla birlikte burada asıl kötülemenin hikmeti şununla anlatılmıştır: Bilmeyerek, Allah yolundan sapıtmak; yani saptırdığını hissettirmeden, yaptığı işin sonunu sezdirmeden dini, ahlâkı bozmak ve onu, yani Allah yolunu, hak dinini eğlence yerine tutmak için. Hafs, Hamza, Kisâî, Yakub kırâetlerinde nasb ile (son harekesi üstün olarak), diğerlerinde ref' ile (son harekesi ötre olarak) okunur. Bu durumda "bilmeyerek" ifadesi "satın alır" kısmına bağlanabilirse de nasb kırâetinde dalâlin (sapıtma) kaydı olması gerekir.
Ra'd Sûresi'nde "Allah O'dur ki, gökleri gördüğünüz (şekilde) direksiz olarak yükseltti." (Ra'd, 13/2) âyetinin tefsirine bakınız. Bu âyet, Allah Teâlâ'nın kuvvet ve hikmetini zihinlere yerleştirmek suretiyle tevhidi hazırlıyor. Ve onun için "indirdik" ile "verdik" ifadelerinde gaibden (üçüncü şahıstan) mütekellime (birinci şahısa) iltifat buyuruluyor (dönülüyor).
11- İşte bu anlatılanlar, Allah'ın yarattığı. Haydi gösterin bana ondan berikiler ne yaratmış? Hiç. Fakat o zalimler; yani yaratma ve ilâhlık kavramlarına haksızlık ederek pek büyük zalim olan, Allah'a ortak koşma suçunu işleyen müşrikler açık bir sapıklık içindedirler. Açık olan bir gerçekten sapıyorlar ki, bunlarda iki yönden haksızlık ve şaşkınlık vardır. Bir taraftan yaratılmışa yaratıcı kudreti isnad ederek, filan şunu yarattı, falan şunu yarattı, diye yalan söylerler; bir taraftan da hiçbir şey yaratmadığı bilinen şeylere taparlar.
Şimdi burada şöyle bir soru hatıra gelebilir: İlim ve hikmet, fen ve sanat ile insanlar tarafından birtakım şeyler yapılmıyor mu? Bunlar birer yaratma değil midir? denilebilir. Buna karşı hikmetin Allah vergisi olduğu ve dolayısıyle hikmetle yapılan şeylerin de yaratıcısının Allah olduğu bilinerek O'na şükredilmesi lazım geleceği ve hakîm (bilge) kişinin görüşünde de şirkin çok büyük bir zulüm olduğu anlatılarak buyuruluyor ki:
1-5- Muhsinler (iyilik yapanlar)a bu Kur'ân'da indirildiği şekilde amelde ihsan yapanlar. Bakara Sûresi'nin başında "müttekiler için bir hidayettir." (Bakara, 2/2) buyurulmuştu. Burada ise; "İhsanda bulunanlar için bir hidayet ve rahmettir" buyuruluyor. Nişâbûrî tefsirinde der ki: "Burada 'muhsinin' (ihsanda bulunanlar) denildiği için bir de rahmet ilâve buyurulmuştur. Çünkü ihsan derecesi takvanın üzerindedir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) "İhsan, Allah'ı görüyormuşsun gibi O'na ibadet etmendir." buyurmuştur. Allah Teâlâ da "Allah, şüphesiz müttekilerle ve ihsanda bulunan (iyilik yapan) kimselerle beraberdir." (Nahl, 16/128) ve "İyilik ve güzel amel yapanlara, daha güzeli var ve bir de fazlası vardır." (Yunus, 10/26) âyeti kerimeleriyle buna işaret buyurmuştur. Burada "gaybe inanırlar." (Bakara, 2/3) kaydının zikredilmemesi de bunu destekler.
6-10- Laf eğlencesi: Eğlence söz; insanı oyalayan, işinden alakoyan sözler, asılsız hikâyeler, masallar, romanlar ve tarih kılıklı efsaneler, güldürücü lâkırdılar, gevezelikler, nağmeler gibi eğlendirici sesler. Bu âyetin iniş sebebinde deniliyor ki: Nadr b. Hâris ticaretle Faris'e (İran'a) gidiyor. Acemlerin hikâyelerini, efsane kitaplarını getiriyor ve bunları Kureyşe okuyarak: "Muhammed, size Âd ve Semûd hikâyeleri söylüyor gelin ben size Rüstem'in, İsfendiyar'ın, Kisraların hikâyelerini anlatayım." diyor ve bu şekilde birçoklarının Kur'ân dinlemesine engel oluyordu. Bundan başka güzel bir şarkıcı câriye almış, birinin müslüman olacağını işittiği zaman onu alıp câriyesine: "Haydi buna yedir, içir, söyleyiver." der, böylece eğlendirip: "Gördün ya bu, Muhammed'in çağırdığından, namazdan, oruçtan, onun önünde çarpışmaktan daha iyi değil mi?" dermiş. İbnü Hatal da bir câriye almış, sövüp saymayı şarkı olarak söylermiş. Âyetin sonunda "İşte onlar için..." diye çoğul kipi getirilmesine bakılırsa, bunların hepsinin de âyetin iniş sebebinde dahil olması gerekir. Tefsircilerin çoğu bunu şarkı ile tefsir etmişlerse de muhakkik âlimlerin tercihi, açık şekliyle genel olmasıdır. Bununla birlikte burada asıl kötülemenin hikmeti şununla anlatılmıştır: Bilmeyerek, Allah yolundan sapıtmak; yani saptırdığını hissettirmeden, yaptığı işin sonunu sezdirmeden dini, ahlâkı bozmak ve onu, yani Allah yolunu, hak dinini eğlence yerine tutmak için. Hafs, Hamza, Kisâî, Yakub kırâetlerinde nasb ile (son harekesi üstün olarak), diğerlerinde ref' ile (son harekesi ötre olarak) okunur. Bu durumda "bilmeyerek" ifadesi "satın alır" kısmına bağlanabilirse de nasb kırâetinde dalâlin (sapıtma) kaydı olması gerekir.
Ra'd Sûresi'nde "Allah O'dur ki, gökleri gördüğünüz (şekilde) direksiz olarak yükseltti." (Ra'd, 13/2) âyetinin tefsirine bakınız. Bu âyet, Allah Teâlâ'nın kuvvet ve hikmetini zihinlere yerleştirmek suretiyle tevhidi hazırlıyor. Ve onun için "indirdik" ile "verdik" ifadelerinde gaibden (üçüncü şahıstan) mütekellime (birinci şahısa) iltifat buyuruluyor (dönülüyor).
11- İşte bu anlatılanlar, Allah'ın yarattığı. Haydi gösterin bana ondan berikiler ne yaratmış? Hiç. Fakat o zalimler; yani yaratma ve ilâhlık kavramlarına haksızlık ederek pek büyük zalim olan, Allah'a ortak koşma suçunu işleyen müşrikler açık bir sapıklık içindedirler. Açık olan bir gerçekten sapıyorlar ki, bunlarda iki yönden haksızlık ve şaşkınlık vardır. Bir taraftan yaratılmışa yaratıcı kudreti isnad ederek, filan şunu yarattı, falan şunu yarattı, diye yalan söylerler; bir taraftan da hiçbir şey yaratmadığı bilinen şeylere taparlar.
Şimdi burada şöyle bir soru hatıra gelebilir: İlim ve hikmet, fen ve sanat ile insanlar tarafından birtakım şeyler yapılmıyor mu? Bunlar birer yaratma değil midir? denilebilir. Buna karşı hikmetin Allah vergisi olduğu ve dolayısıyle hikmetle yapılan şeylerin de yaratıcısının Allah olduğu bilinerek O'na şükredilmesi lazım geleceği ve hakîm (bilge) kişinin görüşünde de şirkin çok büyük bir zulüm olduğu anlatılarak buyuruluyor ki:
Moderatör tarafında düzenlendi: