بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ
قُصُورُ الْجَنَّةِ لِمَنْ!
Cennetin Köşkleri
Yazar
Abdulhamîd el-Hindavî
Çeviri
Fatih Yiğit
Dizgi
Mustafa Kurudirek
Hutbetu’l-Hace
Şüphesiz hamd, Allah içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülerinden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse, onu saptıracak yoktur! Kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur!
Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) O’nun kulu ve Rasulüdür.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak Müslümanlar olarak ölün.”
Âl-i İmran 102
“Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden korkun! Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının! Şüphesiz Allah, üzerinizde gözetleyicidir.”
Nisâ 1
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”
Ahzâb 70, 71
Bundan sonra;
Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır! Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir, her dalalet ateştedir!
Muhdes: Dinden olmayan şeyin din adına çıkarılmasıdır.
Hutbetu’l-Hace: Bu duayı, Cuma hutbelerinde ve tüm konuşmalarında okuyan Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem) bizzat ashabına da öğretmiştir.
Müslim 867, Nesei 3/188
İthaf
“Dünyanın meskenlerinin kendilerini sıktığı, nefisleri Adn cennetlerindeki meskenleri arzu eden kimselere…
Dünyanın sarayları ve süsleri arasında zühd içinde yaşayan kimselere…
Gayretlerini hakiki âlem için harcayıp çalışan mü’min kimselere…
Hayal âleminde kumlara saray yaptıran gafil kimselere…
Rabbine boyun eğen tertemiz nefislere…
Ki onlar şöyle derler: ‘Ey Rabbimiz! Katında cennette bizim için bir ev yap!’
Bütün bu kimselere bu kitapçığı armağan ediyorum.”
Önsöz
Bu kitapçık, bir ayet konusunun gölgesi altında kaleme alınan kitapçıklar dizisinin dördüncü bölümüdür. Bu risale, mü’min olan nefisleri Firavun’un karısı Asiye’nin boyun eğmesi karşısında düşünmeye davet eder. Ki o kadın gelip geçici nimetler ve süslerin içerisinde zühde erişmiş, Firavun’un sarayına süs ve ihtişamına küçümseme ile bakmıştır.
Allah’ın mü’min kullarına vad ettiği bitmeyecek tükenmeyecek nimetler ve yıpranmayacak köşklere kalben iman etmiş ve Rabbine şöyle yalvarmıştır:
“Rabbim, katında cennette bana bir ev yaptır. Beni Firavun’dan ve yaptıklarından kurtar. Beni zalimler topluluğundan kurtar.”
Tahrîm 11
Firavun’un karısı Asiye sütunları yüksek geniş bir sarayda yaşıyordu. O sarayın süs ve ihtişamı kalpleri çekiyordu. Fakat o mü’min kadın bunlardan hiçbir şeye meyletmedi. Nefsi bunlarla mutmain olmamıştı. Biliyordu ki, bunların tamamı yok olacaktı, sonunda gideceği yer karanlık bir kuyu idi. Biliyordu ki, kendisi ya ebedi cennetlik ya da ebedi cehennemlik olacaktı. Kabri ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukur olacaktı.
Bundan dolayı o, tükenmeyecek nimetleri ve yıpranmayacak tertemiz meskenleri arzu etti. Bu dünyanın nimetlerinden yüz çevirdi. Cennette katında bir ev isteyerek mülkün sahibine yöneldi.
‘Rabbim katında cennette bana bir ev yap; ayetindeki katında kelimesi üzerinde düşünmek gerekir. Çünkü Allah’ın katında bulunanlar hariç her şey yok olmaya mahkûmdur.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sizin yanınızda bulunanlar tükenir, Allah’ın katında olanlar ise ebediyen kalır.”
Nahl 96
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, insanlar dünyayı imar etmeye uğraşıyorlar. Ahiretlerini yıktıklarını önemsemiyorlar. Dünyanın meskenleri insanların çoğunu Allah’ın rahmet ettiği kimseler hariç ahiretin meskenlerinden alıkoydu. Bina yaptırmada, binaları yükseltmede, badana boyalarında çeşit çeşit süs ve mobilyalarla döşenmesinde uğraştıklarını görürsün.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çokça yatak döşek edinmekten ve bu konuda aşırı gitmekten nehyetmiştir. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Bir döşek erkek için ikinci döşek kadın için, üçüncüsü misafir için dördüncüsü ise şeytan içindir.”
Müslim
Bununla birlikte Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmetine yumuşak döşek kullanmayı yasaklamamıştır. Fakat kendi sünneti bunun tam tersidir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dünyanın süs ve ziynetlerinden yüz çevirirdi.
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in uyuduğu döşeği hurma liflerinden örülmüş üzerine de deri geçirilmiş bir döşekti.”
Buhari
Yine Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle anlatıyor:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaslandığı yastığı hurma liflerinden örülmüş ve üzerine deri geçirilmiş bir yastıktı.’
Müslim
Müslümanın yapması gereken; emelini azaltması hevesini bu geçici metadan çevirmesi, bu dünyayı en büyük arzusu en son dileği haline getirmemesidir. Aksine bitmeyecek tükenmeyecek olan nimetleri ve yıpranmayacak olan köşkleri arzu etmesidir.
Acaba o köşklere giden yollar neydi?!
Acaba o köşklerin kapıları, kapılarının anahtarları neydi?!
İşte bu küçük kitapçıkta açıklamayı umduğumuz konu budur. Allah-u Teâlâ’dan kastımızı ve niyetimi kendisi için halis kılmasını, sevabımızı ve ecrimizi çoğaltmasını diliyoruz. Ve özellikle bu kitapla kullarına fayda sağlamasını istiyoruz.
Abdulhamîd el-Hindavî
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
قُصُورُ الْجَنَّةِ لِمَنْ!
Cennetin Köşkleri
Yazar
Abdulhamîd el-Hindavî
Çeviri
Fatih Yiğit
Dizgi
Mustafa Kurudirek
بِسْمِ اللهِ الرَّحمن الرَّحِيم
إِنَّ الْحَمْدَ ِللهِ نَحْمَدُهُ وَنَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ وَنَعُوذُ بِاللهِ مِنْ شُرُورِ أَنْفُسِناَ وَمِنْ سَيِّئاَتِ أَعْمَالِناَ، مَنْ يَهْدِهِ اللهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هاَدِيَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
ياَ أَيُّهاَ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ حَقَّ تُقاَتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
ياَأَيُّهاَ الناَّسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ واَحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهاَ زَوْجَهاَ وَبَثَّ مِنْهُماَ رِجاَلاً كَثِيراً وَنِساَءً وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي تَساَءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحاَمَ إِنَّ اللهَ كاَنَ عَلَيْكُمْ رَقِيباً
ياَأَيُّهاَ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْماَلَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فاَزَ فَوْزاً عَظِيماً
أَمَّا بَعْدُ: فَإِنَّ أَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللهِ وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ صلي الله عليه وسلم وَشَرَّ الأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا وَكُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ وَكُلَّ ضَلاَلَةٍ فِي النَّارِ
إِنَّ الْحَمْدَ ِللهِ نَحْمَدُهُ وَنَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ وَنَعُوذُ بِاللهِ مِنْ شُرُورِ أَنْفُسِناَ وَمِنْ سَيِّئاَتِ أَعْمَالِناَ، مَنْ يَهْدِهِ اللهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هاَدِيَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
ياَ أَيُّهاَ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ حَقَّ تُقاَتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
ياَأَيُّهاَ الناَّسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ واَحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهاَ زَوْجَهاَ وَبَثَّ مِنْهُماَ رِجاَلاً كَثِيراً وَنِساَءً وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي تَساَءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحاَمَ إِنَّ اللهَ كاَنَ عَلَيْكُمْ رَقِيباً
ياَأَيُّهاَ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْماَلَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فاَزَ فَوْزاً عَظِيماً
أَمَّا بَعْدُ: فَإِنَّ أَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللهِ وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ صلي الله عليه وسلم وَشَرَّ الأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا وَكُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ وَكُلَّ ضَلاَلَةٍ فِي النَّارِ
Hutbetu’l-Hace
Şüphesiz hamd, Allah içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülerinden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse, onu saptıracak yoktur! Kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur!
Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) O’nun kulu ve Rasulüdür.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak Müslümanlar olarak ölün.”
Âl-i İmran 102
“Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden korkun! Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının! Şüphesiz Allah, üzerinizde gözetleyicidir.”
Nisâ 1
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”
Ahzâb 70, 71
Bundan sonra;
Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır! Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir, her dalalet ateştedir!
Muhdes: Dinden olmayan şeyin din adına çıkarılmasıdır.
Hutbetu’l-Hace: Bu duayı, Cuma hutbelerinde ve tüm konuşmalarında okuyan Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem) bizzat ashabına da öğretmiştir.
Müslim 867, Nesei 3/188
İthaf
“Dünyanın meskenlerinin kendilerini sıktığı, nefisleri Adn cennetlerindeki meskenleri arzu eden kimselere…
Dünyanın sarayları ve süsleri arasında zühd içinde yaşayan kimselere…
Gayretlerini hakiki âlem için harcayıp çalışan mü’min kimselere…
Hayal âleminde kumlara saray yaptıran gafil kimselere…
Rabbine boyun eğen tertemiz nefislere…
Ki onlar şöyle derler: ‘Ey Rabbimiz! Katında cennette bizim için bir ev yap!’
Bütün bu kimselere bu kitapçığı armağan ediyorum.”
Önsöz
Bu kitapçık, bir ayet konusunun gölgesi altında kaleme alınan kitapçıklar dizisinin dördüncü bölümüdür. Bu risale, mü’min olan nefisleri Firavun’un karısı Asiye’nin boyun eğmesi karşısında düşünmeye davet eder. Ki o kadın gelip geçici nimetler ve süslerin içerisinde zühde erişmiş, Firavun’un sarayına süs ve ihtişamına küçümseme ile bakmıştır.
Allah’ın mü’min kullarına vad ettiği bitmeyecek tükenmeyecek nimetler ve yıpranmayacak köşklere kalben iman etmiş ve Rabbine şöyle yalvarmıştır:
“Rabbim, katında cennette bana bir ev yaptır. Beni Firavun’dan ve yaptıklarından kurtar. Beni zalimler topluluğundan kurtar.”
Tahrîm 11
Firavun’un karısı Asiye sütunları yüksek geniş bir sarayda yaşıyordu. O sarayın süs ve ihtişamı kalpleri çekiyordu. Fakat o mü’min kadın bunlardan hiçbir şeye meyletmedi. Nefsi bunlarla mutmain olmamıştı. Biliyordu ki, bunların tamamı yok olacaktı, sonunda gideceği yer karanlık bir kuyu idi. Biliyordu ki, kendisi ya ebedi cennetlik ya da ebedi cehennemlik olacaktı. Kabri ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukur olacaktı.
Bundan dolayı o, tükenmeyecek nimetleri ve yıpranmayacak tertemiz meskenleri arzu etti. Bu dünyanın nimetlerinden yüz çevirdi. Cennette katında bir ev isteyerek mülkün sahibine yöneldi.
‘Rabbim katında cennette bana bir ev yap; ayetindeki katında kelimesi üzerinde düşünmek gerekir. Çünkü Allah’ın katında bulunanlar hariç her şey yok olmaya mahkûmdur.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sizin yanınızda bulunanlar tükenir, Allah’ın katında olanlar ise ebediyen kalır.”
Nahl 96
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, insanlar dünyayı imar etmeye uğraşıyorlar. Ahiretlerini yıktıklarını önemsemiyorlar. Dünyanın meskenleri insanların çoğunu Allah’ın rahmet ettiği kimseler hariç ahiretin meskenlerinden alıkoydu. Bina yaptırmada, binaları yükseltmede, badana boyalarında çeşit çeşit süs ve mobilyalarla döşenmesinde uğraştıklarını görürsün.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çokça yatak döşek edinmekten ve bu konuda aşırı gitmekten nehyetmiştir. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Bir döşek erkek için ikinci döşek kadın için, üçüncüsü misafir için dördüncüsü ise şeytan içindir.”
Müslim
Bununla birlikte Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmetine yumuşak döşek kullanmayı yasaklamamıştır. Fakat kendi sünneti bunun tam tersidir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dünyanın süs ve ziynetlerinden yüz çevirirdi.
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in uyuduğu döşeği hurma liflerinden örülmüş üzerine de deri geçirilmiş bir döşekti.”
Buhari
Yine Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle anlatıyor:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaslandığı yastığı hurma liflerinden örülmüş ve üzerine deri geçirilmiş bir yastıktı.’
Müslim
Müslümanın yapması gereken; emelini azaltması hevesini bu geçici metadan çevirmesi, bu dünyayı en büyük arzusu en son dileği haline getirmemesidir. Aksine bitmeyecek tükenmeyecek olan nimetleri ve yıpranmayacak olan köşkleri arzu etmesidir.
Acaba o köşklere giden yollar neydi?!
Acaba o köşklerin kapıları, kapılarının anahtarları neydi?!
İşte bu küçük kitapçıkta açıklamayı umduğumuz konu budur. Allah-u Teâlâ’dan kastımızı ve niyetimi kendisi için halis kılmasını, sevabımızı ve ecrimizi çoğaltmasını diliyoruz. Ve özellikle bu kitapla kullarına fayda sağlamasını istiyoruz.
Abdulhamîd el-Hindavî
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Moderatör tarafında düzenlendi: