bedirhan.
Aktif Üyemiz
KURAN'I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
14-İBRAHİM:
1-2-(Yunus Sûresi'nden beri geçen benzerlerine bakınız.) bu çıkış yeri belli ve sınırlı olmayan, karnın üst tarafından çıkıp her harfin yardımına koşan elif gibi, tevhid (Allah'ın birliğine inanmak) ve doğruluk delili olarak tecelli eden ve tilâvet ve okunması ile gibi dillerde çalkalanarak birlikten çokluğa hitap eden bu seçkin harfler, yani mucizeli nazmıyla bu sûreyi meydana getiren basit ve birleşik sesler öyle büyük bir kitapdır ki, ey Muhammed onu sana yüceliğimizin şanı ile biz indirdik. İndirdik ki insanları karanlıklardan çıkarasın Rablerinin izni ile aydınlığa o aziz (yüce) ve hamdedilmeye layık olan Allah'ın doğru yoluna bütün izzet ve kudret kendisinin, bütün hamd ve senâ kendisine mahsus olan ve bundan ötürü yoluna girip korunmasına sığınanları izzet ve ihsanıyla çok değerli ve saygın kılacağı malum bulunan o nimet veren Rabbin doğru yoluna, hak dinine, yâni o Allah'ın yoluna ki bütün göklerdekiler ve bütün yerdekiler hepsi O'nundur, şu veya bu devletin değil hep O'nundur. O'nun malı ve mülküdür.
O yalnız göktekilerin değil, yeryüzündekilerin de Rabbidir. Ululuğuyla göktekileri yere indirir. İnâyet nuru ile yerdekileri göklere çıkarır. İşte ey Muhammed! Bu kitap öyle indirilmiş bir nurdur ve sen bütün insanlara gönderilmiş öyle yüce bir peygambersin. Yani hangi toplumdan olursa olsun bütün insanları aydınlatacak, yeryüzünde bilgisizlik ve sefâheti (zevk ve eğlenceye düşkünlüğü) ve küfür ve sapıklık inançlarına kapılarak değersiz gayelere, yanlış mabudlara aldanarak kat kat karanlıklar içinde kalmış, dünya ve ahireti tanımaz, nerede bulunduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilmez olmuş bütün insanları sapıklık ve sefillikten kurtarıp iman nuru ile yücelik ve hamd yoluna, ulu ve kendisine hamd edilen Allah'ın din ve şeriatine hidayet edeceksin. Fakat kendi kudret ve irâdenle değil, hepsinin Rabbi olan o âlemlerin Rabbinin izin ve yardımı ile. Çünkü nur O'nun, sen O'nun, gökler ve yerde bütün saltanat ve ilâhlık O'nundur. Onun için müjde inananlara ve vay kâfirlere! O nuru örtmek isteyen ve yücelik ile hamd yoluna çıkmak istemeyen imansızlara şiddetli azabdan.
3- Onlar ki o alçak hayatı severler, dünyayı ahiret üzerine tercih ederler. Bu gün yaşayalım da yarın ne olursa olsun derler, dünya için ahireti satarlar. Ve Allah'ın yolundan çevirirler ve onun da eğiriliğini isterler.
Doğruluktan hoşlanmazlar. Allah yoluna eğri derler, aykırı gidilmesini isterler, doğruya eğri diye kovuculuklar yaparlar. Düzenbazlıkla insanları sapıtmaya, doğru dini eğmeye, bozmaya ve değiştirmeye çalışır, aydınlığı karanlık, karanlığı aydınlık görmek ve göstermek isterler. İşte bunlar, uzak bir sapıklık içindedirler. Doğru yoldan o kadar uzağa sapmışlardır ki ona yanaşmak, kurtuluş bulmak ihtimalleri yoktur. Onun için vay hallerine!
Böyle büyük sapıklık içinde bulunan, eğrilik peşinde dolaşan kâfirler, bu kitabın Arapça olmasına itiraz ederek "Sen bütün insanlara gönderilmiş bir peygamber olsaydın bu kitap Arapça mı olurdu? Hem bu hangi peygamberde görülmüş? Şimdiye kadar hiç bir peygambere Arapça bir kitap inmemiş iken bunun Arapça olması Allah'ın âdetine aykırı değil midir?" Diyecek olurlarsa:
1-2-(Yunus Sûresi'nden beri geçen benzerlerine bakınız.) bu çıkış yeri belli ve sınırlı olmayan, karnın üst tarafından çıkıp her harfin yardımına koşan elif gibi, tevhid (Allah'ın birliğine inanmak) ve doğruluk delili olarak tecelli eden ve tilâvet ve okunması ile gibi dillerde çalkalanarak birlikten çokluğa hitap eden bu seçkin harfler, yani mucizeli nazmıyla bu sûreyi meydana getiren basit ve birleşik sesler öyle büyük bir kitapdır ki, ey Muhammed onu sana yüceliğimizin şanı ile biz indirdik. İndirdik ki insanları karanlıklardan çıkarasın Rablerinin izni ile aydınlığa o aziz (yüce) ve hamdedilmeye layık olan Allah'ın doğru yoluna bütün izzet ve kudret kendisinin, bütün hamd ve senâ kendisine mahsus olan ve bundan ötürü yoluna girip korunmasına sığınanları izzet ve ihsanıyla çok değerli ve saygın kılacağı malum bulunan o nimet veren Rabbin doğru yoluna, hak dinine, yâni o Allah'ın yoluna ki bütün göklerdekiler ve bütün yerdekiler hepsi O'nundur, şu veya bu devletin değil hep O'nundur. O'nun malı ve mülküdür.
O yalnız göktekilerin değil, yeryüzündekilerin de Rabbidir. Ululuğuyla göktekileri yere indirir. İnâyet nuru ile yerdekileri göklere çıkarır. İşte ey Muhammed! Bu kitap öyle indirilmiş bir nurdur ve sen bütün insanlara gönderilmiş öyle yüce bir peygambersin. Yani hangi toplumdan olursa olsun bütün insanları aydınlatacak, yeryüzünde bilgisizlik ve sefâheti (zevk ve eğlenceye düşkünlüğü) ve küfür ve sapıklık inançlarına kapılarak değersiz gayelere, yanlış mabudlara aldanarak kat kat karanlıklar içinde kalmış, dünya ve ahireti tanımaz, nerede bulunduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilmez olmuş bütün insanları sapıklık ve sefillikten kurtarıp iman nuru ile yücelik ve hamd yoluna, ulu ve kendisine hamd edilen Allah'ın din ve şeriatine hidayet edeceksin. Fakat kendi kudret ve irâdenle değil, hepsinin Rabbi olan o âlemlerin Rabbinin izin ve yardımı ile. Çünkü nur O'nun, sen O'nun, gökler ve yerde bütün saltanat ve ilâhlık O'nundur. Onun için müjde inananlara ve vay kâfirlere! O nuru örtmek isteyen ve yücelik ile hamd yoluna çıkmak istemeyen imansızlara şiddetli azabdan.
3- Onlar ki o alçak hayatı severler, dünyayı ahiret üzerine tercih ederler. Bu gün yaşayalım da yarın ne olursa olsun derler, dünya için ahireti satarlar. Ve Allah'ın yolundan çevirirler ve onun da eğiriliğini isterler.
Doğruluktan hoşlanmazlar. Allah yoluna eğri derler, aykırı gidilmesini isterler, doğruya eğri diye kovuculuklar yaparlar. Düzenbazlıkla insanları sapıtmaya, doğru dini eğmeye, bozmaya ve değiştirmeye çalışır, aydınlığı karanlık, karanlığı aydınlık görmek ve göstermek isterler. İşte bunlar, uzak bir sapıklık içindedirler. Doğru yoldan o kadar uzağa sapmışlardır ki ona yanaşmak, kurtuluş bulmak ihtimalleri yoktur. Onun için vay hallerine!
Böyle büyük sapıklık içinde bulunan, eğrilik peşinde dolaşan kâfirler, bu kitabın Arapça olmasına itiraz ederek "Sen bütün insanlara gönderilmiş bir peygamber olsaydın bu kitap Arapça mı olurdu? Hem bu hangi peygamberde görülmüş? Şimdiye kadar hiç bir peygambere Arapça bir kitap inmemiş iken bunun Arapça olması Allah'ın âdetine aykırı değil midir?" Diyecek olurlarsa:
Moderatör tarafında düzenlendi: