Yabancı memleketlere gönderdiği elçileri ondört kişidir. Bunlardan biri Amr bin Âs hazretleridir. Bunu Ummâna elçi olarak göndermişdir. Sonra Ummâna vâlî yapmışdır.
(İstî’âb) adındaki kitâbda, ikibinyediyüzyetmiş erkek ve üçyüzseksenbir aded kadın Sahâbînin hâl tercemesi yazılıdır. (İstî’âb fî ma’rifetil Eshâb) kitâbını yazan hâfız Yûsüf bin Abdüllah Kurtubî 463 [m. 1071] de vefât etmişdir. (Mevâhib-i ledünniyye) kitâbında diyor ki, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtına kadar îmâna gelenler sayısız ve hesâbsızdır. Mekke fethinde onbin, Tebük gazâsında yetmişbin, vedâ’ haccında doksanbin ve Resûlullah vefât etdiği zemân yeryüzünde yüzyirmidörtbinden ziyâde Sahâbî mevcûd idi.
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” akrabâsından birkaç kişiden başka, Eshâb-ı kirâmın hepsi “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” yaşça, Resûlullahdan küçük idiler.
(Fevâyıh-ı Miskiyye) kitâbında, imâm-ı Vâkıdîden alarak diyor ki, Sahâbe-i kirâmdan en son vefât edenler şunlardır:
Abdüllah bin Ebî Evfâ “radıyallahü teâlâ anh” hicretin seksenaltısında Kûfe şehrinde vefât etdi.
Abdüllah bin Yesr, seksensekiz yılında Şâmda vefât etdi.
Sehl bin Sa’d “radıyallahü teâlâ anh” hicretin doksanbirinde yüz yaşında Medînede vefât etdi.
Enes bin Mâlik, doksanüç yılında Basrada vefât etdi.
Ebuttufeyl Âmir bin Vâsile, hicretin yüzüncü senesinde Mekkede vefât etdi. Sahâbe-i kirâmın en son vefât edeni budur.
Resûl aleyhisselâm, vefâtından sonra kimin halîfe olacağını hiçbir zemân, hiçbir kimseye açıkça bildirmedi. Vefâtından sekiz gün önce, hazret-i Ebû Bekri kendi yerine imâm ta’yîn buyurarak, halîfe olacağına işâret eyledi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hasta olmadan çok evvel bir kerre mescide çıkmayıp, nemâzı kılsınlar diye emr buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr bulunmadığı için, hazret-i Ömer imâm oldu. Resûl aleyhisselâm, hazret-i Ömerin sesini işitince, (Hayır, hayır, Allahü teâlâ ve müslimânlar Ebû Bekrden râzıdırlar, Ebû Bekr nemâzı kıldırsın!) buyurdu. Bir kerre de, hazret-i Alîye karşı buyurdu ki: (Eshâbım arasında senin en üstün olmanı Allahü teâlâdan üç kerre istedim. Allahü teâlâ, Ebû Bekrin en üstün olmasından râzı oldu). Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kendisinden sonra hazret-i Ebû Bekrin halîfe olacağını, birçok zemân işâret buyurmuşdu. Meselâ, Medîneye hicret buyurup, Mescid-i şerîf yapılırken, mubârek eliyle temele bir taş koyup, hazret-i Ebû Bekre; taşını benim taşımın yanına koy, buyurdu. Sonra hazret-i Ömere; taşını Ebû Bekrin taşının yanına koy buyurdu. Sonra hazret-i Osmâna; taşını Ömerin taşının yanına koy buyurdu. Hazret-i Osmân taşını Ömerin taşının yanına koyunca, (Benden sonra, bunlar halîfelerimdir) buyurdu. İmâm-ı Ahmedin Müsnedinde ve Münâvînin (Künûz-üddekâık) kitâbında bildirilen hadîs-i şerîfde, (Benden sonra, şu ikisine tâbi’ olunuz:Ebû Bekr ve Ömere) buyuruldu. Bir kerre bir kadın gelip bir şey istedi. Sonra gel buyurdu. Gelip sizi bulamazsam ne yapayım, deyince, (Beni bulamazsan Ebû Bekre git! Benden sonra halîfem odur) buyurdu.
(İstî’âb) adındaki kitâbda, ikibinyediyüzyetmiş erkek ve üçyüzseksenbir aded kadın Sahâbînin hâl tercemesi yazılıdır. (İstî’âb fî ma’rifetil Eshâb) kitâbını yazan hâfız Yûsüf bin Abdüllah Kurtubî 463 [m. 1071] de vefât etmişdir. (Mevâhib-i ledünniyye) kitâbında diyor ki, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtına kadar îmâna gelenler sayısız ve hesâbsızdır. Mekke fethinde onbin, Tebük gazâsında yetmişbin, vedâ’ haccında doksanbin ve Resûlullah vefât etdiği zemân yeryüzünde yüzyirmidörtbinden ziyâde Sahâbî mevcûd idi.
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” akrabâsından birkaç kişiden başka, Eshâb-ı kirâmın hepsi “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” yaşça, Resûlullahdan küçük idiler.
(Fevâyıh-ı Miskiyye) kitâbında, imâm-ı Vâkıdîden alarak diyor ki, Sahâbe-i kirâmdan en son vefât edenler şunlardır:
Abdüllah bin Ebî Evfâ “radıyallahü teâlâ anh” hicretin seksenaltısında Kûfe şehrinde vefât etdi.
Abdüllah bin Yesr, seksensekiz yılında Şâmda vefât etdi.
Sehl bin Sa’d “radıyallahü teâlâ anh” hicretin doksanbirinde yüz yaşında Medînede vefât etdi.
Enes bin Mâlik, doksanüç yılında Basrada vefât etdi.
Ebuttufeyl Âmir bin Vâsile, hicretin yüzüncü senesinde Mekkede vefât etdi. Sahâbe-i kirâmın en son vefât edeni budur.
Resûl aleyhisselâm, vefâtından sonra kimin halîfe olacağını hiçbir zemân, hiçbir kimseye açıkça bildirmedi. Vefâtından sekiz gün önce, hazret-i Ebû Bekri kendi yerine imâm ta’yîn buyurarak, halîfe olacağına işâret eyledi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hasta olmadan çok evvel bir kerre mescide çıkmayıp, nemâzı kılsınlar diye emr buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr bulunmadığı için, hazret-i Ömer imâm oldu. Resûl aleyhisselâm, hazret-i Ömerin sesini işitince, (Hayır, hayır, Allahü teâlâ ve müslimânlar Ebû Bekrden râzıdırlar, Ebû Bekr nemâzı kıldırsın!) buyurdu. Bir kerre de, hazret-i Alîye karşı buyurdu ki: (Eshâbım arasında senin en üstün olmanı Allahü teâlâdan üç kerre istedim. Allahü teâlâ, Ebû Bekrin en üstün olmasından râzı oldu). Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kendisinden sonra hazret-i Ebû Bekrin halîfe olacağını, birçok zemân işâret buyurmuşdu. Meselâ, Medîneye hicret buyurup, Mescid-i şerîf yapılırken, mubârek eliyle temele bir taş koyup, hazret-i Ebû Bekre; taşını benim taşımın yanına koy, buyurdu. Sonra hazret-i Ömere; taşını Ebû Bekrin taşının yanına koy buyurdu. Sonra hazret-i Osmâna; taşını Ömerin taşının yanına koy buyurdu. Hazret-i Osmân taşını Ömerin taşının yanına koyunca, (Benden sonra, bunlar halîfelerimdir) buyurdu. İmâm-ı Ahmedin Müsnedinde ve Münâvînin (Künûz-üddekâık) kitâbında bildirilen hadîs-i şerîfde, (Benden sonra, şu ikisine tâbi’ olunuz:Ebû Bekr ve Ömere) buyuruldu. Bir kerre bir kadın gelip bir şey istedi. Sonra gel buyurdu. Gelip sizi bulamazsam ne yapayım, deyince, (Beni bulamazsan Ebû Bekre git! Benden sonra halîfem odur) buyurdu.