Dünyayı sahibine bırak

ceylannur

Yeni Üyemiz
flyinglesson.jpg



Geçen hafta bir okurumdan şöyle bir mektup aldım: “Ben 26 yaşında bekâr bir gencim. Yaşadığım çevrede çok mutsuzum. Çünkü etrafımda, ‘Müslüman’ım’ diye geçinen toplum çok bozuk. Güya namaz kılıyorlar ama kadın erkek karma düğün yapıyorlar.

Başları kapalı hanımlar, makyajla, pantolonla dışarıda geziyorlar. Asimile olmaya doğru gidiliyor. Benden sonraki nesiller ne hale gelir, diye düşünüyorum. Akşamları ibadetle meşgul oluyorum, dinî kitaplar okuyorum fakat sosyal hayata katıldığım zaman, gayri İslamî tavırlar takındığım oluyor. İslam’ı güzel yaşayabileceğim bir yere gitmek istiyorum. Acaba orası, neresi olabilir?”

Bizler aradığımız nizamı bulmaya değil, kurmaya geldik. Mükemmel bir İslam cemaati bulmak yerine, mükemmel bir İslam cemaati olmakla mükellefiz. Çevremizde gördüğümüz olumsuz hallerle, gevşemek veya küsmek yerine, onların aksi şekilde hareket etmeye gayret edeceğiz.

İyiliklerin bütünü İslamiyet’tedir, kötülüklerin bütünü de İslam’ın dışındadır. Bu gerçeği kabul edelim. Gübre gibi pis bir şey bitkilerde verimi artırır. Aynı şekilde çevremizdeki olumsuz hayatı gübreye benzetebiliriz.

Mesela arkadaşlarımın rezil hallerini görünce içim kan ağlıyordu. Arkadaşlarımın hayatına bakarak, “aman ben bunlar gibi olmayayım” diyerek kurtuldum. Gördünüz mü gübreyi; halis gübre…

1939 yılında mahallemizdeki bir hanım, çocuklara Kur’an-ı Kerim öğretiyordu. O dönemde durum şöyleydi; koşa koşa gidiyorduk hoca hanımın evine. Sağa sola bakıyorduk. Bir, polis var mı; iki, jandarma var mı; üç, zabıta var mı? Bunlar yoksa hemen kapıyı açıp içeriye dalıyorduk. Zaten evler o zaman kerpiçten ve tek katlıydı. O hanım hocanın ilk sorduğu ‘Kimse gördü mü?’ olurdu. ‘Yok’ derdik ‘Kimse görmedi, biz koşarak geldik’. Ondan sonra başlardı okutmaya. Çok da acayip, zor bir öğretme metodu vardı.

Şimdi her şey serbest… Arapça öğrenmek, ibadet yapmak serbest… Şimdiki gençlerin İslam âlimi olmamasına şaşıyorum. Her şeyin imkânı var.

İnsan tek başına kalsa da, Müslüman olduğu müddetçe, dinini yaşamalıdır. Evvela kendisini, sonra mıknatıs tesiri yaparak, başkalarını kurtarır. Çöplüğün içinde inci taneleri bulunabilir.

Siz başkalarından şikâyet edeceğiniz yerde, İslamiyet’i yaşamaya çalışın.

ALLAH’a kul olanlara ne mutlu! Onlar verilen emirleri yapar ve düzeltemedikleri şu dünyanın çilesini çekmezler. Bilirler ki bu dünyanın bir sahibi var. Sen, dünyayı sahibine bırak. Kendi kendine sahip olmaya çalış. Başkalarının derdine ağlarken, dert küpü haline gelme.

Dünyanın her yerinden cennete gidecek yol vardır!..

Hekimoğlu İsmail
 
Üst Alt