ceylannur
Yeni Üyemiz
Müzik Ve Terapi
Dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan Bilim adamı Yakup El Kindi’nin komşusunun oğlu amansız bir hastalığa yakalanır; ayağa kalkacak gücü bile kalmaz. Yemeden içmeden kesilir. Bölgedeki hiçbir hekim hastalığı iyileştirecek bir çare bulamaz. Hastalık her geçen gün etkisini daha fazla göstermekte ve gittikçe hasta fenalaşmaktadır. Tüccar, oğlunu iyileştirecek bir kişinin olduğunu ve o kişinin de komşusu kindi olduğunu öğrenir; fakat aralarında pek sıcak olmayan bir ilişki vardır. Tüccar, Kindi’den medet dilemekten başka çaresi olmadığını düşünür. Tüccarın yardım talebine Kindi olumlu yanıt verir. Hastayı muayene ettikten sonra müzikle uğraşan öğrencilerini çağırır ve müzik çalmalarını söyler.
Müzik çaldıkça hasta, tepki vermeye başlar; adeta ölüm uykusundan uyanarak önce kımıldamaya, sonrada oturup konuşmaya başlar. Kindi, tüccara, oğluyla son konuşmasını yapması gerektiğini söyler. Baba-oğul belli bir süre sohbet ettikten sonra, hasta eski haline dönerek bitkin bir şekilde yatağa uzanır ve hiçbir tepki vermemeye başlar. Bu arada müzik de kesilir. Tüccar, oğlunu iyileştireceği umuduyla müziğin yeniden çalınmasını ister; fakat Kindi, “oğlun müziğin etkisiyle son gücünü toplayıp konuştu. Artık bir daha kendine gelemez; çünkü ömrü bu kadarmış” diye cevap verir.
İnsan, doğumundan ölümüne dek müzikle iç içe olan bir hayat sürer. Her toplumun ve yörenin kendine göre bir müziği vardır, hatta her toplumda birden fazla müzik türü bulunur. En eski toplumlarda bile müziğin izlerine rastlanır. Müzik Latincede “Perilerin dili” anlamına gelir. Müziğin kendine özgü bir dili vardır ve bu nedenledir ki, evrensel bir boyuta sahiptir ve dünyadaki tek ortak dil müziktir. Hangi dilde ve türden olursa olsun, onu diğer seslerden ayırmak mümkündür; çünkü her müziğin kendine özgü melodisi, ritmi ve armonisi var.
Çağlar önce ruhsal hastalıkların müzikle tedavi edildiği tarih kitaplarında yazılmaktadır. Roma, Çin ve Mısır gibi çok eski uygarlıklarda müzik hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Farabi, Razi, İbn-i Sina gibi İslam alimleri müziği tedavi amaçlı kullanmış ve konu ile ilgili çeşitli çalışmalar yapmıştır. Ünlü hekim Şuuri, hangi müzik makamının hangi vakitte etkili olduğu belirtirken, Büyük İslam alimi Farabi (870-950) makamların insan ruh sağlığı üzerindeki etkilerini yazmıştır. Dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan İslam bilgini Ebu Bekir Razi, melankoliklerin tedavisi üzerine yazdığı kitabında, melankoli hastalığının tedavisinde ne yapılması gerektiğini yazarken müzikle ilgili şu sözlere yer verir; " ... melankolik hasta özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir." Ölüm döşediğinde olan hastalara Kur’an’ın okunması oldukça manidardır. Buradaki gaye sanırım kişinin fazla acı çekmeden ruhunu teslim etmesidir. Hasta olan birçok insan Kur’an okuyarak şifa arar.
Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi, Şam’da bir hastane yaptırır ve burada hastaların tedavisinde müzik kullanılmaya başlanır. Osmanlı döneminde 1484-1488 yıllarında Edirne’de II. Beyazıd tarafından Tunca nehri kenarında yaptırılan Darüşşifa’da özellikle ruhsal hastalıkların tedavisinde müzik terapi kullanılmıştır. Darüşşifa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde söyle yazar; “Müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olan Darüşşifa’nın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, faydalı buldukları melodiyi belirliyor, şikayetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, Darüşşifa’nın müzik ekibine haftanın belirli günlerinde konserler tertip ediyordu.” Benzer bir hastane Kayseri’de hizmet verilmiştir. Günümüzde ise, gerek çocuk gerekse yetişkin ruh hastalıklarının tedavisinde müzik terapisi önemli bir yere sahiptir.
Müzik dinlemek, insanın estetik duygusunu ve ritim sezgisini uyararak geliştirir ve içindeki güçlü duyguları uyandırır. Müzikle bireyin yaşama heyecanı artar. Müzik, kişiyi dinlendirir, canlandırır, sakinleştirir ve insani yönünü zenginleştirir. Müzik dinleyen insan, toplum içinde daha mutlu ve daha uyumlu bir birey olur. Birçok insan kendini müzikle daha iyi ifade edebilmekte ve duygularını müzikle ortaya koyabilmektedir. Dolayısıyla müzik iletişim amaçlı da kullanılmaktadır.
Müzik insanın duygusal ve fizyolojik tepkiler vermesini sağlar. Örneğin, insanlar dinledikleri müziğe dansla eşlik ederek negatif enerjilerini yararlı bir biçimde aktarma olanağı bulur; anne karnındaki bebek bile müziğe olumlu tepkiler verir. Doğduktan sonra müzik sesiyle sakinleşir ve huzur içinde uykuya geçer. Bir yaşından itibaren müzik sesi duyduğunda sallanarak, zıplayarak ve birçok beden hareketiyle müziğe eşlik eder.
Müzik sanatın soyut bir dalı olduğu için insanın yaratıcı ve soyut düşünme yeteneğini de geliştirir. Müzikal etkinlikler, birden çok katılımcıyı gerektirdiği için, bireyin arkadaş edinmesini ve sosyalleşmesini destekler.
Uluslar arası Tıp Müzik Kurumu’nun araştırmasına göre klasik müzik dinlemek insanın bedensel ve duygusal sağlığını olumlu etkilemektedir. Günde 20 dakika dinlenilen klasik müzik, bağışıklık sistemini güçlendirerek, hastalıklara karşı vücudun direncini artırmakta, aynı zamanda seratonin ve dopamin hormonlarının salgılanışını artırmaktadır. Büyük İslam alimi İbn-i Sina, müziğin tıpta hastalıkların tedavisindeki önemini şu sözlerle belirtmektedir; “… en iyi ve en etkili tedavi yöntemlerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.”
Müzik, insan ruhu üzerinde inanılmaz olumlu değişiklikler yapar. Öyle ki, hayvanları bile etkiler; müzik dinletilen ineklerin daha çok süt verdiği, tavukların ise daha düzenli yumurtladıkları görülmüştür.
Yapılan araştırmalarda, müziğin ruhsal hastalıkların oluşumunda etkisi olan ve insanın duygusal durumunu düzenleyen serotonin, dopamin, adrenalin, testosteron gibi hormonları olumlu etkilediği; kan basıncı, solunum ritmi gibi fizyolojik işlevleri düzenlediği ve beyindeki oksijen ve kanlanmanın dengesini sağladığı gözlenmiştir. Müzikle devamlı iç içe olan kişiler ile müzisyenlerin hemisferleri arasındaki bağlantı ve bilgi alışverişini sağlayan korpus kallosum adı verilen yapının diğer insanlarınkine göre daha sağlam ve daha geniş olduğu saptanmıştır. Ünlü kalp doktoru Mehmet Öz, ölüm korkusu nedeniyle kalp ameliyatlarında ölümlerin fazla olduğunu ancak, hastalara terapötik etkisi olan müziklerin dinletilmesiyle ölümlerin azaldığını ve tedavide başarılı sonuçlar aldıklarını ifade etmektedir. Viyana'da Meidling Rehabilitasyon Merkezi'nde komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilmekte ve birçok hastanın müziğin etkisiyle komadan çıktığı belirtilmiştir.
Müzik, merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve bu alandaki gelişmeleri desteklemektedir. McGill Üniversitesinde nörolog Anne Blood, “Farklı müziklerle beyindeki farklı merkezleri çalıştırabildiğimiz için, nörolojik ve ruhsal bozukluklar sonucunda zarar gören kısımları tekrar etkinleştirebilir,” diyerek şöyle devam eder; Hatta beynimizde hasara uğramış merkezleri zaman içinde uygun müzikleri dinleyerek onarabiliriz.
Müziğin insanlar üzerinde olumlu etkileri şöyle özetlenebilir;
Beden ve ruhu etkileyerek birçok hastalığın iyileşmesini sağlar ve birçok bozukluğun tedavisinde destekleyici rol oynar.
Kişi içi ve kişiler arası iletişimi geliştirir.
Ruhu eğitir ve arındırır.
Hieraktiviteyi azaltır, dikkat süresini artırır.
Enerji vererek bireyi motive eder.
Beden ve zihnin koordineli çalışmasını sağlar.
Kişinin kendini daha iyi ve doğru ifade etmesine yardımcı olur.
Baskılanmış olumsuz yaşantıların kolayca dışa atılmasında etkilidir.
Mutluluk duygusunu, yaşama sevinci ve coşkusunu çoğaltır.
Duygusal tatminlik sağlar.
Bilişsel süreçleri harekete geçirir.
Öğrenmeyi kolaylaştırarak öğrenme sürecini kısaltır ve uzun süreli bellekte bulunan bilgilerin kolayca geri getirilmesini sağlar.
Öz güvenin artırır, benlik algısını çoğaltır.
Mekansal becerileri geliştirir.
Çocukların IQ puanında ortalama yüzde 10’luk bir artış sağlar.
Aritmetik zekayı güçlendirir.
Keşfetme yetilerini artırır.
Kas gelişimini destekler.
ÇetiN ÖZBEY
Müzik çaldıkça hasta, tepki vermeye başlar; adeta ölüm uykusundan uyanarak önce kımıldamaya, sonrada oturup konuşmaya başlar. Kindi, tüccara, oğluyla son konuşmasını yapması gerektiğini söyler. Baba-oğul belli bir süre sohbet ettikten sonra, hasta eski haline dönerek bitkin bir şekilde yatağa uzanır ve hiçbir tepki vermemeye başlar. Bu arada müzik de kesilir. Tüccar, oğlunu iyileştireceği umuduyla müziğin yeniden çalınmasını ister; fakat Kindi, “oğlun müziğin etkisiyle son gücünü toplayıp konuştu. Artık bir daha kendine gelemez; çünkü ömrü bu kadarmış” diye cevap verir.
İnsan, doğumundan ölümüne dek müzikle iç içe olan bir hayat sürer. Her toplumun ve yörenin kendine göre bir müziği vardır, hatta her toplumda birden fazla müzik türü bulunur. En eski toplumlarda bile müziğin izlerine rastlanır. Müzik Latincede “Perilerin dili” anlamına gelir. Müziğin kendine özgü bir dili vardır ve bu nedenledir ki, evrensel bir boyuta sahiptir ve dünyadaki tek ortak dil müziktir. Hangi dilde ve türden olursa olsun, onu diğer seslerden ayırmak mümkündür; çünkü her müziğin kendine özgü melodisi, ritmi ve armonisi var.
Çağlar önce ruhsal hastalıkların müzikle tedavi edildiği tarih kitaplarında yazılmaktadır. Roma, Çin ve Mısır gibi çok eski uygarlıklarda müzik hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Farabi, Razi, İbn-i Sina gibi İslam alimleri müziği tedavi amaçlı kullanmış ve konu ile ilgili çeşitli çalışmalar yapmıştır. Ünlü hekim Şuuri, hangi müzik makamının hangi vakitte etkili olduğu belirtirken, Büyük İslam alimi Farabi (870-950) makamların insan ruh sağlığı üzerindeki etkilerini yazmıştır. Dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan İslam bilgini Ebu Bekir Razi, melankoliklerin tedavisi üzerine yazdığı kitabında, melankoli hastalığının tedavisinde ne yapılması gerektiğini yazarken müzikle ilgili şu sözlere yer verir; " ... melankolik hasta özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir." Ölüm döşediğinde olan hastalara Kur’an’ın okunması oldukça manidardır. Buradaki gaye sanırım kişinin fazla acı çekmeden ruhunu teslim etmesidir. Hasta olan birçok insan Kur’an okuyarak şifa arar.
Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi, Şam’da bir hastane yaptırır ve burada hastaların tedavisinde müzik kullanılmaya başlanır. Osmanlı döneminde 1484-1488 yıllarında Edirne’de II. Beyazıd tarafından Tunca nehri kenarında yaptırılan Darüşşifa’da özellikle ruhsal hastalıkların tedavisinde müzik terapi kullanılmıştır. Darüşşifa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde söyle yazar; “Müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olan Darüşşifa’nın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, faydalı buldukları melodiyi belirliyor, şikayetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, Darüşşifa’nın müzik ekibine haftanın belirli günlerinde konserler tertip ediyordu.” Benzer bir hastane Kayseri’de hizmet verilmiştir. Günümüzde ise, gerek çocuk gerekse yetişkin ruh hastalıklarının tedavisinde müzik terapisi önemli bir yere sahiptir.
Müzik dinlemek, insanın estetik duygusunu ve ritim sezgisini uyararak geliştirir ve içindeki güçlü duyguları uyandırır. Müzikle bireyin yaşama heyecanı artar. Müzik, kişiyi dinlendirir, canlandırır, sakinleştirir ve insani yönünü zenginleştirir. Müzik dinleyen insan, toplum içinde daha mutlu ve daha uyumlu bir birey olur. Birçok insan kendini müzikle daha iyi ifade edebilmekte ve duygularını müzikle ortaya koyabilmektedir. Dolayısıyla müzik iletişim amaçlı da kullanılmaktadır.
Müzik insanın duygusal ve fizyolojik tepkiler vermesini sağlar. Örneğin, insanlar dinledikleri müziğe dansla eşlik ederek negatif enerjilerini yararlı bir biçimde aktarma olanağı bulur; anne karnındaki bebek bile müziğe olumlu tepkiler verir. Doğduktan sonra müzik sesiyle sakinleşir ve huzur içinde uykuya geçer. Bir yaşından itibaren müzik sesi duyduğunda sallanarak, zıplayarak ve birçok beden hareketiyle müziğe eşlik eder.
Müzik sanatın soyut bir dalı olduğu için insanın yaratıcı ve soyut düşünme yeteneğini de geliştirir. Müzikal etkinlikler, birden çok katılımcıyı gerektirdiği için, bireyin arkadaş edinmesini ve sosyalleşmesini destekler.
Uluslar arası Tıp Müzik Kurumu’nun araştırmasına göre klasik müzik dinlemek insanın bedensel ve duygusal sağlığını olumlu etkilemektedir. Günde 20 dakika dinlenilen klasik müzik, bağışıklık sistemini güçlendirerek, hastalıklara karşı vücudun direncini artırmakta, aynı zamanda seratonin ve dopamin hormonlarının salgılanışını artırmaktadır. Büyük İslam alimi İbn-i Sina, müziğin tıpta hastalıkların tedavisindeki önemini şu sözlerle belirtmektedir; “… en iyi ve en etkili tedavi yöntemlerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.”
Müzik, insan ruhu üzerinde inanılmaz olumlu değişiklikler yapar. Öyle ki, hayvanları bile etkiler; müzik dinletilen ineklerin daha çok süt verdiği, tavukların ise daha düzenli yumurtladıkları görülmüştür.
Yapılan araştırmalarda, müziğin ruhsal hastalıkların oluşumunda etkisi olan ve insanın duygusal durumunu düzenleyen serotonin, dopamin, adrenalin, testosteron gibi hormonları olumlu etkilediği; kan basıncı, solunum ritmi gibi fizyolojik işlevleri düzenlediği ve beyindeki oksijen ve kanlanmanın dengesini sağladığı gözlenmiştir. Müzikle devamlı iç içe olan kişiler ile müzisyenlerin hemisferleri arasındaki bağlantı ve bilgi alışverişini sağlayan korpus kallosum adı verilen yapının diğer insanlarınkine göre daha sağlam ve daha geniş olduğu saptanmıştır. Ünlü kalp doktoru Mehmet Öz, ölüm korkusu nedeniyle kalp ameliyatlarında ölümlerin fazla olduğunu ancak, hastalara terapötik etkisi olan müziklerin dinletilmesiyle ölümlerin azaldığını ve tedavide başarılı sonuçlar aldıklarını ifade etmektedir. Viyana'da Meidling Rehabilitasyon Merkezi'nde komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilmekte ve birçok hastanın müziğin etkisiyle komadan çıktığı belirtilmiştir.
Müzik, merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve bu alandaki gelişmeleri desteklemektedir. McGill Üniversitesinde nörolog Anne Blood, “Farklı müziklerle beyindeki farklı merkezleri çalıştırabildiğimiz için, nörolojik ve ruhsal bozukluklar sonucunda zarar gören kısımları tekrar etkinleştirebilir,” diyerek şöyle devam eder; Hatta beynimizde hasara uğramış merkezleri zaman içinde uygun müzikleri dinleyerek onarabiliriz.
Müziğin insanlar üzerinde olumlu etkileri şöyle özetlenebilir;
Beden ve ruhu etkileyerek birçok hastalığın iyileşmesini sağlar ve birçok bozukluğun tedavisinde destekleyici rol oynar.
Kişi içi ve kişiler arası iletişimi geliştirir.
Ruhu eğitir ve arındırır.
Hieraktiviteyi azaltır, dikkat süresini artırır.
Enerji vererek bireyi motive eder.
Beden ve zihnin koordineli çalışmasını sağlar.
Kişinin kendini daha iyi ve doğru ifade etmesine yardımcı olur.
Baskılanmış olumsuz yaşantıların kolayca dışa atılmasında etkilidir.
Mutluluk duygusunu, yaşama sevinci ve coşkusunu çoğaltır.
Duygusal tatminlik sağlar.
Bilişsel süreçleri harekete geçirir.
Öğrenmeyi kolaylaştırarak öğrenme sürecini kısaltır ve uzun süreli bellekte bulunan bilgilerin kolayca geri getirilmesini sağlar.
Öz güvenin artırır, benlik algısını çoğaltır.
Mekansal becerileri geliştirir.
Çocukların IQ puanında ortalama yüzde 10’luk bir artış sağlar.
Aritmetik zekayı güçlendirir.
Keşfetme yetilerini artırır.
Kas gelişimini destekler.
ÇetiN ÖZBEY