Namazda zirve insan

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
İbn Mesud (radıyallâhu anh) anlatıyor:
(İbn Mesud, Kûfe’nin yüzünün akı, şanlı sahabi.. Hanefi mezhebi, ona çok şey borçludur. Alkame’ler, İbrahim Nahaî’ler, Hammad bin Ebî Süleyman’lar –ki Ebû Hanife’nin hocasıdır– hep onun altın ikliminde yetişmişlerdir. Sahabe, onu Ehl-i Beyt’ten zannederdi. Evet, O, Allah Resûlü’nün hanesine öyle teklifsiz girer çıkardı. Efendimiz, ona Kur’ân okutur, dinler ve ardından da, “Kur’ân’ı indiği gibi dinlemek isteyen, İbn Ümmi Abd’den (İbn Mesud) dinlesin.” buyururlardı. Hz. Ömer (radıyallâhu anh), onu Kûfe’ye gönderirken, hicran ve üzüntüsünü şöyle dile getirmişti: Kûfeliler! Eğer sizi nefsime tercih etmeseydim, Abdullah ibn Mesud’u (radıyallâhu anh) kat’iyen yanımdan ayırmazdım. Kısa boylu, sıska bacaklıydı. Ama o, bir ilim dağarcığı, daha doğrusu bir ilim okyanusuydu.)
İbn Mesud (radıyallâhu anh) diyor ki: Bir gün Allah Resûlü’yle beraber gece namazı kılmaya azmettim. Geceyi O’nunla geçirecek ve O’nun yaptığı ibadeti ben de yapacaktım. Namaza durdu, ben de durdum. Fakat bir türlü rükûa gitmiyordu. Bakara Sûresi’ni bitirdi, “Şimdi rükûa gider.” dedim; fakat O, devam etti; sonra Âl-i İmrân’ı, sonra da Nisâ Sûresi’ni okudu ve ardından rükûa vardı. Namaz esnasında o kadar yoruldum ki, bir ara aklıma kötü düşünceler geldi. Dinleyenler arasından biri sordu: Ne düşünmüştün? İbn Mesud (radıyallâhu anh): “Namazı bozup, O’nu namazıyla baş başa bırakmayı düşünmüştüm.”
Abdullah b. Amr da şu hâdiseyi naklediyor: Bir gece Allah Resûlü’nün arkasında namaza durdum. Durmadan şu âyeti okuyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu: “Allah’ım! Muhakkak onlar insanların çoğunu saptırmıştır. Kim bana tâbi olursa bendendir. Kim de isyan ederse, Gafûr sensin, Rahîm sensin.”
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt