NUR TALEBELERİNİN BEDİÜZZAMAN’A YAZDIĞI MEKTUPLAR Hulusi Bey'in Yazdığı Mektuplar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Efendi kardeşimize göndermiştim. Cevabında ezcümle diyor ki: “Seyda’nın bintü’l-fikri o güzel kıza, Hulûsi ile Abdülmecid’den maada her kim bakarsa caiz değildir. Mahrem olanlar da, bu hususta nâmahremdir. Bu gibi kızların dışarıya çıkmaları hiçbir menfaatı temin etmediğini ve bilâkis büyük bir mazarratı intac edeceği ihtimali kavlini Seyda’ya yazsan iyi olur. Eski Said’in hiddeti, yenisinde de vardır. Halbuki, Yeni Said, insanoğullarıyla izaa-i vakt etmemeli. Meslek ve meşrebi öyle iktiza ediyor. Her ne ise... Cenab-ı Hak hafız-ı hakikîdir.” Bendeniz de kısaca şu mealde cevap vermiştim:
Bu mütalâa bizler için doğrudur. Fakat dünyaya arkasını çeviren ve manevî vazife-i memuresini ifa ederken insanlarla -Nurlarla alâkadar olanları vasıtasıyla- meşgul olan Üstad Hazretleri için bu fikri muvafık bulmuyorum. Çünkü, o zatı bu emr-i azimde istihdam eden elbette muhafaza buyurur. Bana öyle kat’î kanaat gelmiş ki, eğer bizler Nurlarla alâkamızı kesersek Üstad Hazretleri bize arkasını çevirir.
Aziz kardeşimizin endişesi, zâhire bakılırsa haklı ve çok samimidir. Fakat, zaten cemaatı çok mahdud olan Nurlarla alâkadar zevatın, bu hakaikten mahrum edilmelerini ve bu kudsî eserin tamamen hapsedilmelerini lâyık görmüyor ve esasa mugayir buluyorum. Nâsırımız, hâmimiz, muinimiz, hâfızımız Allah’dır. Bütün desâisi bertaraf ederek muhterem Üstadın vazife-i kudsiyesine safi niyet, samimi his ve ciddi şevk ile yardım etmekte olan kardeşlerime selâm ve muvaffakiyetlerine dua eder, dualarını rica ederim. Pederim, Fethi Bey, Hoca Abdurrahman Efendi, sabık Müftü Kemalettin Efendi, İmam Hafız Efendi ve diğer Sözlerle alâkadar olanlar selâm ve dua ediyor, hayır duanızı istiyorlar.
Devam-ı afiyet ve muvaffakiyetinizi tekrar eltaf-ı ilâhîden tazarru ve niyaz eyler, mübarek ellerinizi kemal-i hürmet ve tazim ile takbil eyler, kusurumun affını ve hayır duanızdan bu biçare sıddîkınızı çıkarmamanızı hasseten arz ve istirham eylerim.
Hulûsi
***
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır.)
Bu defa, Kenzü’l-Arş Duasının Feyzinden Gelen İkinci ve Üçüncü Nüktelerle, zeylini havi mübarek mektubunuzu almakla cidden bahtiyarım. Bu âciz kardeşiniz, gelen mektubunuzun, gerek muhterem Üstadıma ve gerekse o havalideki kıymetli arkadaşlarıma olan tesiri bana ait olmadığına ve belki benim bir vasıta olduğuma delildir. Çok tecrübe ettim, zat-ı fazılânelerine mektub yazmak için bazen üç kelimeyi bir araya getiremiyorum. Ekseriyetle gaybî bir zatın ifadatını zabtına kadir olduğum kadar yazdığımı hissediyorum; demek bana yazdırılıyor. maamafih, vaki takdirleri, bir dua olarak telâkki ile teşekkür etmekteyim. Kur’an hizmetini, dünyevî ve maddî menfaate sarahaten tercih eden Husrev namındaki kardeşimi tebrik ederim. Cenab-ı Hak, böyle Husrevlerin adedini çoğaltsın ve daim arttırsın. Âmin..
Bu kudsî hizmete candan iştirak eden zevatı bilmek bana en büyük müjde oluyor. Müftü Kemal Efendi, evvel mektubu mütalâa etmişti. İki gün evvel ziyaretine gittim, “Hiç kimsenin bugüne kadar muktedir olmadığı dekaik ve hakaiki, Kur’an’dan bulup çıkarmışlar.” diyerek takdirlerini beyan, selâm ve dualarını tebliğ etmekliğimi söylediler. Bu dakikaya kadar mübarek mektubu Fethi Bey, Hacı Baha Efendi, pederim ve eniştem ve Hacı Abdurrahman Efendi dinlemeğe muvaffak oldular. Hafız Ömer Efendi’ye de, inşaallah ilk fırsatta okumaya çalışacağım.
Her mektubunuz, bana yeniden hayat verecek kadar müessir oluyor. Bu mübarek mektub Dördüncü Remzin yazılışını ve bu fakire de ihsan edileceğini mübeşşir oluşu itibariyle, bilhassa memnuniyet ve sürurumu mucib olmuştur.
Hayli zaman evvel, Kur’an’daki tevafuk sırrını açmaya başlamıştınız. Bu güne kadar li-hikmetin mahfî kalmış olan i’caz-ı Kur’an’dan, böyle çok mühim bir faslının keşfine ve neşrine muvaffak oluşunuza, ne kadar hamd ve şükür edilse yeridir. İzn-i Bâri ile açtığınız bu yolda ilerledikçe, daha ne kadar harikalar meşhudunuz olacak ve bunlardan muhtaç kardeşlerinize ne âlî müjdeler vereceğiniz; geceden sonra gündüz, kıştan sonra bahar, dünyadan sonra ahiretin vücutları gibi kat’î hissedilmektedir. Ne büyük bahtiyarlıktır ki, bu saadetlere mazharız. Ne kadar bedbahtlıktır ki; bu Nurlara göz yumarlar. Ne kadar esef olunur ki, ne derece hatadır ki, bu hakaika

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
lâyıkı veçhile alâkadar olunmaz. Ne caniyane ve ahmakane bir ruhtur ki, üflemekle bu güneşi söndürmek düşünürler... İşte bu ışıklı yolunuzda Sahib-i Kevser’in delâletiyle Kevser’i buldunuz. Şefii’l-Mahşerin izniyle Kevser ırmağının menbaında durarak
. 1
barla_215_1.gif
ayet-i celilesini okuyor ve; “Ey nâs! Kim ki ebedî hayat ister, işte âb-ı hayat. Kim ki yolunu şaşırmış, işte vesile-i necat. Kim ki küfür ve inadından dönmez, onu bekliyor şedid azab ve ikab.” ilâ âhir.. gibi nurlu beyanatınızla her taifeyi ihya, ikaz ediyorsunuz.
Sizi kudsî hizmetinizde, -alâ kadri’t-tâka- takibe çalışan dost, kardeş ve talebelerinize birer maşraba vererek; muhtaçlara gıda, zaif ve marizlere ilâç, zalim ve kâfirlere semm-i katil olan mâ-i kevserden ulaştırmayı emrediyorsunuz. Sizin kudsî hizmetinizle, irşadınızla açılan hakikat ufkuna bakınca, Kur’an’ın hudutları tayin ve tahdid edilmeyecek kadar vasi bir havz-ı ekber olduğunu; Fatiha besmelesininmenbaından gelen, her birisi ayrı lezzette, ayrı şiddette, ayrı kuvvette “Sureler” namında, yüz on dört âb-ı hayat şubelerinin kevser musluğundan bu havuza akmakta olduğunu görür gibi oluyoruz...
İdrak-i maali, bu küçük akla gerekmez;
Zira, bu terazi o kadar sıkleti çekmez! 2
El ele, omuz omuza vererek himmet ve gayret-i Hudâ-pesendaneleriyle mazhar-ı takdir olan uhrevî kardeşlerime selâm ve dualar eder ve muvaffakiyetler temenni ile dualarını istirham eylerim...
Hulûsi
***
(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır.)
Üstad-ı muhteremim efendim,
Bu mektubun mühim bir hususiyeti var. O da, tarik-ı velâyet serlevhasını taşıyan ve çok ehemmiyetli bir mevzuu ihtiva etmesidir.


1- Ve Rableri onlara tertemiz şarabı içirir. (İnsan Suresi: 21)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Evet. 1
barla_216_1.gif
ayet-i celilesine bir nev’i tefsir olan bu mübarek ve münevver eserle:
1- Tarikat, hoşça tarif ediliyor.
2- Faidesinden, cüz’î fakat güzel bir misal gösteriliyor.
3- Velâyet ve tarikatın münasebeti ve ehemmiyetleri; inkâr edenlerin fırka-i dâlleden oldukları ve bu hazine-i uzmayı kapatmak, tahrip etmek ve bu kevser menbaını kurutmak isteyenlerin fiillerindeki hata yüzlerine vuruluyor. Ve bu yolda, aklı başında ve insafı olanı ikna edecek delâil ve misaller beyan olunuyor.
4- Meslek-i velâyetin yekdiğerine zıd vasıfları ise, seyr ü sülûkun iki meşrebi gayet sarih izah ve tavsif ediliyor.
5- Vahdetü’l-vücud* ve vahşetü’ş-şuhud meşrebi ile bundaki mühim varta beyan olunuyor.
6- Velâyet yolları içinde en güzelinin sünnet-i seniyyeye ittiba olduğu, velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâs olduğu ve bu dünyanın dârü’l-hikmet ve dârü’l-hizmet olup, dâr-ı ücret olmadığı fasih bir üslub ile takrir buyuruluyor.
7- Şeriatın şümulü; tarikat ve hakikatın maksud-u bizzat hükmüne geçmemeleri iktiza ettiği, sünnet-i seniyye ve ahkâm-ı şeriat haricinde bulunan ehl-i tarikatın iki kısmı tarif ve sünnet-i seniyyeye muhalefetleri misali ile fehme takrib ediliyor.
8- Tarikattaki sekiz varta sayılmakla, nazar-ı dikkat celbediliyor.
9- Tarikatın pek çok fevaidinden dokuzu, icmalen tedris buyuruluyor.
Heyhat! Bu maaliyatı lâyıkıyla fehmedemediğim için ancak kabiliyetim nisbetinde feyz aldığımı itiraf etmek mecburiyetindeyim. Bununla beraber, bu biçareye bu mübarek eserinizle çok şeyler öğrettiniz. Bazı zaif bilgilerimi takviye ettiniz. Mütalâalardan, musahabelerden ve va’z u nasihatlardan, muhtelif meslek ve meşreb erbabıyla hasbihallerden edindiğim bazı noksan kanaatları tashih ile sağlamlandırdınız. Allah-u Zülcelâl Hazretleri dünyevî ve uhrevî bütün matlub ve maksudunuzu ihsan, bilhassa, ümmet-i merhume-i Muhammediye (a.s.m.) hakkındaki dualarınızı dergâh-ı uluhiyetinde


1- Biliniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de. (Yunus Suresi: 62)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
kabul buyursun. Hakikaten, Kur’an’a, imana hizmetten başka bir şey düşünmeyen aziz ve muhterem Üstadımızı bu ümmete bağışlasın ve rıza-i ilâhîsine nail buyursun. Âmin, bihürmeti Kur’ani’l-Mübîn ve bihürmeti İmami’l-Mübîn... Bu nurlu mektubu okuduğum zevatın hepsi, muhteviyatını takdir ve tasdik ettiler ve eminim ki, çok istifade ettiler.
Aziz, müşfik Üstadım; Allah için size muhabbet eden bu âciz talebenizi her vesile ile ikaz ve irşada çalışıyorsunuz. Manevî çok yüksek dersler veriyorsunuz. Fakat maddeten ve manen yakınınızda, şeref-i sohbetinizle müşerref ve hizmet-i Kur’an’a tevfik-i ilâhî ile çok emekleri geçen, cidden çok muhterem ve çok kıymetli kardeşlerim gibi feyz alamıyorum. Bunu da isyan ve kusurumun fazlalığından ve muhitin, hadisatın beni daima Nurlarla iştigale mâni oluşundan ve çok yaman nefsimin, cin ve ins ve şeytanların hücumlarından biliyor ve bu sebeple bedbahtlığımı hissediyorum. Gerçi nail olma.')"; onMouseout="hideddrivetip()">mazhar olduğum ve -yüzbin kerre yazık ki- şükrünü yerine getiremediğim niam-ı ilâhiye hadsizdir. Fakat her gün, her saat, hattâ her dakika ve saniye bu fani hayattaki nasibimin kesildiğini ihtar etmekte olmasına rağmen, yine tamamıyla dünyadan elimi çekmekliğim mümkün olamıyor. Hazret-i Kur’an’a, sevgili Üstadıma çok kuvvetli merbutiyetim ve nebiyy-i efham (sallâllahü aleyhi vesellem) Efendimiz Hazretlerinin getirdikleri din-i mübîne ve şeriata lâyetezelzel imanım, mübarek duanızla bu fakir-i pürkusuru inşaallah hüsranda koymaz ümidi, yegâne tesellimi teşkil ediyor.
Bu mektubunuzda Yirmi Altıncı Sözün Zeylinde bahis buyurulan ve alâ kadri’t-tâkat, hükmüne tevfik-i harekete çalıştığım yol ki; acz, fakr, şefkat, tefekkür tarikidir. Aziz ve muhterem Üstadımın tarif ve tavsiye ve irşad buyurdukları kestirme, Kur’anî ve nuranî caddedir. İnşaallah bu yoldan dönmem. Temenni ederim ki, hiç eksilmeyen ve vazife namı altında uhdeme tevdi edilen işler, bu sene duanızla ve hayırlısıyla biraz azalır da,
hakiki hizmete daha ziyade çalışırım. . 1
barla_217_1.gif

Hulûsi
***


1- Yardım Allah’tandır.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır.)
Aziz, muhterem, müşfik ve mükerrem Üstadım,
Bu defa irsaline inayet buyurulan Risale-i Nur eczalarının dört kısımlık fihristesini aldım. Daha evvel Otuz Birinci Mektubun On Üçüncü ve On Dördüncü Lem’alarını almış, fakat ihtisaslarımı arza muvaffak olamamıştım. Fihristeler dört tarafımı aydınlattılar ve itikatta bir olup, çok metin hikmetlerle bazı a’mâlde ayrılıkları olan Dört Mezheb-i Hak gibi; bu fakire hakka, hakikata, sıdka, imana, nura, rızaya giden yolları gösterdiler. Hadisat-ı dünyeviye meşgalesi, şimdiye kadar başımdan geçmemiş bir tarzda beni yormuş. Koca bir dairenin maddî ve manevî ağır yükü altında tek başıma kaldığımdan çok bunalmıştım. Aziz Üstadımın Otuz Birinci Mektubun Birinci Lem’asıyla tavsiye buyurduğu evradın kuvveti, Risale-i Nur’un feyzi, müşfik Üstadımın müstecab duası ve Üstadımın üstadı Hazret-i Gavs’ın lillâhilhamd en küçük hâcetimi görecek kadar zâhir himmeti, mahza bir lütf-u fazl-ı ilâhî eseri olarak devam edebildiğim salâvat-ı şerife berekâtıyla zuhur eden imdad-ı risaletpenahî ve Cenab-ı Allah’ın nihayetsiz in’am ve ihsan ve inayeti sayesinde, -yüzbinler hamd ve şükürler olsun- ye’se ve fütura düşmekten kurtulmuş; yalnız, huzur-u manevînize bir kaç satırlık ariza ile çıkmak geç kalmıştır. Hakikaten, elmas kalemli çok kıymetli kardeşlerimin -âsâr-ı Nur’un cem’ ve teksir ve neşrinde- gösterdikleri gayret ve himmet ve sevgili Üstadımıza bu kudsî vazifede yaptıkları muavenet, her türlü takdirin fevkindedir. Allah-ü Zülcelâl cümlesinden razı olsun ve neşr-i envar-ı Kur’aniyede daimî muvaffakiyetlere mazhar buyursun...
Otuz Birinci Mektubun On Üçüncü ve On Dördüncü Lem’alarında, o kadar büyük dersler, o kadar azametli hakikatler, o derece şaşaalı hikmetler ve nurlu, kudsî, lâhutî feyizler mündemiçtir ki, bu biçare kardeşinizin sönük zekâsı, kısa düşüncesi, perişan, müşevveş dimağı ile hissedebildiği zevkleri ifade etmesine imkân yoktur...
“İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez,
Zira, bu terazi o kadar sıkleti çekmez.” 1
On Üçüncü Lem’a’nın on üç işaretle beyanı, Suretü’l-Felak ve Suretü’n-Nâs ayetleriyle,


1- Ziya Paşa, Yeni Türk Edebiyatı Antolojisi: 2/17.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
ayetlerinin mecmu-ı adedine veya bu iki surenin her birinde okunmakta olan . 2
barla_219_2.gif
adediyle ve Fatiha başta sayılmazsa, yüz on üçüncü sureye tam ve lâtif tevafuk ve işaret göstermesi nazar-ı dikkati celbetmektedir. Her işaretin nihayetinde, o işaretteki hakaik, birkaç enseb ve âlâ kelime ile ifade edilmiştir ki, bundan daha kuvvetli beyan olamaz. İhtisasımı, bu işaretlerdeki kelimelerle kısaca arz edeceğim.
Birinci İşaret: Şeytanın ve onun şerik ve muinleri olan ehl-i dalâletin şerrinden, ancak şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) ile âmil ve sünnet-i Ahmediye (a.s.m.) ile mütemessik olmakla kurtulmak imkânı olduğunu,
İkinci İşaret: Küfre giren ehl-i dalâletin kemmiyeten çokluğunun kıymetsizliği; şeytan ve avanelerinin tasallutlarına karşı, istiaze, istiğfar, hıfz-ı ilâhîye iltica ve takva ile sünnet-i seniyyeye yapışmaktan başka çare olmadığını,
Üçüncü İşaret:Zahiren cüz’î hata ve isyanla çok büyük tahribat yapmakta olan hizbü’ş-şeytana karşı en kuvvetli kal’a olan Kur’anî kal’aya iltica lâzım geldiğini,
Dördüncü İşaret:
3
barla_219_3.gif

ayetine bir nev’i tefsir mahiyetinde, cüz’î ihtiyar ve icadsız kesb ile şerlere sebebiyet veren şeytanın müdhiş tahribatına karşı, istiğfar ve Allah’a iltica ve sünnet-i seniyyeye riayet iktiza ettiği,
Beşinci İşaret: Kur’an-ı Hakîmin azim tergib ve teşviklerinin tam yerinde olup, ehl-i imanın desais-i şeytaniyeye kapılmaları, imkânsızlıktan ve imanın zaifliğinden ileri gelmediğini; hem günah-ı kebairi işleyenlerin küfre girmediklerini,


1- Ve de ki: Rabbim, şeytanın vesveselerinden sana sığınırım. Ve onların yanımda hazır olmalarından da sana sığınırım. (Mü’minun Suresi: 97, 98)
2- Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.
3- Sana iyilik olarak gelen her şey Allah’tandır. Kötülük olarak gelen her şey de kendi nefsindendir. (Nisa Suresi: 79)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
iki ayetle sabit olduğunu ve nihayet Cenab-ı Erhamü’r-rahimîn’in Gafur ve Rahîm isimlerini melce ve tahassüngâh yaparak şeytandan istiaze edilmesini,
Altıncı İşaret: Tahayyül-ü küfrü tasdik-i küfürle iltibas ve tasavvur-u dalâleti, dalâletin tasdiki suretinde gösteren desais-i şeytaniyeden kurtulmak için hakaik-ı imaniye ve muhkemat-ı Kur’aniyeye sarılmak ve lümme-i şeytaniyeden gelen desiselere karşı istiaze etmek ve her iki manevî yaraya karşı sünnet-i seniyyeyi merhem yapmak icab ettiğini,
Yedinci İşaret: Erkân-ı imaniyeden biri olan kadere te’vilsiz iman etmek lâzım olduğunu ve günah-ı kebireyi işleyen mü’min kalabileceğini... Fakat, şeytanların tahribatına karşı Cenab-ı Hakkın binbir isminin tecelli etmekte olduğunu; Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan Ehl-i Hak mezhebinden ayrılmamak ve Kur’an’ın çetin ve metin kal’asına girerek sünnet-i seniyyenin muktezasına tevfik-i hareket eylemekle kurtulmağa muvaffak olacağını,
Sekizinci İşaret: Küfür ve dalâlet yolunda insanların nasıl ihtiyarlarıyla sülûk ettiklerini ve bunların nasıl hayat geçirebildiklerini aliyyü’l-a’lâ bir tarzda ders verdikten sonra, ehl- iman için Kur’an’ın himayesi altına iman-ı tam ve itikad-ı kâmil ile girmek ve sünnet-i seniyyenin daire-i nuraniyesine seve seve dahil olmaklığın ne kadar güzel olduğunu,
Dokuzuncu İşaret: hizbullahın neden çok defa hizbü’ş-şeytan olan ehl-i dalâlete mağlub olduklarını; Medine münafıklarının dalâlette ısrar ederek hidayete girmemeleri ve Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın iki muharebedeki mağlubiyetinin hikmetini beyan ederek, O Seyyidü’l-mürselîn’in sünnetine ittiba sayesinde muvakkat acıların geçeceğini,
Onuncu İşaret: İblis*’in en mühim bir desisesi olarak kendine tabi olanlara kendini inkâr ettirdiğinden -dört misal ile izah suretiyle- bahs; ehl-i imana cin ve ins şeytanlarının şerlerinden, Allah’a iltica etmekle selâmete kavuşulacağını,
On Birinci İşaret: cirm ve cismi küçük, cürüm ve zulmü büyük, ayb


1- Artık kim zerre miskal bir hayır işlemişse onu görür. Ve kim de zerre miskal bir şer işlemişse onu görür. (Zilzal Suresi: 7-8)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
ve zenbi azim biçare insanı; kâinatın hiddetinden, mahlukatın nefretinden, mevcudatın öfkesinden kurtarmak için Kur’an-ı Hakîmin daire-i kudsiyesine girmeğe ve sünnet-i seniyyeye ittiba eylemeye davet ettiğini, On İkinci İşaret: Mahdud günahlara Cehennemle mukabelenin mahz-ı adalet olduğuna, Cehennemin ceza-yı amel, Cennetin fazl-ı ilâhî ile olduğuna; seyyienin az yazılıp, hasenenin çok yazılmasına; ehl-i dalâletin muvaffakiyetlerinin, -haşa- kendilerinde hakikat olduğuna veya ehl-i hakta zaaf bulunduğuna delâlet etmediğini gösteren dört meraklı suale gayet fasih ve beliğ cevaplar vermek suretiyle, ehl-i iman, 1
barla_221_1.gif
düsturuna, her türlü saadeti câmi olan Kur’an ve sünnet şahrahına girmeye teşvik ettiğini,
On Üçüncü İşaret: Üç noktasıyla, şeytanın desiselerine mübtela olan biçare insana, hayat-ı diniye, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiye selâmeti ve sıhhat-i fikir ve istikamet-i nazar ve selâmet-i kalb için muhkemat-ı Kur’aniye mizanlarıyla ve sünnet-i seniyye terazileriyle a’mâl ve hatıratını tart ve Kur’an’ı ve sünnet-i seniyyeyi daima rehber yap;
2
barla_221_2.gif
diyerek Cenab-ı Hakka ilticada bulun, diye çok kıymetli tavsiyede bulunduğunu; 3
barla_221_3.gif
nev’inden On Üç İşaret hâlinde tefsir olunan Suretü’n-Nâs ve iki ayeti tekrar ile derse nihayet verdiğini, gayet zevkli ve şevkli ve alâkalı bir surette beyan ve ifade eylemektedir.
On Dördüncü Lem’anın Birinci Makamını teşvik eden iki mesele bence çok mühimdir. Bu dersin takrir ve tahririne vesile olan Refet Bey kardeşimizden Allah razı olsun. İkinci Makam başlı başına bir şaheserdir.
4
barla_221_a.gif
hakkındaki beyan buyurulan altı sır, öyle bir hazine-i esrar-ı rabbanîdir ki; ancak Rahman-ı Rahîmin inayetiyle bu mübarek eseri okuyup anlayanlar ondan zevk alabilirler.


1- Hikmetin başı Allah korkusudur. (Hadis, el-Münavi, Feyzü’l-Kadir: 3/574)
2- Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım
3- Onun sonu misk kokuludur. (Mutaffifin Suresi: 26)
4- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Bundan evvelki bir mektubta, ihtiyarsız Birinci Sözü teşkil eden 1
barla_222_a.gif
hakkındaki mübarek eserden kalb-i âcizîye gelen bazı hoş tefekkürattan bahsetmiştim. Daima şefkatle dua ve derslerinden istifade ettiren muazzez Üstadım, benim daha evvelden de 2
barla_222_b.gif
içindeki Rahman ve Rahîm isimlerinin hikmet-i tahsisi hususundaki sualime, ikinci mutantan bir cevap daha lutfetmiş oluyorlar. Bu mazhariyetten dolayı, Hâlik-ı Rahîme ne kadar şükretsem azdır.
Fihriste’yi harfi harfine henüz okuyamadım; fakat, inşaallah okuyacağım. On Birinci Mektubun neleri ihtiva ettiğini öğrendim. Yazılmayan ve rahmet-i ilâhiyeden yazılmasına muvaffakiyet niyaz olunan âsârın da, neşrine muvaffakiyetinizi eltaf-ı sübhaniyeden tazarru ve niyaz eylerim. Otuzuncu Sözün, mahkeme başkâtibini nasıl tehdit ettiğini, hatırasını tamamıyla gözümün önüne getirdim.
Fihriste-i gül-deste: Fihriste namı altındaki, bütün risalelerde yazılı olduğu tarzda değildir. Tamamen hususiyet göstermektedir. Sözler’in ve Mektublar’ın bir hülâsatü’l-hülâsası denecek vaziyettedir.
Âsâr-ı Nur’un bir zübdesi, hazain-i Nur’un elmas anahtarı, Resail ve Mektubat’ın nurlu kapısı olan bu hayırlı telife sebep olanları da, müellifini de, Allah-u Zülcelâl ve’l-Kemal Hazretleri, saadet-i dâreyne mazhar buyursun. Âmin...
Hulûsi
***
(Hulûsi’nin fıkrasıdır.)
Bir Mirkatü’s-Sünnet olan mübarek mektub hakkındaki ihtisaslarımı arza maalesef muktedir değilim. Fakat istikametli tefsir, i’cazlı beyan, nurlu ilân gibi şanına lâyık tabirle tavsif edebileceğim Beşinci Lem’anın On Bir Nükteyi ihtiva edişini manidar buldum. Sanki, manen diyor: İfa-yı sünnet ile mükellef olduğumuz ol Nebiyy-i Zîşanın taraf-ı ilâhîden getirip haber verdiği yakînen malum olan şeylerin hak olduğunu bilip, kalb ile tasdik ve dil ile ikrar etmek suretiyle tarif olunan iman ve İslâmın şartlarının mecmuu olan onbir adediyle bu nurlu mektubdaki nüktelerde sarih tevafuk vardır.


1- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
2- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt