T İsLami Fıkıh AnsikLopedisi (Alfabetik

ceylannur

Yeni Üyemiz
TENZÎHEN MEKRUH

Şâriin mükelleften bir şeyi yapmamasını, uzak durmasını mecbur kılmayarak talep ettiği şeydir Savaş sırasında ihtiyaç olması sebebiyle at etini yemek, pençeli, yırtıcı kuşların içtikleri sudan abdest almak bu nevi mekruha girer Tenzîhen mekruhun hükmü: Böyle bir mekruhu işleyen kişinin fiili evlâ ve efdal olana aykırı ise de fâilinin kınanmayıp ve zemmolunmayıp cezalandırılmayacağıdır (Abdulkerim Zeydan, el- Vecîz, Bağdad 1405/1985,; Vehbe ez-Zühaylî, Usûlu'l-fıkhi'l-İslâmî, Dımaşk 1406/1986, II 86)
Cumhur kat'îlik ve zannîlik bakımından delile bakmaksızın fiilden yüz çevirme talebinin mahiyet ve tabiatını dikkate alarak, mecburiyet ifade ediyorsa haram; mecbûriyet ifade etmiyorsa mekruh demişlerdir ki, Hanefilere göre bu tenzîhen mekruhtur (Zeydan, age, 46)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TERAVİH NAMAZI

Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha”nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir Teravih namazı her dört rekatın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için, bu adı almıştır (el-Meydanı, el-Lubab, İstanbul, (ty) I, 123)
Teravih namazı, kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir Teravih, orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir Bir mazereti dolayısıyla oruç tutamayanlar da teravih namazı kılarlar
Ramazan gecelerini ihya etmek için kılınan Teravih namazı, Kur'an'da zikredilmemektedir Fakat hakkında çok sayıda hadis rivâyet edilmiştir (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Mısır, (ty) III, 53) Ebû Hureyre'nin naklettiği bir hadise göre Resulullah (sas), Ramazan gecelerini ihya etmeyi teşvik etmiş, fakat bunu kesin olarak emretmemiştir Bu konuda; "Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" (Buharî, İman, 25, 27; Müslim, Musafi'in, 173, 176; İbn Mace, İkametu's-Salâ, 173; Tirmizî, Savm, 83) diye buyurmuştur Hadis alimlerinden en-Nevevî, Hz Muhammed (sas)'in ashabına Ramazanı ihya etmeyi vacip kılmadığını, fakat mendup olarak emredip teşvik ettiğini, İslâm alimlerinin de bunun mendup olduğunda ittifak ettiklerini kaydetmektedir En-Nevevî, "Ramazanı ihya etmenin, teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu" da zikretmektedir Bu açıdan Hz Muhammed (sas)'in, "her kim Ramazan'ı ihva ederse" sözü, "her kim geceleri namaz kılarak Ramazan'ı ihya ederse” şeklinde anlaşılmalıdır (en-Nevevî, el-Minhâc, 1924, VI, 39, vd) Nitekim Abdurrahman b Avf'ın naklettiği bir hadiste Hz Muhammed (sas): Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur" buyurmaktadır (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173; İbn Hanbel, I, 191, 195)
"Resulullah (sas) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı İkinci gece yine aynı namazı kıldı Bu kez O'na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu Üçüncü gece Hz Muhammed (sas) mescit'e gitmedi Orayı dolduran cemaat onu bekledi Resulullah (sas) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata şöyle buyurdu:
"Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" (Buharî, Teheccud, 57)
Ebû Zer (ra)'dan nakledildiğine göre, Resulullah (sas) Ramazan ayının sonuna doğru bazı gecelerde ahsabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih namazını kıldırmıştır (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173)
Ebû Hureyre (ra)'nın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlüllah (sas)'in Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b Kab (ra)'ın arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir” diyerek tasvip ettikleri haber verilmiştir (Ebû Dâvud, İkâmetu's-Salâ, 190)
Yine Hz Âişe validemiz (ra) Hz Peygamber (sas)'in kıldığı teravih namazı hakkında şu bilgileri vermiştir:
"Allah'ın elçisi ne Ramazanda, ne de diğer zamanlarda on bir rekattan fazla namaz kılmazdı Dört rekat namaz kılardı ki, güzelliği ve uzunluğunu anlatamam! Nihayet üç rekat daha kılardı Bir defasında, Ey Allah'ın Resulu! Vitir namazını kılmadan uyuyor musun? diye sorduğumda "Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat kalbim uyumaz" buyurdu" (Buharî, Teheccüd, 1 25)
Hanefilere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz Ömer (ra)'ın uygulamasına dayanır Hz Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekat olarak cemaatla kılınmasına karşı çıkmadı Alimler bu hususta Hz Muhammed (sav)'in şu hadisine göre hareket etmişlerdir: "Benden sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın" (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126) Diğer yandan Abdullah b Abbas (ra)'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir İmam Ebû Hanife'ye Hz Ömer (ra)'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir Hz Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz Muhammed (sav)'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır (et-Tahtavî, Haşiye, 334)
Yukarıda işaret edildiği gibi, teravih namazı erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkede olarak kabul edilmektedir Hz Peygamber (sas) bir hadiste: "Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet kıldım" (İbn Mâce, İkametü's, Salâ, 173; İbn Hanbel, I,191 vd) diyerek buna işaret buyurmuştur
Nakledilen bütün bu rivâyetlere göre teravih namazının sekiz rekatının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur İbnu'l-Humam gibi bazı alimler, sekiz rekattan fazlasının müstahap olduğunu söylemişlerdir Bu durum, yatsı namazından sonra dört rekat nafile namaz kılmanın müstahap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki rekatı müekked sünnet olur (İbnu'l-Humâm, Fethü'l-Kadîr, Mısır, 1315, I, 333 vd)
Teravih namazı, Ramazan ayına mahsustur; vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar devam eder Vitir namazı teravih namazından sonra kılınır Ancak teravih namazından önce kılınmasında da herhangi bir sakınca yoktur Ancak teravih namazı yatsı namazından önce kılınmaz Kılındığı takdirde, iâdesi gerekir Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya tehir edilmesi müstehaptır En sağlam görüşe göre, teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir Yani bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur Teravih namazı tek başına kılınabilir Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir Teravih namazına, yarısında yetişen kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak için imama uyar Eksik kalan teravih rekatlarını, daha sonra kendisi tamamlar Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir
Teravih namazının kazası yoktur Bilindiği gibi farz ve vacip namazlar kaza edilirler
Teravih namazını, her iki rekatta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir Dört rekatta bir selam vermek de caizdir Fakat bu şekilde kılmak mekruhtur
Teravih namazını kılarken, iki rekatta bir selâm verilse, normal olarak akşam namazının iki rekat sünneti gibi ve dört rekatta bir selâm verilse, yatsı namazının dört rekat sünneti gibi kılınır Başlarken ve her iki rekatın başında "Sübhâneke", "Ezûzübesmele" ve her oturuşta "et-Tahiyyat" ile "Salli-barik" duaları okunur Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder İmam teravih namazını sesli olarak kıldırır (el-Kasânî, Bedai'us-Sanâyi', Beyrut, 1974, I, 288; Tahtavî, Haşiye, 335 vd)
Teravih namazı, diğer namazlara nispetle biraz seri kılınır Ama bu, harflerin mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla kılınabilir anlamına gelmez Bu bakımdan teravih namazının normalin dışındaki bir şekilde acele kılınması mekruhtur Namazın rükünlerini yerine getirirken de acele edilmez Kelimeleri tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri gerektiği gibi yerine getirmek gerekir
Teravih namazı hatimle kılınmayan camilerde, herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek ve cemaatın da kısa sureleri iyice ezberlemelerini sağlamak için, "Fil sûresi"nden sonraki sureleri okumakta yarar vardır Bu durumda imam, rekat sayılarında da tereddüde düşmekten korunmuş olur (İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar, II, 44; vd, Vekbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk, 1989, II, 72)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TERAVİH NAMAZININ HER DÖRT REK'ATI ARASINDA GETİRİLEN SALAVAT-I ŞERİFE VEYA ZİKİR SÜNNET MİDİR?
Teravih namazının her dört rek'atı aarasında getirilen salavat-ı şerife veya başka zikir hakkında bir şey varid olmamıştır
Peygamberin ve Hulefa-yı Raşidin zamanında böyle bir şey yoktur Ancak teravih namazı çok uzatıldığı için her dört rek'at arasında istirahat ediliyordu Bununla beraber söz konusu olan salavat ile zikri, teravih'in sünneti saymaksızın söylemek her zamanda olduğu gibi sünnettir
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TERAVİH NAMAZINI ACELE KILDIRARAK KISA BİR ZAMANDA NAMAZI BİTİRMEKTEDİR TERAVİH NAMAZINI ACELE KILDIRMAK HUSUSUNDA BİR ŞEY VARİD OLMUŞ MUDUR? Farz namaz ile sünnet arasında fark yoktur Her ikisinde de erkana riayet etmek lazımdır Erkana ri'ayet edilmediği takdirde namaz batıl olacağı gibi günah da terettüp eder Teravih namazı kılınmazsa bir şey olmaz Fakat kılınırsa erkanına riayet edilmezse büyük bir vebal terettüp eder Ama ma'alesef bazıları teravih namazının erkanına riayet etmeden sür'atle namazı kıldırırlar Sanki teravih namazının fazileti sür'attedir!
İmam Malık, al-Saib bin Yezid'den şöyle rivayet etmiştir: Ömer (ra) Übey bin Ka'b ile Temim al-Dariye Ramazan-ı şerifte cema'atla on bir rek'at (teravih ve vitir namazını) kıldırmalarını emretmişti İmam yüzlerce ayeti (kıyamda) okurdu Öyle ki kıyam çok uzadığından direklere dayanırdık)
Demek teravih namazını acele ile kılmak doğru değildir Bunu yapan kimse Allah indinde mesuldür Teravih namazı normal olarak kılınmalı, yorulan veya dayanamayan varsa gücü yettiği miktarla iktifa etmelidir
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TESBİH NAMAZI

Tesbih edilerek kılınan nafile namazlardan biri Tesbih namazı, mendup (sevabı çok) olan namazlardan biridir Arapça bir kelime olan tesbih, Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih etme ve ululama manasına gelir Dört rekat olan bu namazda üçyüz defa "Suhhânallahi velhamdü lillâhi ve la ilâhe illallahu vellalâhu ekber" dendiği için bu adı almıştır
Tesbih namazının belli bir vakti yoktur Kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir Bu namazı dört rekat olarak kılmak mümkün olduğu gibi, iki rekatın sonunda selam vermek suretiyle, ayrı ayrı ikişer rekat halinde kılmak da mümkündür (Vehbe ez-Zuhavlî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletühü, Dımaşk, 1984, II, 49)
Tesbih namazı hakkında Kur'an'da geçen herhangi bir ayet yoktur Ancak bu namaz hakkında hadis rivâyet edilmiştir Resulullah (sas) amcası Hz Abbas'a tesbih namazı hakkında bu tavsiyede bulunmuştur:
Ey Abbas! Amcacığım! Sana bir şey vereyim mi, sana bir bağışta bulunayım mı? Sana bir özellik tanıyayım mı? Sana on haslet ölçüsü vereyim mi? Sen bu on hasleti yerine getirdiğin zaman, Allah senin geçmiş ve gelecek, eski ve yeni, bilerek veya bilmeyerek yaptığın, gizli veya aşikâr yapılan, küçük büyük bütün günahlarını affeder, bağışlar Bu on haslet şunlardır:
Dört rekat namaz kılarsın, her rekatında Fatiha suresini ve başka bir sure okursun Birinci rekatta kıraatı bitirdikten sonra, ayakta iken on beş defa: "Sübhanellâhi velhamdu lillâhi ve lâ ilahe illallahu vellâhu ekber" dedikten sonra rükua varırsın ve aynı tesbihi on defa rükûda söylersin Sonra başını kaldırıp, ayakta on defa söylersin Sonra secdeye gider on defa orada söylersin Birinci secdeden sonra iki secde arasındaki oturuşta on defa söylersin İkinci secdeye vardığında yine on defa ve basını secdeden kaldırınca da on defa söylersin Böylece bir rekatta yetmiş bey defayı tamamlamış olursun
Ey amcacığım! Eğer güç getirebilirsen, her gün bu namazı bir defa kılarsın Buna güç getiremediğin takdirde, her cuma bir defa kılmaya çalışırsın Bunu da yapamazsan, her sene bir defa kılmaya çalış Bunu da yapamazsan hiç olmazsa ömründe bir defa olsun kıl” (Tirmizî, Vitir, 19; İbn Mace, ikâme, 190; Ebû Dâvud, Tatavvu, 14; et-Tergib ve't-Terhib, I, 467, 469)
Tesbih namazında okunan tesbihlerin, namaz içindeki yeri hususunda iki görüş vardır Hanefî mezhebine göre tesbih namazını kılarken, Allah rızası için tesbih namazına veya nafile namaza niyet edilir ve "Allahu Ekber" diye namaza başlanır Sübhanekeden sonra onbeş kere "Sübhanellahi velhamdu lillahi" okunur Sonra Eûzü Besmele, Fatiha ve bir sure okunup tekrar on kere "Sübhânallah " okunur Ondan sonra rükua varılır Üç kere, "Subhâne rabbiye'lazim" dendikten sonra, on defa Subhânellah" okunur Rükûdan, "Semiallahu limen hamideh, Rabbena leke'l-hamd" denilerek kalkılır Doğrulduktan sonra yine on defa, Suhhânellah” okunur Bundan sonra secdeye varır Secdede üç defa "Suhhane rabbiye'l-a'lâ" dan sonra on kere "Subhânellah" okunur Secdeden tekbir ile kalkılır iki secde arasındaki oturuşta yine on defa, "Subhânellah" okunur ikinci secdeye tekbir ile varılıp üç defa, "Sübhane rabbiye'l-a'lâ" dan sonra, tekrar on defa, "Subhânellah" okunur ki, bu fazla tesbihlerin toplamı yetmişbeşe ulaşmış olur
Peşinden ikinci rekata kalkılır Yine önce onbeş kere Subhânellah" okunur Sonra aynen birinci rekattaki şekliyle hareket edilerek kılınır ve ikinci rekatın sonunda oturulur Tahiyyat ve salli-barik duaları okunur İlave tesbihlerin toplamı böylece 150 olmuş olur Bundan sonra selam vermeden veya selamdan sonra ayağa kalkılır Üçüncü ve dördüncü rekatlar, aynen birinci ve ikinci rekatlar gibi kılınır Böylece dört rekatte üçyüz defa tesbih duası okunmuş olur
Tesbih namazının bu kılınma şekli, Tirmizî'nin el-Câmi'inde, Ebu Hanife'nin talebelerinden Abdullah b Mübarek'ten rivâyet ettiği şekle göredir İkinci görüşe göre ise, yukarıdaki hadiste tarif edildiği gibi kılınır
Diğer bir rivâyete göre de, tesbih namazında okunan tesbih duası; "Subhanellâhi ve'l hamdu lillâhi ve lâ ilahe illallahu va'llâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billahil aliyyi'l azim” şeklinde uzatılır
Tesbih namazında yanılma olursa, sehiv secdelerinde bu ilâve tesbihlerin okunması gerekmez Namazı kılan kişi bu tesbihleri aklında tutabiliyorsa, parmaklarıyla saymaz Tesbih namazı cemaat halinde kılındığı zaman imâm, açıktan okur ve tesbihleri de açıktan tekrar eder (İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar, Mısır 1966,II, 27)
Bütün namazlarda olduğu gibi, tesbih namazında da, Kur'an'dan bir şey okunacağı zaman, Kur'an'ın herhangi bir yerinden okumak mümkündür "Şu sure okunmaz veya mutlaka şu sureyi okumak gerekir" diye bir şey yoktur Ancak İbn Abbas'a: "Bu namaz için belirlenmiş bir sure biliyor musun?" diye sorulunca: "Evet, et-Tekâsur, el-Asr, el-Kâfirûn, ve el-İhlâs" diye cevap vermiştir (Fetavayi Hindiyye, Mısır 1323, I, 119)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TESBİH VE RAMAZAN-I ŞERİF DIŞINDA VİTİR NAMAZINI CEMAATLA KILMAK HUSUSUNDA HALK ARASINDA İHTİLAF VARDIR CAİZDİR DİYEN OLDUĞU GİBİ, CAİZ DEĞİLDİR DİYEN DE VARDIR BU HUSUSTA NE DİYORSUNUZ?
Tesbih ve Ramazan-ı Şerifin dışında vitir namazını cemaatle kılmak sünnet değildir Ama cemaatle kılınsa da namaz bozulmaz Yalnız vitir ve tesbih namazını kılmasını bilmeyen kimseler öğrenmek için cemaatle eda etmekte sevab vardır
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TEŞEBBÜH TE ZAMAN VE MEKÂNA GÖRE DEĞIŞME OLABILIR MI? "Teşebbüh" te zaman ve mekâna göre değişme olabilir mi? Meselâ "şapka dün teşebbüh alâmeti iken bugün böyle olmaktan çıkmış mıdır?
Teşebbühü iki grupta mütâlaa etmek gerekir: Birincisi: Şi'âr sayılan, yani ibadetle ilgili olan noktalarda teşebbüh ki, bu noktalarda teşebbüh zâhiren küfrü gerektirir
Ikincisi: Şi'âr sayılmayan noktalarda teşebbüh ki, bunun da teşebbüh maksadıyla olması halinde fısk ve isâet olduğunda ittifak vardırŞi'âr olan noktalarda, önceden başkalarının Şi'ârı olduğu bilindiği sürece teşebbüh yasağının devam edeceği, şi'ar olmayan hususlarda ise, teşebbühün her an değişebileceği söylenebilir Hattâ belli bir tarihte belli bir gruba şi'ar olmakla beraber, bu durumu ancak tarih sayfalarından öğrenilen, yaşanması halinde hiç bir dinin ya da grubun kendisi ile ögünmeyeceği hususlarda da teşebbühün değişebileceğini kabul etmek daha gerçekçi bir yol olmalıdır, kanaatindeyim Fakat, ibadetle ilgili olarak, İslam'ın Şi'âri sayılan hususlarda değişmenin olacağı düşünülemez Sakalı buna ömek gösterebiliriz Müşriklerin hep sakallı olması halinde, onlara benzememek için sakalın kesilmesine kail olmak, onlardan dişlerini misvaklamayı, ya da temizlemeyi âdet edinmeleri durumunda misvak kullanmayı terketmemiz gerektiğini söylemek demektir Bunun ise hiç bir akıllının kabûlü olamayacağı açıktır Sakaldaki muhalefetin boyamakla temin edilmesinin istenmesi de, bu hikmete mebni olmalıdır Anadoluda köylülerimizin giydiği şekliyle sapkaya gelince, bu mütefekkirlerimizin ifadesiyle "o artık ihtida etmiştir", bizim malımız olmuştur Ama sırf başkalarına benzemek maksadıyla giyilmesi mahzurdan hâlî değildir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TEŞEBBÜHTE ZAMANA VEMEKANA GÖRE DEĞIŞME OLABILIR MI? MESELA ŞAPKA TEŞEBBÜH ALAMETI IKEN BUGÜN BÖYLE OLMAKTAN ÇIKMIŞ MIDIR? Teşebbüh, yani kafir ve fasıklara benzemek yasaktır Ehli küfre has ve küfür alameti sayılan bir elbiseyi giymek küfür, ehli fıska has bir elbiseyi veya bir cinsin diğer cinse has elbisesini giymek ise fısktır Yani islam'ın üzerinde durduğu teşebbüh sırf gayrimüslimleri taklit etme veya erkeklerin kadınlara, kadınların da erkeklere veya ehli fıska benzeme özentisiyle birbirlerinin şekil ve kıyafetlerini taklid etmeleridir Nitekim peygamberimiz (sav) kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet etmiştir (Et-Tergib ve't-Terhib)
İmam-ı Rabbani, Ahmed el-Faruk Serhedi Mektubat isimli eserinde der ki: "Doğru olan şu ki, erkekler kadınlara benzemekten nehy edildiklerine göre hüküm kadınların adetlerini bilmeye tevakkuf eder Bir beldede kadınlar önden düğmeli gömlek giyiyorlarsa oradaki erkeklerin kadınlara benzememek için bunu giymeyi terketmeleri ve yandan düğmeli gömlek veya elbise giymeleri gerekir Başka bir beldede kadınlar yandan düğmeli elbise giyiyorlarsa erkeklerin önden düğmeli olan elbiseyi tercih etmeleri lazımdır" (Mektubat)
Muğnil-Muhtaç isimli eserde de, bir memlekette bir fakihin mutad olmayan kaftan ve takke giyinmesi kişiliği zedeler ve şehadetin reddine vesile olur, denilmektedir (Muğnil-Muhtaç)
Şaoka, Osmanlı döneminde sırf gayrimüslimleri taklıd gayesiyle giyilmesi bakımından teşebbüh alameti sayılır Fakat bugün şapka giyinmede gaye gayr-i müslimleri taklıd değildir Belki adet böyle olduğu için giyilmektedir Bu itibarla niyette gayrimüslimlere benzeme sözkonusu olmayınca şapka giymek teşebbüh alameti sayılmaz Yukarıda İmam-ı rabbani'den de naklettiğimiz gibi, hüküm örfe göre değişmektedir
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TESETTÜR VE ÜNIVERSITE ÖĞRENIMI

Bir bayan tesettürlü olarak üniversitelerde okuyabilir mi?

Mahremiyet konusunda kadın için haram olan şey; yabancı bir erkekle halvet halinde bulunması (kapalı bir yerde başbaşa kalmaları), en müsamahalı Hanefi görüşüne göre eli ve yüzü dışında kalan yerlerini açması (Cumhura göre eli ve yüzünü açması da haramdır), sesini cinsel duygular uyandıracak biçimde inceltmesi, yani kadınsı kadınsı konuşması (Azhâb 32) süsünü teşhir etmesi, erkeğin avret yerlerine bakması, yüzüne şehvetle bakması (Nûr 31), dokunması gibi şeylerdir Bunların hiçbirisinin olmadığı bir yer, üniversite de olsa kadın orada bulunabilir, okuyabilir Işin en statik yönü budur Ancak eğitim için de olsa, karma (muhtelit) bir ortamda bunlardan en az birisinin bulunmaması, hemen hemen imkânsiz gibi olduğundan, âlimlerimiz karma eğitime pek cevaz vermemişlerdir Ne var ki, Türkiye şartlarında mahzurları göz önünde bulundurarak tesettürlü olması halinde bile kızları Üniversitede okutmamak, onları bu mahzurlardan kurtarmak anlamına gelmez Çünkü toplumumuzda onun bulunabileceği diğer yerler de Üniversitelerimizden pek farklı değil Kur'ân kurslarında dahi erkek hocalar ders vermekte Sokakların hali belli, televizyon sayesinde evlerin durumu açık Demek ki, önce ortamın Islâmî olmadığı görülmeli, işin takvâdan ziyade fetvâya baktığı bilinmelidir Buna göre mesele genel bir fetvâ meselesi değil, fertlerin durumuna göre değişen özel bir fetvâ meselesidir Takvâ ortamı gelince mesele yeniden gözden geçirilir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
TESETTÜRSÜZ KADININ KAZANCI Prensip olarak kadının çalışması haram değildir Örtünmeye riâyet etmemesi, yabancı erkeklerle kırıla döküle konuşması, halvet kalması, onlar için süslenmesi ve kokulanmâsı haramdır Erkeklerle muhtelif (karma) çalışmasında bunlardan birinin bulunmaması mümkün olmadığından o da haram sayılmıştır Helâl olan bir işte, helal bir iş akdi ile çalışmış olduktan sonra, elde edeceği kazanç helal olur Bu ayrı bir şeydir, tesettüre riayet etmemekle kazanacağı günah ayrı bir şeydir Işin fıkhı yönü itibari ile birbirlerine etki etmezler
 
Üst Alt