MustafaCİLASUN
Özel Üye
[SIZE=+0]Zaman geldi ve yapraklar
En severek tutundukları, dalları
Bırakmak sonunda kalıyorlardı
Çaresiz ve sessizliğin eşiğinde
Ne kadar tutkunlardı, hazzın, ahengin…
Zevkin, güzelliğin, etkilenmenin
Esin kaynağı olmalarının vakti gelmişti işte
Öncelikle zaman ve mekânın sahibi
Bir zaman dilimi içinde şekillendirmişti
Her şeyi yeraltı fabrikasının harika diyarında…
Oldukça basit gördüğümüz, toprak,
Su ve güneş ne muazzam bir sermayedir
Ekilen, büyütülen, biçilen hasat zamanı,
Hazanın da beklediği vakit olmuştur
Ne yapsın hayat devan ediyor
Bir boşluğa müsaade etmiyor bir diğeri yerini alıyor
Eğildim sokağın artasın da mahzun
Bir şekilde akıbetini bekleyen yaprağın yanı başına…
Parmaklarımla okşadım onları
Sevgi kokuyorlardı Vefayı anlatıyorlardı
Metaneti vurguluyorlardı Sabrı soluyorlardı
Onlar vuslatın ne demek olduğunu biliyorlardı
Oysaki yalnızca sararan ve kopan bir yapraktı
Rüzgârın esintisine dayanacak takati kalmamıştı
Ve en sevdiği yârinden
Ayrılmak zorunda kalmıştı
Çaresizdi Biganeydi
Yüreğinin acısı o kadar şiddetliydi ki,
Bu durumun hissedilmemesi açısından
Yumuşaklığa ve yerlerde çamura, toprağa
Bulanmaya adamıştı adeta kendisini
Adeta bir divane gibi…
Bir sazende gibi…
Bir aşkın figanesi gibi…
Avuçlarımla kucakladım onları, yeniden
Koklayarak akıbetlerinin hayır olmasını diledi
İçlerinden birkaç tanesini güzelce
Mendilimin katlarında yatırarak,
Ceketimin koyun cebine koydum
Bu güzel yapraklar bana o kadar güzel
Manalar yüklüyordu ki, aldığım haz tarifsizdi
Alıp götürüyordu uzaklarda kokan diyarlara…
Aşka, sevdaya, hasrete, vefaya,
Dostluğa birçok unutulan nice
Güzellikleri bir kez daha dalınan kopan
Ve sokaklarda savrulan yaprakla anıyordum…
Mustafa CİLASUN
En severek tutundukları, dalları
Bırakmak sonunda kalıyorlardı
Çaresiz ve sessizliğin eşiğinde
Ne kadar tutkunlardı, hazzın, ahengin…
Zevkin, güzelliğin, etkilenmenin
Esin kaynağı olmalarının vakti gelmişti işte
Öncelikle zaman ve mekânın sahibi
Bir zaman dilimi içinde şekillendirmişti
Her şeyi yeraltı fabrikasının harika diyarında…
Oldukça basit gördüğümüz, toprak,
Su ve güneş ne muazzam bir sermayedir
Ekilen, büyütülen, biçilen hasat zamanı,
Hazanın da beklediği vakit olmuştur
Ne yapsın hayat devan ediyor
Bir boşluğa müsaade etmiyor bir diğeri yerini alıyor
Eğildim sokağın artasın da mahzun
Bir şekilde akıbetini bekleyen yaprağın yanı başına…
Parmaklarımla okşadım onları
Sevgi kokuyorlardı Vefayı anlatıyorlardı
Metaneti vurguluyorlardı Sabrı soluyorlardı
Onlar vuslatın ne demek olduğunu biliyorlardı
Oysaki yalnızca sararan ve kopan bir yapraktı
Rüzgârın esintisine dayanacak takati kalmamıştı
Ve en sevdiği yârinden
Ayrılmak zorunda kalmıştı
Çaresizdi Biganeydi
Yüreğinin acısı o kadar şiddetliydi ki,
Bu durumun hissedilmemesi açısından
Yumuşaklığa ve yerlerde çamura, toprağa
Bulanmaya adamıştı adeta kendisini
Adeta bir divane gibi…
Bir sazende gibi…
Bir aşkın figanesi gibi…
Avuçlarımla kucakladım onları, yeniden
Koklayarak akıbetlerinin hayır olmasını diledi
İçlerinden birkaç tanesini güzelce
Mendilimin katlarında yatırarak,
Ceketimin koyun cebine koydum
Bu güzel yapraklar bana o kadar güzel
Manalar yüklüyordu ki, aldığım haz tarifsizdi
Alıp götürüyordu uzaklarda kokan diyarlara…
Aşka, sevdaya, hasrete, vefaya,
Dostluğa birçok unutulan nice
Güzellikleri bir kez daha dalınan kopan
Ve sokaklarda savrulan yaprakla anıyordum…
Mustafa CİLASUN
Moderatör tarafında düzenlendi: