Kür Şad ( Chie-Shih-Shuai )

TÜRKOĞLU

Aktif Üyemiz
Kürşad
Kürşad

]]]]Kür Şad ( Chie-Shih-Shuai ) İhtilali, Çin ve Türk ArşivlerindenÇinliler Türkleri arşivlerine kaydederken kendi dillerinde isim verdikleri için Kürşad’ın ismi Çin kaynaklarında Ashina Jiesheshuai olarak geçer.

Çin Halk Cumhuriyeti Resmi Kültür Sitesinden:

‘’İmparator Taizong Tang, Tang hanedanlığının ikinci imparatoru, kuzeyde Doğu Gök Türk Hanlığı adlı büyük bir tehditle karşılaştı. Bu hanlık daha önce imparatorun babası Gaozu Tang’a boyun eğdirmişti. İmparator Taizong hükümdarlığının ilk yıllarında Doğu Gök Türk Hanlığı ile iyi ilişkiler kurmuştu ancak Türklere karşı bu arada büyük bir saldırıya hazırlanıyordu. Türklerin egemenliğinde bulunan ve Türk boyunduruğundan kurtulmak isteyen Xueyantuo ile de ittifak için anlaşmıştı. 629 kışında General Li Jing komutasında Çin ordusu saldırıya geçti. Li Jing, Asena Duobi’yi (Kara Kağan diğer adı İllig Kağan) ele geçirince Doğu Gök Türk Hanlığı yıkıldı. Doğu Gök Türklerin yıkılmasından sonra bu topraklar Xueyantuo’nun eline geçti. İmparator Taizong da kalabalık bir Türk nüfusunu Çin’in sınır bölgelerine yerleştirdi. Ashina Jiesheshuai (Kürşad) önderliğinde bir grup Doğu Gök Türk hanedanlığı mensubu tarafından neredeyse suikaste kurban gideceği bir baskından sonra Türkleri yeniden Çin Seddinin kuzeyine, Gobi çölünün güneyine yerleştirdi. Amacı, Türkleri Xueyantuo ile arasında tampon olarak kullanmaktı. İmparator Taizong’u oğlu Gaozong zamanında, Gök Türk Hanedanlığı Ashina Gudulu ( İlteriş Kağan diğer adı Kutluk Şad ) tarafından Çinlilere bir düşman güç olarak yeniden kuruldu.

Çinli Tang Hanedanlığının Kayıtlarından:

“T’u-li Kağanın biraderi Ashina Jiesheshuai (Kürşad), Chen-kuan saltanat devresinin ilk yıllarında, yani, 627’lerde, huzura çıkmış ve saray muhafızları sanggünü olarak atanmıştı. 13. yılda (639) imparator Ch’ang-an’da ki saraydan çıkıp Chiu-ch’eng Sarayına doğru yola koyulduğunda, o, yani Ashina Jiesheshuai (Kürşad), kendi bölüğünden 40 kişi ile anlaştı; bunlar Ho-lo-ku’yu koruma altına alıp geceleyin imparatorun ordugahına sokuldular; tam dört sıra kalın perde-duvarı aştılar; yaylarını gererek rastgele ok atmaya başladılar ve böylece onlarca saray muhafızını öldürdüler. Garnizon kumandanı Sun Wu-k’ai, askerleriyle cesurane bir şekilde hücuma geçince, bunlar geri çekildiler ve kuzeye, Wei suyuna doğru kaçtılar; maksatları kendi bölüklerine gitmek idi. Fakat hepsi yakalandı ve idam edildi. Ho-lo-ku ise affedildi ve ”Tepelerin Ardına’ sürüldü.” (İ. Togan, G. Kara, C. Baysal;Çin Kaynaklarında Türkler. Eski T’ang Tarihi.Chiu T’ang-shu, s. 25, 178, TTK, 2006; Liu Mau Tsai;Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri, s. 198-199, Selenge 2006; A. Taşağıl; Gök Türkler II, s. 25-26, TTK, 1999,)

Birde Türk tarihçiden okuyalım:

Kürşad İhtilali:

Teoman Yabgu’nun Kuzey Asya’da Büyük Türk Hakanlığını kurduğu yıldan, Milattan önce 220 yılından, 854 yıl geçmişti. Miladın 634. yılında Büyük Türk Hakanlığı, mühim bir kriz devresine girmişti. Bu çağda, Büyük Türk Hakanlığının başında Göktürk hanedanı bulunuyordu. Türklerin en büyük ve ananevi düşmanı, Çin İmparatorluğu idi. Göktürk hanedanından gelen 10. Büyük Türk Hakanı Çuluk Kağan Çinliler, bir Çin prensesi olan eşi İçing Hatun eliyle zehirlemişlerdi. 621 de zehirlenerek ölen Çuluk Kağan’ın yerine kardeşi Kara Kağan geçti. Kara Kağan, zayıf bir şahsiyetti. Çinli eşinin entrikalarıyla büsbütün yanlış hareketler yapmaya başladı. üst üste gelen soğuklar ve kıtlık yılları da Türk illerinde büyük zararlar meydana getirdi. Bu durumdan faydalanan Çinliler, kuzeye, Türk ülkelerine büyük bir ordu gönderdiler .Kara Kağan yenildi. 100.000 Türk ile beraber Çinlilere esir oldu. 4 yıl Çin’de yaşadı Kederinden öldü.

Çinliler, Kara Kağan’ın yerine Doğu Göktürk prenslerinden Sirba Kağan’ı Türk imparatoru ilan ettiler. Sirba Kağan, bir kukladan ibaretti. Hayatı 9 yüzyıla yaklaşan Türk devletinin, Çin’e tabi olduğunu kabul etmek mecburiyetinde kaldı. Yüzyıllarca Çin’in ve bütün Asya’nın efendisi olan Türkler, bu utandırıcı boyunduruktan silkinmek için fırsat gözlüyor, kendilerine bir lider arıyorlardı. Bu lider, ortaya çıkmakta gecikmedi. Bu kahraman, Çuluk Kağan’ın küçük oğlu, İçing Hatun’un üvey oğlu ve Kara Kağan’ın yeğeni, genç bir Türk imparatorluk prensiydi. Adı Kür Şad’dı. 40 kişilik bir ihtilal komitesi kuruldu ve Kür Şad’ı, çeşitli meziyetlerinden ötürü komitenin başbuğu seçti. Çinliler’i Türk yurdundan kovmak ve Çin’de esir yaşayan Türkleri kurtarmayı amaç edinen bu ihtilal komitesi başarı kazanırsa, Kür Şad hakan olmayacak ve siyasetten çekilecekti. Zira ihtilal tamamen milli bir gaye ile yapıldığından, hiç bir Türk’ün gönlüne şüphe düşmemesi lazımdı. Kür Şad’ın imparator olmak gayesiyle başa geçtiği söylenmemeliydi. Nitekim önce komite üyelerinden birkaçı, Kür Şad’m müstakbel hakan olarak ilan edilmesini teklif etmiş, fakat bu teklif, Kür Şad tarafından kesinlikle reddedilmişti. Bunun üzerine, ihtilal başarıya ulaşırsa, Kür Şad’ın ağabeyinin oğlu, yani yeğeninin hakan yapılması kararlaştırıldı.
Bu sıralarda Çin’de 18. imparatorluk hanedanı olan Tanglar’dan 2. imparator Li Şih-min hüküm sürüyordu. Li Şih-min 40 yaşında ve 13 yıldan beri tahtta idi. Çin, 50 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık devletiydi. Kuzey Çin’de boyunduruk altında yaşayan yüz binlerce Türk, her an yok edilmek tehlikesiyle karşı karşıyaydı.

Türk ihtilal komitesinin planı şöyleydi : İmparator Li Şih-min esir edilecek, Türk illerine kaçırılacak, sonra Çin sarayında esir bulunan Türk ileri gelenleri ve Çin boyunduruğundaki Türk topraklan ile değiştirilecekti. İhtilal başarıya ulaşır ulaşmaz, yani Çin İmparatoru ele geçirilir geçirilmez, bütün Türkler ayaklanacaklar, rastladıkları Çinli’yi öldürüp istiklal kazanacaklardı.

Çin İmparatorunun her gece kılık değiştirerek başkenti Çangan şehrinde dolaştığı, Türkler tarafından haber alınmıştı. Bir sokak baskınıyla İmparator’un esir edilmesi, oldukça kolaydı. Ancak bu işin yapılması kararlaştırılan gece, aksi bir tesadüfle, büyük bir fırtına patlak verdi. İmparator sarayından çıkmadı. Kür Şad, gecikilirse ihtilalin duyulacağından ve Türklerin kılıçtan geçirilmesinden korktu. Akıl almaz bir cesaretle, imparatorluk sarayını basıp İmparatoru silah kuvvetiyle ele geçirmek kararını verdi. Arkadaşlarının, Çinliler’le kıyas kabul etmez derecede iyi silah kullanmalarına güveniyordu.

Gerçekten o gece 40 Türk asilzadesi, Çin imparatorluk sarayını bastı. Pek kanlı bir vuruşma oldu. Yüzlerce Çinli muhafız, 40 Türkün keskin nişancılığı ve vuruş mahareti karşısında can verdi. Türk okları ve kılıçlan, yıldırımlar gibi yağıyor ve değdiği yerden sütunlar halinde kan boşanıyordu. Ancak Çin İmparatorunun hassa kuvvetleri, yerden mantar bitercesine çoğalıyor, bir ölü muhafızın yerini on kişi alıyordu. Öyle bir an geldi ki, Kür Şad, İmparator’un ele geçirilmesine imkan olmadığını anladı. Sarayı terk etmek emrini verdi. Ancak yaya olarak kaçmaya kalkışmak delilikti. Mutlaka binecek at bulmak icap ediyordu. Sarayı basan Türkler, sokaklarda göze çarpmamak için atsız gelmişlerdi. Tek yol, sarayın has ahırını basıp at ele geçirmekti. Öyle yapıldı. İmparatorun has ahırına giren Kür Şad ve 39 arkadaşı, seyisleri öldürdüler. Buldukları atlara atladılar. Bütün muhafız duvarlarını parçalayarak saraydan çıkıp gittiler. Şehir surlarının bir kapısını zorlayıp Çin başkentinden de çıktılar. Ancak arkalarından bütün bir Çin ordusu geliyordu. Vey ırmağı kıyısına gelince, amansız takip, korkunç bir vuruşma ha!ini aldı. Irmağa varan Kür Şad ve 39 yoldaşı, suyu geçemeden çinli1er tarafından durduruldular .Birkaç yüz Çin askeri, Türk oklarıyla vurulup düştü. Fakat 40 Türk de artık değil dövüşecek, yay çekip kılıç savuracak takat kalmamıştı. Göz yaşartıcı, pek haşmetli bir kahramanlık sahnesi içinde, güneşin ışınları karanlığın perdesini yırtmaya başladığı anlarda Kür Şad ve 39 arkadaşı, canlarını mümkün olduğu kadar pahalıya satmak için, son gayretlerini harcadılar Her dakika bir Türk, Vey ırmağının san topraklar üzerine seriliyordu. Bir an için çevresine bakmak fırsatı bulan ve vücudunda düşman silahı değmemiş yer kalmayan Kür Şad, kendisinden başka kılıç sallayan kimse göremedi. Arkadaşlarının hepsi ölmüştü. Son kılıcını savurdu. Şanlı atalarını, Teoman’ı, Oğuz Han’ı, Bumin ve İstemi Kağanları hatırına getirdi. Gözlerini yumdu ve 39 arkadaşının vefalı göğüslerine doğru düştü. Kanının son damlasına dek savaşan Kür Şad en sonunda ölmüştü, fakat yenilmemişti.

Bütün Türk illerinde, hiç bir kuvvet tarafından karşı konulmasına imkan olmayan bir İstiklal rüzgarı esti. 639 yılının karanlık ve fırtınalı bir gecesinde 40 Türk’ün hayalden dahi geçirilemeyen baskını, Çinlileri kalplerinin derinliklerine kadar titretti. Kürşad ve kırk çerisinin yaptıkları ihtilalden sonra korkuya kapılan Çinliler, Siganfu’da ki bütün esir Göktürkleri mecburen serbest bıraktılar. Göktürkler kır küç yıl boyunca dağınık bir şekilde yaşadılar. Kürşad’ın başlattığı bu hareketle 682 senesinde Bozkurt başlı sancak tekrar kaldırıldı ve Kutluk Şad (İlteriş Kağan) ile Bilge Tonyukuk İkinci Göktürk Devletini kurdular.

Yılmaz Öztuna
Türk Tarihinden Yapraklar
 
Üst Alt