Hurriler

TÜRKOĞLU

Aktif Üyemiz
Hurriler
Hurriler
Mezopotamya ‘da büyük bir imparatorluk vücuda getiren Sami kökenli Akkad’ların vesikalarından öğrenildiğine göre, M.Ö. 3. bin yılın sonlarında Mardin merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Kuzey Mezopotamya da ki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adıyla anılan bir kavim oturuyordu.

Hurri dili üzerinde yapılan filolojik tetkikler,bu kavmin dilinin Asya kökenli dillerden olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca bu dilin, M.Ö. 9-6. yüzyıllar arasında Doğu Anadolu ‘da güçlü bir devlet kuran Urartu kavminin diline benzediği, bir başka deyişle M.Ö. 1. bin yılda karşımıza çıkan Urartularla M.Ö. 3. bin yıl Akkad metinlerinden tanıdığımız Hurrilerin akraba oldukları tespit edilmiştir.

Demek oluyor ki, M.Ö. 3. bin yıl Anadolu kavimlerinden biri de, Güneydoğu Anadolu’da oturan ve daha sonraları Kuzey Mezopotamya ve Kuzey Suriye’ye kadar sirayet eden Hurrilerdi. Ancak, Doğu Anadolu Bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları neticesinde ele geçirilen buluntulardan, M.Ö. 6000-5000 yılları arasına tarihlenen Neolitik devir kültürü ile M.Ö. 5000-3000 yılları arasına yerleştirilen Kalkolitik devir kültürünün de Hurrilere ait olduğu anlaşılmıştır. Hatta, M.Ö. 3. bin yıla tarihlenen Eski Tunç Çağı kültürü ile Kalkolitik ve Neolitik devir kültürleri arasında hiçbir kopukluğun olmadığı tespit edilmiştir. Bu da bize gösteriyor ki, arkeolojik buluntulara göre hüküm vermek gerekirse, Doğu Anadolu Bölgesindeki Hurri kültürünün kökleri, günümüzden 8000 yıl öncesine dayanmaktadır. Bir başka ifade ile Proto-Türk kavimlerinden biri olarak kabul ettiğimiz Hurriler, Anadolunun en eski sahiplerinden biridir.

Yazılı belgelere göre, M.Ö. 3. bin yılın 2. yarısından itibaren tarih sahnesine çıkan, fakat arkeolojik buluntulara göre, Doğu Anadolu Neolitik ve Kalkolitik kültürlerinin de sahibi olan Hurriler, M.Ö. 2. bin yıl Ön Asya tarihinde de önemli roller oynamışlardır.

Gerçekten, yazılı kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla, özellikle M.Ö. 18. yüzyıldan itibaren birtakım Hurri memleketlerinden söz edilmektedir. Bunlardan birisi, asıl Hurri devletinin bulunduğu bölgedir ki, burası Van Gölü ‘nden itibaren Kızılırmak ve Yeşilırmak ‘ın Karadenize döküldüğü yerlere kadar uzanan ülkedir.

Geniş manada Hurri ülkeleri sahası; kuzeyde Kafkaslardan güneyde Suriye ve Yukarı Mezopotamyaya, batıda Toroslardan doğuda Zağros dağlarının ötesindeki Urmiye Gölüne kadar uzanıyordu. Burası öyle bir sahadır ki, sözü edilen devirde, arkeolojinin tespitine göre, Sümer ve Babil kültürü dışında tamamıyla yeni ve homojen bir yapı arz etmektedir. Ancak bu dağlık sahalarda henüz yeterli derecelerde araştırmalar yapılmamış olduğundan, yazılı belgeler çok azdır. Bununla beraber, M.Ö. 2. bin yılın ilk yarısında Hurrilerin merkezi bölgesinin Van Gölü sahası olduğu anlaşılmaktadır.

M.Ö. 1950-1750 yılları arasına tarihlenen Kültepe Çağı ( Asur Ticaret Kolonileri Devri ) metinlerinde az miktarda Hurri şahıs isimlerine rastlanıldığı gibi, Orta Fırat Bölgesindeki Mari arşivinde de Hurca dini tabletler bulunmustur. Bu sonuncular, Hammurabi devrine ( M.Ö. 1728-1686 ) aittirler. Diclenin doğusunda, Kerkük yöresindeki Arrapha-Nuzi metinlerinde Hurri sahıs adlarına, Tel Açana ‘da ( Hatay bölgesi ) yapılan kazılarda da Hurri sanat eserlerine rastlanmıştır. M.Ö. 2. bin yılın ortalarında Hitit vesikalarında “Kizzuwatna” olarak gösterilen Doğu Kilikya da (Çukurova ve Amik Ovası), Hurrilerin hakim bir rol oynadıkları anlaşılmaktadır.

Belgelerden öğrenildiğine göre, Eski Ön Asya’da ki Hurri-Mitanni Devletinin sınırları doğuda Kerkük ‘ten batıda Akdenize kadar uzanmaktaydı. M.Ö. 1550-1350 yılları arasında Ön Asya’nın en kudretli devletlerinden biri olan Hurri-Mitanni Devletinin başkenti, bugünkü Urfa-Ceylanpınarı ile idantifiye edilen Vaşşugani şehri idi.

Eski ve Orta Hitit devletleri zamanında ( M.1700-1450) Güneydoğu Anadoluda yer almış olan Hurriler, I. Hattuşilinin batıya sefer yaptığı bir sırada başkent Hattuşaş dışında kalan bütün Hitit ülkesini işgal etmek suretiyle büyük bir askeri ve siyasi üstünlük göstermişlerdir. Fakat şunu belirtmek lazımdır ki, Hurrilerin kültürü, özellikle dini inançları, Hititleri çok etkilemiştir.

Hattuşaş kazılarında ortaya çıkarılan bazı dini metinlerin Hurri diliyle yazılmış oldukları görülmüştür. Hititler pek çok Hurri tanrısını benimseyip kabul ettikleri gibi, bazı Hitit kralları da Hititçe adlarının yanı sıra Hurrice isimler de almışlardır. Örneğin Hititler, Hurrilerin baş tanrısı Teşup ve onun eşi Hepat ‘ın adlarını Hurri dilindeki biçimleriyle kullanıyorlardı. Hurri kökenli Kumarbi Efsanesi ve diğer birçok efsane ve destanlar, Hitit mitolojisi ve edebiyatına girerek, kültürel alanda geniş ve derin tesirler yapmıştır. Nitekim dini tesirler altında bir kısım Hitit kral ve kraliçelerinin Hurrice isimler taşımış olmaları, bu hususun en kuvvetli delilleri olsa gerektir.

M.Ö. 2. bin yılın ortalarında Hurri-Mitanni Devleti, Eski Ön Asya’nın en kuvvetli siyasi güçlerinden biri iken, şuppiluliuma ‘nın seferleriyle kudretini kaybederek, Hititlere bağlı ve Asur’a karşı tampon bir ülke haline getirilmiştir. M.Ö. 1200’ler de cereyan eden Ege Göçleri neticesinde ise hem Hitit İmparatorluğu, hem de Mitanni Devleti, tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Fakat bu, Hurrilerin etnik olarak Anadolu?dan tamamen silindiklerine işaret etmez. Tam tersine onlar, M.Ö. 1. bin yılda Van Gölü ve civarında Urartular adıyla tekrar karşımıza çıkacaklardır.
Orta Doğu da Türklerin Varlığı Tartışmaları,
Türkler Ansiklopedisi Cilt 1
Prof. Dr. Ekrem Memiş
 
Üst Alt