15. asrın en büyük astronomu Uluğ bey ve Zîci

ceylannur

Yeni Üyemiz
15. Asrın En Büyük Astronomu ULUĞ BEY VE ZÎCİ

1394 yılında Güney Azerbaycan'ın Sultaniye şehrinde doğan ve asıl adı Muhammed Turagay olan ve Uluğ Bey diye meşhur olan Mugisüddin Mirzâ, Aksak Timur'un torunu ve M. Şahruh Mirza ile Gevher Şad'ın oğludur. Aslen Türk olan Uluğ Bey çocukluğunu babasının yanında geçirdi. Çok iyi bir saray eğitiminden geçtikten sonra, 1407'li yıllarda Horasan, Mâzenderan, Türkistan ve Maveraünnehr'i içine alan bölgenin hükümdarı oldu. Semerkand'a yerleştikten sonra burayı İslâm medeniyetinin merkezi yaptı. 1447 senesinde de babası Şahruh'un vefatıyla yerine hükümdar oldu. Ancak üç seneye yakın bir hükümdarlıktan sonra, elli beş yaşında iken oğlu Abdüllatif tarafından öldürüldü (1449).
Hükümdar Uluğ Bey, 11 yaşında Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş ve yedi türlü kıraate göre okumada ihtisas kazanmış bir din âlimi idi. O, aynı zamanda tarih, şiir ve sanata meraklı olduğundan bu işlerle uğraşanları himaye ve teşvik etmiştir. Büyük bir kitapsever olan Uluğ Bey, geometri ve matematiğin en zor meselelerini çözen bir riyaziyeci, fakat hepsinin üstünde bir "astronomi âlimi" dir. Hatta batılı bilim adamları onu "15. yüzyılın en büyük astronomu" olarak kabul ederler. Daha çocuk denilecek kadar küçük bir yaşta Meraga Rasathanesi'nin harabelerini gezmesi, astronomiye karşı duyduğu ilginin çok erken başladığını göstermektedir. Eğitimi esnasında bu sahada yazılmış birçok kitabı okudu ve astronominin temel meselelerine vakıf oldu. Gıyaseddin Cemşid'in ifadesine göre Uluğ Bey'in zihnî hesaptaki mahareti ve istisnaî hafıza kuvveti çok yüksek idi. Astronomi sahasında yazılmış en eski kitap olan Batlamyus (85-165)'un Almagest adlı eserinin ve Meraga Rasathanesinde yapılan zîc'in (yıldız kataloğu, almanak) hatalı olduğunu görerek düzeltmek istedi. Bunun için Semerkand'ın kuzeyinde bulunan Kühek tepesi üzerine 1420-21 senesinde çok büyük ve mükemmel bir rasathane inşa ettirdi. İslâm dünyasının birçok yerinden ünlü matematikçi ve astronomları da Semerkand'a davet etti. Bunların başında Bursa'dan giden Kadızade Rumî (1337-1430), Gıyaseddin Cemşit el-Kâşî (ö. 1429) gelmektedir. Daha sonra ise Uluğ Bey'in fer-zend-i ercümend'im diye iltifat ettiği Ali Kuşçu (ö. 1474) bu çalışmalara dahil olmuştur. Uluğ Bey Semerkand Rasathanesi'nde yüz kadar seçkin ilim adamı ile birlikte çalışarak, daha Önce kurulan rasathanelerde kullanılan aletleri imal ettirdi ve bunların yanında yeni ve çok mükemmel bazı gözlem aletleri de îcad etti. Uluğ Bey ve arkadaşları bu rasathanede 30 sene sürekli çalışarak Zîc Cedid-i Sultanî-Zîc-i Gürganî adıyla bilinen meşhur zîci hazırladılar. Uluğ Bey devlet işleri yanında, diğer ilim adamları ile birlikte uzun yıllar eserin hazırlanması için bizzat rasatlar yapmıştır. Eserde 1022 yıldızın adı ve konumu tesbit edilmiştir. Bu zîcten önce İslâm dünyasında Nasiruddin Tûsî (1201-1274)'nin Zîc-i İlhanî'si kullanırdı. Ancak bu yeni zîc ile Tûsi'nin zîci kullanılmaz olmuştur. 841/1437 yılında tamamlandığı tahmin edilen zîc, Kur'ân-ı Kerîm'in, Furkan Sûresi'nin, "Alemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed"e Furkanı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan, hiç çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden ALLAH yüceler yücesidir" mealindeki ilk âyetleri ile başlamaktadır. Daha sonra ise Uluğ Bey'in yazdığı, kendisini bu zîci yazmaya sevk eden amiller ve arkadaşları hakkındaki bir önsöz bulunmaktadır. Dört bölümden oluşan zîcin diğer bölümlerde ise şu konular bulunmaktadır: 1. Farklı takvimler ve tarihleri, 2. Zaman hakkında yorum ve zaman bilgisi, trigonometrik fonksiyonlar, ekliptikel ve ekvatoryal koordinatlar, enlem ve boylam tayini, 3. Güneş, gezegenler ve yıldızların hareketleri ve seyri, tutulmalar ve astronomiye ait bazı bilgiler, 4. Sabit yıldızların mevkileri ve durumları ve astroloji. Bu bölümde astroloji çok geniş bir biçimde ele alınmıştır.
Uluğ Bey Zîci, İslâm dünyasında on altıncı, batıda ise onyedinci yüzyıldan itibaren yaygınlaşmaya başladı. Batıda kurulan ilk rasathaneler ve astronomlar uzun zaman bu zîcten istifade etmişlerdir. Hatta teleskopun rasat için kullanılmaya başlanmasına kadar en dakik eser olarak kullanılmaktaydı. Farsça kaleme alındığı tahmin edilen eser muhtemelen Osmanlılar vasıtasıyla batıya intikal etmiştir. Zira Avrupa'da da çok meşhur olan bu eser, çeşitli dillere tercüme edilmiş ve defalarca basılmıştır. İslâm dünyasında, hususiyle Osmanlılarda bu esere birçok şerh yazılmıştır*. Avrupa'da özellikle astronomlar ve denizciler bu zîce çok büyük önem vermişlerdir. Avrupa'da meşhur olan bu cetvellere ilk dikkati Oxford'ta profesör olan John Greaves (1642-1648) çekmiş ve 1648'de kendisi tarafından kısmen Oxford'ta basılmıştır. İki sene sonra (1650) Londra'da birinci bölüm olan kronoloji kısmı yayınlandı. İki sene sonra tercümelere olan ilgiden dolayı eser ikinci baskısını yaptı. Thomas Hyde 1665 yılında eseri Latince'ye tercüme etmiştir. G. Sharpe ise bu tercümeyi daha sonra tekrar gözden geçirmiştir. Eserin tamamı A. Sedillot tarafından iki cilt halinde Fransızca olarak 1847-1853 yılında tercüme edildi. Eser en son olarak Edward Ball Knobel tarafından İngiltere'deki bütün yazmaları gözden geçirilerek Farsça ve Arapça bir lügat ile birlikte Cataloque of Stars adıyla Washington'da 1917 senesinde neşredildi.
Uluğ Bey, Nasiruddin Tûsî'nin eserlerine ve talebesi Ali Kuşçu'nun müşahedelerine dayanarak bir de umumi dünya haritası hazırlamıştır. Ali' Kuşçu Uluğ Bey'in emriyle Çin'e gitmiş ve orada tul (boylam) dairesi üzerinde bir derecenin tekabül ettiği uzunluğu ve dünya küresinin büyüklüğü üzerinde çalışmalar yapmıştır.
Osmanlı Devleti müneccimbaşılan 1800 senesine kadar bütün takvim ve imsakiye hesaplarında Uluğ Bey Zîci'ni kullanmışlardır. Ancak bu tarihte Fransız Astronom Jack Dominic Cassini'nin, Uluğ Bey Zîci'nin hatalarını tashih ederek yaptığı zîc önce Arapça'ya daha sonra da Türkçe'ye tercüme edilerek kullanılmaya başlanmıştır. Uluğ Bey Zîci'ndeki bazı küçük hesap hataları zamanla, Güneş ve Ay tutulmalarında bir-iki saate kadar varan hatalara sebep olduğundan dolayı terkedilmiştir. Esasen Uluğ Bey Zîci'ndeki bazı hatalar Osmanlılarda ilk olarak Müneccimbaşı Takiyüddin Raşid (ö. 1585) tarafından farkedilerek düzeltilmek istenmiş ancak İstanbul'da açılan ilk rasathanenin bazı siyasî sebepler neticesinde yıkılmasıyla bu iş tamamlanamamıştır. Dolayısıyla Uluğ Bey Zîci'nin tashihi uzun yıllar sonra Cassini tarafından yapılmıştır. Cassini Zîci'nin Osmanlılara gelmesiyle her ne kadar bu zîc kullanılmaya başlanmışsa da Uluğ Bey Zîci tamamen terkedilmemiş ve bazı müneccimler tarafından kullanılmaya devam edilmiştir.
Uluğ Bey, yaşadığı asır itibariyle eski astronomi bilgisinin ve modem astronomi bilgisinin sahibi olarak bu iki bilgiyi şahsında meczetmiş; eski astronominin son, modern astronominin de ilk temsilcilerinden birisi olmuştur. Batı bilim dünyası onu yaşadığı yüzyılın en büyük astronomu, rasathanesini de o dönemin dünya harikası olarak nitelendirmektedir. Hatta Amerika Uluslararası Astronomi Derneği Ay kraterlerinden birisine Uluğ Bey adını vermiştir. Zîc'i Fransızca tercümesiyle yayınlayan Sedillot, onun için "Modern bilim ve araştırma fetihlerine en parlak katkıda bulunan üniversal dehâ" demektedir. Asya tarihi ve coğrafyası uzmanı Fransız elçi Fernant Grenand, Uluğ Bey'i şu kısa cümle ile tarif etmektedir. "Ruh ve zekâ bakımından şayan-ı dikkat bir insandı, usta bir şâir, bir din adamı, yüksek bir matematikçi idi." Onun zamanımızdan 550 sene önce yaptığı rasatlar halen bazı astronomi çalışmalarına ışık tutmaktadır. O günün şartlarına bulduğu değerler bugünkü değerlerden çok farklı değildi. Mesela, 1°lik yayın sinüs değerini (X = sin. 1°=0.0174520406437283571) bugünkü değerle aynı bulmuştur. Diğer taraftan bazı gezegenlerin boylam açılarının hesabında ise bir iki saniye hata etmiştir. Bu konuda Uluğ Bey'in bulduğu değerler ile gerçek değerler arasındaki fark şu şekildedir:
Uluğ Bey ekvator ve ekliptik arasındaki açıyı 32 saniye farkla 23° 30' 17" bulmuştur. Semerkant'ın enlemi ise 39° 37' 23" bulunarak sadece 1 '24" eksik tesbit edilmiştir.
Uluğ Bey'in bu eseri bu gün dahi bazı araştırmalarda kullanılmaktadır. Meselâ en son Rus araştırmacı Shcheglov 1977 senesinde kıtaların kaymasını incelemek için Uluğ Bey'in rasathanesinde, Uluğ Bey Zîci'ndeki bilgiler ile modern bilgileri karşılaştırarak gözlemler yapmıştır. Ayrıca Kandilli Rasathanesi'nde Fatin Gökmen Hoca ve oğlu tarafından yakın zamanlara kadar kameri aybaşlarının hesaplanmasında da Uluğ Bey Zîci kullanılmaktaydı.


KAYNAKLAR
Abdülmüteal es-Sa'di, el-Müceddidun fi'l-İslâm min Karni'l-Evvel ila er-Rabi aşer, s. 338-340.
Adıvar. A. Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, 4. Baskı, İstanbul 1982. s.62.
Arat, Reşit R., Babürnâme-Babür'un Hatıratı, İstanbul 1986,1, 71-72,77-78
Bammat, Haydar, İslâmiyet'in Manevî ve Kültürel Değerleri, terc. B. Dülger, Ankara 1963, s. 120, 137.
Barthold, VVilhelm, Uluğ Beğ ve Zamanı, çev, i. Aka, Ankara 1990, s.167-175,
Bilhan, Saffet, Orta Asya Bilgin Türk Hükümdarlar Devletinde Eğitim-Bilim-Sanat. Ankara 1988, s. 44-55.
Bouvat, L. "Uluğ Bey", İslâm Ansiklopedisi, XIII, 27-29;
Bregel, Yuh, "Ulugh-Beg", Seph R. Strayer, Dictionary of the Middle Ages, New York 1989, XII, 257-259.
Brockelmann, Carl, Geschıchte Der Arabischen Litteratur, Leiden1937, II, 275-276; aynı müellif, GAL, Suppliment, II/298.
Devletşah, Devletşah Tezkiresi, çev. N. Lugal. İstanbul 1977, IV/430-433.
Karı-Nıazov. T.N.. "Ulugh Beg", Dictionary of Scientific Biography, New York 1981, VII, 535-537.
Kaşkey, A. Y.K., Tarihü'l-Edebi'l-Coğrafi el-Arab, terc. S.O.Haşim, Moskova 1957,1,116.
Köprülü, O. F., "Uluğ Bey", İA, XIII, 29;
Krisciunas, Kevin, "The Legacy of Ulugh Beg". AACAR Bulletin V/1, p.3-6, 1992, Amherst-Massachusetts.
Nasr, Seyyed Hossein, Islamic Science, Harvard 1976, p. 105.
Salih Zeki, Asâr-ı Bâkiye, İstanbul 1329, 1, 190-195.
Sarton, George Introduction to the History of Science, New York 1975, III (v. II), p. 1120.
Sayılı, Aydın, The Observatory in İslam, second edition, Ankara 1988, p. 260-289.
Sayılı, A., Uluğ Bey ve Semerkand'daki İlim Faaliyeti Hakkında Gıyasüddin-i Kâşî'nin Mektubu, 3. baskı, Ankara 1991, s. 76-92.
Sedillot, Des Tables Astonomiques d' Olouğ-Beg, Paris 1833, s. XXVI,
Şemseddin Sami, Kamus-u Alam, İstanbul, 1316, II, 1023.
Takvim-i Vekayi, 6 Receb 1248, (29 Kasım 1832), nr. 46, s. 3.
*) (Bu şerhlerin en meşhurları Ali Kuşçu'nun Şerh-i Zic-i Cedid adlı şerhi ile oğlu Mirim Çelebinin Düsturu'l-Amel ve Tashihi'l-Cedvel (F) adlı şerhi ve Bircendi'nin Şerh-i Zîc-i Cedid-i Sultam adlı şerhlerdir.)



Salim Aydüz
 
Üst Alt