Muhtazaf'ın Makaleleri.....

MURATS44

Özel Üye
Müminlerin hayatının amacı: Allah rızası
Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)


İman edenlerle diğer insanlar arasındaki fark nedir? Bu soruya samimi olarak iman etmeyenlerden farklı cevaplar gelebilir. Onlar, müminlerle aralarında kültürel ve ahlaki bazı ayrılıklar olduğunu söyleyebilirler. Salih müminlerin "dünya görüşü"nün farklı olduğunu, onların bazı "değer"lere inandıklarını, kendilerinin ise bu "değer"leri kabul etmediklerini öne sürebilirler. Müslümanların kendilerinden fikri yönde farklılıklar taşıdıklarını belirtebilirler.
Ama aslında bu söyledikleri, yalnızca temel bir farklılığın sonuçları olarak ortaya çıkmıştır ve yalnızca gözle görülür bazı farklılıklardır. Onlar, salih müminlerin gerçekte kendilerinden ne yönde farklı olduklarını çoğunlukla anlayamazlar. (Zaten bu farkı anlamamış oldukları için mümin değillerdir.) Müslüman, Allah'ın, dinine bağlananlara verdiği bir isimdir. Kuran'da tarif edilen Müslümanları diğer insanlardan ayıran temel fark, bu insanların Allah'ın sonsuz kudretinin tam anlamıyla farkında olmalarıdır. Allah'ın sonsuz kudretinin farkında olmak ise, yalnızca, Yaratıcımız Yüce Allah'ın var olduğunu tasdik etmek demek değildir. Allah Kuran'da bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir?" Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 31-32)
Ayette soru sorulan kişi, Allah'ın varlığına inandığını söyleyen ve O'nun sıfatlarını kabul eden, ama tüm bunlara rağmen, "Allah'tan korkup-sakınma" özelliğinden yoksun olan ve Allah'tan yüz çevirmiş biridir. Kuran'da haber verildiği gibi, şeytan da Allah'ın varlığına inandığını, Rabbimiz'den korktuğunu söylemekte, buna rağmen akılsızca isyankar bir tavır göstermekte ve çok çirkin bir ahlak sergilemektedir.
Allah'ın büyüklüğünü kavramak bu apaçık gerçeği sadece sözle dile getirmekten ibaret değildir. Müslümanlar Allah'ın varlığının ve büyüklüğünün farkına varan, O'nu çok seven, O'ndan "korkup-sakınan" ve hayatlarını farkına vardıkları bu büyük gerçeğe göre düzenleyen insanlardır. Diğerleri ise, ya Allah'ı inkar edenler, ya da Allah'ın varlığını üstteki ayette tarif edilen kişininkine benzer bir tarzda kabul etmesine rağmen Allah'tan "korkup-sakınmayanlar"dır.
Bu özellikteki insanların yaşamları, kendilerini yaratmış olan Allah'ın farkında olmadan geçirilen yaşamlardır. Bunlar, büyük bir akılsızlıkla, hayatlarının kim tarafından, nasıl ve neden başlatıldığını göz ardı ederler. Kendi akıllarınca, zihinlerinde, Allah'a ve O'nun dinine yer olmayan yeni bir hayat kurmaya çalışırlar. Kuran'da ise, böyle bir yaşamın boş ve çürük bir temele dayandığını, yıkımla bitmeye mahkum olduğunu Rabbimiz şu hikmetli benzetmeyle anlatır:
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
Allah'ın ayette de haber verdiği gibi, Kuran'da tarif edilen şekilde bir imana sahip olmayanların yaşamları, "yıkılacak yar"ların kenarlarına kuruludur. Onların hayattaki tek amaçları "bu dünya"da mutluluğu ve rahatlığı elde etmektir. Bu insanların kimi, kendine "zengin olmak" gibi bir hedef belirler. Bu hedefine ulaşmak için elinden geleni yapacak, tüm fiziki ve beyinsel gücünü zengin olmak için kullanacaktır. Kimisi de hayattaki amacını "itibar sahibi ve ünlü bir insan olmak" olarak saptar. Bunu elde etmek için de elinden gelen herşeyi yapar. Her türlü zorluğa katlanır, çeşitli fedakarlıklarda bulunur. Ama bunların hepsi, ölümle birlikte yok olacak olan, yalnızca dünya hayatına dair hedeflerdir. Hatta birçoğu henüz hayattayken de kaybedilebilir. Dahası söz konusu kimseler bu hedeflerine ulaşsalar, hayatları boyunca bu hedeflerine sahip olsalar, hatta planladıklarından çok daha fazlasını elde etseler dahi hiçbir zaman elde ettikleri onları manen tatmin etmeyecek, arayışı içinde oldukları huzur, mutluluk, sevgi ve rahatlığı elde edemeyeceklerdir. Çünkü gerçek mutluluk, derin sevgi ve kalp rahatlığı ancak samimi imanla kazanılan birer nimettir.
Oysa mümin, Allah'ın varlığının ve gücünün farkındadır. Allah'ın onu niçin yarattığını ve ondan neler istediğini bilir. Bu nedenle de dünyadaki asıl amacı Allah'ın razı olduğu bir kul olmak için çalışmaktır. Kendisini amacına ulaştıracak her yolu dener, bunun için ciddi bir çaba gösterir. Bu sayede -diğer insanlar için kesin bir yıkımdan başka bir şey olamayan- ölümün de gerçek manasını bilir: Ölüm asla bir yokoluş değil, asıl hayata geçiş aşamasıdır.
Mümin olmayanların bir kısmı, büyük bir akılsızlık örneği olarak hayatlarının tesadüfen ve "kendi kendine" oluştuğunu sandıkları gibi, hayatlarını bitiren ölümün de "kendi kendine" oluşan bir "kaza" olduğunu düşünürler. Oysa hayatı yaratan da ölümü yaratan da Allah'tır. Asla bir tesadüf ya da kaza olmayan ölüm, Allah'ın özel olarak yarattığı, zamanı ve yeri belirlenmiş bir olaydır.
İşte mümin de, Allah'ın herşeye hakim olduğunu bilen ve ölümün bir son değil, asıl hayata (ahiret) geçiş aşaması olduğunu kavrayan insandır. Bu gerçeklerin farkındayken de, elbette diğerleri gibi hayatını "yıkılacak bir yarın kenarına" kurmaz. Kendisini ve tüm evreni Yaratan'ın Yüce Rabbimiz olduğunu, hayatın, ölümün ve ölüm-sonrası gerçek hayatın asıl sahibinin Allah olduğunu bildiği için, Allah'a yönelir. Paranın, makam ve mevkinin, fiziki güzelliğin Allah'ın yarattığı ve her an yaratmaya devam ettiği bu düzen içinde asıl kurtuluş yolu olmadığını görür. Bunlar ancak, Allah'ın koyduğu kurallar sayesinde kısa bir süre işleyecek olan "sebep"lerdir. Allah'ın yaratmış olduğu düzenin temeli ise Allah'ın rızasıdır. Çünkü Allah sadece rızasına uyanları doğru yola iletecektir:
Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)
Mümin, Allah'ın rızasını aradığı için mümindir. İşte mümini, diğerlerinden ayıran en önemli fark buradadır. Müminler, dinin Allah'ın rızasını kazanmak için izlenecek hak yol olduğunu bilirken, birçoklarının cahilce düşüncelerine göre din, birtakım inançları içeren kurallar bütünüdür ve hayatlarında önemli bir yeri yoktur. Hiç şüphesiz bu insanlar, bu yanılgılarının acısını dünyada her yönüyle yaşamaktadırlar, ahirette karşılaşacakları acı son ise çok daha büyüktür.
Zaten gerçek müminlerle, mümin taklidi yapan ikiyüzlüler (münafıklar) arasındaki ayrım da burada ortaya çıkar. Müminler, dini Allah'ın rızası için şevkle, istekle ve coşkuyla yaşarken, münafıklar kendilerince birtakım menfaatler elde etmek için sadece taklidi tavırlar gösterirler. Samimi olarak dine inanmadıkları ve din ahlakını yaşamadıkları halde, inanıyormış ve yaşıyormuş gibi yaparlar. Müminler 5 vakit namazlarını "huşu" (Allah'a karşı saygı dolu bir korku) içinde kılarken (Müminun Suresi, 1-2), münafıkların namazı insanlara "gösteriş" olsun diye (Maun Suresi, 6) kılmaları da bundandır. Aynı şekilde münafıklar, Allah yolunda yapılan harcamayı (infak) da gerçekte Allah rızası için değil, yine insanlara gösteriş olsun diye yaparlar:
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
 

MURATS44

Özel Üye
Makaleleri özetleyince , konulara nereden bkarsak bakalım hep aynı kapıya çıkıyoruz. Allah rızası.....
Hemen hemen hepimiz YÜCE RABBİMİZ' in rızasını kazanmak için çok çeşitli
yollar olduğunu ve bizlerin rıza kazanmakla sonsuza dek sürecek olan ahiret
hayatımızın huzur içerisinde geçeceğini biliriz.Peki bunun için neler
yapıyoruz, neler yapmıyoruz?
Farz ibadetlerimizin dışında aşağıdakilerle kendimizi sorgulayalım bakalım
her gün ALLAH' ın rızasını kazanmamız için yapmamız gereken kulluk
görevlerimizden hangisini yapabiliyoruz. veya yapmak için çaba sarf ediyor
muyuz, yoksa önümüze çıktıkça mı yapıyoruz veya arayış içerisine girip
muhakkak birini veya bir kısmını muhakkak yapıyor vicdan rahatlığı ile
uyuyabiliyor muyuz. Birde aksi olarak bütün bunları bilmemize rağmen
hastaya, yaşlıya, yetime, öksüze, hele cenazeye hiç dayanamam diğerlerini de
işte yorgunluk, zamansızlık, soğuk, sıcak etkiler,tepkiler, mazeretler
buluyor muyuz? Halbuki: Bunlardan bizlerinde başına gelmeyeceğinin garantisi
var mı hiç düşünüyor muyuz?
Bu gün ALLAH' rızası için fakir doyurdun mu?
Bu gün ALLAH rızası için küsleri barıştırdın mı?
Bu gün ALLAH rızası için kaç kişi ile selamlaştın?
Bu gün ALLAH rızası için düşküne sadaka verdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için kaç yardıma muhtaca el uzattın?
Bu gün ALLAH rızası için sofrana, evine misafir davet ettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için akraba ziyaretlerinde bulundun mu?
Bu gün ALLAH rızası için sana yapılan haksızlıkları affettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için tartıda, terazi de kul hakkını gözettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için tanıdık, tanımadık cenaze takip ettin mi?
Bu gün ALLAH rızası için küçükte olsa birilerine hediyeler verdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için yerdeki taşı, poşeti çalı, çırpıyı topladın mı?
Bu gün ALLAH rızası için tanıdık, tanımadık hasta ziyaretinde bulundun mu?
Bu gün ALLAH rızası için elinden geldiğince ağaç dikip, yeşillikleri suladın
mı ?
Bu gün ALLAH rızası için ilim öğrenmeye veya bildiklerini öğretmeye çalıştın
mı?
Bu gün ALLAH rızası için başıboş hayvanları elinden geldiğince besleyebildin
mi?
Bu gün ALLAH rızası için çocuk yuvalarına uğrayıp sevgiye susamışları
sevindirdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için otobüste, trende, vapurda yaşlıya, hastaya, yorguna
yer verdin mi?
Bu gün ALLAH rızası için insanların senden istediklerini yerine getirip
onların gönüllerini aldın mı?
Bu gün ALLAH rızası için huzur evlerini ziyaret edip yaşlıların ellerini
öperek hayır dualarını aldın mı?
Bu gün ALLAH rızası için hiç bir şey yapamadın ise gıybet veya dedikodu
yapmayıp sükut etmeyi denedin mi?
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Muhterem ve Muhtereme Adminlerim Yorumlarınız için ALLAH razı olsun. Değilmi ki RAB' bimin kuluna: Kulum senden razı oldum demesi yetmez mi?. Onun rızası herşeye bedel. ALLAH'ın razı olduğu kullardan olursunuz İnşa-ALLAH Kardeşlerim..
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Rasulullahın Ümmetinden Olabilmek....

Rasulullah’ın ümmetinden olabilmek.
Rasullah, ın ümmetinden olabilmek ve onu yaşamak.
Onun yaşadığı gibi yaşamak gerekirken, biz ne yapıyoruz?
Şöyle kendimizi yaşantımızı ufaktan bir göz geçirsek diyorum.
Bakalım ne olur.
Bakalım yerimiz neresi?
O açlıktan karnına taş bağlarken.
Biz şişmanlıktan nefes alamıyoruz, hala yokmu?
Diyerek dahasını yemek istiyoruz.
O ümmetine adil olmayı öğretirken.
Biz taraf hukuku üretip, tarafımızı tuttuk.
O faizin haram olduğunu ümmete tebliğ ederken.
Faiz bizim için hayatın şartları haline geldi.
O zina haram diye bizlere tebliğ ederken.
Bizim günlük hayatımızın içinde normal olmuş alışkanlıklarımız olmuş.
O kan davasının haram olduğunu bizlere bu ümmete tebliğ ederken.
Biz tekrar kan davasını uygulamışız aileler kırılmış düşmanlıklar körüklenmiş.
O putperestliği yasak ve şirk olduğunu bizlere tebliğ ederken.
Biz hayatımızda birçok putlar edinmişiz.
Hiç farketmeden hemde sevgimizi vererek.
O İslami mücadeleden hiç yılmamış.
Ve bu mücadeleyi sahabelerine de uygulattığı halde.
Sahabeler ise, bu mücadeleyi yaşayıp uyguladığı ve bize ulaştırdığı halde.
Biz uğraşmadan çaba sarf etmeden hemen teslim olup şuçu kadere atmışız.
O ilim Çin dede olsa o sizin yitik malınız gidin alın dediği halde.
Biz milletlerin kötü ahlakları ile yükseliriz sanmışız.
Toplumu ahlaken dinamitlemişiz.
O tesettürün erkeğe ve kadına farz olduğunu tebliğ ettiği halde.
Biz evde bile giyilmeyecek kıyafetlerle sokaklarda dolaşmışız.
O iyiliği emredin kötülükten men edin demiş.
Biz kötülükleri emretmişiz iyilikleri yasak etmişiz.
Ve bunlar ve bunlar gibi yazılamayanlar o kadar çok ki yazmakla bitmez. RAB’bim elçisi ile ümmete bunların yapılmasını tebliğ etmiş.
Ama biz ne yapmışız ne yapmaktayız.
Düşünmemiz gerekmezmi?

Yoksa düşüncemiz engele mi takıldı?
ALLAH c.c. emek sarf etmeyen kuluna ihsanını vermez.
Öyle ise ne duruyoruz.
O’nun razı olduğu kul ve rasulünün ümmeti olmaya varmısınız?
Haydi, öyle ise Ölüm gelmeden teslim olalım.
M.S.A. / Muhtazaf...
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
İbret Alabildikmi?
Şu ölümlü dünya, da nice nebiler gelip geçmiş.
İnsanlığın atası ve Meleklerin secdeye mecbûr kılındığı Âdem aleyhisselâm ile başlamış Vahiy nuru.
Terzilerin piri İdrîs aleyhisselâm ile devam etmiş.
Tufanla insanlığın ikinci atası olan Nûh aleyhisselâm.
Ad kavimine vahdeti anlatan Hûd aleyhisselâm.
Kavminin azgınlık ve taşkınlıkları ile uğraşan Salih aleyhisselâm.
Nemrûd'un ateşine gül olan İbrâhîm aleyhisselâm.
Teslimiyetin senbolu İsmâîl aleyhisselâm.
Benî İsrâîl peygamberlerinin atası İshâk aleyhisselâm.
Azgınlık ve ahlâksızlıktaki haddi aşan Sodom ve Gomore nin Peygamberi Lût aleyhisselâm.
Tevhîd sancağını taşımaya devam eden Zülkarneyn aleyhisselâm.
Yusufunun hasreti ile yanan Yâkûb aleyhisselâm.
Gönüllere sultân olan Yûsuf aleyhisselâm.
Hatîbü'l Enbiyâ denilen Şuayb aleyhisselâm.
Firavun’ la uğraşan Mûsâ aleyhisselâm.
Mûsâ aleyhisselâm'ın yardımcısı olan kardeşi Hârûn aleyhisselâm.
Demircilerin piri Dâvûd aleyhisselâm.
Hayvanların dilinden anlıyan ve cinlerin emrinde olduğu Süleymân aleyhisselâm.
Yüz senelik bir ölümden sonra tekrar diriltilerek, kıyâmetteki yeniden yaratılışa misâl olan Üzeyr aleyhisselâm.
Sabrın ismi ile anıldığı Eyyûb aleyhisselâm.
Tövbesi kabul olan Yûnus aleyhisselâm.
İlyâs'a selâm olsun hitâbına mazhar olan İlyâs aleyhisselâm.
Üstün kılınan Elyesa aleyhisselâm İlâhî rahmete garkedilen Zülkifl aleyhisselâm.
Tevekkül ve teslîmiyetini muhâfaza eden Zekeriyyâ aleyhisselâm.
Babası gibi ölümü şehîdlikle karşılayan Yahyâ aleyhisselâm.
Hastalara şifâ, ölüleri diriltme, mucizesi verilen Îsâ aleyhisselâm.
Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberlik zirvesinin kemâl noktası, yaratılış sırrı, varlık nûru Hazreti Muhammed Mustafâ sallâllâhu aleyhi ve sellem ile son nokasına erişilmiş ama ibret alabildikmi?
Sevgi pınarlarının kuruduğu, insanların birbirini yediği, hasretlerin doruk noktaya ulaştığı, kız çocuklarının kumlara gömüldüğü, kapitalist sömürgenin zayıfları ezdiği, kim kimi koruma altına alırsa korunanın yaşama sansının korumaya alanın elinde olduğu, Bir sömürge düzeninin temellerini ALLAH’ ın izni ile yıkan rasulün ümmetleri.
Faizin düşmanı olan, zinaya yaklaşmayın diyen, Erkek ve kadının namusunun aynı olduğunu söyleyen, kan davasını yasaklıyan, Nikahta kadın ve erkeğin onayını alın diyen, rasulün ümmetleri. Cehaletin zirveye vardığı, putların bile paraya dönüştürüldüğü bir devire dur diyen bütün bu kötülük yuvalarını sevgiye dönüştüren peygamberin ümmeti.
Şöyle insanlık tarihine bir göz atında ibret alın.
İslamdan önceki cahiliyet dönemindeki insanların putları, güçleri, varlıkları olanların zulümleri vardı.
Şimdikilerin aynı söylemleri güçlü haklıdır.
Para her kapıyı açar.
Zalimlerin ise yağcıları.
Acaba ne değişti?
Bütün bu duruma bakarak insanlar niye ibret almazlar diye düşünebiliriz.
İnsanlık tarihi boyunca aynı işler başlarına gelmiş ama ibret almamışlar.
Çabucak unutup gitmişler.
Niçin diye düşündükmü?
Niçin Müslüman, Müslüman kardeşini öldürür?
Niçin bazıları hep güçlülerin yanında olurda mazlumun yanında olmaz?
Adil bir tutum sergileyemezler.
Niçin?
Niçinlerimiz çok, saymakla bitmez.
Bütün bu hastalıkların ilaç veya reçetesini bildiğimiz halde.
Bu dünyanın aldatıcı özelliklerine kapılmış gidiyoruz.
Eger biz neleri kaçırdığımızı hanği güzel değerleri basit geçici olan şu dünyaya değiştiğimizi bilseydik veya gerçekten idrak etseydik neleri feda etmezdik.
Yarın mahşerde rasulullah bizleri hangi güzel amellerimizle tanıyacak.
Orada ne aracı ne rüşvetçi nede tanıdık sizleri ve bizleri kurtarabilir.
Sadece salih amelindir seni Ahiret’te karşılayacak ve kurtaracak olan.
Öyle ise ümmet olmanın bilincini anlamak ve idrak etmek zorundayız. Kanayan bir yara varsa bu Yemende, Suriyede dünyanın herhangi bir yerinda kalbimiz sızlamalı.
Taaa uzaklardaki kardeşlerimin göz yaşları bizide ıslatmalı göz yaşlarımızla. Adam be aldırma diyemeyiz.
Onlar bizim kardeşlerimiz istesende istemesende sevmek zorundasın öyle demiş rasul.
Kötülükleri men iyilikleri yayın demiş RAB’bim.
Kur’anı kerim ne mezarlarda okunmak için nede duvarların süsüdür.
Okuyup anlamak ibret almak ve uygulamak için inmiştir.
Yinede ibret aldıkmı?
ALLAH’a Emanet olun Sevgiyle kalın.
Selam ve dua ile.
M.S.A. / Muhtazaf...
 
Üst Alt