Kose_yazisi Pinokyo Demirtaş..

MURATS44

Özel Üye
Hasan KARAKAYA - Haber 7
Hasan KARAKAYA - Haber 7
Biliyorsunuz, biraz sonra aktaracağım “fıkra”yı, daha önce “Kılıçdaroğlu’na uyarlayarak” yazmıştım...Kılıçdaroğlu o kadar çok “yalan” söylüyordu ki, o yalanlar, artık “haftalık veya günlük” olmaktan çıkmış, “anlık” olmaya başlamıştı!..
O kadar ki;
Ağzından çıkan bir söz, “henüz kulağına ulaşmadan”, o sözün tam aksini söylüyordu!..
Hatırlarsınız;
O günler, Kılıçdaroğlu’na “Çarkçı Kemal” veya “Çarkçıbaşı” ya da“Yalandaroğlu” denildiği günlerdi...

KİM ULAN BU KILIÇDAROĞLU?

İşte o günlerde;
“Pinokyo, Pamuk Prenses ve Süpermen üçlüsü”nün yolculuk hikâyesini anlatmıştım...
Fıkra bu ya...
Pamuk Prenses, Süpermen ve Pinokyo, bir yolculuğa çıkmışlar... Giderlerken, bir şehirde “güzellik kraliçesi” seçimi yapılıyormuş...
Pamuk Prenses;
“Ben bu yarışmaya katılacağım” demiş ve yol arkadaşlarından beklemelerini rica edip, gitmiş, katılmış yarışmaya...
Döndüğünde, arkadaşları;
“Ne oldu?” diye sormuşlar...
“Şüpheniz mi vardı” demiş Pamuk Prenses; “Elbette birinci seçildim!”
Sevinçle yollarına devam ederlerken, bir başka şehirde; “Dünyanın en güçlü erkeği” yarışmasının yapıldığını öğrenmişler...
Süpermen demiş ki;
“Ben bu yarışmaya katılmak istiyorum... Siz, beni burada bekleyin!”
Döndüğünde;
“Ne oldu?” demişler...
O da, tıpkı Pamuk Prenses gibi, “Şüpheniz mi vardı” demiş; “Elbette birinciliği ben kazandım!”
Bir süre sonra;
Aralarında “kukla”ların da bulunduğu “Yalancılar Kralı Yarışması”nın yapıldığı bir şehre gelmişler. Kim “en büyük” ve “en iyi yalan”ı söylerse, ödülü o alacak!..
Kukla Pinokyo, “şansımı bir deneyeyim” demiş ve gitmiş, katılmış yarışmaya!..
Döndüğünde, yüzü al al, mor mormuş!..
Üstelik; iki gözü iki çeşme, hüngür hüngür ağlıyormuş!..
“Ne oldu?” demiş arkadaşları;
“Yoksa kazanamadın mı?”
Cevap vermiş Pinokyo;
“Kim ulan bu Kemal Kılıçdaroğlu?..
Nereden çıktı bu adam?..
Ancak ikinci olabildim!”

DEMİRTAŞ’IN YALANLARI!

CHP Genel Müdürü Bay Kemal Kılıçdaroğlu, yaklaşık 2 aydır, yani “7 Haziran hezimeti”nden bu yana ortalıkta pek görünmüyor!.. Dolayısıyla, artık “anlık yalanlar” değil de, “haftalık yalanlar” söylemeye başladı!..

Böylece “Top 10” listesinden çıktı, onun yerini, Kandil’in atadığı “HDP Genel Müdürü Selahattin Demirtaş” aldı!..
Selahattin Demirtaş o kadar çok “yalan” söylemeye başladı ki, “her yalanda burnu uzadığından” artık “Pinokyo”yu bile solladı!..
Pinokyo, bugünlerde; “En büyük ve en iyi yalanı söyleme yarışması”na katılsa, dönüşünde, arkadaşlarına herhalde şöyle diyecektir;
“Kim ulan bu Selahattin Demirtaş?..
Nereden çıktı bu adam?..
Demirtaş yüzünden, yalancılar yarışmasında ancak ikinci olabildim!”
Demirtaş’ın, “yalan” söylemede “Pinokyo’yu bile solladığını” yazdık da, bunları “belgelememiz” lâzım değil mi?..
Elbette belgeleyeceğiz...
Malûm; 4 Ağustos tarihli Akit’in manşetinde “Demirtaş’ın 5 yalanı” başlıklı bir haber vardı...
“Demirtaş’ın yalanları” şöyle sıralanıyordu:
l 19 Aralık’ta;
“Cemaat özür dilemeli”
l 26 Aralık’ta;
“Biz cemaatlerin varlığına karşı değiliz”
l 7 Haziran’da;
“Bize emaneten oy verenleri mahcup etmeyeceğiz”
l 10 Haziran’da;
“Biz emanet oylarla barajı aşmış değiliz”
l 7 Haziran’da;
“AK Parti ile kesinlikle koalisyon yapmayacağız”
l 11 Haziran’da;
“Partimizin ilkelerine uygun görürsek, koalisyon çalışmasını kolaylaştırırız”
l 1 Mart’ta;
“PKK’ya silah bıraktıracak olan AK Parti hükümeti değil, HDP’dir”
l 14 Temmuz’da;
“Biz HDP olarak PKK’ya silah bıraktıramayız”
l 25 Temmuz’da;
“Hükümet askeri saldırıları ve bombalamaları acilen durdurmalı”
l 1 Ağustos’ta;
Polis ve askerlerin katledilmesini gözardı ederek “PKK araç yakmamalı”

BURHAN KUZU’YA İFTİRA!

Sadece bunlarla sınırlı kalsa, yine iyi...
Ama, Demirtaş; daha sonra da “yalan” söylemeye, zorda kalıp kıvrandığında da, “kıvırmaya” devam etti!..
l Tarih 1 Ağustos 2015...
HDP Genel Müdürü Selahattin Demirtaş, genel merkezdeki Parti Meclisitoplantısında konuşuyor...
“Partimiz 7 Haziran’dan bu yana nasıl bir faaliyet yürüttü de kapatma dâvâsı tartışılıyor, dokunulmazlıklar tartışılıyor” diye söze başlayan Demirtaş, daha sonra; aldığı bir duyumu paylaşacağını söyleyerek şöyle devam ediyor;
“Cumhurbaşkanı’nın danışmanı yapılan eski Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu!.. Onun bürosunda!.. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda değil!.. Onun özel hukuk, avukatlık bürosunda parti kapatma hazırlığı yapılıyor şu anda, dosya hazırlanıyor. Amaç da parti kapatmaktan çok, hazine yardımından muaf bırakmak. Mümkünse bu yılın sonuna yetiştirmek. (...)
Yarın bu dosyaları götürecek savcıya verecekler. Bu konuda yetkili, görevli savcı kim biliyor musunuz? Bu Şems var ya Şems. Onun akrabası.. Ekibi böyle kurmuşlar. Havuz medyasının sahibi, aynı zamanda savcının akrabası. Yargı onlarda, devlet onlarda. İstediğim zaman savaş, istediğim zaman barış yaparım diyecek sözde irade onlarda.”
Peki, bu sözlerin aslı var mı?..
Yani, Burhan Kuzu’nun Avukatlık Bürosu’nda, gerçekten de “HDP’yi kapatma faaliyeti” yürütülmüyor mu?..
“Büro” yok ki, “çalışma” olsun!..

“ALIN O GAZETEYİ!”

Selahattin Demirtaş’ın “parti kapatma” ile ilgili sözleri; “kâğıt ihtiyacını Paralel’in karşıladığı Taraf gazetesi”ne manşet olmuş!.. Taraf’çılar, 2 Ağustos tarihli gazetelerinin “manşet”ini, bir gün önce, yani 1 Ağustos gecesi saat 22.58’de; “Kuzu postunda Kurt plânı” başlığı ile “Twitter”de paylaşmışlar!..
Bu başlığı, 2 Ağustos sabahı saat 07.15’te gören Burhan Kuzu, şöyle bir twitle cevap vermiş Taraf’a;
“Bu attığınız başlığı ispat edemezseniz, yapacağınız şey; günlük gazetenizin o nüshasını, olduğu gibi münasip yerinizde saklamanızdır!”
Buradan da anlaşılıyor ki;
Burhan Kuzu’nun, “HDP’yi kapatmak” gibi bir çalışması yok!..
Daha da önemlisi;
“Burhan Kuzu’nun bir Hukuk ya da Avukatlık Bürosu da yok ki, böyle bir çalışma olsun!”
Sizin anlayacağınız;
Selahattin Demirtaş, sırf “mağduriyet edebiyatı” yapıp, “prim”kazanabilmek için, her zamanki gibi “yalan” söylemiş!..
Ne var ki;
Yine duvara tosladı!..
Pinokyo olsa, herhalde şöyle derdi:
“Ulan nereden çıktı bu Selahattin Demirtaş?.. Yalancılıkta beni bile solladı!”

PKK’YA “SİLAH BIRAK” ÇAĞRISI!

“Demirtaş’ın yalan galerisi”nden örnekler vermeye devam edelim...
l Tarih 14 Temmuz 2015...
HDP Genel Müdürü Selahattin Demirtaş, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın sorularını cevaplarken, demiş ki;
“PKK’nın Türkiye’ye karşı silah bırakması gerekir!.. PKK, artık silahtan vazgeçmelidir!”
Demirtaş; ağzından çıkan bu söz, henüz kulaklara ulaşmadan “anında çark” etmiş ve anında şöyle kıvırmış:
“Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan diyorlar ki; HDP neden çağrı yapmıyor. İş, bizim çağrımıza kalmış olsa, iş bu kadar basit olsa; sabah kalkalım, akşama kadar çağrı yapalım.
Bunun bir ciddiyeti yok. Çağrıyla olacak iş değil!.. Partilerin yaptığı çağrı vicdan rahatlatmadır. Toplumu kandırmadır, başka bir şey değil. (...) Toplumu aldatmanın bir anlamı yok. Demirtaş bu çağrıyı yaptı diye yarın sabah KCK yetkilileri Kandil’de bir toplantı yapıp hemen silahları bırakmayı tartışmayacaklardır.”
Tamam da;
1 Mart 2015’te, “kuzu” ya da “güvercin” pozunu bürünüp “cici çocuk ve demokrat” ayaklarıyla; “HDP’nin güçlenmesi demek, demokrasinin güçlenmesi demektir!.. PKK’ya silah bıraktıracak olan AK Parti değil, HDP’dir!” diyen sen değil miydin?..
1 Mart’ta, “PKk üzerinde etkili oluruz” havası basan sen, 14 Temmuz’da diyorsun ki; “Ben kim, PKK’ya çağrı yapmak kim?.. Benim ona gücüm yetmez!.. Bu çağrıyı yapacak olan Öcalan’dır!.. Bu çağrıyı Öcalan yaparsa dikkate alınır!”
Çağrıyı yapacak olan Öcalan ve karar verecek olan PKK veya KCK ise, adama sorarlar: “Sen necisin?.. Bostan korkuluğu musun?”
Hani “Devekuşu”na sormuşlar;
“Bir karar ver artık;
Deve misin, kuş mu?”
“Kuşum” deyince, “haydi uç” demişler... Bakmış ki pabuç pahalı; bu defa“Deveyim” demiş!.. “O halde şu yükü taşı” denilince, kafasını kuma gömmüş!..
Demirtaş da;
“Deve” mi, “kuş” mu olduğuna artık bir karar vermeli ve sıkıştığında“kafasını kuma gömmek”ten vazgeçmelidir!..
Hem, “kafasını kuma gömse” de, bunun bir işe yaramadığını bilmelidir... Zira; “yalan söyledikçe uzayan burnu” dışarıda kalıyor!..
“Uzun burnunu” nasıl gizleyecek?..

“PKK’NIN KİRLİ EYLEMİ!”

“Demirtaş’ın yalan galerisi”nden örnekler aktarmaya devam edelim...
l Tarih, 4 Ağustos 2015...
Aylardır “Türkiye aleyhtarı” yayınlarıyla gündeme gelen “Batı Medyası”na demeçler verip, “TSK’nın PKK’ya yönelik operasyonları”ndan şikâyet eden Demirtaş, bu defa İngiliz Financial Times gazetesine bir “röportaj” verip, demiş ki;
“PKK’nın, Ceylanpınar’da evlerinde uyuyan 2 polisi öldürmesi kirli bir eylemdir!”
Tam, “bravo adama, nihayet bir PKK vahşetini kınadı” diyecektik ki; PKKbizden erken davranıp, her zamanki gibi; “fırça”yı basıp, “ayar” vermiş Demirtaş’a!..
Kandil’deki ağababaları; “Senin, ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu?.. PKK’nın eylemine kirli eylem demek senin haddine mi düşmüş?.. Sen kim, PKK’nın eylemini eleştirmek kim?!?” demiş olmalı ki, HDP, “apar-topar bir açıklama” yapıp; “Demirtaş’ın öyle demediğini, sözlerinin yanlış tercüme edildiğini” iddia etmiş ve demiş ki;
“Demirtaş PKK’ya kirli demedi!.. Ceylanpınar’daki saldırının, kirli bir provokasyon olabileceğini, bu saldırıda PKK’lıların kullanılmış olabileceğini söyledi!”
Görüyorsunuz ya;
PKK’ya “kirli” diyememiş Demirtaş!..

CİLA VE FIRÇA PARLATIR!

Kandil’den “fırça” yiyince, “sözlerini tevil etmeye” çalışsa da, belli ki, örgütü ikna edememiş!..
Yeni yeni anlıyorum ki;
Demirtaş’a, “Cici Çocuk!.. Parlak oğlan” diyenler pek haksız sayılmazlar...
Ben zannediyordum ki;
Bu “parlak”lık; “Beyaz Türkler”in ya da “Medyadaki PKK lobisi”nin“cilalaması”ndandır!.. Meğer “Kandil’in attığı fırçalar”dan parlıyormuş adam!..
Bu kadar “cila”ya,
Bu kadar “fırça”ya,
Bırakın Demirtaş’ı, dedem de parlar!..
Her neyse, “Beyaz Türkler’in cilaları, Kandil’in fırçaları” ile parlayan Demirtaş; “kirli eylem” sözünden çark etmiş olsa da, “Kandil’in öfkesi”ni giderememiş olmalı ki, “talimat” verilmiş kendisine;
“Brüksel’e gel!”
Demirtaş da, talimatı alır-almaz, programındaki “basın toplantısı”nı da iptal edip Brüksel’e uçmuş!..
Artık, Brüksel’de “AB’ileri” ile mi görüşecek, “Efendileri”nden talimat mı alacak, yoksa “PKK baronları”na akıl mı danışacak, orasını bilemem...

ARTIK KARAR VERMELİ!

Bildiğim şu ki: Demirtaş; “kim” ve “ne” olduğuna artık bir karar vermelidir!.. “Yalan”da sınır tanımayan, yalan söyledikçe burnu uzayan bir“Pinokyo” mudur, yoksa “deve” mi, “kuş” mu olduğunu bilemeyip, kritik anlarda “kafasını kuma sokan bir devekuşu” mu?!?..
Çünkü; eğer “yalan” söylemeye ve sürekli “kıvırmaya” devam ederse; ismi,“siyaset kitapları”nda değil, ancak “masal kitapları”nda geçer!..
Yakında, “Selahattinyo Masalları”nı kitapçılarda görmeye başlarsanız, hiç şaşırmayın!..
Malûm;
“Çarkçı Kemal” kitapları hâlâ raflarda!..
*******************************************************************
FETÖ ile HDP arasındaki paralelliğin farkında mısınız?
Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi?.. “7 Haziran seçimlerinde tescillenen ittifak”tan sonra; HDP ile Paralel’in uyguladığı taktikler birebir örtüşmeye başladı!.. Bunu görünce; “HDP’nin akıl hocası Paralel mi?” diye sormaya başladım...
l Son günlerde Fetullah Locaefendi’nin “Türkiye’yi Haçlı-Siyonist medyasına şikayetleri” ne kadar arttıysa, HDP Genel Müdürü Selahattin Demirtaş’ın Türkiye’den şikayetleri de o kadar yoğunlaştı!..
l Konya’da; “hâlâ uyanamamış” Cemaat mensuplarından “Himmet!.. Zekât!.. Kurban!.. Burs” adı altında toplanan “haraç”lar, bir “tefeci”ye veriliyor, o “tefeci” de, bu paraları zor durumdaki esnafa “faiziyle geri almak” şartıyla kullandırıyormuş!.. Şu “tesadüf”(!)e bakın ki; HDP’li Diyarbakır Belediyesi de Dicle Nehri kıyısındaki “Kırklardağı Yaşam Konutları”ndan elde ettiği “imar gelirinin yüzde 10’unu, PKK’ya haraç olarak veriyor”muş!.. Hatta ve hatta; “Belediye personelinin maaşından yüzde 10 kesinti yapılıp, PKK’ya aktarılıyor”muş!..
l Paralelci gazeteler, “kaçak öğrenci yurdu mühürlenince” bağırmaya başlayıp, “Vali, camiyi kapattı” yaygarası kopardı ya, HDP’liler de, “TSK’nın Zergele’de bombaladığı PKK kampları”nın, bir “Kürt köyü” olduğu yalanını savurmaya başladılar, iyi mi?..
l Ve son örnek: Paralelciler; “Bizim PKK ile ne ilgimiz olabilir?” diyorlardı ya, nasıl bir ilgileri olduğu; “Görevden alınan Paralelci Savcı Zekeriya Öz’ün twiti” ile ortaya çıktı... Zekeriya Öz, demiş ki; “Gezi olaylarına PKK müdahil olsaydı, şu an Hükümet edenlerin bu makamda oturma imkânları olmayacaktı... PKK kimden emir aldıysa, katılmadı!” Daha fazla söze hacet var mı?!?..
 
Üst Alt