32- Eshâb-ı kirâm kitâbında adı geçenler

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
İslâmiyyete çok zararı dokunmuş olan bu adam, bir kabîle reîsi iken, 599 [m. 1202] da (Kara-kurum)da moğol ve tatar hânlarının başı, ya’nî hâkânı oldu. Câhil ve vahşî moğollardan ve tatarlardan büyük bir ordu, dahâ doğrusu yağmacılar gürûhu toplayıp, doğu Türkistânı ve Çini aldı. 616 [m. 1219] da, sultân Muhammed Hârezm şâhın memleketine saldırdı. Horâsân, Kandihar, Mültan gibi medeniyyet merkezlerini yakdı, yıkdı. Milyonlarca müslimânı öldürdü. Çoğunu câmi’lerde kılınçdan geçirdi. Kendi askerlerinden de yüz binlerce telef oldu. Buhârâ, Semerkand, Hirât gibi ilm kaynağı büyük şehrleri harâbeye çevirdi. Kadınlarını esîr diye askerine dağıtdı. Çok çirkin şeyler yapdılar. İslâm medeniyyetine, yerine getirilemiyecek darbeler indirdi. Kafkasyaya, Rusyaya, Anadoluya yayıldı. 621 [m. 1224] de Kara-kuruma çekildi. Suçsuzların, kadın ve çocukların kanlarını dökmek en büyük zevkı ve eğlencesi idi. Askerleri de keyfi için adam öldürürlerdi. Girdiği şehrlerdeki sivil halkın hepsinin öldürülmesini emr ederdi. Altıyüz senede, nice emeklerle elde edilmiş, hattâ islâmiyyetden önce de yapılmış nice medeniyyet eserlerini, kütübhâneleri, mektebleri, rasathâneleri [kıymetli kitâbları, târîhin önemli kaynaklarını, vesîkalarını] yok etdi. İslâm âlimlerinin birçok eserlerinin bugün elde bulunamaması, başlıca Cengiz ile torunlarının ve bunların emri ile saldıran vahşî moğol yağmacılarının yapdıkları tahrîblerin netîcesidir. Taşkınlık ve azgınlık zemânı kısa sürdü ise de, yıkdığı medeniyyetler bir dahâ eski hâlini bulamamışdır).
(Mir’ât-i kâinât)da, bütün dünyâca tanınan ve güvenilen büyük âlim imâm-ı Süyûtînin (Târîh-ul-hulefâ) kitâbından alarak diyor ki, (Cengiz moğol idi. Dilleri Hind dili ile karışık idi. [Ya’nî türkçe bilmezlerdi. Hiçbir bakımdan türklükle ilgileri yokdu. Hattâ, türklerle harb etdiler. Çok zarar yapdılar.] Çin çöllerinde yaşarlardı. Şehr, hattâ köy bile kuramamışlardı. Şehrlere saldırdılar. Yağmacılıkla geçinirlerdi. Kan dökmeği, kötülük yapmağı severlerdi. Baskınlarında ok kullanırlardı. Kadınları da harb ederdi. Hepsi kâfir ve azılı islâm ve medeniyyet düşmanı idiler. Güneşe tapınırlardı. Hiçbir kötülük onlarca harâm ve yasak değildi. Çokları insan eti de yirlerdi. Askerlerinde nikâh ve âile duygusu olmayıp, bir kadını nice erkek kullanırdı. Çok aldatıcı, pek cân yakıcı idiler. Şehrleri yakar, yıkarlar, çoluk, çocuk, kadın, ihtiyâr demeyip, kendilerinden olmıyan her insanı öldürürlerdi. Moğol pâdişâhı Düş hânın kadını Cengizin halası idi. Düş ölünce oğlu olmadığı için, Cengiz bunun yerine geçdi. Çinin her yerini alıp hâkan oldu. 616 [m. 1212] da Türkistâna saldırdı). Çok türk öldürdü. Cengizin, vahşî, barbar bir kavmden türediğini, heryeri yakıp yıkdığını târîhler bildiriyor.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Teşkilâtlı, eğitimli bir ordusu olmadığı, asker değil, canavar gürûhu oldukları meydândadır. Şehrleri yıkarak, ma’sûm insanları kana bulayarak yıldırım hızı ile saldırmağa cengâverlik demek, barbarlarda disiplin aramak ve hele yirminci asrda meydâna çıkan stratejik bilgileri Cengize ve onun çapulcu sürüsüne mal etmeğe kalkışmak, târîh kitâblarına uygun değildir.
Cevdet pâşa, (Târîh-i hulefâ)da diyor ki, (Cengiz hân yediyüzbin süvârî ile Harzemşâh üzerine yürüdü. Cengizin süvârîlerini zemânımızdaki ta’lîmli süvârîye benzetmek doğru değildir. Evet şimdi yüzbin süvârîyi sevk etmek mümkin değildir. Onun süvârîleri, kendi çadırları ile ve hayvânları ile, kadınları ile bir ordu gibi giderdi. Hayvânlarının etleri ve sütleri ile beslenirlerdi. Hayvânları da, yerleri eşip, ot kökleri yirlerdi. Silâhlarını kendileri yapar, eğerlerini kendileri dikerlerdi. San’at bölükleri, idâre, kumanda teşkilâtları yokdu. İl ve aşîret beğleri ve kabîle hânları kendilerini idâre ederdi. Cengiz hânın bu işlerden haberi olmazdı). 317, 338, 389.
64 — CEVDET PÂŞA: 1238 de Lofcada tevellüd, 1312 [m. 1894] de İstanbulda vefât etdi. Arabî, fârisî ve türkçe kitâbları çokdur. Babasının adı İsmâ’îldir. Osmânlı vezîrlerinden idi. Âlim, fâdıl, edîb ve târîhci idi. Türkçe oniki cild (Târîh-i Osmânî) kitâbı çok kıymetlidir. Sultân Azîz hân zemânında, Allahü teâlânın emrlerini kanûn şekline sokmak için kurulan (Mecelle) komisyonunun reîsi idi. Mecelle, çok kıymetli bir kitâbdır. Âdem aleyhisselâmdan, Fâtih sultân Muhammed zemânına kadar, ya’nî 843 hicrî yılına kadar olan Peygamberlerin ve halîfelerin ve âlimlerin vak’a ve hayâtlarını anlatan (Kısas-ı enbiyâ) târîhi oniki cüz’ olup, açık türkçe ile yazılmışdır. 1331 baskısı çok güzeldir. Lâtin harfi ile basılanlarda yanlışlar görülmekdedir. (Ma’lûmât-ı nâfi’a) risâlesi çok kıymetli din bilgilerini hâvî olup, 1983 de İstanbulda basılan (Fâideli Bilgiler) kitâbında hepsi mevcûddur. (Tam İlmihâl-Se’âdet-i Ebediyye) kitâbında (Mecelle) hakkında geniş bilgi vardır. 64, 127, 237.
65 — CİHÂN ŞÂH: Karakoyunlu hükûmetinin üçüncü hükmdârıdır. 842 de tahta çıkıp, Îrânın bir kısmını ele geçirdi. Akkoyunlu devletine harb i’lân etdi ise de, Uzun Hasen tarafından, 872 [m. 1467] de öldürüldü. 36, 384, 390.
66 — CÜNEYD-İ BAĞDÂDÎ: Babası Muhammed, camcı idi. Evliyânın büyüklerindendir. 207 de Nihâvendde tevellüd, 298 [m. 911] de Bağdâdda vefât etdi. Süfyân-ı Sevrînin derslerinde yetişdi. Dayısı Sırrî Sekatîden tesavvufu aldı. Binlerle Velî yetişdirdi. Asrının kutbu idi. Otuz kerre yaya hacca gitdi. Kerâmetleri, nasîhatleri ve hakîkatden sözleri çokdur. Hocasının yanındadır.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Şükr demek, Allahü teâlânın verdiği ni’meti, ona karşı isyânda kullanmamak demekdir, derdi. Şeblî dedi ki, (Allahü teâlâ, kıyâmetde, Cennete veyâ Cehenneme gitmek arasında beni serbest bıraksa, Cehenneme gitmeği isterim. Çünki, Cennete girmek benim arzûmdur, Cehenneme sokmak Onun murâdıdır. Dostun arzûsunu bırakıp, kendi dilediğini yapan kimsenin seviyorum demesi doğru olmaz). Bu sözü Cüneyd işitince, (Şeblî, çocukca konuşmuş, Rabbim beni serbest bıraksa, bir dilekde bulunmam. Kulun dilemesi olmaz. Dilediğin yere giderim. Senin dilediğini yaparım derim) buyurdu. Cüneyde biri gelip, (Bir dakîka benimle ol. Sana birşey söyliyeceğim) dedikde, (Ey arslanım, benden öyle birşey istedin ki, ben senelerce, onu aramakdayım. Bir ân Rabbimle olmak için, yıllarca uğraşıyorum, olamıyorum. Şimdi, nasıl seninle olabilirim) buyurdu. 148, 150, 155, 214, 322, 387.
67 — DÂVÜD-İ TÂÎ: Babası, Nasîr-i Küfîdir. Zühd ve takvâsı ile meşhûrdur. İmâm-ı a’zamla sohbet ederdi. Hârünürreşîd ve diğer rütbe sâhiblerinin hediyyelerini kabûl etmezdi. Üstâdı, Habîb-i Râ’îdir. Gençliğinde bir şarkıcıdan:
Hangi güzel yanak ki, toprak olmadı,
Hangi tatlı gözdür ki, yere akmadı?

beytini işiterek kalbine bir ateş düşdü. Şaşkına döndü. Derdine devâ bulmak için dolaşdı. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin kapısına geldi. İmâm, bunun yüzünün renginin değişdiğini görünce sebebini sordu. Hâlini anlatdı. (Dünyâdan soğudum) dedi. İmâmın gösterdiği yolda zühd ve takvâ eyledi ve İmâmın derslerine devâm etdi. Sonra Habîb-i Râ’îden feyz alarak kemâle geldi. 165 [m. 781] de Bağdâdda vefât etdi. 43, 409.
68 — EBÛ AMR BİN SALÂH: İbni Salâh denilen bu zâtın adı, Osmân bin Abdürrahmândır. Şâfi’î mezhebinde âlim idi. Tefsîr, hadîs, lugat ve edebiyyâtda da derin bilgisi vardı. 577 de Zûr şehrinde tevellüd, 643 [m. 1245] de vefât etdi. Şâmda, Kudüsde müderris idi. 106.
69 — EBÛ BEKR “KÂDΔ: Muhammed bin Tayyib Bâkıllânî, büyük ilm-i kelâm âlimidir. Eş’arî mezhebinde idi. 338 [m. 949] da Basrada tevellüd, 403 [m. 1012] de, Bağdâdda vefât etdi “rahimehullahü teâlâ”. Bilgisi, zekâsı çok olduğundan herkesi iknâ’ ederdi. Sultân Adudüddevle tarafından İstanbula sefîr olarak gönderilmişdi. 90, 204, 326.
70 — EBÛ BEKR-İ SIDDÎK: Abdüllah bin Ebû Kuhâfe Osmân bin Âmir bin Kâ’b bin Sa’d bin Teym bin Mürre bin Kâ’b Kureyşî, Eshâb-ı kirâmın en üstünü, Aşere-i mübeşşerenin birincisidir.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Resûlullahın mağara arkadaşı ve ilk halîfesidir. Annesinin adı Ümmülhayrdır. Atîk ve Sıddîk ismleri meşhûrdur. Manifatura tüccârı olup, çok zengin idi. Kureyşin ileri gelenlerinden idi. Hadîce, Alî ve Zeyd bin Hâriseden sonra, dördüncü olarak îmâna gelmişdir. Resûlullaha fevkal’âde sıdkı ve sevgisi vardı. Herkesi îmâna çağırırdı. Osmân, Zübeyr, Abdürrahmân, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Talha gibi üstün Sahâbîler, Ebû Bekrin çağırması ile îmâna geldi. Malının hepsini, Resûlullahın uğrunda harc etdi. Çok hadîs-i şerîf ile ve âyet-i kerîme ile medh olundu. Bütün gazâlarda bulundu. Kendini Resûlullaha siper ederdi. Resûlullah vefât etdiği gün, hazret-i Ömerin aklı gidip, (Resûlullah göke çıkdı. Kim Ona öldü derse boynunu vururum) diyerek kılıcını çekdi. Herkes, üzüntüden ve Ömerin bu hâlinden korkduğu hâlde, Ebû Bekr büyük cesâret ile arslan gibi ortaya çıkıp, (Resûlullahın her insan gibi öleceğini) bildiren âyet-i kerîmeyi okudu. Te’sîrli sözleri ile, nasîhat ederek, halkı sükûna ve huzûra getirdi. Mü’minlere tesellî verdi. Eshâb-ı kirâmın sözbirliği ile halîfe seçilip, önce, mürted olanlarla ve Peygamber olduklarını söyliyerek câhil köylüleri aldatan Esved-i anesî ve Müseylemetülkezzâb ve Sicah hâtun ve Tuleyhat ibni Hüveylid ile ayrı ayrı harb edip, hepsini kahr ve mahv eyledi. Hîre ve Enbâr şehrlerini feth eyledi. Hâlidi ve Ebû Ubeydeyi büyük ordu ile Şâma gönderdi. Dîn-i islâmı yeniden düzene koydu ve kuvvetlendirdi. İki sene, üç ay ve on gün hilâfetden sonra, hicretin onüçüncü yılı, Cemâzil-âhır ayı yirmiikinci salı günü, akşamdan sonra, 63 yaşında vefât etdi. Vasıyyeti üzere zevcesi Esmâ yıkadı. Resûlullahın tabutuna konup, nemâzını hazret-i Ömer kıldırıp, gece, hucre-i se’âdete defn edildi. Zevceleri Katîlden, Abdüllah ve Esmâ, Ümm-i Rûmandan, Abdürrahmân ve Âişe isminde çocukları olmuşdur. Ca’fer Tayyârdan dul kalan Esmâ ve Habîbeyi alıp, birincisinden Muhammed, ikincisinden, kendisinin vefâtından sonra ÜmEm-i Gülsüm dünyâya gelmişdir.
Menkıbeleri, tevâzu’u ve cömerdliği dillerde destan olmuşdur. 142 hadîs-i şerîf bildirmişdir. Kur’ân-ı kerîmi toplıyarak, İslâmiyyete en büyük hizmeti yapmışdır. Ensâb ilminde çok ileri olup, eşi yok idi “radıyallahü teâlâ anh”.
Ebû Bekr-i Sıddîk, beyâz, za’îf, seyrek sakallı, güzel bir zât idi.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
71 — EBÛ CEHL: Adı Amr bin Hişâm bin Mugîre bin Abdüllah bin Amr bin Mahzûmdur. Mahzûm, Resûlullahın dedelerinden Mürrenin torunudur. Kureyş reîslerinden idi. Resûlullahın en büyük düşmânı idi. Dîn-i islâma karşı kini ve inâdı pek fazla idi. Amcası Velîd bin Mugîre de islâmın azılı düşmanlarından idi. Hicretin ikinci yılında olan Bedr gazâsında Afrâ hâtunun iki oğlu Mu’âz ile Mu’avvez kendisini ağır yaralayıp yıkdılar. Sonra Abdüllah ibni Mes’ûd hazretleri gelip can çekişirken öldürdü. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” kendisini görünce, Allahü teâlâya şükr etdi ve (Bu ümmetin Fir’avnı işte budur!) buyurdu. Ebû Cehlin kardeşi olan Âs bin Hişâm da o sırada katl olundu. Ebû Cehl ölürken yetmiş yaşında idi. 15, 38, 92, 95, 109, 229, 312, 324, 326, 340, 343, 344, 350, 361, 379, 380, 381.
72 — EBÛ DÂVÜD: Süleymân bin Eş’as Sicstânî, hadîs âlimidir. (Sünen) kitâbı çok kıymetli olup, içinde dörtbinsekizyüz hadîs-i şerîf vardır. Ahmed ibni Hanbelin talebesidir. 202 [m. 817] de Îrânın Efgân hudûdunda Sicstân (Sistan) şehrinde tevellüd, 275 [m. 888] de Basrada vefât etdi. 73, 165, 200.
73 — EBÛ HANÎFE: İmâm-ı a’zam Nu’mân bin Sâbit, Ehl-i sünnetin reîsidir. Dîn-i islâmın bir direğidir. Soyu, Îrân şâhlarından birine ulaşmakdadır. Dedesi müslimân olmuşdu. 80 yılında Kûfede tevellüd, 150 [m. 767] de Bağdâdda şehîd oldu. Tâbi’înin büyüklerindendir. Fıkhı Hammâddan öğrendi. İmâm-ı Ca’fer Sâdıkın sohbetinde kemâle geldi. Fıkhın kurucusudur. Tesavvufda çok yüksek, büyük Velî idi. Emevîlerin Irâk vâlîsi olan Yezîd bin Ömer tarafından Kûfe kâdîsı yapıldı ise de, kabûl etmediğinden, zındanda kamçı vuruldu. Abbâsî halîfesi Ebû Ca’fer Mensûr da kâdî yapmak istedi. Kabûl buyurmadı. Yine zindana kondu. Zehrli şerbet verilerek şehîd edildi. Derin ilmi, keskin zekâsı, aklı, zühdü, takvâsı, hilmi, salâhı ve cömerdliği yüzlerle kitâbda yazılıdır. Talebesi pek çok olup, büyük müctehidler, âlimler yetişdirdi. Alb arslanın oğlu, Selçuk sultânı Melik şâhın [447-485] vezîrlerinden Ebû Sa’d Muhammed bin Mensûr [494] tarafından mükemmel bir türbe yapdırılmışdır. Bugün yer yüzünde bulunan Ehl-i islâmın yarıdan ziyâdesi ve Ehl-i sünnetin yüzde sekseni hanefî mezhebindedir. 17, 25, 43, 45, 50, 53, 58, 76, 87, 96, 104, 107, 108, 142, 182, 195, 219, 237, 249, 278, 318, 322, 329, 360, 407.
74 — EBÛ HÜREYRE: Adı Abdürrahmândır. Hayber gazâsında müslimân oldu.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” birgün eteğinde kedi yavrusunu severken görerek, bu ismi vermişdi. Kediciğin babası demekdir. Çok fakîr idi. Harbde, sulhda Resûlullahın yanından ayrılmazdı. Hâfızası çok kuvvetli olduğundan, çok hadîs-i şerîf ezberlemişdi. Eshâb-ı kirâmdan ve Tâbi’înden sekizyüzden fazla kimsenin, kendisinden hadîs öğrendiğini Buhârî bildiriyor. Halîfe Ömer zemânında Bahreyn vâlîsi idi. Hazret-i Osmân zemânında Mekke kâdîsı oldu. Hazret-i Mu’âviye, kendisini Medîne vâlîsi yapdı. 57 de, 78 yaşında iken, Medînede vefât etdi. 40, 69, 70, 85, 185, 231, 242, 243, 250.
75 — EBÛ İSHAK İSFERÂÎNÎ: Rükneddîn İbrâhîm bin Muhammed, Şâfi’î mezhebinde büyük âlimdir. Zemânının en büyük üstâdı idi. Beş cild fıkh kitâbı meşhûrdur. 418 [m. 1027] de Nişâpûrda vefât etdi. İsferâindedir. 89, 91, 326.
76 — EBÛ KATÂDE: Ensâr-ı kirâmdan olup, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” süvârilerinden idi. 45 yılında yetmiş yaşında vefât etdi. Medîne-i münevverededir. 117.
77 — EBÛ KUHÂFE: İsmi Osmândır. Halîfe-i müslimîn hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkın babası idi. Mekkenin feth günü îmân etdi. 99 yaşında iken, onüç yılında vefât etdi. 86, 219, 253, 322, 345.
78 — EBÛ LEHEB: Adı Abdül-Uzâ idi. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” amcası olduğu hâlde, müslimân olmadı. Müslimânların büyük düşmânı idi. Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” çok eziyyet ve cefâ ederdi. Kimsenin müslimân olmaması için, gece gündüz çalışırdı. Her sabâh, Resûlullahın kapısı önüne çok diken yığardı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” dünyâya geldiği sabâh, bunun câriyesi Süveybe, (Kardeşin Abdüllahın oğlu oldu), diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişdi. (Ona süt vermek şartı ile, seni âzâd etdim) demişdi. Resûlullahın ilk süt annesi, Süveybe oldu. Bunun için, Ebû Lehebin, her mevlid gecesinde, azâbı biraz hafîflemekdedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren mü’minlerin pekçok sevâb kazanacağı buradan anlaşılır.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Kur’ân-ı kerîm okuyarak rast geldiğini müslimân olmağa çağırırken, Ebû Leheb arkasında dolaşır, (Sakın ona aldanmayınız, sözüne inanmayınız) derdi. Karısı (Ümm-i Cemîl), Ebû Süfyânın kız kardeşi idi. Kocası gibi, o dahî, eli ve dili ile çok eziyyet ederdi. Resûl-i ekremin kızlarından Rukayye, Ebû Lehebin oğlu (Utbe) de idi. İkinci kızı Ümm-i Gülsüm, öteki oğlu (Uteybe)de idi. Bunlar da, babaları ve anaları gibi, kâfir ve büyük düşmân oldular.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” akrabâsını, Cehennem ateşi ile korkutarak, dîne çağırmağa me’mûr olunca, Safâ tepesine çıkdı. Akrabâsını dîne da’vet buyurdu. Akrabâsı toplanıp dinlediler. (Şu dağın arkasında düşmân var. Size hücûm edecek desem, inanır mısınız?) buyurdu. Hepsi, (evet) dedi. (Öyle ise, sizi başınıza gelecek olan kıyâmet gününün azâbı ile korkutmak için, Rabbimden emr aldım. Îmân ediniz!) buyurdu. Ebû Leheb çok kızdı. Ağzını bozdu. (Bizi bu söz için mi çağırdın?) dedi. Azarladı. Çirkin şeyler söyledi. Azâb göreceğini bildiren âyet geldi. Zevcesine, odun, diken hammalı denildi. Buna da çok içerledi. Hemen oğullarına, eşlerini boşamağı emr etdi. Uteybe hâini, yalnız boşamakla kalmayıp, gelip (Senin dînine inanmıyorum. Seni sevmiyorum. Sen de beni sevmezsin. Onun için, kızını boşadım) diyerek, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” üzerine hücûm etdi. Mubârek yakasından çekdi. Gömleğini yırtdı. Hâtemül-enbiyâ efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Yâ Rabbî! Buna, canavarlarından bir yırtıcı hayvan ile cezâ ver!) diye düâ buyurdu. Cenâb-ı Hak, Habîb-i ekreminin düâsını kabûl etdi. Nice zemân sonra, Uteybe Şâma giderken, Zerka denilen yerde, bir arslan gelip, onu parçaladı. Rukayyeyi “radıyallahü anhâ”, sonra Osmân ibni Affân “radıyallahü anh” aldı. Çok zengin idi. Çok düâ kazandı. Se’âdet-i ebediyyeye kavuşdu.
Ebû Leheb, bütün ömrünü kin ve düşmanlık ile geçirdi. Hicretin ikinci yılı, Bedr gazâsındaki fâci’ayı görüp çok üzüldü. Dünyâ başına zından oldu. Yedi gün sonra (adese) denilen bulaşıcı kara hasbe (çiçek) deri hastalığından öldü. Kokdu. Ebû Lehebin kız kardeşi Âtike, Bedr gazâsından birkaç gün önce, korkunç bir rü’yâ görüp, kardeşi Abbâsa söylemişdi. Kureyşin başına büyük felâket gelecek demişlerdi. Ebû Leheb, bu yüzden Bedr muhârebesine katılmadı. Ebû Cehlin kardeşi Âs bin Hişâmı, para ile kendi yerine göndermişdi. 77, 178, 186, 325, 326, 383.
79 — EBÜL HASEN-İ EŞ’ARÎ: Adı Alî bin İsmâ’îl olup, Ebû Mûsel Eş’arî soyundandır. Ehl-i sünnetin iki mezhebinden, Eş’arî mezhebinin imâmıdır. 260 [m. 873] da Basrada tevellüd, 324 [m. 936] da Bağdâdda vefât etdi. Üvey babası Ebû Cibâîden okuyup, bunun gibi, mu’tezile âlimi oldu ise de, sonra tevbe etdi. Kelâm âlimlerinden Ebû Bekr Bâkıllânî, ibni Fûrek [Muhammed bin Hasen], Ebû İshak İsferâînî, Ebû İshak Şîrâzî [İbrâhîm bin Alî], İmâm-ı Gazâlî, Ebülfeth Şihristânî [(Milel ve Nihal) kitâbının sâhibi Muhammed bin Abdülkerîm] ve Fahreddîn-i Râzî ve dahâ niceleri Eş’arî oldu.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Mezhebi dünyâya yayıldı. Ellibeş kadar kitâbı vardır. Tefsîri yetmiş cilddir. Mu’tezileye, Hâricîlere ve şî’îlere karşı kitâbları vardır “rahime-hullahü teâlâ”.

80 — EBÜL HASEN-İ HARKÂNÎ: Alî bin Ca’fer zemânının kutbu idi. Bâyezîd-i Bistâmînin rûhâniyyeti ile kemâle geldi. Harkandan Bistâma, hocasının türbesini ziyârete gelirken, yolda bir hatm okurdu. Ebû Alî ibni Sînâ, üstâdını ziyâret için Harkana gelir. Ebül-Hasen ormana gitdiğinden, hâtûnundan sorar. Hâtûnu üstâdın büyüklüğüne inanmadığı için, uygunsuz sözler söyler. İbni Sînâ ormana giderken, üstâdın bir arslana odun yüklemiş, gelmekde olduğunu görür. (Bu ne hâldir?) diye sorunca, (Evimdeki kurdun belâ yükünü taşıdığım için, bu arslan da, bizim yükümüzü çekiyor) buyurur. (Kalblerin en nûrlusu, içinde mahlûk tasası olmıyandır. Ni’metlerin en iyisi, çalışarak kazanılandır. Arkadaşların en iyisi, Allahü teâlâyı hâtırlatandır) buyururdu. Tesavvufu anlatan (Esrâr-ı sülûk) kitâbı vardır. Cesed-i şerîfinin, üstâdının cism-i pâkinden yukarıda bulunması edebsizlik olur diye, kabrinin dahâ derin kazılmasını vasıyyet etmişdi. 425 [m. 1034] yılı, Muharremin onuncu salı günü vefât etdi. (Tezkiret-ül-evliyâ) ve (Reşehât) kitâblarında sözleri ve kerâmetleri uzun anlatılmakdadır “rahimehullahü teâlâ”. 146, 410.
81 — EBÜL HÜSEYN BİN SEM’ÛN: Nâtık-ül-hikme Muhammed, 387 de vefât etdi. 270.
82 — EBÛ MENSÛR MÂ-TÜRÎDÎ: Muhammed bin Mahmûd Mâ-türîdî, Ehl-i sünnetin iki i’tikâd imâmlarından birincisidir. Ehl-i sünneti, mu’tezileye karşı pek mükemmel müdâfe’a etmişdir. Mâveraünnehrde yaşadı. 333 [m. 944] de Semerkandda vefât etdi. Îmân üzerinde çok kitâbı vardır “rahime-hullahü teâlâ”. 90, 92.
83 — EBÛ NU’AYM: Ahmed bin Abdüllah İsfehânî, hadîs ve fıkh âlimi idi. Tesavvufda yüksek derecede bir Velî idi. Hâfız-ı İsfehânî de denir. [Hâfız, hadîs âlimi demekdir.] Çok kitâb yazdı. (Hilye-tül-evliyâ) kitâbındaki hadîs-i şerîfde, (Ho-parlörle okunan ezânın müezzinin sesi olmadığı, bu çalgı sesine (Şeytân ezânı) denildiği) yazılıdır. Bu kitâb, Berlinde basılmışdır. 336 da İsfehânda tevellüd, 430 [m. 1039] da vefât etdi “rahime-hullahü teâlâ”. 30, 255.
84 — EBÛ SA’ÎD RÂZÎ: İsmâ’îl bin Alî bin Hüseyn Râzî, Rey şehrinde, mu’tezile âlimi idi. Râzî, Rey şehrinden demekdir. Çok kitâb yazmışdır. (Elmuvâfekatü beyne ehlibeyti vessahâbe) kitâbı meşhûrdur.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Keşşâf tefsîrinin sâhibi allâme Mahmûd bin Ömer Zemahşerî, bu kitâbı kısaltmışdır. 445 [m. 1054] de vefât etdi. 129.
85 — EBÛ SA’ÎD HUDRÎ: Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Babası Mâlik bin Sinân da Sahâbeden idi ve Uhud gazâsında şehîd olmuşdur. 13 yaşında olduğundan Uhud gazâsına götürülmedi. Diğer on iki gazâda Resûlullahın önünde düşmâna arslan gibi saldırdı. Âlim ve fakîh idi. Binyüz yetmiş hadîs-i şerîf haber vermişdir. 74 de vefât etdi. İstanbulda, Ka’riye câmi’i yanında sanılmakdadır. 27, 106, 165, 166, 185.
86 — EBÛ SEVR: İbrâhîm bin Hâlid Kelebîdir. Müctehidlerden, büyük âlimlerdendir. Şâfi’î mezhebindendir. Bağdâdda tevellüd ve 246 [m. 860] da vefât etdi. Fıkh, hadîs, usûl ve hilâf ilmlerinde çok kitâb yazmışdır. 59.
87 — EBÛ SÜFYÂN BİN HARB: Dedesi Ümeyye bin Abd-i Şems bin Abd-i Menâfdır. Abd-ül-Menâf, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” dedesinin dedesidir. Kureyşin reîslerindendir. Resûlullahın büyük düşmânı idi. Bedr gazâsına bunun ticâret kervânı sebeb oldu. Uhud gazâsında, düşmân ordusunun başkumandanı idi. Mekke feth olunurken, islâm ordusuna gelip Resûlullahın zevce-i mutahherası olan kızı Ümm-i Habîbeye sığınmak istedi ise de, kızı kabûl etmedi. O gün îmâna geldi. Mekkeye dönerek, halkı islâma da’vet etdi. Zevcesi Hind, sakalından tutarak, (Ey kureyş, bu ahmak ihtiyârı öldürün!) demişdi. Ertesi gün, Hind de îmâna gelip, Kureyş kadınları adına Resûlullahla “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sözleşdi ve hayr düâlarını almakla şereflendi.
Ebû Süfyân hâlis müslimân olup, Tâif gazâsında çok kahramanlık gösterdi ve bir gözü kör oldu. Hazret-i Ebû Bekr halîfe iken, onüç yılındaki Yermük muhârebesinde öbür gözü de çıkdı. 88 yaşında iken vefât etdi. 12, 61, 64, 245, 246, 251, 325, 328, 349, 355, 384, 396, 402, 408.
88 — EBÛ ŞEKÛR SÜLEMÎ: Muhammed bin Abdüsseyyid bin Şu’ayb Keşî olup (Temhîd fî beyân-it-tevhîd) kitâbının sâhibidir. Hanefî kelâm âlimidir. (El-Hakâık) tefsîr kitâbının sâhibi Ebû Abdürrahmân Muhammed bin Hüseyn Sülemî başka olup, 412 [m. 1021] de vefât etmişdir. 75, 77, 401.
89 — EBÛ TALHA ENSÂRÎ: Zeyd bin Sehl, gazâlarda bulundu. 92 hadîs-i şerîf haber vermişdir. 34 senesinde, 70 yaşında vefât etdi “radıyallahü teâlâ anh”. 116, 250.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
90 — EBÛ TÂLİB: Abdülmuttalibin oğlu, Resûlullahın amcası, hazret-i Alî ile Ca’fer Tayyârın babasıdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yetîm olduğundan, dedesi Abdülmuttalibin yanında büyüdü. Sekiz yaşında iken, dedesi vefât ederken, kendisini Ebû Tâlibe ısmarladı. Ebû Tâlib, Fahr-i âlemi pekçok sever ve sayardı. Resûlullahı Kureyş kâfirlerinin hücûmlarına karşı son derece korurdu. Fekat, öleceği zemân, kadınların, (ölüm korkusundan, dedelerinin dînini bırakdı) demelerinden çekinerek islâma gelmedi. Resûlullah, Ebû Tâlibin müslimân olmasını çok istiyordu. Son nefesinde de, islâma da’vet etdi ise de, kabûl etmedi. Ölürken dudakları oynadı. Yanında bulunan kardeşi Abbâs (Yâ Muhammed! Kardeşim, istediğini söyledi) dedi ise de, (Hayır. Ben işitmedim) buyurdu. Hicretden üç yıl önce, seksen yaşını geçmiş olarak vefât etdi. 170, 195, 303, 310, 318, 339.
91 — EBÜTTUFEYL: Adı Âmir bin Vâsiledir. Sahâbedendir. Hazret-i Alînin sohbetinde bulunurdu. Hazret-i Hüseynin kanını da’vâ eden Muhtarla birlikde döğüşmüşdür. Muhtar tutuldukdan sonra, yaşayıp, Mekkede, hicretin yüzüncü yılında, bir düğünde, oğlunun vefâtında söylemiş olduğu bir kasîde okunurken, üzüntüden vefât etdi. Eshâb-ı kirâmdan yer yüzünde en son vefât eden budur. 19, 252.
92 — EBÛ UBEYDE BİN CERRAH: Adı Âmir bin Abdüllahdır. Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Bedr gazâsında, kâfir ordusunda bulunan babasını katl etmişdir. Her gazâda bulunup, fevkal’âde cesâret göstermişdir. Hazret-i Ebû Bekr ve Ömer zemânlarında Şâmdaki orduda çok kahramanlık gösterdi. Bu ordunun kumandanı olup, Şâmı aldı. Adâleti, rumları hayretde bırakdı. Aşere-i mübeşşereden idi. 18 de 58 yaşında iken Remle ile Kuds arasında, tâ’ûndan vefât etdi. 113, 114, 115, 166, 172, 185, 199, 203, 215, 251, 258, 323.
93 — EBÛ YÛSÜF: Ya’kûb bin İbrâhîm-i ensârî, Hanefî mezhebindeki müctehidlerin en büyüğüdür. Hanefî mezhebinde ilk kitâb yazan budur. 113 [m. 731] yılında Kûfede tevellüd ve 182 [m. 798] de Bağdâdda vefât etdi. Halîfe Mehdî, Hâdî ve Hârûnürreşîd zemânlarında, onsekiz sene Bağdâdda kâdılkudât ya’nî temyîz reîsliği yapdı. Derin hadîs âlimi idi. Çok zekî, keskin görüşlü idi. Oğlu Yûsüf de âlim idi. Hârûn zemânında vâlî idi. Ebû Yûsüf yetîm olup, anası çok fakîr idi. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh” bunun keskin zekâsını görüp, kendine talebe yapdı. Evinin bütün ihtiyâcını, yıllarca bolbol İmâm-ı a’zam te’mîn etdi. Annesi yine mâni’ olmak istedi. İmâm-ı a’zam buyurdu ki, (Oğlun burada aç değildir.
 
Üst Alt