Besmelesiz Giriş Yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim
 

Okyay

ÖZEL ÜYE
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim
 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim





 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim
 

MURATS44

Özel Üye
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim..Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcûdâtın lisan-ı haliyle vird-i zebanıdır. Bismillah ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak dinle!. Şöyle ki:
Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin. Tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedârik edebilsin. Yoksa tek başına hadsiz düşman ve ihtiyâcatına karşı perişan olacaktır. İşte böyle bir seyahat için iki adam, sahraya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevâziydi. Diğeri mağrur... Mütevâzi, bir reisin ismini aldı. Mağrur, almadı... Alanı, her yerde selâmetle gezdi. Bir katı-üt tarîke rast gelse, der: "Ben, filân reisin ismiyle gezerim." Şakî, defolur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nâm ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki, târif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu.

İşte ey mağrur nefsim! Sen o seyyahsın. Şu dünya ise, bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Mâdem öyledir; şu sahranın Mâlik-i Ebedî'si ve Hâkim-i Ezelî'sinin ismini al. Tâ, bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisâtın karşısında titremeden kurtulasın.
Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete rabtedip Kadîr-i Rahîm'in dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervası kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır.
Başta demiştik: Bütün mevcûdât, lisan-ı hal ile Bismillah der. Öyle mi?
Evet, nasıl ki görsen: Bir tek adam geldi. Bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin; o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir. Devlet namına hareket eder. Bir padişah kuvvetine istinat eder. Öyle de her şey, Cenâb-ı Hakk'ın namına hareket eder ki; zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek her bir ağaç, Bismillah der. Hazine-i Rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Her bir bostan, Bismillah der. Matbaha-i Kudret'ten bir kazan olur ki: Çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar Bismillah der. Rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere, Rezzak namına en lâtif, en Nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. her bir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, Bismillah der. Sert olan taş ve toprağı deler geçer. Allah namına, Rahman namına der, her şey ona müsahhâr olur. Evet havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i suhûletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi; hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin sahabet ve hararet dahi, emir tahtında hareket ediyorlar ki; o ipek gibi yumuşak damarlar, birer asâ-yı Mûsa (A.S.) gibiفَقُلْنَا اضْرِبْْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ emrine imtisâl ederek taşları şakk eder. Ve o sigara kâğıdı gibi ince nazenin yapraklar, birer aza-yı İbrahim (A.S.) gibi ateş saçan hararete karşıيَا نَارُ كُونِىبَرْدًا وَ سَلاَمًا âyetini okuyorlar.
Mâdem her şey mânen Bismillah der. Allah namına Allah'ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi Bismillah demeliyiz. Allah nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah nâmına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız...
Soru: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiyat istiyor?
El-cevap: Evet o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta "Bismillah" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada, bu kıymettar hârika-i sanat olan nimetler Ehad-i Samed'in mucize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zâhirî mün'imleri medih ve muhabbet edip, Mün'im-i Hakikî'yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir. Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah nâmına ver, Allah nâmına al, Allah nâmına başla, Allah nâmına işle. Vesselâm.[SUP][1][/SUP]

Kaynaklar [1] Bediüzzaman, Sözler, 1. Söz'den.

 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Cevap: Besmelesiz giriş yapmayalım بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim
 
Üst Alt