Kayıp bir vicdan masalı"

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kayıp bir vicdan masalı"
Safiye Karanfil


Eğer, hali hazırda çarmıha gerilmeyi bekleyen sevdalarınız varsa, şimdilerde garip bir sürgündedir yüreğiniz.
Ya da yolcusuz yollarda yürümek size düşmüşse, tuhaf bir yorgunluk çökmüştür üzerinize.
Eğer, kıyıya vuran o deli dalgalar hep sizi anlatıyorsa, şimdi rahmet olup akasınız gelmeli çoraklaşmış gözlerden, sonra kupkuru ve hiç yaş görmemiş yanaklardan ağır ağır süzülmelisiniz.
Gözleriniz gizlese de hüzünlerinizi, çokta kalender değilsiniz. Çünkü, şimdilerde hiç büyümemiş, ele avuca sığmayan hırçın bir çocuksunuzdur.
Eğer, yüreğinizde her güne bir güvercin uçuruyorsanız, her birinin kanadında umut, her birinin beyazında barış varsa. Eğer, özenle büyüttüğünüz gülleriniz renklerini gözyaşınızdan alıyorsa, sazınızın her telinde yapamadıklarınıza dair ayrı ayrı ağıtlar yakıyorsanız. Ve eğer, ağlayan kadınların ellerinde mendil olup gözyaşlarını silemiyorsunuz diye içten içe kahroluyorsanız...
Metîn olun! Sizde hâlâ hayat var.
Şayet bunların hiç birini yapamıyorsanız, bunların yerine; uçan her güvercine sırtınızı dönüyor ve görmezden geliyorsanız. Umut, sizin için hiçbir anlam ifade etmiyorsa, ağıtlar canınızı acıtmıyorsa ve gözünüzün önünde öldürülen çocuklar için, diyecek bir sözünüz yoksa...
Başınız sağ olsun! Vicdanınızı kaybettik.
Şimdi, vicdanınızı gömme zamanıdır. Hadi, en güzel siyahlarınıza bürünün. Yasınız belli olsun. Vicdanınız yatırılınca musallaya boylu boyunca, kapkara gözlüklerinizin arkasında hıçkıra hıçkıra ağlayın(!). Ve sonra, vicdanım ne de iyiydideyin. Beni hiç üzmedi. Ne ağladı, nede beni ağlattı , diye de ekleyin.
Vicdanınızı kaybettiniz ama olsun, başka vicdanlar sağ olsun.
Şimdi, vicdanınızı kaybetmenin acısıyla masallar anlatın, vicdanlı tüm çocuklara. Olmayan vicdanları sızlata sızlata anlatın.
Güvercinlerin kanayan kanatlarından bahsedin önce. Sonra, sizin olmayan ama sizin gibi olan çocuklardan bahsedin. Hani, öldürülürken hiç sesinizin çıkmadığı o melek gibi yavrulardan.
Sonra, yitirdiğiniz güzel olan şeyleri anlatın bir bir. Meselâ; bir annenin gözlerine bakarak şöyle tatlı tatlı gülümsemeyeli ne kadar çok olmuşdeyin. Bir mazlumun ellerinden şöyle sıkı sıkı tutmayalı, göz göre göre utanmadan ağlamayalı, umut ve özlem kokan koca koca laflar etmeyeli ne kadar zaman olmuş diye iç çekin. Hayıflarınıza bir hayıf daha katın.
Masalınıza bir de mekân gerekir şimdi. Masalınızın geçtiği diyarlar için çokta uzaklara gitmeyin. Şöyle yakınlarda bir yerlerde geçsin masal. Bağdat kadar yakın olsun meselâ. Bağdat'ın uzak gibi göründüğüne bakmayın siz. Anaların duaları kadar yakındır Bağdat. Ve orada ki çocuklar da bizim çocuklarımız kadar güzeldirler.
Ve şimdi, çocuklar bu masaldan hiçbir şey anlamasa da, siz masalınızı alnınızın akıyla bitirin.
Gökten, üç yağmur tanesi düşsün ve üç umut... Biri; vicdanınıza , biri; bu masalı sevmeyen çocuklara, biri de BAĞDAT'a.
 
Üst Alt